Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Savunma Bakanlığı b) Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .11.2024 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben teşekkür ediyorum.
Tabii, güncel bir tartışmayla, güncel bir siyasetle ben de sözlerime başlamak istiyorum.
Geçtiğimiz aylarda Sayın Bahçeli "Öcalan DEM Grubuna gelsin, konuşsun, PKK'yı lağvetsin, umut hakkı tanınsın." dedi. Daha sonra bu, Sayın Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ Genel Başkanı tarafından da teyit edildi, desteklendi. Bugün yeni bir aşamaya geçtik; yine Sayın Bahçeli, Öcalan ile DEM'in görüşmesinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
Benim burada söylemek istediğim şey şu, bu tartışmaların dışında: Tabii, bu işin muhatabı, 40 bin şehidimizin en büyük muhatabı tabii ki Türk milletidir ama en çok da Türk Silahlı Kuvvetleridir. Tabii, Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasete sokmamak gerekir, bunun da muhatabı Sayın Millî Savunma Bakanımızdır. Acaba bu konuda ne düşünüyor? Bu, Öcalan'ın umut hakkı konusunda ne düşünüyor? Öcalan'ın dışarı çıkması konusunda ne düşünüyor? Hakikaten bunları merak ediyoruz çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerimiz on binlerce şehit vermiştir, on binlerce gazi var. Dolayısıyla bu konuda da en çok ne düşündüğünü merak ettiğimiz kurum Millî Savunma Bakanlığıdır, onu ifade etmek istiyorum ve bunun merakla cevabını bekliyoruz.
Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasi tartışmalar içine çekmek son derece yanlıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri bir siyasi partinin değil tüm milletin ortak meselesidir ve Peygamber ocağıdır; ebedi Başkomutanımız Atatürk de Silahlı Kuvvetler de her zaman siyaset dışıdır. Şunu ifade etmek isteriz ki: Atatürk, ne Cumhuriyet Halk Partisinin ne bir siyasi partinin sadece bir simgesi olmaktan daha büyük bir şahsiyettir ve tarihe geçmiştir, onu ifade etmek istiyorum. Ancak bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete girmeme meselesi bizden çok, en çok da Türk Silahlı Kuvvetlerini yönetenlerin sorumluluğudur ve görevidir. Türk Silahlı Kuvvetlerini yönetenlerin görevi Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını korumak, rejim karşıtı oluşumların TSK'ye sızmasını önlemektir. Maalesef tarihimize bakıldığı zaman çokça, sıkça bunun örneklerine rastlamak mümkündür. Bugün, geçmişte Türk Silahlı Kuvvetlerinde istifa müessesesinin çok şerefli bir şekilde gerçekleştiğini biliyoruz ve bunun ilk örneklerinden biri Mustafa Kemal Atatürk'ün 8 Haziran 1919'da saraya karşı istifasıdır.
Yine, burada birkaç şeyi daha hatırlatmak isterim: Türk Silahlı Kuvvetleri bir yapı tarafından AKP-FETÖ ortaklığıyla teslim alınmak istendiği zaman o dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Işık Koşaner 29 Temmuz 2011'de, görev süresi iki yıl kalmasına rağmen istifa etmiştir; Oramiral Nusret Güner istifa etmiştir, Koramiral Atilla Kezek istifa etmiştir. AKP iktidarı bu şerefli, Atatürkçü komutanların uyarılarını maalesef dikkate almamıştır ve TSK'ye, düşman kuvvetlerin topla tüfekle yapamadığını, AK PARTİ FETÖ ortaklığıyla yapmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir darbe almıştır; TSK'nin içine âdeta fitne sokulmuştur; kozmik odamız iktidarın ön açmasıyla düşmanın eline geçmiştir. İktidarın açık gizli Atatürkçü düşünce düşmanlığı o kadar büyümüştür ki ve maalesef FETÖ'nün orduya sızmasına izin verilmiştir.
2011-2015'te terfi eden generallerin büyük çoğunluğu FETÖ'de yetişenlerden atanmıştır ve o yetişenler Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalamış, Boğaz Köprüsü'nü bombalamış, yüzlerce yurttaşımızın şehit olmasına sebep olmuştur. Aslında o döneme bakıldığı zaman âdeta bir tekrarı görmek mümkün. O dönemi hatırlayalım değerli arkadaşlar, medya, siyaset, akademisyen hep bir koroyla Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırmakta, 2010 referandumunda zirveye çıkan işte "Askerî vesayetten kurtulacağız." laflarının çokça gündeme geldiği yalanlarla gidiyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin cami bombalayacağı iddia edildi, hatırlayın. Bu ittifakın içinde herkes vardı; AK PARTİ vardı bu ittifak içerisinde, FETÖ vardı bu ittifakın içerisinde, liberaller vardı, tarikat vardı, cemaat vardı, herkes vardı ama ancak şunu söylemek lazım ki bu ittifakın önderi AK PARTİ ve FETÖ'ydü. Bugün de aynı şeyler devam ediyor. Aslında buradaki hedef Atatürk'tür; bakın, hedef laik, demokratik cumhuriyettir. Yoksa siz de biliyorsunuz ki bu 5 genç teğmen darbe yapamaz. Bakın, şu fotoğraf çok anlamlıdır değerli arkadaşlar, burada "Atatürk'e zerre muhabbet besleyen ne ölüme ne dirime gelsin." denmiştir ve buradaki resim, hakikaten tarihe geçecek bir fotoğraftır ve resimdir; bunu da tarihe not olsun diye söylemek istiyorum.
