KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumsal sorumluluğu yüksek bir Bakanlığın bütçesini bugün görüşüyoruz. Bütçesi başta gençler, kadınlar, engelliler olmak üzere aslında birçok kesimi doğrudan etkileyen bir Bakanlığı temsil ediyorsunuz. Bugün Bakanlığın ilgili olduğu alanların hiçbirinde sorunların tamamıyla çözüldüğünü maalesef söyleyemiyoruz Sayın Bakan. Geçen yılda sunumunuzda geniş bir etkinlik yelpazesi vardı ama an itibarıyla maalesef sorunlar aynı yerde duruyor ve kalıcı bir çözüm perspektifi yok bizce. Bakanlığın faaliyet raporları ile 2024-2028 yılı stratejik hedefleri de umut veren bir noktada değil. Özellikle kadınlara, kadın mücadelesine karşı sorunlu bir bakış açısı olduğunu düşünüyoruz.

Sayın Bakanın ifade ettiği biçimiyle kadına yönelik şiddet zaten tüm dünyada görülen siyasetüstü bir mesele; sizin cümleniz bu. Bu tavrın kendisi dahi politik bir tutum içeriyor Sayın Bakan. Burada, kadına şiddeti olağanlaştıran "Dünyada varsa bizde de olması normal." mantığı hâkim çünkü Bakanın temel amacı kadınları değil, bizzat AKP'nin makbul aile tasavvurunu gerçekleştirmek olarak karşımıza çıkmakta.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) - Ne münasebet...

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Size söz hakkı gelince konuşursunuz.

Kadınlar, 25 Kasımda Van'dan İstanbul'a, Amed'den Ankara'ya sokaklardaydı; İstanbul'da yine polis barikatları önlerine konuldu, 100'ün üzerinde kadın gözaltına alındı, darbedildi, ters kelepçe takıldı. Ama siz sokaktaki kadınları görmediniz, duymadınız Sayın Bakan çünkü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü asıl gündeminiz değil. Sosyal medya videolarında "Biz varız." diyorsunuz ama kadınlarla ilgili hiçbir hayırlı işte maalesef sizleri göremiyoruz. Elbette AKP'nin tek kadın Bakanı olmak oldukça zor, kolay değil ama kadın hakları perspektifi yoksa onların suyuna giderek işleri kotarıyor olmaktan öteye gitmez bu.

Salondakilere fıkra gibi gelebilir ama birkaç gün önce Mecliste kadına yönelik şiddetle ilgili komisyonun başkanlığına bir erkek milletvekili seçildi. Elbette yaparsa ancak AKP yapar çünkü bir darbeyle belediyelerimize çöken kayyumlarınızın da ilk icraatı belediyenin kadın müdürlüklerine erkek atamak oluyor. Bütün bunlar siyasetüstü bir şekilde gerçekleşmiyor Sayın Bakan; bu coğrafyada hiçbir şey tesadüfi değil.

Bakanlığınızın misyonunda aile vurgusu var ama kadın yok. Hâl böyleyken kadın odaklı bir sonuç göremiyoruz. Kadına yönelik şiddet de kadın cinayetleri de maalesef azalmıyor, eksilmiyor, her geçen gün artıyor. Bunun bir sebebi de sizin "siyasetüstü" diyerek sorumluluğu üzerinizden atmanız Sayın Bakan. Sözde "sıfır tolerans" diyorsunuz ama sizin Bakan olduğunuz on sekiz ayda kaç kadının öldüğünden haberiniz vardır; rakamları bir de biz tekrar edelim. Bakanlığınız süresince en az 542 kadın, erkekler tarafından katledildi. Şüpheli kadın ölümü sayısı en az 335 diye kayıtlara geçti. Sayıların karşılık geldiği canları belki siz görmüyorsunuz ama kadınların öfkesi bundan, mücadelesi de bunun için.

