KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar; şimdi, tabii, başından itibaren en tartışmalı iki tane konu Türkiye Varlık Fonu niye var? Yani bu Fonun kurulması doğru muydu, değil miydi? Bir de denetim meselesi. Arkadaşlar da aslında ifade ettiler. Şimdi, tabii, artık varlığını tartışmanın bir anlamı yok. Bana göre Türkiye Varlık Fonu Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bir şey değildi. Yani Türkiye'de bir şekilde kurumların yaptığı işleri, duplikasyondan başka bir şey değil. Yani borçlanmayla ilgili hazine var. Yani Varlık Fonunun borçlanma -kapasitesi demeyeyim de- notu yani hazineden daha mı üstün, daha mı düşük faizle borçlanıyor? Ondan sonra veya birtakım varlıklarının özelleştirilmesi içinse -şu ana kadar özelleştirme yok ama onlar da gündeme gelebilir yani gelmesi de gerekebilir- eğer öyle bir şeyse zaten bu işle ilgili olarak yıllarca mütehassıs olmuş kurum var. Efendim, yatırım yapılacak yerleri belirlemek, birtakım yatırım potansiyelleri oluşturmaksa, Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Yani bu kurumlar var iken ve bu kurumların bu görevleri devam ederken Varlık Fonunun bu tür görevlerle teçhiz edilmesinin ben zaten çok doğru olmadığını düşünüyorum ama onu artık çok tartışmanın belki bir anlamı kalmadı. Bu denetim meselesini biraz sonra ayırarak söyleyeceğim vaktim kalırsa çünkü bir kısmını usulle ilgili olarak esas itibarıyla söyledim.

Şimdi, tabii, kurumsallaşma açısından baktığımızda Varlık Fonu mesela Yönetim Kuruluna bakıyoruz -usulle ilgili hususta eleştirdim- Sayın Cumhurbaşkanının kendi kendisini Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı olarak ataması başlı başına yanlış bir şey, tamam, hadi onu da geçtik o yanlışı ama ilk kurulduğunda, o yönetim oluşturulduğunda dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Yönetim Kurulu üyesi ve Başkan Vekiliydi, sonraki Hazine Bakanlarını göremedik. Mesela dünya örneklerine de baktığımızda Hazine Bakanları bir şekilde bu varlık fonlarıyla ilişkili oluyor. Mesela, tabii, bu sorunun cevabını siz verecek değilsiniz ama bu soruyu ben açık olarak soruyorum, bunun cevabını bilen varsa söylesin bize. Yani niye ondan sonraki Hazine Bakanları Varlık Fonunun yönetiminde madem öyle yer almadılar? Yani Cumhurbaşkanının Başkanı olması yanlış da hadi o yanlışı bir kenara bırakıyoruz, madem öyle bu sistem niye devam ettirilmedi? Kurumsallaşma açısından bence bu önemliydi, bu yapılmadı.

Şimdi hakikaten şöyle bir bakınca mesela performans açısından bakıyorum kabaca... Bir de şunu söyleyeyim: Şimdi konsolide tablolarınız var, Devlet Denetleme Kurulundaki arkadaşlar da o tabloları çıkarmışlar, PwC de çıkartıyor. Bence bu konsolide tablolar hiçbir şey ifade etmiyor, onu söyleyeyim. Konsolide bilançolar, bilmem neler... İşte, ikaz etmek durumunda kalıyorsunuz "Ya, yükümlülük tarafında mevduat var, o yükümlülük değil." filan diye. Bir de o kadar büyük firmalar, o şirketler var ki içerisinde diğerlerine nispeten mukayese ettiğimizde. Yani diğer taraftakinin performansı isterse yüzde 100, çok çok olağanüstü olumlu performans göstersin bu tarafın performansının birazcık kötü gitmesiyle diğerini alıyor götürüyor konsolidede. Ya, bu konsolide üzerinden bu işi götürmemek lazım. Konsolide bana göre hiçbir şey ifade etmiyor arkadaşlar. Ha, yapılabilir, yine o da yapılsın, onu da görelim. Oradan da bakıyorsunuz şimdi, böyle olmakla birlikte, mesela 2023'te on iki aylık TÜFE'miz neydi bizim? 64,8. Biz devlette çalışırken kurumlarla da şirketler de bize gelirlerdi, yeni yılın makrolarını falan bizimle konuşurlar, kendileri, onlar da planlamalarını yaparlar filan. Mesela bir şirket normal bir şirket en az yani enflasyon artı 10'la çalışır, varlıklarını, kârını, sektörüne göre bu değişir tabii, öyle bakar. Mesela 64,8 on iki aylık enflasyon olmuş ama öz kaynak artışı yüzde 61. Yani konsolidede ama çok bir şey veriyor mu? Bana görev vermiyor. Yani burada bakmak lazım, ayrı ayrı görmemiz gerekiyor. Ondan sonra veya toplam varlıkları yüzde 67, bu enflasyonun 2 puan üzerinde ama net dönem kârı -işte rekor kırdık falan filan diyorsunuz- yüzde 42, reel olarak sizin kârlılığınız gerilemiş arkadaşlar, 2023'te 2022'ye göre. Yani bu ne kadar önemlidir, önemli değildir onu bilmiyorum da -bilmiyorum derken bilmediğimden değil- hani söylüyorsunuz rekor kâr filan. Yani yüzde 65 enflasyon var, siz yüzde 42 kâr etmişsiniz, bu böyle kıvanç duyulacak bir şeymiş gibi yazılmış. Dolayısıyla, bakıldığında mali tabloların yani konsolidesi üzerinden bakıldığında öyle çok ahım şahım bir durum yok veya var mı diye de soru olarak da soralım. Yani bu görüşüme katılıyor musunuz?

