KOMİSYON KONUŞMASI

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, kıymeti bürokratlar, komutanlar; millî savunma, bir ülkenin hem barışta hem de savaşta ihtiyaç duyduğu son derece hayati önemi haiz bir asgari güvence organizasyonudur. Şu anda bütçesi görüşülmekte olan Bakanlığımız da gerek personel gerek silah, her türlü araç gereç temini ve lojistik faaliyetlerini en rantabl biçimde yürütmekle yükümlüdür. Bu noktada vurgulamak gerekir ki millî savunma politikalarında askerî savunma, araç gereç ve silahların önemi kadar bunları kullanacak personelin niteliği ve moral, motivasyonu da önemlidir. Dünyanın en iyi silahları ve dünyanın en güçlü ordusuna da sahip olsanız, askerî insan kaynağınızı savaş kabiliyeti açısından en üst düzeye getirmek ve moralini de yüksek tutmak zorundasınız. İşte tam da bu noktada milletimizin her daim göz bebeği olan genç teğmenlerimizin yine kaygı verici tartışmaların içine çekildiğini görüyoruz. Sayın Bakanım, bu konuda yaptığınız son talihsiz açıklamanızda maalesef kötü niyetli bir algı operasyonunun değirmenine su taşınmıştır. Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilen teğmenlerimizi ön yargılı yorumunuzla peşinen mahkûm etmiş olmanız askerine âşık milletimizi de üzmüştür. Hukukta ihsasırey olarak bilinen tanımlamayla tarafınızı belli etmeniz taşıdığınız sorumluluğa da bizce uygun düşmemiştir. Siz "Amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapılmıştır." şeklindeki açıklamanızla daha Yüksek Disiplin Kurulunuz toplanmadan kalemi kırdınız, belli ki kararı da verdiniz.

Sayın Bakanım, siz, önce bu teğmen andının tören yönergesinden kim tarafından ve neden çıkarıldığını açıklamak durumundasınız. Sizin, önce Türk milletine teğmenlerini koruyamayan bir ordu komutanının ülkeyi nasıl koruyacağını anlatmanız gerekmektedir. Yine, aynı açıklamanızda Atatürk'ün "Disiplin olmazsa ordular sevk edilmez." sözüne de atıfta bulundunuz ancak bizzat siz karar sürecinde müdahil oldunuz. Ben şimdi milletin Meclisinden soruyorum: Siz asıl bu yaptığınız hukuki disiplinsizliğin bence hesabını vermelisiniz. Daha önce de söyledim ve yine vurguluyorum: Bu saatten sonra bu teğmenler Türk milletinin kalbinde karargâh kurmuşlardır. Ordudan atsanız da oradan asla atamayacaksınız.

Sayın Bakan, yine açıklamanızda "Sınırlarımızdan kuş uçmuyor." dediniz. Keşke yüreğimize su serpmiş olabilseydiniz. Bununla alakalı, geçtiğimiz yıl ağustos ayında -mesele defaaten gündeme geldi, ben de yazılı birkaç kez soru önergesi verdiğim hâlde hâlen cevap alamadım- sınırlarımızın güvenliği ne durumdadır diye bizzat ben Van'a gittim, Van'da ilçeleri gezdim. Başkale'den bir defa İran'a geçiş yaptım, hiç kimse yoktu, kaçak. Ondan sonra döndüm, Saray ilçesi Yukarıtulgalı köyünün üst taraflarında, duvarın olduğu yerlerde, duvar inşaatları yer yer bitmemişti -zaten o duvar da 4 metrelik bir duvar, üzerinde de 1-1,5 buçuk metre bir tel örgü var, rahatlıkla geçiliyor; orada o yörenin insanları da defaaten 100 binlerce insanın geçtiğini söylüyor- ben oradan geçtim, hem de gündüz saat 14.00'te. Bununla alakalı -açıklama- orada video çektim, bunu yayınladım, Dezenformasyon Merkezi bizi yalanladı. Yani Dezenformasyon Merkezinin dezenformasyonuyla bu ülkede kim mücadele edecek?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Tel örgüden mi geçtiniz?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Efendim, Google arama motoruna yazın, bütün haberler ve görüntüler var. Geçtim efendim.

Şimdi, buradan kastımız ve meramımız şudur: Sınırlarımız güvensiz. Güvenli olsa, sayısını kimsenin, İçişleri Bakanının bile bilemediği milyonlarca kaçak nasıl girdi?

Son olarak da yine bir soru önergesi olarak verdim ve hâlen cevap alamadım: Milletvekillerimiz neden orduevlerinde bir çay bile içemiyor, orduevlerine giremiyor?

Teşekkür ediyorum.