Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 27 .11.2024 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum ve 2025 bütçesinin hayırlı, uğurlu ve bereketli olmasını diliyorum.
Sayın Bakan çok özel, çok güzel ve gerçekten de çok önemli bir Bakanlığın icra koltuğunda oturuyorsunuz. Gerçekten, Türkiye sizden çok şey bekliyor ve Türkiye hiç ihtiyacı olmadığı kadar çok sizin Bakanlığınıza ihtiyaç duyuyor. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki: Aslında Türk ve Müslüman kadını olarak biz maça 1-0 başlarken şu anda biz Türk kadını ve Müslüman kadınlar olarak taca çıkmış durumdayız. Neden öndeyiz, önce biraz onu açıklamak istiyorum. Türk toplumunun, Türk milletinin tarihine baktığınızda, Türk milleti göçebe bir millet olarak hayatını idame ettirmiştir; tarihine baktığınızda, kurduğu obada hakan ve hatun her zaman beraber hareket etmiştir, icra kararlarını beraber almıştır. Obanın erkekleri savaşa ya da avlanmaya gittiklerinde obaya hatunlar, kadınlar sahip çıkmıştır. Hatta, oradan geçen diğer kervanlar buna şaşırıp kadının bu kadar öz güvenli, güçlü, her şeye hâkim olmasını da her zaman takdirle dile getirmişlerdir; bu, romanlara da konu olmuştur. Keza, İslamiyet'in geldiği döneme baktığımızda da kadınların hiçbir hakkının olmadığı bir toplumda kadına ilk hakkı veren din de aslında İslam dinidir. O yüzden, biz bu konuda çok şanslıyız ama ben şunu anlamıyorum: Bu kadar öndeyken nasıl bu kadar en geri duruma geldik, gerçekten bunun çok önemli bir şekilde analizi yapılması gerekmektedir.
Ben, ayrıca çok teknik detaylara girmek istemiyorum ama Türk milletinin özellikle bu konuda hiçbir başka ülkeden, hiçbir başka toplumdan ya da hiçbir başka kanuni düzenlemeden tavsiye alma durumu yoktur çünkü biz -dediğim gibi- bu konuda öncü ve yol gösterici olmuş bir milletiz. Hepimizin bildiği gibi, cumhuriyet tarihinde bile yani Atatürk döneminde bile kadına ilk seçme ve seçilme hakkını bu millet vermiştir.
Ayrıca, şunu da göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum: Şu anda günümüzde medeni ve ileri dediğimiz ülkelerin bu kadar çok düzenleme yapmasının ve kadın konusuna eğilmesinin en önemli sebebi de geçmişlerinde kadını hiç insan yerine bile koymamalarıdır, böyle toplumlar daha çok düzenleme yapmaya gerek duyarlar. Biz Türk milleti olarak zaten kadını her zaman erkekle yan yana ve eşit gördüğümüz için, Yüce Yaradan da kadını erkekle... Yani ben "Kadın erkek eşittir." lafına da işin açıkçası karşıyım. Bu, bir eşitlik ya da öndelik, arkasındalık savaşı değildir; kadın ile erkek bir bütündür aslında; kadın olmadan erkek, erkek olmadan da kadın olmaz. Herkesin fıtratı farklıdır; kadın, erkeğin fıtratını ortaya çıkarmak üzere dünyaya gönderilmiş bir varlıktır, erkek de kadının fıtratını ortaya çıkarmak üzere dünyaya gönderilmiş bir varlıktır. Ama maalesef, günümüz dünya koşullarında bu denge bozulmuştur, bu denge bozulduğu için de maalesef vahşete varan olaylar yaşamaktayız.
Şimdi, burada çok güzel konuşuluyor, "Şu kanunlar yapıldı, bu şeyler yapıldı, biz böyle yaptık, öyle yaptık..." deniliyor; tamam, zaten kanun dünyadaki her ülkede var, bununla ilgili hiçbir problem yok. Buradaki tek problem, uygulama problemleridir. Maalesef, bizim ülkemizde kanunlar uygulanamamaktadır. Maalesef, bizim ülkemizde kadınlar, çocuklar ikinci plana düşmektedir hatta ezilmektedir hatta sesini çıkaramamaktadır. Bunun bir sürü sebebi tabii ki vardır.
Bir defa, bizim, öncelikle Müslümanlığı da Arap toplumunun örf ve âdeti olarak algılamamamız gerekiyor, ben bunu da çok önemsiyorum; günümüzde maalesef bu da öyle algılanıyor. Türkler zaten Müslümanlığı kabul etmeden önce de tek tanrıya inanmış, bunun üzerine amel etmiş insanlar olduğu için yani kesişim kümeleri çok fazla olduğu için Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Ve Müslümanlığı Viyana kapılarına taşıyan millet Türk milletidir, Müslümanlığı en kristalize şekilde yaşayıp dünyaya en güzel bir şekilde tanıtan millet de Türk milletidir. O yüzden, biz başka milletlerin hayatını Müslümanlık gibi alıp yaşadığımız zaman uygulamalar da algılar da farklı oluyor, sonuçlar da böyle maalesef facia durumuna geliyor, bütün kavramlar karışıyor.
