KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bir ilkemizi hatırlatmak isterim: Sayın Bakan, biz İYİ Parti olarak bütçede çok sıkı eleştiriler yapıyoruz -özellikle ekonomik konularda ve diğer konularda- ama netice itibarıyla da savunma ve güvenlikle ilgili kurumlarımızın bütçelerine olumlu oy kullanıyoruz. Esas itibarıyla bakıldığında siz bu parayı çok iyi kullandığınız için falan da değil askerimizin, polisimizin, güvenlik güçlerimizin her zaman destekçisi olduğumuzu, arkasında olduğumuzu ifade etmek için bu şekilde bir davranışımız var.

Şimdi, Bakanlığınızın bütçesi 623,9 milyar lira fakat tabii, askerî veya savunma hizmetlerine ayrılan toplam ödenek bunun üzerinde. Sizin Bakanlığınızın dışında da birtakım kuruluşlar var, bunlarla birlikte aslında baktığımız zaman, Türkiye'de savunmaya ayrılan ödeneğin, özellikle bu AK PARTİ'nin ilk dönemlerinde sıkı maliye politikası nedeniyle, millî gelire oran olarak epeyce bir gerilediğini ama son dönemde bir miktar artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Şimdi, askerî harcamaların millî gelir içerisindeki payı olarak bunu uluslararası mukayese yaptığımızda nasıldır diye bakıyoruz, işte, Avrupa Birliği ortalamasının çok az altındayız, dünya ortalamasının epeyce bir altındayız, OECD ortalamasının da altındayız. Ha, ben şunu söylemiyorum yani çok para harcanırsa çok iyi işler yapılır anlamına gelmez bu ancak, tabii iş yapmak için de paraya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, ödeneklerin veya askerî harcamalara ilişkin ayrılacak kaynağın bir miktar daha artırılmasına ilişkin bir alanın olduğunu söylemeye çalışıyorum. Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin normal bütçe içerisindeki payı da zaten bu anlamda biraz daha geriliyor.

Şimdi, biliyorsunuz askerî güç sıralaması, Global Firepower Endeksi var, bu endekste 2006 sonrasında Türkiye'nin gerilediğini görüyoruz, özellikle işte, 6'ncı sıradan 13'üncü sıralara kadar gerilemiş. Son iki yılda endeksteki yerini bir miktar iyileştirerek 8'inci sırada yer aldı. Biraz daha mutlu ediyor bizi ancak yine de baktığımız zaman 2006'ya göre endeksteki yerimiz aşağı doğru gidiyor. Tabii, burada bunun alt endekslerine bakıp oralarda nerede alanımız varsa nerelerde kötüysek -mesela burada ben bakıyorum, tabii, bu da çok ne anlama geliyor onu bilmiyorum ama havaalanı, kara yolu gibi alanlarda sıralamamız çok kötü, demek ki buralarda bir iyileştirme ihtiyacı var bu güç sıralamasında daha iyi bir yerde olabilmek için. Tabii, F-35, S-400 meseleleri var. Ben hani iktisatçı olduğum için işin kamu maliyesi yönüne biraz daha bakmak istiyorum. İşte, F-35 için 1,4 milyar dolar bir paramız gitti bir anlamda veya gidecek, gidiyor, ondan sonra 11 milyar dolar da orada bir ihracat potansiyelimiz vardı, oradan bir kayıp yaşayacağız. İşte, S-400'lere yaklaşık 2,5 milyar dolar dersek 15 milyar dolar civarında bu iki kalemde bir kaybımız oluyor. İşte o yüzden, paranın çok olması illa çok iyi kullanılıyor anlamına gelmez, hakikaten parayı daha verimli kullanma ihtiyacımızın olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.

Şimdi, "Hudutlarımıza biz çok öne veriyoruz ve hudutlar çok sıkı kontrol altında." dediniz. Bizde tabii, "Hudut namustur." diyoruz ancak insanın aklına da şu geliyor Sayın Bakan: Hudutlarımız hakikaten eğer bu kadar kontrolümüzün altındaysa, bu kadar sığınmacı, kaçak, göçmen, Suriyelisi, Afganı bu ülkeye nasıl girdi? Yani o zaman başka bir politik tercihin neticesi mi bazı şeyler, yoksa hudutların güvence altında olmamasından dolayı mı? Buna ilişkin bir açıklamanız olursa biz çok seviniriz.

