KOMİSYON KONUŞMASI

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, 15 Temmuz sonrası yapılan askerî sağlık sistemindeki değişikliklere FETÖ gerekçe olarak gösterildi ve bütün askeri sağlık sistemi lağvedildi. FETÖ sadece GATA'ya mı sızmıştı? Diğer hiçbir devlet kurumu kapatılmadı fakat Gülhane Askeri Tıp Akademisi hastaneleri ve asker hastaneleri kapatıldı ve kadrolar Sağlık Bakanlığına devredildi ve bu pek çok problemi beraberinde getirdi. Geçtiğimiz günlerde Mecliste Genel Kurulda bir öneri verdik mevcut sistemin Silahlı Kuvvetlerin askerî sağlık ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını değerlendirelim diye, "Hayır." dendi iktidarın oylarıyla, "Her şey çok güzel, bunu araştırmaya gerek yok." dendi fakat bizim sahadan aldığımız bilgiler böyle değil. Bir kere, öncelikli olarak heyet işlemlerinde çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Özellikle askerliğe elverişli olup olmaması konusundaki heyet raporlarında, "sınıfı görevini yapar" "sınıfı görevini yapamaz." heyet raporlarında ciddi sıkıntılar olmakta, çok kolay bir şekilde "sınıfı görevini yapamaz" raporları verilmekte ve bu da personel zafiyetine neden olmakta, bunu görmek lazım. Yapılan çalışmalarda özellikle muharebe alanında yapılan müdahalelerle kayıpların çok büyük bölümünün önlenebileceği, hem hayat kaybının hem de organ, uzuv kayıplarının önlenebileceği ispatlanmış bir durumda. Bu noktada, ilk müdahale edecek ekibin çok yetkin olması gerekiyor ama biz ne yapıyoruz? Biz, sağlıkla hiç ilgisi olmayan uzman çavuşları "muharip sıhhiye" adı altında bir kursa alıyoruz, bu kurslarda belli bir süre sivil hastanelerde, daha sonrasında da Sıhhiye Simülasyon Merkezinde eğitim verip dört yıllık bir belge veriyoruz "Al kardeşim, sen bunlarla bu yaralılara müdahale et." diyoruz. Bu kişilerin çoğu o staj yaptıkları sivil hastanelerde angarya görülüp yeterli eğitimi alamıyorlar. Ayrıyeten, kanunen hastaya dokunma hakları da yok. E, bunlar ne kadar yetişecek ve ne kadar faydalı olacak? Biz, tekrar sağlık astsubaylarını mutlaka yetiştirmeliyiz, yoksa bu sistem iyiye gitmiyor. Kıtadaki eksiklikleri de sivil doktorları oralara tayin ederek yenmeye çalışıyoruz fakat burada da çok ciddi bir sıkıntı var, sivil doktorların bir bölümü rapor alıyorlar, bu görev yerlerine katılmıyorlar. Katılanların da fiziki yeterlilikleri ne kadar, tartışılır; kıta tababetini ne kadar biliyorlar, tartışılır, bu noktada çok eksiklikler var. Ayrıyeten, bu sivil hekim arkadaşlar da mağdur oluyorlar hem gerekli yeterli tazminatlarını alamıyorlar, Tıpta Uzmanlık Sınavı'na girmek için izin alamıyorlar, bir yere tayin oluyorlar, bakıyorlar ki tayin oldukları birlik operasyonda, haydi, öbür tarafa gidiyorlar, çok sıkıntılı bir süreç devam ediyor. Mutlaka ve mutlaka bu sistemin değişmesi gerekiyor yani askerlerin kurumuna özgü bir sağlık sistemine ihtiyacı olduğu bu kadar net ortadayken neden sadece yamalar yaparak bu sistemi düzeltmeye ve yürütmeye çalışıyoruz, neden bu yanlışta ısrar ediyoruz? Bunu anlamak gerçekten mümkün değil.

Bir diğer problem: Gazilerimizde ortez ve protez konusunda çok ciddi problemler var, çok uzun sürelerde randevular veriliyor, tekrar heyet raporları çıkarmaları gerekiyor ve bakıyoruz, aldıkları ortez, protezler de maalesef aynı şekilde eski kalitesinde değil, bunların mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.

Mutlaka teğmenler hakkında da konuşmak isterim. Burada, genç teğmenler üzerinden süren bir tartışma var. Burada, olay bize göre çok net; ortada disiplinsizlik olarak değerlendirilecek bir durum yok çünkü orada "Tören bitmiştir, arz ederim." komutundan sonra artık hizmet hâli sona ermiş oluyor. Burada TSK'nin itibarına zeval getirecek bir durum da yok ama ben size geçmişten bazı disiplinsizlik ve itibarsızlaşma örnekleri verebilirim. Mesela, Kara Kuvvetleri Komutanlığında tuğgeneralliğe terfi edilip İstihbarat Başkanı yapılan ama rütbelerini FETÖ elebaşının verdiği anlaşılan tuğgeneral konusu veya hakkında Millî Savunma Bakanlığının Yüksek Disiplin Kurulu sürecinin bir türlü sonuçlandırılamadığı cübbeli amiral gibi. Teğmenleri önce iktidar destekledi, sonra "Biz bunları barındırmayız." şeklinde açıklamalar gelmeye başladı, "Bu kılıçlar kime çekildi?" diye sorulmaya başlandı. Şimdi, biz bunu anlamakta zorluk çekiyoruz çünkü kılıç ilk olarak Diyanet İşleri Başkanı tarafından çekildi, isim vermeden hutbede elinde kılıçla Atatürk'ü ima ederek lanet okudu, buna hiçbir tepki gösterilmedi. 30 Ağustosta "Anayasa’nın ilk 4 maddesi tartışılabilir, bunda bizim açımızdan bir sıkıntı yok. Biz PKK'ya 'terör örgütü' diyemeyiz, kürdistan kurulabilir." diyen kişiyle eller kaldırıldı. Ertesi gün, generaller bu siyasiyle fotoğraflar çekildi, bunlara hiçbir tepki konulmadı ortaya, hatta bunu anlamakta zorlanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki "Gazi Mustafa Kemal Atatürk on yıl daha yaşasaydı Türkiye çok daha ileri bir pozisyonda olacaktı." ama şimdi "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen teğmenler cezalandırılmaya çalışılıyor. Bakın, burada teğmenlerin, Türk askerlerinin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." deme özgürlüğünü almaya hakkınız yok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)