KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.

Sayın Bakan, 2021-2025 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV Ulusal Eylem Planı'nın son yılındasınız ve bu eylem planı bitmek üzereyken kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmış vaziyette ve katmerlenerek artıyor. Defalarca koruma kararı aldırmış, uzaklaştırma kararı aldırmış kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Ama sizden bunlarla ilgili ek tedbir olarak ne yapacaksınız; duymadık, herhangi bir çözüm olmadı.

Ayrıca kadınların istismarı, cinsel istismarı, çocukların istismarı korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Bakın, şurada özellikle cemaat ve tarikatlara bağlı yurtlardaki çocuk istismarı listesini herkes araştırabilir -daha sonra vereceğim vaktim yok- her yerde, Türkiye'nin bütün illerinde cemaatlere ait yurtlarda kadın istismarı, çocuk istismarı, 9-14 yaş çocuk istismarı artık almış başını gidiyor, sizin yaptığınız tek şey ise buraya yasaklama yani kamuya açık, gazetecilere açık olan şeyi yasaklama kararı dışında ek tedbiriniz yok. Yani beş yıllık eylem planınız gerçekten çökmüş vaziyette.

Kadınlar geçinemiyor ve marketlerin çürük diye attıkları sebze meyveleri toplamak zorunda kalıyor. Kadınlar borçlandırılıyor, kadınlar intihar ediyor ama bu eylem planı başarılıymış gibi bize sunuluyor. Şöyle söyleyeyim: Biz yapısal sorun dedikçe siz bunu inkâr ediyorsunuz. Oysa yirmi iki yıllık AKP iktidarının kadınlar için biçtiği rol erkeklere ve iktidarınıza bağımlı bir rol. Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorsunuz, kadınların aile dışında eşit, özgür yaşamına inanmıyorsunuz. Bu yüzden de kaç tane eylem planı getirseniz bile bu sorunu çözemezsiniz.

Bakın, 2010'da Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası değiştirildi ve Diyanet İşlerine kadın ve aileyi korumak için dinî rehberlik işleri verildi. O andan itibaren gizli kapaklı yürütülen anlaşmalar hem Millî Eğitim Bakanlığındaki protokollerle hem de Aile Bakanlığı protokolleriyle Diyanet İşlerinin insafına bırakılmış durumda kadınlar. Ayrıca bütçeden sadece 4-6 yaş Kur'an kursu için Diyanete aktardığınız bütçe 43,1 milyon. Bunu genişletirsek eğer, daha farklı projelere, 70 milyona varan aktarım yapmışsınız Diyanet İşlerine. Üstelik Diyanet İşlerinin bütçesi 6 tane bakanlığın bütçesinden daha fazla.

Bakın, bu bütçeniz nereye gidiyor? Aynı zamanda, Aile Bakanlığı, yine KADEM'in 8-9 Kasım tarihlerinde düzenlediği Kadın ve Adalet Zirvesi'nde sizin bütçenizden 3,2 milyon lira bu güne ayrılmış vaziyette. Yani siz bir STK'ye, yandaş bir STK'ye 3,2 milyon lirayı iki gün için vermişsiniz. Peki, bu arada ne oluyor? Bu arada sığınak yok, bu arada kreş yok, bu arada kadınlar şiddete uğruyor, adli mercilere gidiyor, geri gönderiliyor. Göçmen kadınlara ilişkin özel bir şey yok. Bunların hepsinin olmamasının sebebi yine başa bağlı çünkü siz kadınları erkeklere ve iktidarınıza bağımlı bir muhtaçlık hâliyle itaatkâr olarak ele aldığınız için böyle oluyor.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) - Vay! Vay! Vay!

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Ayrıca söyleyelim, "ŞÖNİM'ler var." diyorsunuz, "Şiddet." dediğimizde, "Şiddeti izleme mekânları var." diyorsunuz. Kadınlar sürekli sürekli katledilmeye devam ediyor.

Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi'nden çıktınız. İstanbul Sözleşmesi'nin 6284'le bir bütün olduğunu bize unutturmaya çalışıyorsunuz. Unutmuyoruz! 6284 size Cinsel Şiddetle Mücadele Koordinasyon ve Kriz Merkezleri oluşturmanızı öneriyordu ve bunu artık çıktığınız için hiç üstünüze alınmıyorsunuz. Ayrıca, genel şiddet içinde cinsel şiddet; ayrıca uzmanlaşmış ekipler, birimler gerektirir. Adalet Bakanlığından İçişleri Bakanlığına bir düzenleme gerekir ama sizin kalemlerimizde asla bunlar yer bulamıyor.

Ayrıca, göçmen kadınların uğradıkları cinsel şiddet, cinsel saldırı, şiddet konusunda başvuru mercileri yok. "Var." diyeceksiniz, bakın, sayılarını size verebilirim, buraya başvuran kadınlar, başvurduklarına pişman edilerek geri gönderme merkezlerine kapatılıyorlar, öldürülme riski altındaki ülkelerine geri gönderiliyorlar. Dolayısıyla, bu bütçede kadınlara vaadedilen hiçbir şeyi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Sadece iktidarınızın kadınların tamamen bedeni, kimliği, emeği üzerinde el koyma bütçesi olarak görüyoruz biz.