KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

30 Ağustosta Kara Harp Okulu diploma töreninde resmî tören bittikten sonra kılıçlarını çekerek "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen teğmenlere Millî Savunma Bakanlığı Cumhurbaşkanının talimatıyla disiplin soruşturması açtı. Teğmenler ordunun itibarını, saygınlığını zedelemekle suçlanıyorlar.

Sayın Bakan, yıl 1998'i hatırlıyor musunuz? Birkaç dakika dinlerseniz... 1998 yılının ilk aylarında alelacele Türk Silahlı Kuvvetleri içinde geleceğin komuta yapısını şekillendirecek stratejik bir adım atıldı, aynen bugün Atatürk'ün askerleri teğmenlerimizin hayatlarının karartıldığı gibi. Terfi sırası yaklaşan albayların kıta komutanlığı tayinlerinin arifesinde kıdem sıralarını kökten değiştiren kural değişikliğine gidildi. Kıdem sıralamaları binbaşı, yarbay ve albay rütbelerinde aldıkları sicil, ceza ve ödüller dikkate alınarak yayınlanırken kıdem sıraları üsteğmenliğe çekildi, aynı yıl alay komutanlığı tayinleri de yeni sicil ortalamalarıyla yapıldı. Doğal olarak sürpriz isimler öne çıkarken yine büyük umutlar besleyen bazı başarılı, temayüz etmiş albaylardan da sukutuhayale uğrayanlar oldu. İşte o albaylardan birisi de korkarım ki bugün karşımızda oturan sizsiniz. Çünkü Sayın Bakan, gerçekten Genelkurmay Başkanlığı karargâhında çok sevilen bir subaydınız ve üstelik Şemdinli'deki Tabur Komutanlığı sırasında da PKK terör örgütüne karşı üstün başarılar gösterdiniz ama generalliğe giden yolda çok önemli bir gösterge olan alay komutanlığı tayinlerinde beklentilerin hilafına, maalesef, alay komutanlığına göre, ikinci kategori sayılan Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi Komutanlığına atandınız. Çünkü kurmay subay olarak binbaşı, yarbay ve albay rütbelerinde çok parlak sicilleriniz olsa da değiştirilen oyun kuralı gereği üsteğmen ve yüzbaşı sicilleri de dâhil edilince bir nebze geriye düşmüştünüz büyük olasılıkla.

Sayın Bakan, sizler de çok iyi biliyorsunuz ki bu alelacele değişikliğin arkasında FETÖ izleri olduğu sonraki yıllarda ortaya çıktı, çünkü FETÖ'nün altın devresi 1994 Kara Harp Okulu mezunları üsteğmen rütbesinde ilk sicillerini 1999 yılında alacaklardı. Cehennemin taşları o günlerde döşenmeye başlanmıştı. Daha uzatmayayım ama "İyi, güzel de bunun bugünkü gündemimizde ve teğmenlerle ne ilgisi var?" diyebilirsiniz.

Sayın Bakan, teğmenlikten binbaşılığa kadar sicil ortalamanız büyük bir olasılıkla binbaşı, albay rütbeleri arasındaki sicil ortalamanız kadar parlak olmadığı için... Çünkü parlak olsaydı gönlünüzden geçen terfi olasılığı daha yüksek bir alay komutanlığı görevine atanabilirdiniz ama atanmadınız. Nedeni son anda gelen sicil ortalaması kural değişikliğiydi. Sonuç olarak, korktuğunuz başınıza geldi, atandığınız BİO Merkezî Komutanlığı görevine... YAŞ'a 2000 yılında girdiniz ve maalesef 2000 yılı YAŞ kararlarında terfi edemediniz. Sonra Genelkurmay Harekât Başkanlığında Tatbikatlar Şubesine atanarak 2001'de bir yıl geç terfi ettiniz ama hak yine yerini buldu, Genelkurmay Başkanlığına kadar yükseldiniz. Bugün de karşımızda Millî Savunma Bakanı olarak bulunuyorsunuz çünkü şanlı ordumuzun binlerce yıllık tecrübelerine dayanan kuralları işledi ama böylesine çarpıcı tecrübelere rağmen Atatürk'ün askeri olmaktan öte hiçbir suçu olmayan, beş yıl boyunca arkadaşları arasında temayüz ederek sıyrılan geleceğin Genelkurmay Başkanlarını bir kalemde siliyorsunuz. Yapmayın, hepimizin gençliğinde hataları olabilir ancak genç rütbelerdeki ufak tefek yaramazlıkların bedeli bir ömür boyu adanmışlık yemini etmiş idealler olamaz, olmamalıdır. Bu bedelin meslekten men edilmek boyutlarında olması öncelikle vicdansızlık değil midir? Sayın Bakan, bizim bilmediğimiz de sizin bildiğiniz emre itaatsizliğin dışında bu teğmenlerin atılmasıyla alakalı ne vardır? Bir daha soruyorum: Bizim bilmediğimizi zannettiğimiz de sizin bildiğiniz başka bir gerekçe var mıdır? Başka bir gerekçe var mıdır, bunu soruyorum.

Ordunun saygınlığı teğmenlerin aynı okuldan mezun oldukları ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılık göstermeleriyle zedelenmez. Peki, ordunun saygınlığı nasıl zedelenir? Atatürkçü generalleri, amiralleri ve subayları ordudan çıkarıp yerlerine FETÖ'cüleri alarak 15 Temmuz girişimine ortam hazırlanmasıyla olur. Genelkurmay Başkanını terör örgütü lideri olmakla suçlayarak, Montö Sözleşmesi'ne sahip çıkan emekli amiralleri suçlayarak, hayatlarını Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmetle geçirmiş, birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya olan ileri yaştaki generalleri uzun süre cezaevinde tutarak, özel kuvvetlerin kozmik odasına FETÖ'cü savcıyı sokarak zedelenir ordunun saygınlığı. Çok önemli ve gizli harekât planlarını ortaya dökerek, FETÖ'nün kurguladığı Atatürkçü askerlerin yargılandığı Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davalarla, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor." diyerek ya da donanımlı ve en iyi şekilde yetişmiş gencecik subayları casusluk ve fuhuşla ilişkilendirerek ordunun saygınlığı zedelenir. General ve amiral haklarını sivillere vererek, askerî mahkemeleri, askerî hastaneleri kapatarak ordunun saygınlığı zedelenir.

Bizim ordumuz Mustafa Kemal'in ordusudur, bizim askerlerimiz Mustafa Kemal'in askerleridir, bunu asla tartışmayacağız. Bu ordu, Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda sonsuza kadar laik cumhuriyetin yılmaz savunucusudur. Bu ordu, asla ve asla "Keşke Yunan galip gelseydi." diyen fesli Kadir'e sempati besleyenlerin ordusu değildir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.