KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZNUR BARTİN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli hazırun; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi Anayasa Mahkemesinin iptal kararları sonucunda oluşan hukuki boşlukların doldurulması ve uygulamadaki ihtiyaçların karşılanması gerekçesiyle sunulmuştur ancak teklifte yer alan düzenlemelerin derinlemesine incelenmesi durumunda yurttaşların temel haklarını zedeleyen, hukuk devleti ilkesini baltalayan ve demokratik denetimi zayıflatan bir yaklaşım sergilendiği açıkça görülmektedir. Bu teklif, Anayasa’nın temel ilkelerine açık bir şekilde aykırıdır. Hukukun üstünlüğü, demokratik denetim ve yurttaşların haklarının korunması gibi vazgeçilmez değerler teklifin maddeleriyle ağır bir şekilde ihlal edilmektedir. Bu teklifin hazırlanış sürecinde yeterli toplumsal mutabakat sağlanmamış, ilgili paydaşların görüşleri alınmamış ve düzenlemelerin anayasal ilkelere uygunluğu yeterince incelenmemiştir. Bu durum, yasa yapım süreçlerindeki şeffaflık ve katılımcılık ilkelerinin yok sayıldığını göstermektedir.

Şimdi, hukuk devleti ilkesiyle ilgili çelişkilere baktığımızda bunları birkaç başlık ve madde üzerinden sizlerle paylaşmak istiyorum. Hukuk devleti kanunların açık, öngörülebilir ve denetime elverişli olmasını gerektirir ancak teklifin birçok maddesi idareye geniş ve keyfî takdir yetkileri tanımakta ve hukuk güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Özellikle idari para cezalarına ve idarenin yetkilerine ilişkin düzenlemeler ölçülülük ve hukuk devleti ilkelerini açıkça ihlal etmektedir. Yurttaşların haklarını korumak yerine devletin cezai yetkilerini artırarak bireyleri baskı altına almayı hedefleyen bu düzenlemeler kabul edilemez.

Anayasa'ya aykırılıklara baktığımızda, teklifin düzenlemeleri Anayasa’nın temel maddelerine aykırıdır. Anayasa’nın 2'nci maddesindeki "hukuk devleti" ilkesine baktığımızda, idareye verilen geniş ve belirsiz yetkiler hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Anayasa’nın 13'üncü maddesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasıyla ilgili. Teklifte yer alan düzenlemeler temel hak ve özgürlükleri sınırlandırırken ölçülülük ilkesini göz ardı etmektedir. Anayasa’nın 20'nci maddesi özel hayatın gizliliğiyle ilgili. Kişisel verilere ilişkin düzenlemeler yurttaşların rızası olmadan bilgi paylaşımına olanak tanıyarak özel hayatın gizliliği hakkını ihlal etmektedir. Yine, Anayasa’nın 55'inci maddesi, ücrette adalet ilkesine baktığımızda ücretlendirme politikalarına ilişkin düzenlemeler iş barışını bozabilecek nitelikte olup sosyal adalet ilkesine aykırıdır.

Demokratik denetim ve şeffaflık eksikliğine baktığımızda ise teklif, kamu kaynaklarının kullanımı ve idari kararların denetimi konusunda ciddi zafiyetler içermektedir. Örneğin, TÜBİTAK ve KOSGEB gibi stratejik öneme sahip kurumlara geniş yetkiler tanınmakta ancak bu yetkilerin kullanımı üzerinde yeterli demokratik denetim mekanizmaları öngörülmemektedir. Bu eksikliği gidermek için bağımsız denetim kurulları oluşturulması, Parlamentoda düzenli raporlamanın zorunlu hâle getirilmesi ve yurttaşların katılımını teşvik eden şeffaflık mekanizmalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Örneğin, Almanya'daki Federal Denetim Ofisi gibi bağımsız bir yapı, kamu kaynaklarının etkin ve hesap verilebilir bir şekilde yönetilmesini sağlamada örnek teşkil edebilir. Şeffaflık ve hesap verebilirlikten uzak bu düzenlemeler kamu kaynaklarının etkin ve adil kullanımını tehlikeye sokmaktadır.