Şimdi "katma değer" kelimesi çok kullandınız Sayın Genel Müdür, güzel, önemli bir kelime, biz planlamacı olduğumuz için katma değeri biz de çok kullanırız. Yani hakikaten şunu soruyorum: Varlık Fonu kuruldu, herhâlde 2016'da kurulduydu, faaliyete geçeli yedi sekiz yıl oldu. Yani ne sağladık bu ülkeye? Yani daha önceden yapılmayan, yeni yapılan veya bu sistem olmasaydı hiç yapılamayacak olan ne sağladık? Veya millî gelir özdeşliği anlamında -katma değeri biz daha çok orada kullanıyoruz- öyle baktığınızda mesela bu ülkeye ne kadar, hakikaten millî gelir anlamında katma değer sağladığınızı düşünüyorsunuz? Bunun bir analizini yaptınız mı? Çünkü çok tartışılan bir konu, varlığı tartışıldığı için mesela böyle bir çalışmanın yapılması lazım bana göre. Tabii, bunu geçmişten farklılaştırarak yani BOTAŞ'ın katma değerini sizin katma değeriniz gibi yazmanın bir mantığı yok. Ha, BOTAŞ'ın performansını iyileştirdiyseniz onu söyleyebilirsiniz ki oralar kötü. Biz -yani kamu işletmeleri raporlarına bakarsanız- Hazine ve Maliye Bakanlığının o raporlardan şirket bazında inceliyoruz -genel olarak söyleyeyim, yıl yıl değişebiliyor- ama yani Fona alındıktan sonra... Bunun başka sebepleri de olabilir, bakın onu söyleyemiyorum yani tek bir sebebe dayandırmak yanlış da olabilir. İşte, küresel kriz vardır veya pandemi girmiştir, bazı şirketi olumlu, bazı şirketi olumsuz etkilemiştir ama işte, bu açıklamaları bize yapmanız lazım bana göre. Ama genel olarak baktığımızda Fona alınan kamu şirketlerinin performansında bir kötüleşme var, kârlılıkları düşüyor, kimi firma kâr ederken zarara dönüşmüş oluyor. Mesela, bunların analizlerini sizin şeylerinizde görmemiz lazım çünkü yeni ilave bir şey yapmaktan da öte ilk önce ben mevcudu koruyabilmiş miyim? Yani bu KİT vardı, işte, Hazinenin portföyünde olarak veya Özelleştirme İdaresi portföyünde. Özelleştirmede çok fazla kalmadı ama Hazinenin yönetiminde bizim bir KİT portföyümüz vardı 233 sayılı KHK kapsamında. Şimdi, onun bir kısmını buraya aldığımıza göre burada evet, denetim sisteminde bir değişiklik yok ama onun da dolaylı olarak var -onu birazdan vaktim kalırsa söyleyeceğim- ama yönetiminde değişiklik var yani yönetim artık Hazineden Varlık Fonuna geçiyor, atamaları, başka şeyleri, müdahaleleri, şunları bunları... Dolayısıyla, mesela buradaki performansı ölçmemiz lazım bana göre. Siz de sunumlarınızda lütfen -bu sene olmadı ama- gelecek sene yer verin. Devlet Denetleme Kurulunun raporunda da bence bunların olması lazım. Sadece muhasebe standartları açısından yani bir denetlemenin... Bu önemli. Önemli mi? Önemli ama çok cılız kalıyor. Ben kamu açısından yani millet olarak şunu görmek istiyorum... Hep BOTAŞ örneğinden gidiyorum, iyi de bir örnek değil, onu söyleyeyim çünkü bu son dönemdeki bazı şeylerden dolayı ama yani BOTAŞ'a baktığımda bu şirket vardı zaten. Bu şirketin buradan alınıp buraya konulması benim milletime, devletime, ülkeme nasıl bir katkı sağladı, bunu bizim görmemiz lazım.

