KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize de şifa ve sağlıklı ömür diliyorum. Cenab-ı Allah'tan, şu an vatan savunmasında ve terörle mücadelede görevi başında bulunan kahraman Mehmetçik'imizin yâr ve yardımcısı olmasını niyaz ediyorum.

Şimdi, gün içerisinde bazı konuşmalarda "rejim" "ayrımcılık" "eşitlik" "eşitsizlik" vesaire gibi birtakım şeyler söylendi. Ben, Anayasa’nın birkaç maddesini hatırlatmak istiyorum: "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."

3'üncü maddesi: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı 'İstiklal Marşı'dır.

Başkenti Ankara'dır."

10'uncu maddesi: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." 

Ve diyoruz ki: Hep birlikte Türkiye'yiz, herkes eşittir Türkiye'dir. Bir sorunumuz varsa -ki vardır- onun adı da "terör sorunu"dur, "bölücülük sorunu"dur. Cumhuriyet tarihimizde hiç kimseye ayrımcılık yapılmamıştır, şu anda da yapılmamaktadır. Millî birlikle, inşallah, terörün kökünü kazıyacağız; ekonomik, sosyal her türlü meselemizin de üstesinden gelerek küresel güç Türkiye'yi, lider ülke Türkiye'yi, inşallah, hep beraber inşa edeceğiz.

Silahlı Kuvvetlerimiz göz bebeğimiz, aziz milletimizin ifadesiyle "Peygamber ocağı"dır diyoruz. "Ordumuz Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir." diyen Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bu vesileyle rahmet ve saygıyla anıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetleri, hudutların korunmasında, terörle mücadelede ve millî hak ve çıkarlarımızın savunulmasında tevdi edilen her görevi büyük bir azim ve kararlılıkla yerine getirerek devletimizin ve milletimizin kudretini ve şefkatini her zaman ve her yerde hissettirmektedir. Bununla gurur duyuyor, övünüyoruz.

Savunma, millî güvenliğe yönelik her türlü tehdit ve tehlikenin etkisiz hâle getirilmesini ifade etmektedir. Bakanlığınız, bu doğrultuda, millî savunmamızın, millî güvenliğimizin ve toplumsal ihtiyaçların önünde gelen, vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğinin teminatı olan kurumlarımızın başında gelmektedir. Başta bölgemizdekiler olmak üzere dünyada çatışmaların tırmandığı bir süreç, savunma ve güvenliğin daha fazla önem kazandığı ve öne çıktığı bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye de coğrafi konumu ve jeostratejik önemi gereği bölgesel ve küresel ölçekte artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle yüz yüze bulunmaktadır. Böylesi bir dönemde, ülkemizin birliği ve bütünlüğünü hedef alan terör örgütleriyle mücadele, sınırlarımızın güvenliğini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme konsepti doğrultusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri öncülüğünde başarılı bir şekilde sürdürülmektedir. Bilindiği gibi, binlerce kilometre öteden bölgemize müdahil olan güçler, terör unsurları eliyle bölgedeki istikrarsızlığı kışkırtarak ülkemize yönelik tehditleri artırmaktadır. Türkiye, terör tehdidinin önüne geçmek ve güney sınırlarımızda terör koridoru oluşturma girişimini bertaraf etmek amacıyla, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı kapsamında, güvenliğini tehdit eden terör örgütlerini etkisiz hâle getirmek ve sınır güvenliğimizi sağlamak için sınır ötesi harekâtlar icra etmektedir. Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklı meşru müdafaa hakkı çerçevesinde yaptığı terör mücadelesine "savaş" veya "işgalci" yakıştırmaları yapmak devletimize, Türk Silahlı Kuvvetlerine atılmış bir iftira, büyük bir bühtan, aynı zamanda da terörün dilidir. Terör bir insanlık suçudur, en temel insan hakkı olan yaşama hakkına saldırıdır; insan haklarına zerre kadar inanan, demokrasiyi savunan herkesin, insanlığın ortak düşmanı olan teröre ve terör örgütlerine yönelik amasız fakatsız, ortak bir karşı tavır alma zorunluluğu vardır. Terörsüz Türkiye huzurlu, müreffeh Türkiye'dir. Terörü ve şiddeti meşru gören hastalıklı anlayışın, sadece Türk milletinin huzur ve istikrarını ya da Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını değil insanlığı, insani değerleri, insan hak ve hürriyetlerini ve demokratik hukuk düzenini de tehdit ettiği açıktır. Bu nedenle, tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerimiz egemenlik haklarımıza yönelik tehdidi bertaraf edecek, Türk milletinden aldığı destekle başta PKK, FETÖ ve DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, terörü besleyen unsurları da kaldırarak millî birlikle Türkiye, terör belasından, inşallah, bütünüyle kurtulacaktır. Bize göre, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden, etnik ve dinî tahriklerle teröre zemin hazırlamayı ve terörü meşrulaştırmayı amaçlayan hiçbir düşünce ya da söylemin demokratik hak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir, evrensel normlar da böylesi bir anlayışı desteklememektedir. Çok şükür, bugün, hem terörle hem de terörü besleyen unsurlarla yapılan etkili mücadele sonucu ülkemizin her yerinde huzur ve güven iklimi hâkim olmuş, ekonomik ve sosyal hayat canlanmıştır.

Yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen operasyonların başarıyla sonuçlanmasında, sahip olduğumuz yerli ve millî teknolojiler ile güçlü bir savunma sanayisi kapasitesine sahip olmamızın önemli rolü bulunmaktadır. Savunma sanayisi, Türkiye'nin son yıllarda âdeta destan yazdığı sektörler arasındadır. Karşı karşıya kaldığımız jeopolitik güvenlik meseleleri ile iç ve dış kaynaklı terör tehditleri, savunma ve güvenlik birimlerimizin ihtiyaçlarının süratle ve etkin şekilde karşılanmasını, savunma sanayimizin süreklilik içinde geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, savunma sanayisine ve Bakanlığınıza ayrılan bütçenin aynı zamanda güvenli geleceğimizin teminatı olduğunu da değerlendiriyoruz.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Silahlı Kuvvetlerimizin gücünün ve başarısının altındaki temel motivasyon, yetişmiş insan gücü ve teknoloji kapasitesiyle birlikte, bize göre, Türk devletinin ve Türk milletinin bekasını her şeyin üstünde tutan anlayış "Ölürsem şehit, kalırsam gazi." düsturudur. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarının, emeklilerinin, şehit yakını ve gazilerimizin hayatlarını kolaylaştıracak adımların atılmasının; uygun çalışma şartlarına, yeterli mali ve sosyal haklara kavuşturulmasının; hak ettikleri değeri her daim onlara gösterebilecek mekanizmaların oluşturulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Bugüne kadar mensuplara yapılan iyileştirmelere ek olarak, şehit çocuklarımızın tamamına istihdam hakkı verilmesi, kamudaki sözleşmeliler gibi uzman erbaşların da kadroya geçirilmesi, terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen malul sayılmayanların gazi sayılmaları, ayrıca, yedi yıl görev yaptıktan sonra ayrılan uzman erbaşların kamuda istihdamına bir planlama kapsamında tedricî olarak çözüm üretilmesi gibi mağduriyetlerin giderilmesi sağlanmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, sivil memurlar dâhil çalışma şartları, mali ve sosyal haklarıyla ilgili taleplerinin öncülüğünüzde değerlendirilerek, varsa eksikliklerinin giderilmesi yerinde olacaktır.

Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi Türk Silahlı Kuvvetlerine subay ve astsubay yetiştirmenin kritik önemini göstermiştir. Millî Savunma Üniversitesi caydırıcı savunma gücünün oluşturulması, geliştirilmesi ve sürdürülmesi için nitelikli insan gücü yetiştirmek amacıyla önemli bir sorumluluk ifa etmektedir. Temel görevi, demokrasiye bağlı, milî iradeye saygılı, fedakâr bir anlayışla ve görev bilincine sahip, her şartta "Önce Türk devleti ve Türk milleti." diyebilecek gençleri Türk milletine hizmet aşkıyla yetiştirmektir. Bu bilinç doğrultusunda, güçlü akademik kadrosuyla, çağdaş gelişmeleri yakından takip eden, millî hassasiyetlere sahip bir müfredatla, bilimsel esaslara göre subay ve astsubay yetiştirmek için gayret göstermekte olan üniversiteye başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen, millî, manevi ve mesleki değerlerden oluşan kurallarla yönetilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu gelenek ve güce uygun idamesi söz konusu kuralların muhafazasıyla mümkün olabilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Buna uygun davranmak ve saygı duymak da mensuplarla birlikte herkesin görevi ve sorumluluğu olmalıdır. Bu nedenle, köklü bir geçmişe ve büyük bir tecrübeye sahip Türk ordusunun saygınlığının günlük tartışma konularıyla iç ve dış kamuoyunda yıpratılmasına fırsat verilmemelidir. Enerjimizi, Silahlı Kuvvetlerimizin muharip yapısının, insan gücü ve teknoloji kapasitesinin daha da güçlendirilmesi, modernizasyonda süreklilik sağlanması yoluyla bölgesel ve küresel anlamda caydırıcılık kabiliyetinin artırılması için katkı vererek harcamamızın daha doğru olacağını düşünüyoruz.

Bu düşüncelerle, Bakanlığınız ve kurum bütçelerinin hayırlı olmasını diliyor, her zaman Mehmetçik'imizle birlikte olduğumuzu ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.