Şimdi, tabii, sığınmacı meselesi derken bir de konuşmanızda "Irak ve Suriye'deki demokrafi değişikliğini dikkatle takip ediyoruz, buna izin vermeyiz." şeklinde bir cümleniz oldu, bu beni çok sevindirdi ama tabii bundan belki daha da önemlisi Anadolu demografisi değişiyor, Türkiye'nin demokrafisi değişiyor. YaniSuriye meselesi çok önemli bir mesele. Mesela, ben -belki çok iyi takip edemediğimden de olabilir- bunlarla ilgili sizin bir beyanatınızı duymadım. Tabii, şöyle bir şey var, siz asker kökenli bir insansınız, Genelkurmay Başkanlığımızı yaptınız, şerefli bir görev yaptınız. Artık bu nasıl oluyor bilmiyorum, askerden sivile geçince -mesela sivil bakanlar konuşuyor- siz orada biraz asker gibi mi davranıyorsunuz? Tabii, askerin daha az konuşması normal olanıdır çünkü nihayetinde tabi olduğu bir sivil otorite var ama artık nihayetinde siz sivilsiniz ve Bakansınız. Dolayısıyla ülkede AK PARTİ'nin yaptığı -tabii, siz nihayetinde AK PARTİ üyesisiniz Bakan olunca belki de- birtakım meseleler bizi çok endişelendiriyor Sayın Bakan. Yani bu Suriye meselesi, bakın, ben bunu Dışişleri Bakanına sordum, İçişleri Bakanına sorun herhangi bir cevap alamadık. Nedir politikanız, ne olacak bu kadar insan? Ya, Anadolu Türksüzleşiyor. Ya, bundan daha büyük bir beka sorunu, bir risk bu ülke açısından ben görmüyorum işin doğrusu. Yani demokrafi açısından, asayiş açısından, başka meseleler açısından buna ilişkin Hükûmetin bir politikasının olmaması bizi çok endişelendiriyor. Umarım sizlerin buna ilişkin en azından dışarıyla konuşmasanız bile Hükûmet içerisinde konuşurken politikalarınız vardır yani memleketin geleceği açısından bu işin kritik olduğunu değerlendiriyorum.

Bu askerî hastane meseleleri var. Mesela, burada rehabilitasyon merkezi de var, orası hastane değil askerî hastaneler burayla ilgili ciddi sıkıntılar var, mutlaka size de geliyordur. Bize göre bunların tekrar açılması lazım, bunların tekrar değerlendirilmesi gerekir. Tabii, 15 Temmuz gibi çok talihsiz bir şey yaşadık, hain bir darbe girişimi yaşadı. Belki o gün için o tedbirin alınması doğruydu ama tekrar bazı şeylere, yaptığımız meseleleri geriye doğru bakıp doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz diye meseleye bakmak lazım Sayın Bakan, bu konuda milletimizin sizden beklentisi var işin doğrusu.

Bakanlığın yapısının gözden geçirilmesini de belki bu çerçevede değerlendirmek lazım. Ben, hakikaten bu işlerde otorite değilim, bu konuları bilmiyorum ama şöyle bir baktığınız zaman Sayın Genelkurmay Başkanlığı bir özel kalem gibi duruyor yani o güçlü koordinasyon, kuvvet komutanlıkları arasındaki güçlü koordinasyonu siz evet, eski Genelkurmay Başkanı olduğunuz için -Allah etmesin- bir ihtiyaç olması durumunda yapabilirsiniz ama bütün Milli Savunma Bakanlarının da asker kökenli olması gerekmiyor nihayetinde. Yani buraya o konuları hiç bilmeyen bir insan da gelebilir. O koordinasyon nasıl olacak? Dolayısıyla bu Genelkurmay meselesinin ve kuvvet komutanlıkları, Genelkurmay, MSB ilişkisinin, o idari yapının tekrar gözden geçirilmesinin hepimizin selameti açısından, ülkemizin selameti açısından çok uygun olacağını değerlendiriyorum.

Şimdi, bu şehit ve gazilerimiz arasında -tabii siyaset yapıyoruz, sahaya gidiyoruz, insanlar geliyor, bizi buluyor- hakikaten çok ciddi farklılıklar var. Bu farklılıkların da giderilmesi gerekir. Bu anlamda, mesela şehit ve gaziler için... Biliyorsunuz, 60 küsur tane bizim programımız var, bütçeyi programlara bölüyoruz, onlardan bir tanesi de şehit ve gazilere ilişkin program. Mesela, orada sizin ödeneğiniz çok düşük yani 263 milyon lira. Tabii, bu daha çok Aile Bakanlığı üzerinden alıyor, onu biliyorum veya sizin başka yaptığınız işler de buraları destekliyor. Ama bir program mantığıyla meseleye bakıyorsak buraya biraz daha o gözle bakıp böyle 263 milyon gibi -milyar bile değil- 0,3 milyarlık bir rakamın orada gözükmesi çok şık durmuyor Bakanlığınız açısından, meseleyi biraz ben öyle değerlendiriyorum.

