| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Kadının Statüsü Genel Müdürü Süreyya Erkan ve Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü Özge Aydiş Toy tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .12.2024 |
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben öncelikle sizin şahsınıza teşekkür ediyorum çünkü şu ana kadar bizi toplam 4 Bakanla ve Bakanlık bürokratlarıyla görüştürdünüz ve hepsinden de çok değerli bilgiler elde etmiş olduk. Bu vesileyle, Sayın Bakanımıza ve değerli bürokratlarına da tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Bununla bağlantılı olarak ben bir algımı ifade etmek istiyorum. Aslında bu Komisyon çalışmalarına başlamadan önce belki de basında haberlerin yer alış biçiminden dolayı benim zihnimde uyanan izlenim şuydu: Kadına karşı şiddet her gün artarak devam ediyor ama Hükûmet yetkilileri buna karşı yeterince duyarlı olmuyor, etkili politikalar izlemiyor ama bu 4 Bakanlıkla yaptığımız görüşmelerde şunu anladım ki aslında Bakanlıklarımız oldukça ciddi çalışmalar yürütmüşler fakat dediğim gibi belki de medyanın dili dolayısıyla kamuoyunda böyle bir algı var. Eğer benim algım geniş bir kamuoyuna yayılan algı ise o zaman çözülmesi gereken bir meselemiz var, demek ki kamuoyuna Hükûmet politikalarını yeterince ulaştırmış olmuyoruz. Ben basını yakından takip eden bir insanım yani günlük gazeteleri dikkatle okurum, televizyonu da haberler bağlamında izlerim. Eğer benim algım böyleyse demek ki bu yaygın olabilir diye düşünüyorum.
Bu çerçevede, acaba Radyo Televizyon Üst Kuruluyla da görüşme yapsak... Ve bu görüşmeler çerçevesinde birtakım önerilerimiz de olabilir. Mesela, benim şu anda aklıma gelen bir husus şu: Diyelim ki bir şiddet haberi televizyonda veya basında yer aldığında hiç değilse eş süreli veya eş satır kelime -yazılı basın için söylüyorum- olarak onunla ilgili etkili bir biçimde izlenen Hükûmet politikalarına yer verilebilir yani ikisinin eşit düzeyde basında yer alması sağlanabilir, belki bu şekilde kamuoyu da daha çok bilgilenmiş olabilir.
Gene bununla bağlantılı bir başka husus, mesela, hepimizin cep telefonlarına telefonlarla dolandırıcılık olaylarına kanmamamız gerektiği yolunda İçişleri Bakanlığından sık sık mesajlar geliyor. Acaba Aile Bakanlığımız da bu konuda kadın-erkek herkesin telefonuna sık sık koruyucu tedbirlerle, önleyici tedbirlerle ilgili kısa mesajlar gönderebilirler mi? Çünkü bugün artık herkesin cep telefonu var, böylece bilgilenmiş oluruz diye düşünüyorum; tabii, bu öneriler artırılabilir.
Şimdi çeşitli bakanların koordinasyonuyla ilgili bir kurulun oluşturulduğundan bahsedildi. O çerçevede, ben iki hususa işaret etmek istiyorum. Bazı meslek grupları var ki o meslek gruplarında kadının aynı zamanda çalışma hayatında yer alması ve aile birliğinin yürütülmesi konusunda üstlendiği yükümlülükler onun hayat yükünü çok artırıyor hatta bazen aile içinde geçimsizliklere sebep olabiliyor. Kendi meslek alanım olduğu için hâkim ve savcıların mecburi hizmet yükümlülüğünü biliyorum ve yakınımda çok kişi olduğu için tıp hekimlerinin durumunu biliyorum. Diyelim ki bir kadın tıp hekimi olduğunda o, aynı zamanda mecburi hizmet yapacak, o, aynı zamanda nöbet tutacak, aynı zamanda çocuklarını dünyaya getirip büyütecek, ailenin yükümlülüklerini yerine getirecek; bu gerçekten çok ağır bir tablo. Acaba Anayasa’mızda da kadın lehine pozitif ayrımcılığı düzenleyen bir hüküm olduğuna göre birtakım meslek grupları bakımından kadının iş yükünü hafifletecek tedbirler alınamaz mı? Buna işaret etmek istiyorum.
Bakanlığımızın kadın hukukçusu değerli meslektaşımın sunuşu da çok güzeldi. Anladığım kadarıyla girdikleri davalardan herhangi bir maddi karşılık almıyorlar. Gene bildiğim kadarıyla -yanlışım varsa düzeltilebilir- kamu avukatları bir davaya girdiklerinde ve o davayı kazandıklarında zaten davalı taraf o ücreti ödüyor. Bu çok büyük bir fedakârlık yani kadının kadınlar tarafından korunması çok güzel ama kadın avukatların kadın bakanlığında diğer emsallerine karşı bu kadar büyük fedakârlık yapması benim adalet duygumu incitti. Buna bir çözüm bulabilirsek bulalım. Ben Adalet Komisyonu üyesiyim, orada da bunu dile getirebilirim, bunu ifade etmek isterim.
Sürem dolmadıysa son bir şey söyleyeceğim, doldu mu dolmadı mı?
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Süreniz dolmadı.
Buyurun Hocam.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Peki.
Hep erkeklerin şiddetin asıl faili olduğunu düşünüyoruz ama bunun çok boyutlu araştırılması gerektiğine vurgu yapıyoruz. Bence o erkekleri büyüten annelere, o erkeklerin içinden çıktığı aile ortamına da dikkat çekmek gerekiyor. Özellikle Anadolu’da bizim kültürümüz içinde erkek çocuklarına imtiyazlı davranılır -belki kentlerde böyle olmayabilir, benim yetiştiğim ailede öyle değil ama- aileler içinde erkeklere imtiyazlı davranışların sergilenmesi belki onların aile kurdukları zamanki tutumlarını da menfi yönde etkileyebilir. Dolayısıyla, bununla ilgili de belki çeşitli tedbirler alınabilir.
Çok teşekkür ediyorum.