Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .12.2024 |
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın bürokratlar, kıymetli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan AK PARTİ'li olmadan önce daha demokrattı ama olsun, bu da bir aşama.
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Süreniz kısaldı.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Şimdi, ben çok kısa bir şey söyleyeceğim, çok net bir örnek: Öncelikle, bu Komisyonun Millî Eğitim Bakanlığını davet etmesi ve bu güzel sunumlar için ben memnun oldum. Doğru, en isabetlisi bu aslında. Belki de kadına yönelik şiddeti önlemede en asli görevin de Millî Eğitim Bakanlığının olması gerekiyor.
Gördüğümüz kadarıyla, yirmi iki yıl öncesine göre bugün 6 kat artan bir kadına yönelik şiddet var. Bir eksiklik var burada. Çalışmalarda bir samimiyet olduğunu görüyorum ama ders programlarına daha net bunun işletilmesi gerektiğini ben de düşünüyorum. Eğitim, bunun çözüleceği en önemli platform ama bir örnek vermek istiyorum. Sayın Bakan, bu örnek aslında Bakanlığınızın, bürokratlarınızın, idarecilerinizin de belki bakış açısını ortaya koyacak. Şu konuşmayı yaptı Bursa'da veli toplantısında bir okul müdürü, dedi ki: "Burası imam-hatip, nereye geldiğinizi bilmeniz gerekiyor, kılık kıyafetinize dikkat edin. Ben, öğretmenin her yerine bakarım." Dedi mi? Dedi. Devamı da var, çok daha çirkin şeyler; bu yansıdı ama yansıdıktan sonra hiçbir şey olmadı hatta -ben Bursa Milletvekiliyim, öğretmenim, bu camiayı da iyi bilirim- popülaritesi arttı. Çevresine de şöyle diyordu: Bir Sayın Cumhurbaşkanı hariç herkes aramış bu arkadaşı, tebrik için. Böyle gazlanınca bu arkadaş, devamında şöyle oldu: Okul müdür yardımcısı var, okul müdür yardımcısı hanımefendi başörtülü değil. Buna ne diyor biliyor musunuz? Mesaj atıyor ve aynen şöyle diyor mesajda: "Mümkün mertebe müdür yardımcısı odasında bulunursanız ve okul öncesi birimini kontrol ettikten sonra tekrar görev odanıza dönüp ihtiyaç hâlinde size ulaşılmasına yardımcı olursanız iyi olur." "Çıkmayın dışarı." diyor, "Dolaşmayın." diyor okul müdür yardımcısına; bu da belgeli, burada da bir şey yok. Ta ki ne zaman? Hızını alamayan okul müdürü, hoca hanımın odasının -odadan geçilen bir tuvalet var- kapısını zorla kırdırıyor, özel eşyalarını falan... Sonuçta ne oluyor? Artık bir toplumsal tepki olunca okul müdürü açığa alınıyor, Gürsu'da evine yakın bir yere atanıyor. Peki, hoca hanımın suçu ne, müdür yardımcısının? O da soruşturma geçiriyor, o da görevinden alınıyor, Kestel ilçemizin uzak bir okuluna görevlendiriliyor; böyle olmaz.
Sayın Bakan, ben, bakın, bunu samimiyetle söylüyorum, bu bakış açısından kurtulmazsak kadına yönelik şiddeti, hele hele öncelikle çözmemiz gereken eğitim kurumlarında çözemeyiz; olmaz. Hava bu.
Son bir soru sorayım ve bitireyim. Ben o konuyu Sayın Bakan gündeme getirdiği için... Sayın Bakan dedi ki, bence doğru da söyledi: "Hukuk esas." dedi, hukuk esas. "Bizim iş birliği yaptığımız, protokol yaptığımız kurumları eğer devlet tanıdıysa, ilgili birimler tanıyorsa ben onun tabiri caizse kalbini yarıp bakamam, ben onlara... Eğer bir itirazınız varsa gidin oralara itiraz edin." dedi. Tamam, kabul. O zaman soru şu: Aktif Eğitim-Sen diye bir sendika vardı değil mi? Devlet bunu tanıyordu hatta darbe günü devlet en son o sendikanın paylarını bütçesinden yatırdı, sonra bu sendikaya üye olan herkes meslekten atıldı. Nasıl olacak şimdi? Hukuk size göre ve başkasına göre değişecek mi? Vatandaş çıkıp derse ki "Kardeşim, devletin tanıdığı meşru bir sendikaya ben üye oldum." Ne olacak şimdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - İşte, bizim de kastettiğimiz paralel yapılanmalar böyle oluyor Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.