Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .11.2024 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında hikâye belli, Sağlıkta Dönüşüm Programı... Tabii, AKP iktidarıyla başlayan kısmı belki de bu, biliyoruz ki 80'lerde neoliberal politikalar tüm alanlarda kendisini dayattı. Sağlık sistemi de piyasaya tam olarak açılmaya başladı diyebiliriz bu tarihten itibaren. Bir performans sistemi getirildi, hızla büyüyen bir şekilde özel hastaneler ve denetimsiz tabii ki denetimsiz bir sağlık alanı, özel sektörün insafına terk edilmiş bir sağlık sistemi diyebiliriz aslında. Bu neoliberal politikalar sağlıkta birinci basamak sağlık hizmetlerini de geriletti; koruyucu, önleyici halk sağlığı hizmetleri, uygulamaları yerini tedavi edici hizmetlere bıraktı daha çok. Tabii ki burada bütçe tercihleri de bu yöne kaymaya başladı. Özel sektör desteklendi, artık halkın kolayca ulaşabildiği şehir merkezindeki hastaneleri göremez olduk, şehir hastaneleri şehirlerin dışında inşa edildi ve mümkün olduğunca tüm sistem özel sektöre ve şehir hastanelerine doğru çalışmaya başladı.
Şimdi, toplam sağlık harcamaları içerisinde "Halk sağlığı programlarının sunumu ve yönetimi" kalemi de geriledi. 2021'de bu oran yüzde 9,2 iken 2022'de yüzde 6,2'ye kadar gerilemiş durumda. Aslında biz, koruyucu, önleyici sağlık hizmetlerine yani toplum sağlığına olması gereken önemi vermiyoruz. Bütçede bu noktada daha çok tedavi edici hizmetlerin ağırlıklı olduğu görülüyor ve özelleştirmenin, özel hastanelerin, özel sektörün desteklendiğini görüyoruz. Bütün veriler de aslında bunu söylüyor Sayın Bakan. Şimdi, en son 2023 Sağlık İstatistikleri Yıllığı, diyor ki orada: Bin canlı doğumda bebek ölüm hızı -hepimiz biliyoruz- 2022 yılında binde 9,1'ken -bir yıl geçmiş üzerinden- 9,8'e yükselmiş. Beş yaş altı ölüm hızı Türkiye ortalaması 14, 2022'de ise bu oran 11,1'di; eşitsizlik bölgesinde -burada "Güneydoğu Anadolu Bölgesi" diye geçiyor, Kürt coğrafyası- bu oran 21,6. Yalnız Sayın Bakan, tuhaf bir şey var burada, Akdeniz Bölgesi... Akdeniz Bölgesi geçen dönem yanlış hatırlamıyorsam binde 10-11'li bir rakamdaydı; bu 2023 Sağlık İstatistikleri Yıllığı'nda beş yaş altı ölümlerde Akdeniz Bölgesi'ndeki oran yüzde 25,6'ya çıkmış durumda.
Kâr hırsı, özel sektör ve Sağlıkta Dönüşüm Programı, aslında artık eşitsizliklerden de öteye, kendisini daha güçlü hissettirmeye başladı. Akdeniz gibi bir bölgede dahi 25,6 oranı en yüksek oran Sayın Bakan, eşitsizlik bölgesini bile geçmiş, Güneydoğu Anadolu Bölgesi 21,6; bu konuya dikkat çekmek isterim. Beş yaş altı ölümlerde OECD ortalaması ise 4,3; Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesi 6,5.
Sadece bu mu, bakalım başka neler var elimizde, örnekler verelim: Kızamık vakaları... Kızamık vakaları görülmüyordu, öyle söyleniyordu daha doğrusu "Salgınlar yaşamıyoruz." diye demeçler veriliyor ve bununla da övünülüyordu. Sadece bir yıl içerisindeki fark, 2022 yılında 127 vaka, 2023 yılında 5.088'e çıkmış durumda. Şimdi, on sekiz yıl boyunca -2006 ila 2023 yıllarını söylüyorum- aslında yüzde 95'lere varan bir kızamık aşısı yapıldığı söylendi hep. Şimdi yüzde 95'lere varan bir kızamık aşılaması aslında toplumsal sağlığı koruyucu bir noktada yani çocukların, bebeklerin kızamık olmaması için koruyucu bir anlam ifade ediyor. Biliyorsunuz, ulaşmaya çalıştığımız rakam yüzde 95. Fakat, biliyorsunuz bir önceki Sağlık Bakanlarından 2'si pediatristti -Recep Akdağ ve Fahrettin Koca- onların döneminde 2011 ve 2013, 2017 ve 2019, 2022 ve 2023 yıllarda aslında kızamık salgınları ortaya çıktı. Aslında son on üç yılın yalnızca dördünde kızamık salgını yaşanmadı bu ülkede. Bu veriler doğruysa eğer, mademki yüzde 95'leri bulan aşılama oranları var ülkede, o zaman bu salgınlar neden yaşandı ve bu son yıl içerisindeki kızamık vakalarındaki bu artış neyin nesi? Aşılar mı bozuktu, hatalı mı üretildi, soğuk zincirde mi sorunlar vardı yoksa biz birinci basamak sağlık hizmetlerine gereken önemi vermiyoruz, bundan dolayı mı kaynaklanıyor?
