KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokrat arkadaşlar, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Mehmetçik'imizin, askerimizin, savunmamızın bütçesini konuşuyoruz. Ben de bu vesileyle, hayatını bu vatan toprakları için kaybetmiş bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyorum. Görevi başında olanlara da sağlık, sıhhat, hayırlı vazifeler diliyorum.

Sayın Bakanım, sabahtan beri yapmış olduğumuz konuşmalar, aslında Türkiye'nin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu tespit etmekte ve 28'inci Dönemin Üçüncü Yasama Yılı açılışında Sayın Cumhurbaşkanımız "vadedilmiş topraklar" vurgusu yaparak, Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü Türkiye'ye diken bir siyonist işgalci devletten bahsetmişti. Tabii, bütün bu süreç, özellikle milletimizde, milletvekillerimizde burada, Türkiye'nin savunmayla ilgili olarak çok daha güçlü bir bütçe oluşturacağına dair genel bir kanaat oluşturdu, doğrusu benim de düşüncem o yöndeydi. Önce bir tespitle başlayayım, bu sadece millî savunmamızın değil, ülkemizin bir meselesi. Olağanüstü, çok büyük bir kriz yaşadık. Arkadaşlarımız ifade ettiler, işte, bütçeniz elimizde, 623,9 milyar TL'lik bir bütçemiz var. Bu ülkenin bir sevdalısı olarak o bütçeye bakıp o bütçenin 3 katı kadar 2025 yılında faiz ödeyecek bir Türkiye Cumhuriyeti aslında hepimizin derdi olan bir meseleyi anlatıyor bize. İşte, Silahlı Kuvvetlerimizde, subaylarımızın, erlerimizin, erbaşlarımızın, çavuşlarımızın, korucularımızın bir sürü sıkıntılarından bahsedildi, bazı mali imkânlar verilse denildi. Biz aslında sadece emeklimize, çiftçimize, asgari ücretle çalışanlarımıza, memurlarımıza değil, savunmamıza da aslında daha fazla bütçe ayırabiliriz ama yapamıyoruz çünkü maalesef elimiz kolumuz bu hatalı ekonomik politikalardan dolayı bağlı. Şimdi, eğer böyle bir artış ki yeniden değerlemenin altında bir artış, yüzde 41'lik bir artış yapılmış. İki şey olabilir: Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, ordumuz, şu anda, bu bütçeyle zaten kendi işlerini görecektir, zaten bir eksiği yoktur; ilk yorum bu olur. İkinci yorum da hep ifade ettiğimiz, iç bünyenin tahkimi için gelmekte olan bir tehdidi önceden görüp toplumsal algıyı canlandırmak için böyle bir açıklama yapılmıştır. Her zaman ifade ediyorum, iç bünyeyi tahkim etmek için daha güçlü bir demokrasi, daha güçlü bir hukuk devleti, daha güçlü bir ordu gerekiyor ve daha güçlü bir ekonomi gerekiyor. Bunun üzerinde de tabii çalışmamız gerekiyor.