Ekonomik ve toplumsal etkilerine baktığımızda ise teklifin içerdiği ağır idari para cezaları özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerinde ağır bir yük oluşturacaktır. Cezaların belirsiz kriterlere dayandırılması işletmeler arasında eşitsizlik yaratma riski taşımaktadır. Örneğin, ürün dışı zorunlu standartlara uymayan işletmelere 12.020 liradan başlayıp 482.204 liraya kadar yükselen ceza aralığı öngörülmüştür ancak bu cezaların hangi somut kıstaslara göre belirleneceği belirtilmemiştir. Örneğin, küçük ölçekli bir işletme ile büyük bir firmanın aynı ihlal için aynı seviyede cezalandırılması adil bir uygulama olmayacaktır. Bu durum, özellikle sermaye gücü zayıf işletmelerin cezalar karşısında daha fazla mağdur olmasına neden olacaktır. Ayrıca, kamu kaynaklarının keyfî kullanımı toplumsal eşitsizlikleri derinleştirecek ve ekonomik faaliyetleri sekteye uğratacaktır.

Kişisel verilerin korunması ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının ihlaliyle ilgili baktığımızda ise teklifin kişisel verilere ilişkin düzenlemeleri Anayasa Mahkemesinin ilgili kararlarında belirtilen kişisel verilerin işlenmesinde açık rızanın gerekliliği ve özel hayatın gizliliği ilkeleriyle çelişmektedir. Bu kararlarda bireylerin kişisel verilerinin işlenmesinde açık bir şekilde rızalarının alınması gerektiği vurgulanmışken teklifin bu konuda herhangi bir somut düzenleme veya güvence sunmaması anayasal ilkelerle uyumsuzluk teşkil etmektedir. Veri sahiplerinin rızası alınmadan veri paylaşımına olanak tanınması yurttaşların özel hayatının gizliliği hakkını ihlal etmektedir. Bu durum, temel hakların ağır bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.

Kurumsal özerklik ve merkezîleşme sorunlarına baktığımızda ise TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlara tanınan geniş yetkiler ve mali muafiyetler bu kurumların mali disiplinini ve hesap verebilirliğini zayıflatmaktadır. Cumhurbaşkanına verilen geniş yetkiler merkeziyetçiliği artırmakta ve kurumsal özerkliği zedelemektedir. Bu tür düzenlemeler demokratik bir toplumun olmazsa olmazı olan çoğulculuğa ve hesap verebilirliğe aykırıdır.

Bu kanun teklifi, yurttaşların hak ve özgürlüklerini tehdit eden, hukuk devleti ilkesini zayıflatan, demokratik denetim mekanizmalarını etkisizleştiren ve toplumsal eşitsizlikleri artıran düzenlemeler içermektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçe gösterilmesi teklifin bu sorunlarını meşru kılmamaktadır. Bu nedenle, teklifin derhâl geri çekilmesi ve toplumsal mutabakatı gözeten, demokratik denetimi güçlendiren ve anayasal ilkelere uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu teklifin yasalaşması durumunda doğacak sorunlar yalnızca bugünün değil, yarının Türkiyesini de etkileyecektir. Az önce Sayın Bakan da daha önceki yasalara değindi ve onların iyileştirilmesi için tekrardan Meclisin ve komisyonların meşgul edilmesinden de bahsedildi. Bu yasanın tekrar geçirilmesi gelecek dönemde diğer milletvekili arkadaşların, görevli arkadaşların tekrar mesai harcaması anlamına gelecektir. Dolayısıyla biz, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma sorumluluğuyla hareket ederek bu teklifi reddetmeye herkesi davet ediyoruz.