Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyonun çalışma takvimine, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesine ve Komisyona davet edilecek kişi ve kurumların tespitine ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 26 .11.2024 |
ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kıymetli Komisyon üyeleri, öncelikle olumlu katkılar sağlamasını temenni ediyorum Komisyonun çünkü aslında bu Komisyonun oluşmasının gerçek sebebinin altında acılar yatıyor. Biz belki uzayan bir Komisyon tartışması olunca farklı konulara da girdik ve ben bu konulara girmenin yanlış olduğunu da düşünüyorum çünkü gerçekten bizleri uzaklaştıran bir etkisi olduğuna inanıyorum. Farklı seslere, farklı kimliklere, çeşitliliğe bu Meclisin ihtiyacı olduğunu ve birbirimize karşı saygıyla ve sevgiyle yaklaşmamızın da bu tür çocuk ve kadın gibi partilerüstü bakmamız gereken konularda bizler için önemli bir perspektif sağlayacağına inanıyorum. O sebeple yeniden konumuza dönelim istiyorum. Bu Komisyonun üyesi olmayabilirim ama yıllarımı kadın ve çocuk çalışmalarına adamış, yüksek lisansını da bu alanda yapmış bir sosyal bilimciyim ben de.
Şimdi, belki bir tespitle başlamanın... Kısa tutacağım ama tespiti doğru buluyorum konuşmalara ilk başlarken. 2024 yılının son on ayında 276 kadın öldü ülkemizde. Sayılar soğuk gelebilir ama bu 276 kadını bir ailenin kızı, annesi, eşi, kardeşi olarak düşündüğünüzde 276, bir canın bile feda edilemeyeceği büyük bir sayıdır. 2024 yılında yine son on ayda 35 kadın, koruma kararı olmasına rağmen öldürüldü. Bu kadınların yüzde 46'sı, yaklaşık yarısı eşi tarafından öldürüldü. Ölen kadınların yüzde 65'i yani neredeyse 3 kadından 2'si evinde yani kendisini en güvende hissettiği yerde öldürüldü. 44.393 kişi için koruyucu tedbir kararı alındı, 44.393 çok yüksek bir sayı. Koruma Kanunu kapsamında 546 kadının kimliği değiştirildi. Yani kimlik değiştirme olayı çok ciddi bir risk varsa -Sayın Avukat Vekilim bilir- kimlik değiştirilir. Yine, çok çarpıcı bir veri: Bakın, son bir ayda yaklaşık yarım milyon kişi KADES'e başvuruda bulundu, yarım milyon; tam olarak sayısı 567 bin 114 kere. Tedbir, empati konularını geçeceğiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Vekilim, devam edin lütfen.
ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Son bir ayda yarım milyon kişinin yarım milyon kez KADES'e başvuru yapıldığından bahsettim. Şimdi, bunlar, bu veriler nereden diye sorabilirsiniz. Bu veriler en güvenilir kaynaktan; İçişleri Bakanımızın dün GAMER ziyaretimizde, KEFEK üyeleri olarak yapmış olduğumuz ziyarette bize verdiği veriler. Gayretlerini gördük, son derece gayretli, son derece sistematik çalışmalar var; bunlar takdire şayan ama bu çalışmalar olsa da... Elbette var yani İstanbul Sözleşmesi çok sağlam bir yasayı bize kazandırdı, 6284; bu yadsınamaz. Biz ısrarlı takip dâhil, bu yasayla kadınları koruyabilecek aslında yasal yükümlülükleri yerine getirdik. Belki bu Komisyonun en önemli metotlarından, sistemlerinden, mekaniklerinden biri ilgili kurumları dinlemek değil yani Bakanlarımızı dinlemek değil. Bakanlarımız ellerinden geleni yapıyorlar. Biz burada nerede takılıyoruz, nerede sorun var, nerede ihtiyaç var, kök sebepler neler, onları bulmalıyız ki Meclis yani yasa yapıcı, mevzuat geliştirici yer öneriler getirebilsin. O önerilerle keşke partilerüstü hepimiz kadın için, kadının üstün yararı, güvenliği için bir araya gelebilsek ve eksik neredeyse, sorun neredeyse onun için kanun teklifi verebilsek. Hepimiz, bütün partiler beraber imzalasak. Kadına yönelik, aileye yönelik, çocuğa yönelik şiddeti engelleyebilmek, önleyebilmek için.