Bruselloz vakaları... Pek değinilmiyor. "Türkiye'de Bruselloz Mevcut Durum Raporu" diye bir rapor; yılı 2024. Bununla ilgili yayın yeni çıktı, sizin tarafınızdan yine. Burada, 2010 yılında 7.703 bruselloz vakası var, 2019 yılı verileri 10.244; artarak devam etmiş. Bakın, bir dönem, 2014 yılında 4.500'lere kadar gerilemiş fakat bu bildirimlerin ne kadar sağlıklı yapıldığıyla ilgili de aslında -çalıştığım dönemlerden biliyorum, enfeksiyon hastalıkları uzmanıyım- sorunsallar olduğunu biliyorum. Aslında, vakalar çok çok daha üzerinde ama buna rağmen, bu veriler dahi bruselloz vakalarında bir yüksekliğe işaret ediyor. Tabii, sadece insan brusellozu mu? Tabii ki beraberinde hayvan brusellozu da var; yükselen, paralellik gösteren bir noktada.
Yani, Sağlık Bakanlığı, aslında burada kolektif bir çalışmayı, daha disiplinli bir çalışmayı hatta yerellerle bir çalışmayı sağlamak zorunda. Bugün belediyelere kayyum atamak yerine yerelde halkı tanıyan, bilen, sorunlarını iyi bilen, liyakatlı yöneticilerin olduğu belki bir sistemle sorunlara daha kolay çözümler üretilebilinir fakat bundan çok çok uzak bir noktadayız. Bu liyakat meselesi -bugün tartışmayacağım- eğitim araştırma hastanelerinden üniversitelere kadar birçok arkadaşımızı çok zor durumda bırakmakta; yayın yapabilme, çalışma üretebilme noktasında dahi mobbinge uğramaktalar ve etik kurul onaylarını alabilmek için bile eğitim sorumlularını aşıp başhekimliğe ulaşmak zorunda kalıyorlar. Bunu, bu sorunu da daha sonra detaylandırmayı düşünüyorum açıkçası.
İstanbul Sağlık Müdürüydünüz, şimdi orada -birinci basamak sağlık hizmetlerini tartışıyoruz yine- 2019 ile 2024 yılları arasında 37 tane ASM yapılmış. Aile sağlığı merkezlerinin sayısının az olduğunu biliyoruz, toplamda 1.149 ASM var İstanbul'da ve 300 ASM -arkadaşlarımız söylüyorlar- özelden kiralanıyor Sayın Bakan. Burada birçok arkadaşımız, vekillerimiz de bahsetti -konuya girmeyeceğim- aile sağlığı merkezlerinin sorunları giderek, katlanarak artmış durumda ve aile sağlığı hekimleri belki de birinci basamak sağlık hizmetlerinin -yenidir görüyoruz- bütünlüklü olarak grev eylemsellikleri var; yine, aralık ayı başında, ilk haftasında bir eylemsellik planları ortada duruyor, sorunlarına çözüm üretilmesini bekliyorlar. En son çıkarılan yönetmeliği de -zaten biz bu yönetmeliği "eziyet yönetmeliği" olarak tanımlıyoruz- Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın birinci basamaktaki sağlık hizmetlerine iyice nüfuz ettiğinin bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
Şimdi, evet, özel sektör desteklendi, özel hastaneler çoğaldı. Başlangıçta toplumda şöyle bir algı oluşturdunuz: "İstediğim hastaneye gidebiliyorum, istediğim doktora ulaşabiliyorum, muayene olabiliyorum." derken 1 milyar hasta sayılarına ulaştık, demek ki bu sağlık sistemi halkın sağlık sorunlarına çözüm üretemiyor. Bu, 1 milyar rakamı aslında övünülecek bir rakam değil, sağlıklı bir toplumun olmadığına işaret eden bir rakam ve en basit rakam, bu rakam üzerinden dahi doğru bakış açısıyla doğru tanımlamaya gidilebilir. Beş dakikaya kadar düşmüş olan randevulara rağmen sorunlara çözüm üretilemiyor ve beş dakikada bir hasta muayenesi mümkün değil. Sayın Bakan, siz de biliyorsunuz, beş dakikada hasta muayene edilemez ve bir hastanın sorunlarına beş dakikada çözüm üretemezsiniz, aslında sorunlarına saatlerce de çözüm üretemezsiniz ancak en azından başlangıç aşamasında ön tanılarınızı koyarsınız, süreci yönetmeye başlarsınız ama beş dakikada "mış gibi" yaparsınız. Ve tabii ki sağlık hizmet sunumunda nitelik düştükçe de düştü.
Yenidoğan ölümleri... Bu, aslında sadece bir çete faaliyeti değil, hepimiz biliyoruz; bu sistemin, biraz önce tanımlamaya çalıştığımız sistemin sonuçları bunlar. Yaşanan ölümlerin altında aslında büyük bir kâr hırsı yatıyor ve burada denetimlerin, yoğun bakımların standartlarının takibinin düzenli olarak yapılmadığı da ortada, sanki bu çarka göz göre göre göz yumulmuş gibi görünüyor. Bu durumda, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın uygulayıcısı olarak bugüne kadarki tüm Bakanlar ve o dönemin İl Sağlık Müdürü olarak siz bu olaydan birinci derecede sorumlusunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Ek sürem...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Aslında ek süreyi de başta vermiş oldum ama lütfen selamlayalım.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Tamamlıyorum o zaman.
Ve birinci derece sorumlu olarak istifa etmenizi bekliyoruz. Yani, sayın vekiller, bu sorumluluğun bir çeteye yüklenmesine göz yumamayız, burada hepimize büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu sürecin de sönümlenip gitmesine de fırsat vermemeliyiz. Bu, basit bir çete ve hastane meselesine indirgenemez; bu bir sistem sorunu ve bu sistemin yıllardır uygulayıcısı da AKP iktidarları. Sağlık alanı başta olmak üzere uygulayıcısı olduğu neoliberal politikalar talana, ranta, emek sömürüsüne dayalı. Toplumun geri kalanının sömürüldüğü, sağlıksızlığa itildiği bu sistem terk edilmelidir, bu piyasacı Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan vazgeçilmelidir.
Teşekkür ediyorum.