Şimdi, Sayıştay bunu mükemmel mi yapıyor? Yapmıyor. Sayıştay denetimi olacağına olmasın zaten, denetimin o kısmını artık eleştirmiyorum. Bugünkü şekliyle bir Sayıştay denetimine tabi olmaması alt fonların, bilmem nelerin çok da büyük bir kayıp değil çünkü Sayıştay zaten bitti, onun denetim işi bitti. Ama bu genç arkadaşlarımızın, özellikle denetimlerinde bu anlamda kamunun performansı... İlla, bakın, arkadaşlar, şunu söylemiyoruz: "Hükûmete bir sıkıntı bulun, Hükûmete bir şey çıkartın, oradan da bize bir malzeme çıksın." Bunun derdinde falan değiliz yani derdimiz kaynaklarımız. Kaynak sıkıntısı çeken bir ülkeyiz. Kaynaklarımız ne kadar verimli kullanılıyor, yapılan bu işlem doğru mu? Şimdi, çok tartışılan bir şeydi bu Varlık Fonu. Ha, bu size siyaseten karşı tarafa argüman da sağlar. "Bak kardeşim, siz buna karşı çıktınız, karşı çıktınız ama bu Fon şöyle şöyle, şöyle ülkeye katkılar sağladı." Ama "Kamu bankalarına sermaye desteği sağladık." gibi değil. Nereden aldınız parayı? Hazineden. Şimdi, biraz da onları konuşacağız. 311 milyar mı? 2020 sonunda hazinenin nakit dışında hazır stoku var üzerinde. Yani 311 milyar lira hazineye borçlanmışsın veya borçlanmadın, nakit dışı size veriyor yani kâğıt veriyor, sen de o kâğıdı katıyorsun öbür tarafa veriyorsun. "Ben kamu bankalarına sermaye desteği sağladım." diye bununla övünebilir miyiz arkadaşlar? Bu övünülecek bir şey mi? Değil. Niye öyle sermaye desteğine ihtiyaç olduğu hususu da ayrı bir husus. Bir, biz o bankaları nasıl yönettik de böyle bir sermaye ihtiyacı içerisine girdiler? Bir de sermayesini sanki kendi kazandığınız paradan mı veriyorsunuz ya? Hazine size devlet tahvilini veriyor, hazine kâğıdıyla da sizde o tarafa destek sağlıyorsunuz. Yani bu anlamda... Bütün bunları niye söylüyorum? Hakikaten ne yaptık? Tamam, belli bir süre uygulama gerçekleşti. Bu uygulamanın sonucunda biz bu ülke açısından iyi bir şey yaptık mı, yapmadık mı? Yaptıysak nasıl yaptık? Bunun objektif bir şekilde analizini yapmak lazım. Ha, bunlar uzun uzadıya, bunların bir kısmını biz yapabiliriz ama sizin elinizdeki bilgilerin tamamı bizde yok, o kadar insan gücü potansiyeli yok nihayetinde siyasi partilerin ama bunların denetim birimleri tarafından Varlık Fonu yönetimi tarafından yapılmasının ben uygun olacağını düşünüyorum.