Şimdi, İçişleri Bakanlığımızın verilerinden bahsettim, sorun ve ihtiyaçlar dedim. Peki, bu sorun ve ihtiyaçları biz nereden dinleyeceğiz. Evet, saha... Hepimiz sahada aslında farklı farklı kişilerle, kimliklerle, ailelerle görüşüyoruz ama en önemlisi, bu işle uğraşan sivil toplum kuruluşları var. Bu işle uğraşan spesifik alana hâkim akademisyenler var. Biz, partili, partisiz, yandaş demeden, korkmadan... Çünkü genellikle partizanca "Aman yanlış bir şey söylenir de biz zor durumda kalır mıyız?" diye düşünülerek genellikle böyle biraz daha uyumlu konuşabilecek sivil toplum kuruluşları davet ediliyor. Hayır yani burada elbette kimse Meclise saygısızlık etmesin ama biz farklı görüşlerden sivil toplum kuruluşlarını dinleyelim ki onlar bize getirsinler sorunları, ihtiyaçları ve bizler kendi süzgecimizden, kadının yararına o süzgeci çalıştırıp alabileceklerimizi alalım; ondan sonra da oradan kanun teklifi, öneri ne çıkarabiliriz bakalım ve ilgili bakanlıklara... Kadını koruyabilecek ilgili bakanlıklar kimler? Koruyucu önleyici tedbir geliştirebilecek yani şiddet olmadan, öldürme, yaralama olmadan kimler olabilir? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal hizmetlerle, İçişleri Bakanlığı kolluk güçleriyle, Millî Eğitim Bakanlığı çocuk okulda derse adapte olabiliyor mu, dersi dinleyebiliyor mu, o ailede sorun var mı yok mu ve Sağlık Bakanlığı. Kadın bıçak kemiğe dayanmadan bunlara gitmez. Kadına dayak yemişse, morarmışsa ya da darp sonucu bir yeri kırılmışsa Sağlık Bakanlığına gider, hastanelere ya da kolluk güçlerine. O ayıptır bizim geleneğimizde göreneğimizde. İşte, hani "Şiddet olmayan iller." dedi Değerli Başkan Vekilimiz. Baktığımızda, birçoğu aile içinde "Aman kızım, o senin kocandır." "Aman kızım, sesimizi çıkarmayalım..." Şimdi, bazı ailelerde... Bakın, Narin bunun en önemli örneklerinden birisidir. Narin'in katilini aylardır köy koruyor ve ortaya çıkarılmıyor.
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Ne olduğu belli değil.
ELİF ESEN (İstanbul) - Ne olduğu belli değil. Bakın, bu kadar...
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Saklıyorlar.
ELİF ESEN (İstanbul) - Şimdi, öyleyse bizim bu gerçekleri de kabul ederek...
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - O zaman gerçekleri mi bekleyeceğiz?
ELİF ESEN (İstanbul) - ...hep beraber yapıcı bir anlayışla yaklaşmamız lazım.
Sözlerimi tamamlıyorum.
(Uğultular)
ELİF ESEN (İstanbul) - Son olarak, Değerli Başkanım, önemli bir önerim var, Başkan Vekilimiz de dinlerse önemli bir önerim var. Genellikle bu Komisyonlar çalışır, bu Komisyonlar Bakanlıkları dinler, işte biraz böyle hani yakın akademisyenleri, sivil toplumu dinler ve bir rapor oluşturulur, kapatılır. Gelin, eğer bu kadar gerçekten bıçak kemiğe dayanmışsa ve hepimiz iyi niyetle, partilerüstü bir yaklaşımla bu sorunları iyileştirmek, çözmek için buradaysak sistemi değiştirelim; sistemi ve bakış açımızı değiştirelim. Bırakalım onları dinlemeyi, gerçekten sorunu, ihtiyaçları bize aktaracak sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi, bütün hepsi bittikten sonra süzgecimizden geçirdik, kanun tekliflerini madde madde ortaya koyduk, hangi bakanlıklarla çalışılacak, o da ortaya koyuldu, ondan sonra da bu Komisyon süresi bittikten sonra nasıl olabilir bilmiyorum ama etki analiziyle bu Komisyonun çıkardığı sonuçlardan Bakanlıklar kendilerine hangi uygulamaları almışlar ve uygulamaya geçirmişler, ona bakalım.