Şimdi, dünyada ve özellikle bölgemizde, artan gerginliklere baktığımızda savunma politikalarımız ve dış politikamız artık iç içe girmiş durumda. Bugün dünyanın bildiği bir şeyi bizim de ifade etmemiz lazım: Türkiye'nin açıkça, bir hava savunma sistemine, güçlü bir hava savunma sistemine ihtiyacı var ve yine, herkesin bildiği, biz işte F-35 projesinden çıkartıldık, burada da üst düzey bir savaş uçağı arayışımız var. Şimdi, arkadaşlarımız da ifade ettiler, F-16'nın modernizasyonuyla ilgili olarak yürüttüğümüz bir buçuk iki yılı aşkın, belki daha önceden başlayan bir süreç. Yani tabii, şu bizi ilgilendiriyor, bu kadar rastlantısal bir şey olmaz. F-16'yla ilgili olarak onay vermeleri bile Meclisin İsveç'in NATO'ya üyeliğini onaylamasından sonra oldu. Ya, bu bizim için bence çok kritik bir mesele. Yani kötü komşu insanı mal sahibi yapar diyelim. İnşallah ABD'nin bu tavrı ve Batı'nın bu yaklaşımı Türkiye'ye karşı, Türkiye'nin millî savunma sanayisinde daha büyük adımlar atmasına vesile olur ve şunu da görmek lazım: Şu anda bir "Eurofighter" şeyimiz var. İşte, Almanya Başbakanı Scholz Türkiye'ye geldi geçtiğimiz hafta; Cumhurbaşkanımızla görüşmesi sonrası daha olumlu açıklamalar gelmeye başladı. Ben Eurofighter meselesine artık şöyle bakıyorum: Türkiye'nin bu üst düzey savaş uçağı konusunda sadece ABD'ye olan bağımlılığı, bu yaşamış olduğumuz meseleler gösterdi ki bizim başka partnerlere de ihtiyacımız var. Burada sadece altını çizmek istediğim şey: Yani Avrupa zaten göçmenlerin önemli bir bölümünü Türkiye'de... Elbette bize birtakım yardımları oldu ama bu işin sonunda "Eurofighter alacağız." diye Almanya'daki göçmenlerin bir bölümünün de tekrar Türkiye'ye transfer edilmesi meselesi siyasi bir tartışma olarak devam ediyor ve bu konuyla ilgili de tabii ki mutlaka açıklamanız olacaktır. Dolayısıyla ben bu Eurofighter meselesini... Biliyorsunuz, "Türkiye daha fazla ne zaman aklına gelir Batı'nın? diye sorduğumuzda Rusya tehdidi, şu anda Türkiye için bir kaldıraç olabilir, Avrupa Birliği ilişkilerinde de olabilir; burası özel bir yer, burada bunları ifade etmemiz gerekiyor. Ve önümüzdeki süreçte inşallah biz, NATO'yla olan ilişkilerimizi daha farklı bir seviyeye çıkarırız. Siz Genelkurmay Başkanlığımızı yaptınız yani NATO'yla ilişkiler konusunda çok fazla şey söylersiniz ama bizim bu ittifakın içine girebilmemiz için Mehmetçik'imizin Kore'de savaştığını biliyoruz; dolayısıyla, üzerimizde çok önemli sorumluluklar var.

Şimdi, soğuk savaş rüzgârları esiyor, "Dünya iki kutuplu." diyoruz, oraya doğru bir yönelme var. Şu anda da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres'in yapmış olduğu Türkiye'yle ilgili açıklamalar var. Türkiye bu iki blok arasında Ukrayna'da takip etmiş olduğu yolu takip ederse önümüzdeki dönemde hem millî savunmamız için hem dış politikamız için gerçekten bizi çok farklı bir yere taşıyacaktır.

Konuşmanızda sanıyorum NATO'nun o kararına vurgu yaptınız, 2006'da aldığı bir karar vardı, işte "Ülkeler gayrisafi millî hasılalarının yüzde 2'sini ayırsınlar savunma sanayisine." diye. Tabii, şimdi, biz baktığımızda, bizim elimizdeki bütün datalar yıllar içerisinde... Hatta şöyle bir şey var: Yani 2016-2020 arasında yüzde 2,5'lere yaklaşmışız ama şu anda bizdeki datalar yüzde 1,5; siz yüzde 2 olduğunu söylediniz. Acaba yerli üretimle ilgili bir şey midir diye düşündüm, belki açıklama şeyiniz olur.