Darbe sonrası hatırlayıp unuttuğumuz bir Atatürk resmi var, bakın...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne büyük delilmiş o resim, vay be!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Savunuyorsanız bu resmi savunun, savunacaksanız savunun.
Bakın, iktidar Atatürk'ü maalesef çok sıkıştığı zaman hatırlıyor; en son ne zaman hatırladı? 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, asılmayan Atatürk bayrakları AK PARTİ Genel Merkezine çıkılarak AK PARTİ'nin duvarlarına asıldı. Değerli arkadaşlar, daha sonra bu unutuldu. Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin temeli tabii ki disiplindir, disiplin sadece Atatürkçü subaylara uygulanmamalıdır.
Bakın, şu fotoğrafa bakın arkadaşlar, şu fotoğrafa bakın... Bu fotoğraftaki bir amiral, bu amirale hiçbir işlem yapılmamıştır. Makam arabasıyla -Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlamış olduğu makam aracıyla- tarikatevine gidip gelmiştir ve hiçbir şey yapılmadan lütufen kendi isteğiyle emekli olmuştur. Şimdi, buna disiplin uygulamayanlar "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen genç teğmenlere gözdağı vermektedir. Hiç kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bireyi hepimizin göz bebeğidir ve siyasete girmemelidir. Tarikat, cemaat yapılanması Türk Silahlı Kuvvetlerinin düşmanıdır ve burada dikkat çekmek istiyoruz: Hiçbir zaman bir rütbeye gelmek için bir tarikat, bir cemaat yakınlaşması olmamalıdır. Şimdi, bu teğmenler ne yapmıştır? Teğmenler resmî tören dışında yemin etmiştir ve bu ifade birçoğumuzun bildiği gibi -en çok da Sayın Bakan bilir- yüz yıl öncesine dayanır. Kurtuluş Savaşı'nda Türk süvarilerini gören köylüler "Kemal'in askerleri geldi." diye sevinç gözyaşları dökerler. Bugün, burada, ihraç edilmek istenen 5 teğmen, 3 komutan değildir; burada, ordumuzdan ihraç edilmek istenen kuruluş değerlerimizdir, laikliktir, cumhuriyettir, Atatürk'tür ve bu, derin yaralar açar ve bu yara onarılamaz; ben buradan söylüyorum: Derin yaralar açar ve bu yara onarılamaz. Şimdi, bütün anketlere de baktığımız zaman Mustafa Kemal Atatürk sevgisinin -"yirmi üç yıl" diyor da- yirmi üç yıl boyunca saldırıya rağmen, AK PARTİ'ye oy verenlerin de büyük çoğunluğu Atatürk sevgisinden vazgeçmemiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu dönemde -yine, tarihe not düşülsün diye söylüyorum- Süleyman Şah Türbesi maalesef, bugün düşman ilan ettiğiniz PYD/YPG'yle iş birliği yaparak taşınmıştır. Yine, Tank Palet Fabrikası unutulmamalıdır; Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir unsuru olan Tank Palet Fabrikası maalesef, nereye satılmıştır? Katar'a satılmıştır.
Şimdi, bizim, bu dönemde hem ekonomimizi hem siyasetimizi çok etkileyen birkaç olayı da sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Türkiye'nin satın aldığı S-400 hava savunma sistemleri hâlâ konuşlandırabilmiş değildir. 2023'te yaptığınız açılmada Sayın Bakan, S-400'lerin bir kenarda bekletilmediğini, ihtiyaç hâlinde aktif hâle getirilebileceğini belirttiniz. Bunun yanı sıra, NATO üyesi olduğumuz için sahip olduğumuz askerî envanterler S-400 sistemiyle uyumlu değildir çünkü S-400 savunma sistemleri NATO müttefiklerinin envanterine karşı üretilmiştir. 29 Ekimden bu yana söylediğinizin tersine depolarda beklemektedir. Zararımız S-400'lerin sadece beklemesi ve oraya verilen yaklaşık 2,5 milyar dolarla sınırlı değildir. Bakın, bir F-35 projesi... Yanı başımızdaki İsrail'i, Yunanistan'ı bu projeye girerken maalesef, S-400 alımından sonra F-35 projesinden çıkarıldık. Burada sadece Türk Silahlı Kuvvetleri zarar görmedi, F-35 için üretim yapan birçok Türk şirketi de maalesef, kapılarına kilit vurdular. Şimdi, bu ne olacak, nereye gidecek bu S-400 meselesi, hakikaten büyük merak konusu. Amerika'nın ve bizim müttefiki olduğumuz NATO'nun da kırmızı çizgisi olduğunu biliyoruz. Burada maalesef, öngörüsüz bir siyasetle karşı karşıyayız, "Ben dedim oldu." siyasetiyle karşı karşıyayız.
Ben sözlerime bir hatırlatmayı daha yaparak son vermek istiyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Kurtuluş Savaşı'ndan sonra en büyük kaybı Rusya'nın saldırısında Suriye'de verdi. Bakın, tekrar söylüyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Türk Kurtuluş Savaşı'ndan sonra en fazla kaybını Suriye'de verdi. Bununla ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinin Mehmetçiklerini katledenler ellerini kollarını sallayarak gezdi ve maalesef, bizim Cumhurbaşkanımız Rusya'da kapının önünde bekledi.
Bir başka şey, bu IŞİD canilerinin yakmış olduğu askerlerimiz var, bunların akıbeti ne oldu? Bunlara o ölüm emrini verenlerin Antep'te ikamet ettiği söyleniyor, gazeteciler ortaya çıkardı. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, sizler takip ediyor musunuz, bunu çok merak ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bir teşekkür edip bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.