Kadına şiddet, kadın cinayetleri sadece fiziki şekilde de gerçekleşmiyor, bunun psikolojik ve ekonomik boyutu da var. Kadını sadece aile içinde ele alanlar, kadının iş gücüne katılımını, insan onuruna yaraşır bir ücret almasını da maalesef sağlayamıyor. Eğer bunun aksi olsaydı bugün "kadın yoksulluğu" dediğimiz bir olguyla karşı karşıya kalmazdık. Bugün Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 60'ı asgari ücrete veya altında bir gelire sahip ve milyonlarca yurttaş açlık sınırının altında yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Bunun kadın boyutu daha vahim Sayın Bakan. TÜİK verilerine göre işsiz sayısı 1,4 milyon düzeyinde; çerçeveyi biraz daha genişletip, işte, iş arayanlar, aramayanlar, iş bulamadığı için umudunu yitirenleri de dâhil ettiğimizde sayı 3,9 milyona kadar çıkıyor. Yine DİSK-AR'ın TÜİK'in verilerine dayanarak yayınladığı Ekim 2024 tarihli İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu'na göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 35,7 düzeyinde karşımıza çıkıyor. Bu, milyonlarca kadının çalışma hayatına katılamaması demek Sayın Bakan. Kayıt dışı çalışan kadınlar ve sosyal güvenceden yoksun bırakılan kadınlar gerçeğini de görmezden gelemeyiz.

Bugün, Dünya Ekonomik Forumu 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nda Türkiye kaçıncı sırada biliyor musunuz Sayın Bakan? İş gücüne katılım ratinglerinde Türkiye 146 ülke arasında 133'üncü sırada karşımıza çıkıyor. Bu sonuç da AKP iktidarının eseri, kendilerini tebrik ediyoruz.

Kadınlar sadece dışarıda değil cezaevlerinde de ciddi zorluklarla karşı karşıya çünkü orada da hak ihlallerinin ve kötü muamelenin hedefi olanların başında yine kadınlar gelmekte. Bunları yarın tabii ki Adalet Bakanlığı görüşmelerinde de ifade edeceğiz ama kadın mahpuslara karşı duyarlılık sizin de gündeminizde olmalı Sayın Bakan. Cezaevlerinde yüzlerce ağır hasta mahpusun bir kısmı kadın; tedavi ve sağlık hakları ihlal ediliyor. Çıplak arama, ağız içi arama ve kelepçeli muayene dayatmaları mevcut. Bunlar insanlık onuruna aykırı olduğu için, kadın mahpuslar bunları reddettiği için sağlık haklarından mahrum bırakılıyorlar maalesef.

Yine, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 2021 yılındaki verilerine göre cezaevlerinde 317 kadın mahpusla birlikte 0-6 yaş grubu toplam 345 çocuk bulunuyor. Daha güncel veriler elimizde yok, sizin elinizde varsa bu verileri de bizimle paylaşmanızı istiyoruz. Hamile kadınlar ve çocuklu kadınlar cezaevindeyken Bakanlığınızın buna bigâne kalması kabul edilir bir durum değil. Öyle kadınlar var ki sırf kadın özgürlük mücadelesi yürüttükleri için şu an cezaevindeler. Yine, hasta ve yaşı 80'i bulan Kürt annelerinin dahi hapsedilmesine şahit oluyoruz. Dolayısıyla cezaevlerinde çocukların süt ve mama ihtiyacını, kadınların ihtiyaçlarını gidermek için bir adım atmanızı bekliyoruz. Fahiş kantin fiyatları ve ekonomik sıkıntılar yüzünden cezaevlerinde birçok çocuk ve kadın zor durumda Sayın Bakan. Bu sebeple, cezaevindeki kadınlar için de ayrı bir bütçe talebimiz var.