Mesela, şimdi bir örnek, böyle biraz parça parça gidiyor çünkü bazen sunumdan aralara girdim. İstanbul Finans Merkezi Projesi, on yıl İstanbul Finans Merkezi Projesi'nin koordinatör yardımcılığını yaptım, planlama koordinatörlüğü ama İstanbul'daki binadan, inşaattan bahsetmiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Bu, bir Türkiye projesi olarak, işte düzenleyici şeyler yapılması, vergiyle ilgili, altyapıyla ilgili, şununla bununla ilgili filan diye. Belki o birimden de bir arkadaş var herhâlde, onlar bakıyorlar mı bakmıyorlar bilmiyorum, neyse o işin ayrı bir kısmı. "İstanbul Finans Merkezi" diyorsanız bana bir, bunu söylemesi lazım. Şimdi, bakın, 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksi'ne ilk kez biz İstanbul'u sokmuştuk; gittik, görüştük adamlarla anlattık, İstanbul'u anlattık, Türkiye'nin potansiyellerini anlattık, Küresel Finans Merkezleri Endeksi'ne 72'nci sıradan girdiydi. Bu, Z/Yen Londra bazlı bir şirket. Ondan sonra 2014'te bu yükseldi, yükseldi, 42'nci sıraya kadar yükseldi yani İstanbul, Küresel Finans Merkezleri Endeksi'nde 42'nci sıraya kadar yükseldi. 2023'te en son veri kaç biliyor musunuz arkadaşlar? 104'üncü sıraya düştü. Yani bununla ilgili bir şey yapabildik mi? Varlık Fonumuz veya işte bunun ilgili birimi bilmem ne. Yani ilk girdiğinde 72'nci sırada, 42'ye kadar yükseliyorsun, şimdi 104'üncü sıraya geriliyorsun. Dolayısıyla hani İstanbul Finans Merkezi diyenlerin böyle biraz dikkatli söylemesinde fayda var.

"Tam 2 milyar dolarlık proje değeri..." dediniz, tabii bunlar hemen sunumdan sonra dikkatimi çeken hususlar, onun çalışmasını ben yapmış değilim ama bunun alternatif maliyetiyle birlikte, finans maliyetiyle birlikte yatırım maliyeti bize nedir? Onu bir görmemiz lazım. 2,1 milyar dolar iyi bir para ama belki de alternatif maliyetleriyle birlikte. Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye geçen yıl yurt dışına 17,8 milyar dolar faiz ödedi, sadece faiz, dış faiz ödedik. Bu yıl 21,5 milyar dolar olacağını tahmin ediyorum ben, elimizde on aylıklar var, bugün herhâlde on bir aylığı da çıktı ama onu göremedim ama on aylığı 17,5 milyar dolar faiz ödüyoruz dışarıya. Hani Cevdet Yılmaz da arada burada söylüyor, "Ya, şu yatırımları yaptık, çok eleştirildi ama iyi ki de yaptık şimdi olsa yapamazdık."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, toparlayacağım.

Meseleye böyle bakmamak lazım. Yani kendi paramız çok fazla olur, koyacak yer bulamayız, yarın ihtiyaç olacak yatırımı da bugünden yaparsınız ama bunları siz çok yüksek, yüzde 10'ların üzerinde bir döviz cinsinden faizle yapıyorsanız her harcadığımız meteliğin hesabını iyi yapmamız lazım, onun için söylüyorum.