Tabii, bu dönemin savunma sanayimize, savunma stratejimize yönelik en pozitif gelişmesi -hepimizin üzerinde hemfikir olduğu- millî ve yerli üretim fikriyle savunma sanayisini bağımlılıktan kurtarma çalışmaları olmuştur. Yani bunu herkes kabul eder ama burada bir şeyin altını çizelim: Siz nadir bir Bakanlıksınız yani biz burada On İkinci Kalkınma Planı'mızı -şu anki- geçen yıl yaptık, genelde karşılaştırmaları yaparken "Uzun vadeli perspektifi olan bir Türkiye miyiz?" diye baktığımızda On Birinci Kalkınma Planı'nı ve On İkinci Kalkınma Planı'nı karşılaştırıyoruz. Şimdi, On Birinci Kalkınma Planı'nda olup da gerçekleşen ve hatta üstüne çıkan, On İkinci Kalkınma Planı'nda onun üzerinde çıkan neredeyse tek Bakanlıksınız yani yerlilikte "75" demişiz, yüzde 80'e çıkmışız; çalışan sayımızı 45 binden 2 katına çıkarmışız; ihracatımızı 2 milyar dolarlardan 6 milyar dolarlara çıkarmışız. Ben gerçekten bu konuda emeği olan herkese teşekkür ediyorum, Allah hepsinden razı olsun. Tabii, bu emeğin sonuçları da küresel endekslerde, en son Global Firepower'ın yapmış olduğu bir değerlendirmede ordumuzun dünyadaki 8'inci büyük güç olarak kayda geçmesi hakikaten bizim göğsümüzü kabartmıştır.

Terörle mücadeleyle ilgili bir şey söylemeden olmaz. Ben son on yıldır özellikle ordumuzun bir strateji değişikliğine gittiğini gözlemliyorum, raporlara bakıyorum yani iki şey oldu aslında diye düşünüyorum: Bir, terörle mücadelede bizim İHA'ların ve SİHA'ların bu işin başarısında bence 1'e yazacağımız bir fonksiyon üstlendi. İkincisi, bu Mehmetçik'imizi, şanlı ordumuzu çok daha yakinen ilgilendiren bir şey. Biz artık gittiğimiz yerlerden geri dönen değiliz; orada karakollar kurduk, orada bazı işler yaptık. Dolayısıyla ben bu stratejinin aslında bir başarı getirdiğini görüyorum ama neredeyse bir yıl oldu, geçtiğimiz kış askerlerimiz pusuya düşürüldü. Bu vesileyle onları da tekrar rahmetle, minnetle analım. Yine kış geliyor Paşam. Acaba oralarda neler yapıldı? Yani aynı şeylerle karşılaşmayalım ve şu hakkı da teslim etmemiz gerekiyor: Biz terörü bitirme noktasına geldik. Bu iki strateji çok kıymetliydi -bu benim değerlendirmem- ama PKK'yı bitirme noktasına getiren bir ordu var, bir Mehmetçik var; Mehmetçik'in başarısı PKK'yı bitirme noktasına getirmişse biz burada farklı arayışlar içinde olamayız. Bu başarının ödülü mutlaka Mehmetçik'imize addedilmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Yunanistan'la ilgili ve Suriye'yle ilgili çok şey söyleyebilirdim ama zamanım kısıtlı. Sadece Suriye'yle ilgili -katılırsınız katılmazsınız, bilmiyorum- şöyle bir kanaatim var: Kuzey Irak'ta şu anda Barzani, Talabani, oradaki Kürt yönetimiyle ilgili yürüttüğümüz çalışmalar başlangıçta nasıldı, şimdi nasıl görüyoruz?

Trump son seçiminde -yani bu seçim değil bir önceki seçimde- aslında ABD askerlerini buradan çekecekti. Şimdi, benzer bir süreç var ve Türkiye'nin de maalesef olağanüstü finansmana ihtiyacı var. Acaba diyorum, PYD/YPG'yle ilgili aynen Kuzey Irak'ta olduğu gibi Kuzey Suriye'de 50-60 bin kişilik bir ordu kuruldu; burada da Trump askerlerini çıkarırken "Türkiye, siz bunların hamisi olun, yarın da İsrail-İran'la bir mücadele olursa bu işe müdahil olmayın." diyerek başka bir yapı oluşuyorsa bunu da Türkiye'nin yavaş yavaş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Bütçenizin, ülkemize, milletimize ve Savunma Bakanlığımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.