Değerli hazırun, çatışmadan ve yoksulluktan kaçarak farklı ülkelere dağılan milyonlarca göçmen gerçekliği var; bunun önemli bir kısmı da kadınlar ve çocuklar. Bu anlamda adına ister sığınmacı diyelim ister göçmen deyin ama zorluklar içinde hayatta kalmaya çalışan göçmen kadınlar gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Çünkü göçmen kadınlara yönelik yeterli sosyal destek mekanizmaları oluşturulmuş değil; her şey insani yardım kuruluşlarının insafına bırakılmış durumda. Burada en büyük sorun, göçmen kadınların korunması amacıyla mevzuat ve yönergelerde kadınlarla ilgili düzenlemelerin yapılmaması Sayın Bakan. Bunun yerine, şiddetle mücadele mekanizmalarının koordinasyonunun, şiddeti önleme ve izleme merkezlerine devredildiğini görüyoruz. Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı'yla şiddete uğrama riski altındaki kadın ve çocuklara yönelik politikalar öngörülmüş olsa da bugün göçmen kadınlara yönelik şiddete karşı somut bir adım görmüyoruz. Bilakis, İstanbul Sözleşmesi iptal edilerek kadınlar, "Göç ve sığınma" başlıklı bölümde bahsedilen güvencelerden mahrum bırakıldılar. Sonuç olarak, göçmen kadınlar şiddete uğradığında ilk adres ŞÖNİM'ler olmakta, oradan da il göç idarelerine gönderilmekte ve sonra da maalesef geri gönderme merkezlerine göçmenler sevk edilmekte. Bu, doğru bir yaklaşım değil Sayın Bakan çünkü şiddete karşı oluşturulan mekanizmalarda kayıtlı, kayıtsız bakılmaksızın göçmen kadınlara destek sunulmalı, onların çalışma yaşamına dâhil edilmesi sağlanarak çocuklu göçmen kadınlara kreş, sosyal ve maddi destek sunulmalıdır.

Değerli hazırun, toplumsal dinamizmin kaynağı gençler ama AKP iktidarlarında hizmetlerin teğet geçtiği kesim de maalesef gençler. Adında gençlik olan Bakanlığın dahi göremediği gençleri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı görüyor mu; pek emin değiliz. Bakanlığın misyon, vizyon ve görevine ilişkin metinleri aileyle başlıyor, aileyle bitiyor. Hâl böyle olunca gençler işsizlik ve barınma başta olmak üzere birçok sorunla karşı karşıya bırakılıyor. Kürt gençleri ciddi bir kimliksizleştirme politikasına tabi tutulurken Türkiyeli gençler tümden bir geleceksizleştirmeye mahkûm edilmiş durumda. Toplum Gönüllüleri Vakfının Ekim 2024'te açıklanan araştırmasına göre gençlerin yüzde 53'ü yeterli beslenmediğini, yüzde 67'si istediği kıyafeti alamadığını belirtmekte Sayın Bakan. TÜİK'in üçüncü çeyrekteki verilerine göre geniş tanımlı işsizlik yüzde 26,5 ama oran bu gençlerde yüzde 35,7 düzeyinde. Açıklanan verilere göre her 5 kadından yalnızca 1'i kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda yer alıyor.

Gençlere bir gelecek borçlusunuz çünkü bugün Türkiye'de mutlu olduğunu söyleyen gençlerin oranı sadece yüzde 17,3 olarak karşımıza çıkıyor. Yüzde 52 orta derecede mutlu, mutsuz olduklarını söyleyenlerin oranı ise yüzde 30,1 olarak karşımıza çıkmakta. Bir fırsat olduğunda da yurt dışına gitmek isteyen genç oranı yüzde 70 civarında Sayın Bakan. Dolayısıyla stratejik planlar yapacaksanız bunları es geçmeden yapın lütfen, aksi hâlde havanda su dövmeye devam edeceksiniz.

Bu sebeple, ısrarla, gençler, kadınlar, engelliler, yaşlılar, işçiler, işsizler, emekliler, emekçiler için bütçe istiyoruz. Bunun da ancak ekmek ve adalet bütçesiyle, yaşam ve barış bütçesiyle mümkün olacağını düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.