Bu açıdan, benim kişisel, naçizane tavsiyem; bizim kendimize güvenip sizin Bakanlığınızın bu milletin tarihini, bu dinin kadına verdiği gerçek değeri ortaya çıkaracak ve o tarz uygulamaları öne çıkaracak politikalar yapmasını ben önemsiyorum. Tabii ki dünyada uluslararası bir camia vardır, uluslararası normlar vardır; tabii ki bunlar dikkate alınmalıdır, bunları es geçmek mümkün değildir ama sırf bunları konuşmak, bunların altını çizmek de bir işe yaramaz çünkü kural ve kanun -yani aile içinde bu geçerli- sizin inancınızla, yaşantınızla, hayat tarzınızla paralel olmalıdır. Yani şimdi Anadolu'daki bir insana Amerika'da yaşayan bir kadına koyulan kuralı koyduğunuzda ona ne kadar adapte olabilir, bunu da incelemek gerekir. O yüzden, gerçekten üzerinde hassas çalışılması gereken, dikkatli olunması gereken ve millete özgü geliştirilmesi gereken -bunun tabii ki dayandırılacağı kaynaklar olur ama- kesinlikle Türk milletine göre modifiye edilmesi gereken bir durumdur.
Aile de keza çok önemlidir, milletin en küçük yapı taşı ailedir; aile ne kadar güçlü olursa toplum da o kadar güçlü olur ama maalesef, şimdi, Türkiye'de, başta bu kadınlarla ilgili durum olmak üzere, aile kavramı da çok sulandırılmış vaziyettedir. Halbuki güçlü aile olmak, birbiriyle omuz omuza vermiş ana baba olmak, çocuk sahibi olmak gerçekten çok kıymetli, çok özel bir durumken artık bu kaçınılması gereken, işte, hani "Evlendiğinde muhakkak ezileceksin." "Çocuğun olduğunda hayattan kopacaksın." işte "Perişan olacaksın." algısının geliştiği... Ha, olunmuyor mu? Tabii ki çok büyük zorluklar oluyor. Bu açıdan da ben sizin Bakanlığınızın ya da diğer icra makamlarının bu konuda kadınlara daha kolaylaştırıcı şeyler yapmasının gerekliliğini de düşünmüyorum.
Kadın tabii ki her alanda olmalıdır, olmama şartı yoktur ama kadının yüklendiği sorumluluklar, mesela, anne olduğu zaman biraz daha hafifletilebilir ya da ona bir şekilde destek verilebilir. Kadının kadın olma fıtratının önüne geçecek hayat koşullarının, onun önünden tek tek kaldırılması gerektiğini düşünüyorum ben çünkü eğer biz gerçekten kadının kadınlık fıtratını öne çıkarabilirsek toplumdaki bu problemlerin çoğunu da çözmüş olacağız. Hani bu, antikadın bir söylem olmasın ama kadını katleden erkekleri de aslında kadınlar yetiştiriyor bir yandan baktığınızda çünkü değişik bir döngü oluyor burada. O yüzden, gerçekten hem kadın hem anne hem aile çok önemlidir. Her devletin, her milletin kendine özgü -bunun altını çizmek istiyorum- kendi kişiliğini ortaya çıkaracak noktaların altını çizerek öyle kanunlar, öyle düzenlemeler yapıp toplumun karşısına öyle çıkması gerekmektedir.
Ben de 2 kız çocuğu annesiyim, şahsen her gün televizyonu açtığımda, işte, haberleri okuduğumda ya da etrafımdan duyduğum şeyler bana dehşet veriyor; kendi adıma utanıyorum, üzülüyorum; Türk milletinin böyle anılmasına da üzülüyorum; Türk toplumundaki kadınların, çocukların bunları yaşamasına da üzülüyorum. Artık bu yaşananlarda yani bırakın kanunsuzluğu ya da eksik uygulamayı bunu, artık, insanların insanlıktan çıktığının ispatı olarak görüyorum ben. Bu neden böyle olmuştur, tabii bunun da bir sürü sebepleri var ama burada süre kısıtlı olduğu için ben bunlara değinemeyeceğim ama sizin zaten geniş bir kadronuz var, bunların da hassasiyetle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü gerçekten yani "Türk milleti cinnet geçiriyor." desek yeridir. Aklımıza gelmeyen yani... Mesela, benim şu anda aklıma geliyor, İstanbul'daki surlarda yaşanan olay; yani böyle bir şey olamaz, insanın aklının, dimağının durduğu yer. Daha birini atlatmadan birini duyuyoruz, birini atlatmadan birini duyuyoruz. Bir de bunları bu kadar çok duyunca inanın insan duyarsızlaşıyor ve sevmiyorum bu kelimeyi ama kanıksıyoruz, içselleştiriyoruz; bu da beni korkutuyor. İlk duyduğunuzda verdiğiniz tepki ile 10'uncu, 15'inci olayı duyduğunuzda verdiğiniz tepki kesinlikle değişiyor; bu konuda da hassas bir çalışma gerekiyor. İnsanlar böyle haber duyduğunda ya da böyle olay duyduğunda... Önceden hani komşular arasında bile karı koca tartışsa ya da öyle bir ses yükselse komşular müdahale ederken şimdi apartmandan cenaze çıkıyor, komşunun üç gün sonra haberi oluyor; böyle değişik şeylere geldik. Sosyal dayanışma da bu konuda çok önemli çünkü devlet her şeye yetişemeyebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türkeş Taş, bir dakika ekliyorum.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Toparlıyorum.
Sosyal dayanışma da çok önemli. Bu özellikleri çıkaracak; Türk kadınının, Türk aile yapısının güzelliğini, dünyaya örnek olan Türk kadınının ve Türk aile yapısının güzelliğini çıkarılacak düzenlemeleri ben daha çok sizden bekliyorum, sebebini de biliyorsunuz. O yüzden biz de bu konuda her zaman size destek vermeye hazırız.
İnşallah, yolunuz, önünüz açık olsun.
Hepinize başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.