Şimdi çok fazla vaktim yok. Bir de biliyorsunuz, adalar meselesi var Sayın Bakan. Burada bir hassasiyet var, onu tam bilebilmiş değilim işin doğrusu. Bazı şeyleri nasıl konuşmak lazım? Mesela, bizim geçen dönem İYİ Parti milletvekili bir büyükelçimiz vardı "Ya, bu konuya da çokta fazla girmemek gerekir, Türkiye'nin elini sıkıştırmamak açısından siyasi bir konu değil." diye... Ama hakikaten bu böyle olduğu için midir, nedir ama şimdi bakıyorsunuz Sayın Bakan, mesela, biliyorsunuz adalar peyderpey işgal ediliyor; işgal edildi, silahlandırılmaya başlandı. Oraya tümenler, birlikler getirildi, taburlar var -burada tek tek yazıyor önümde- kimisinde tabur var, kimisinde alay var, bilmem ne var filan. Birtakım beyanatlar da olmuş -şimdi onlara şuradaki notlarımda bakıyorum- mesala İsmet Yılmaz Bey Millî Savunma Bakanı, sizin selefinizken "Ege ada ve adacıkları hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. Bu adalar üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü değiştirmez." diyerek işgali bir anlamda doğrulamış. Sayın Erdoğan, adaların Lozan'da verildiğini ileri sürmüş, karıştırmış herhâlde o belli, neyse orayı geçiyorum. 2017'de Bekir Bozdağ, Erdoğan'ı eleştirenleri Yunanistan'la aynı şeyi söylemekle suçlamış. Başbakan Binali Yıldırım iktidarları döneminde Ege Adalarından tek bir çakıl taşının dahi gitmediğini iddia etmiş, böyle... Şimdi, ya hiç beyanat vermeyelim ya da vereceksek de birbiriyle tutarlı devletin bir politikası olsun. 2020'de Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar "18 ada Yunanlı komşularımız tarafından anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırılmış, asker konuşlandırılmış." itirafında bulunuyor. İki yıl sonunda ise yine Hulusi Akar Bey, Yunanistan'ın uluslararası anlaşmalara aykırı olarak 23 adadan 16'sını silahlandırdığını ifade ediyor. İşte, sonrası Sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz "Bir gece ansızın geliriz." dedi 2022'nin Haziranda, iki yılı geçti yani bir gece ansızın bir yere gittiğimiz falan da yok. Dolayısıyla bu adalar meselesi nedir, bu işin esas iç yüzü nedir? Tabii, bu işin çok kritik olduğunu söylemeye gerek yok. Bu, silahlandırma meselesinin, işgal meselesinin önüne geçmek için neler yapılması gerekir, neler yapıyorsunuz? Onlarla ilgili bizi bilgilendirirseniz memnun olurum.

Son konu olarak da Sayın Bakan, bu güncel, sıcak mesele, bu genç teğmenlerimizin meselesi. Ben yemin metninin içini daha çok önemsedim, hani bazen "Usul esastan önce gelir." de denilir, o da ayrı bir konu ama içeriğine bakıyorsun: "Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız ve şerefimizle öleceğiz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bu zaten resmî olarak da yapılmış daha önce resmî olarak içilen bir antmış, bu anda sonuna kadarbelki bu salonda katılmayan insan da yok, katılıyoruz. Dolayısıyla bu genç kardeşlerimiz, bunlar bizim evlatlarımız, çocuklarımız; sizler yetiştirdiniz, sizler okuttunuz, sizler büyüttünüz, sizlerin disiplin altında yetişmiş bu çocuklara bence sahip çıkmak lazım. Yani siyasi tartışmaların bir konusu olmaktan bu mesele çıkartıp uhuletle suhuletle bu işi çözmek lazım. İşte birileri çıkıyor "Hepsini atın." falan diyor, bunlar çok yanlış şeyler olur. Bence bu, çok ciddi bir kırılma da yaşatır ve izleri de uzun yıllar sürecek birtakım sıkıntıların da neden olabilir. O yüzden, bu meseleyi biraz daha yumuşak bir şekilde geçirmek lazım. Evet, tamam, askerde disiplin esas ama 15 Temmuzda da şunu gördük bir taraftan da: Mesela, uzman çavuşlar, erler hatta, bana çok geldi onların aileleri, ben zaman MHP Grup Başkan Vekiliydim, başka hiç kimse konuşamıyordu, bizim çok şükür FETÖ'yle ilgili herhangi bir abdestimizde şüphemiz olmadığı için o dönem gelen herkesle görüştüm, doğruluğuna inandığım insanlarla filan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Baktık, müebbetle yargılanan uzman çavuş, er, askerî öğrenci var. Bu çocuklara ne denilmiş? "Emir sorgulanmaz." denmiş, o da sorgulamamış, bir yere git demişler gitmiş; silah sıkmamış. Sayın Bakan, bakın, tezkeresi gelmiş, silahını teslim etmiş, orada 15 Temmuz, o ihanet yaşanmış, çocuklar içeriye alınmış. Şimdi, bir yanda da böyle bir şey var "Emri sorgulamayın." öbür tarafta da böyle de bir problem olmuş. Yani bence bu meseleleri kendi içerisinde çözmek lazım diye düşünürüm. Dolayısıyla çocuklarımızı, gençlerimizi üzmeyelim, kırmayalım diyorum.

Tekrar bütçenizin hayırlı olmasını, bu vesileyle de bütün personelinize, bütün güvenlik camiamıza, gazilerimize -şehit olanlara rahmet diliyoruz- hayırlı, sağlıklı bir ömür diliyoruz, vazife başında olanlara da başarılar diliyorum. Bütçeniz hayırlı olsun.

Teşekkür ediyorum.