Bu konsolide rapor meselesini söyledik. Şimdi gelelim biraz denetim meselesine. Şimdi, az önce usul esnasında da söyledim. Yani o söylediğimiz gerekçelerle bir, bağımsız denetim firmasını kendisi belirliyor. DDK adına yani o anlamda kamu adına yapacak denetçiler yine Sayın Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Ondan sonra Parlamentoda yapılacak denetimin milletvekilleri olarak AK PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla -az önce arkadaşlar alındı, değerli arkadaşlar, sistem bu- Parlamentoda kendisini denetleyecek milletvekillerinin bir kısmını -ki bunlar çoğunluk milletvekili oluyor, iktidar olduğuna göre- çoğunluk milletvekillerini yine kendisi belirliyor. Yani bütün denetim sistemini tamamen bir kişi kendisi belirliyor, kendisini bir yere atıyor, ondan sonra biz burada sağlıklı bir denetim bekliyoruz. Yani bu olmaz. Eğer buna rağmen bir denetim çıkıyorsa vallahi o zaman da bu denetimi yapanları da hakikaten baş tacı etmemiz lazım. Ama buradan tanımsal olarak sağlıklı bir denetim çıkmasını çok fazla beklememek lazım. Arkadaşların yaptığı işi önemsiyorum onu söyleyeyim. Raporlarınız her ne kadar çok karmaşık gelse de hepsine baktım, okudum, ettim, ellerinizi kollarınıza sağlık. Bu eleştiri size yönelik bir eleştiri değil, sistemsel bir problem var burada, onu söylemeye çalışıyorum. Dolayısıyla burada çok tarafsız bir denetimi görme imkânı yok ama yine de bir şeyi görmüşüz. Mesela 2022 yılında -daha önceden ben bunu bir başka vesileyle burada gündeme getirmiştim- Varlık Fonunda bir vurgun oluyor biliyorsunuz. 25 milyon doları, "75 milyar dolar Türkiye'ye yatırım getireceğim." diye birileri sanki Türkiye hakikaten böyle bir kabile devleti yani bir sistem mistemi yok, birisi diyor ki: "Size 75 milyar dolar getireceğim." diyor. Buna kim inandı, nasıl inandı, nasıl bir şey bu? 25 milyon dolar alınıyor, Varlık Fonunun ilk kuruluş aşamalarında herhâlde kaynağı filan olmadığı için örtülü ödenekten olduğu filan söyleniyor, o zaman dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın talimatıyla olduğu söyleniyor, mahkemelik bir konu. Şimdi amacım bunu gündeme getirmek değil ama amacım şu: Yani bu iş Varlık Fonu kaynaklarından mı ödendi, oradan ödendiyse nasıl ödendi? Yani kurul nasıl bu kararı aldı? Birisi size bir şeyi taahhüt ediyor, uçuk bir taahhüt. Yani size cennet vereceğim diyor veya işte yakmayan kefen veriyorum der gibi hani var ya hile hurda yapan hocalar var ya, onlar gibi bir şey bu. "75 milyar dolar getireceğim." deyip 25 milyon dolar devletin parasını tokatlıyorlar ve bu hangi sistem içerisinde nasıl ödendi bu para? Bunun bir kısmının geri alındığına ilişkin birtakım şeyler duydum, böyle bir şey oldu mu, olmadı mı? Bu meseleye ilişkin de bir şeyiniz varsa onu söylerseniz sevinirim. Ama yine de bakın, bütün eleştirilere rağmen bu, Devlet Denetleme Kurulunun raporundan sonra bildiğim kadarıyla -tabii ben bunu medyadan okudum yani açık kaynaklardan okuduğumuz bir şey- 2022 raporundan sonra ortaya çıkmış bir şey. Bu anlamda da yine de o denetimin de belli bir faydası elbette var. Demek ki denetimi daha kaliteli yapmış olsak başka şeyler de çıkacak. Sadece yolsuzluk anlamındaki meseleler değil, verimsizlik, etkinsizlik anlamında. Yani her şeyi çalma çırpma bağlamında ele aldığımızı düşünmeyin. Çok iyi niyetli de olabilir ama bir kamu kaynağı yanlış kullanılıyor olabilir. Bu da bir anlamda bir kayıp ekonomi açısından değil mi? Hani ben meselelere biraz da öyle bakıyorum. O anlamda bu denetimin daha sağlıklı olması ülkemiz açısından da, milletimiz açısından da ben çok faydalı olur diye düşünüyorum.

Son konu olarak da, Sayın Başkan, uzattığımı biliyorum ama bu nakit dışı tahvil meselesi önemli, kısmen söyledim. Şimdi, 2023 sonu itibarıyla 311 milyar liralık hazinenin Varlık Fonuna verdiği önemli bir kısmı da kamu bankaları için olan bir kâğıt var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum. "Kâğıt var." derken yani para vermiş aslında, kâğıt demek uzun vadeli para demek, 311 milyar lira. Bunun bir kısmı itfa vakti geldiği için -o paralar- alındı, kaynak olarak nakdi girişi de oldu. Şu anda bu stok 190,6 milyar lira. Bunlar çok önemli paralar. Bu paralar nerede, nasıl kullanıldı Sayın Genel Müdür? Bu konularda bize bilgi verirseniz sevinirim. Yani niye kamu bankaları bu kadar çok sermaye enjeksiyonuna veya dışarıdan para enjeksiyonuna muhatap oldular veya ihtiyaç duydular? Buna bir bakmamız lazım.

Özetle yani değerlendirirken soru şeklinde de sormaya çalıştım, onlara da en son konuşmanızda yer verirseniz çok sevinirim.

Tekrar denetimimizin ve Varlık Fonu işlemlerinin hayırlı olmasını dilerim.

Sağ olun Sayın Başkanım.