Son küçücük bir örnekle bitiriyorum: Geçen yıl cezaevlerindeki 0-6 yaş grubu çocuğu olan mahkûm anneleri ziyaret ettim ve gerek toplu gerek ayrı ayrı bire bir görüştüm kendileriyle. Çok önemli bir kırılım anne için de yani kadın için de ama çocuğun hayatını değiştirecek bir kader, bir mihenk taşı özelliğinde. 0-6 yaşa kadar çocuk annesinin yanında cezaevinde kalıyor, ondan sonra "Hadi bakalım, bitti annenin yanında geçireceğin süre, şimdi gidiyorsun." diyorlar. Çocuğun annesinden koparılması, bir; çocuk o ortamı kendi doğal ortamı zannediyor ve dış hayata çıkıyor, iki. Çocuk için işte, bugünün belki de bağımlıları, bugünün suçluları birçoğu... Bu çocuklar için ne kadar ağır bir travma. Kendi çocuğumuz için ister miyiz? İstemeyiz. Öyleyse en başta bu kadınlar için de düzenleme yapılması gerekiyor. Benim orada tespit ettiğim şuydu: Kanunlar var. Bakanlıklar da ben inanıyorum ki samimiyetle bu işin üzerine düşüyorlar ancak uygulayıcılarda... Uygulayıcının görevi bitiyor, bir yere tayin oluyor, yerine başka birisi geliyor; hop baştan aşağı her şey değişiyor, düzen değişiyor, bir şeyler altüst oluyor. Oradaki kadınlar sosyal destek alabileceklerini bilmiyorlardı, bir tanesi biliyordu. O da dedi ki: "Televizyondan duydum. 'Bu hakkım var mı?' diye müdüriyete sordum; varmış. Dışarıdaki aileme sosyal yardım bağlandı." Şimdi, diğer kadınların haberinin olmaması, oradaki uygulayıcıların sorumluluğudur; o kadının öyle bir hakkı varsa o uygulayıcı, o kadına o hakkı teslim etmek zorundadır. Anlatarak anlamayabilir; küçücük bir kâğıda bakar, şöyle bir broşüre bakar. "Senin şöyle, şöyle, şöyle haklarım var. Dışarıda çocuğun varsa bu hakkın var." diye. Bir, uygulayıcılar; iki; uygulayıcılara olacak müeyyideler; üç, şiddeti önleyecek en önemli şeylerden biri cezasızlık, artı cezasızlık algısının giderilmesi çünkü her ikisi de var.
Benim de önerilerim bunlar ama lütfen, etki analizini dikkate alırsanız... Bu Komisyonun bu kadar çalışmasından, bu kadar emeğinden, bu kadar akıl terinden sonra sonuç olarak ne çıktı, hangi bakanlıklar kendilerine hangi ödevleri aldılar, biz kaç kanun değişikliğine sebep, vesile olabildik; bunlar, bu toplantıların, bu Komisyonun çıktılarıdır ve çok önemlidir. Sizden bunu istirham ediyorum.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Esen, çok teşekkürler. Komisyon üyesi olmadan gelip katkıda bulunduğunuz için de sağ olun.
Şimdi, konuşmanızdan benim anladığım şu: Hani "Herkesi dinleyelim ama şöyle yapalım." dediniz ya, demek ki dinlemek önemli, özellikle uygulayıcıları dinlemek. Mesela, İçişleri Bakanımızla toplantı yapmışsınız, ona belki sormuşsunuzdur "Uygulamada sıkıntılar nerelerde? Nerede tıkanıklık var?" gibi. Gene dinlememizde fayda var. Evet, bakanlarımızın elinden geleni yaptığını söylediniz. Farklı bir görüş olarak da İstanbul Sözleşmesi'nin, 6284'ü doğurduğunu söylediniz.
ELİF ESEN (İstanbul) - Tabii, önemli bir çıktıdır.