KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, AK PARTİ'den konuşan arkadaş öyle bir tablo çizdi ki emekliler son derece mutlu, çok mutlu, 2002'de mutlu gibi bir şey söylüyor. Hakikaten akıl alır gibi değil.

Bakın, eskiden -siz de hatırlarsınız- bir emekli emekli olduğu zaman evini alırdı, çocuğuna çeyiz parası ayırırdı; emekli olmak bir insan için bayramdı, hem çocuğuna mahcup olmazdı hem de evi yoksa evini alırdı. Şimdi, Allah aşkına böyle bir imkân var mı? Bakan diyor ki: "70-80 bin lira maaş alan da var." Bir bürokrat emekli oluyor -burada bürokrat arkadaşlar var- bir ev alabilir mi örneğin Ankara'dan?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 8 kilo et alabilirler.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aynen, 8 kilo et alabilirler. Yani bir ev alamazlar da -burada bürokrat arkadaşlar var- vallahi, bir evin kapısını, penceresini alamazlar, tuvaletini alamazlar şimdi. Hâlâ hikâye okuyorlar.

Bakın, kıdem tazminatı tavanı AKP'li yıllarda yüzde 70 erimiş durumda. Tabii, burada söyleyeyim, derneklerin de suçu günahı çok, sendikaların da suçu günahı çok. Yani biraz da siz şapkayı önünüze koyun; ya, bu aylık bağlama oranları düşerken ne TÜRK-İŞ'in ne DİSK'in ne HAK-İŞ'in, hiçbirinizin gıkı çıkmadı. Emekli derneklerinin de maalesef gıkı çıkmadı. Çıkın sokağa. Ne yapacaklar? Emekliyi idam mı edecekler Allah aşkına? İdam mı edecekler sizi? Arkadaşlar, bakın, yüzde 70 erimiş, otuz yıl çalışan birisi emekli olsa en yüksek tavandan alabileceği en yüksek tazminat şu anda 1,3 milyon, 2002'ye dönerseniz 3 milyon 783 bin. 2002'de kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin 4,85 katıyken şu anda 1,79 katı.

Ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar, bakın, beğenmiyorsunuz ya, bu işin yolu sokakta kırmızı kart göstermekten geçer. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi değil; emekli dernekleri, bütün emekli dernekleri, Emekli Astsubaylar Derneği, Tüm Emekliler Derneği, bütün emekliler sokağa çıkın. Vallahi, size bir şey yapamazlar. Ne yapacaklar? Sizi öldürecekler mi? Zaten ölmüşsünüz, zaten ölmüşsünüz! Hastaneye gidemiyorlar, gidemiyorlar. Sorun bakalım, hastaneye gittiklerinde ne kadar para alıyorlar? Eşiyle beraber hasta olsa asla gidemiyorlar.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Niye?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Gidemiyorlar çünkü para, para...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne parası?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Para, para! Para istiyorlar. Ne yapsın adam!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne parası! Sağlıkta dünyada en iyilerden biriyiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Adam ne yapsın! Ya, Allah aşkına, sen İzmir Milletvekilisin, İzmir'de bir ev kaç lira? Malatya bir deprem bölgesi, bir evin kirası kaç lira? En kötü kerpiç ev 15 bin lira. Ne kadar alıyor? 14.469 lira. Üst baş alabiliyorlar mı sor bakalım. Daha diyor ki "Emeklinin hâli iyi." Ya, Allah'tan korkun ya, bari bunu demeyin.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Konudan konuya atlıyorsun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Deyin ki "Ekonomik kriz var. Ülkeyi kötü yönetiyoruz." Ya, bu emekliler keyfinden mi çalışıyor?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sepeti ne yaptın, sepeti?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Emekli keyfinden mi çalışıyor? Ya, insan utanır ya! 79 yaşındaki adam, 79 yaşındaki adam inşaattan düşüp ölüyor, düşüp ölüyor. Bu, Türkiye'nin gerçeği arkadaşlar; bunu görün. Vallahi, hep bizi suçluyorlar ya, muhalefeti; vallahi, ben kimi suçluyorum biliyor musunuz? Bu dernek başkanlarını suçluyorum, sendikaları suçluyorum...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Milleti kin ve nefrete teşvik ediyorsun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Vallahi suçluyorum, işte yüzleri. Hepsi benim dostum, onları da suçluyorum. Çıkın, korkmayın, korkmayın; sokağa çıkın, kırmızı kartı gösterin. Kimse bir şey yapamaz size, bir şey yapamaz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Ağbaba'nın dokunulmazlığı var.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ya, dokunulmazlığım yokken de ben böyleydim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, sokağa çıksalar ne yapacaklar? Dövecekler mi, ne olacak?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne yapacaklar hakikaten, ne yapacaklar?

Ya, arkadaşlar, emekli maaşını düşük buluyorsanız, "Emekli için 14.469 lira sadaka bile değil." diyorsanız Allah için sokağa çıkın ya; çıkın sokağa, bir eylem yapın, ne var! Ben buradaki bütün sendikalara söylüyorum, hiç ayırmadan memur sendikalarına da söylüyorum, işçi sendikalarına da. Arkadaşlar, biz yoksullukta eşitlendik. Burada mühendis var mı bilmiyorum bürokrat arkadaşlar içerisinde; eskiden bir mühendis emekli olduğu zaman hayatını idame ettirebiliyordu, bir memur emekli olduğu zaman hayatını rahat rahat idame ettirebiliyordu. Şimdi emeklilerin hepsi çalışıyor arkadaşlar. Bakın, yoksullukta eşitlendik; eskiden sadece BAĞ-KUR emeklisi az maaş alıyordu, BAĞ-KUR emeklisi zaten yerde sürünüyor da bürokratı da çalışmak zorunda. Bakın, aldığı maaş yarı yarıya düşüyor arkadaşlar. Bir infaz koruma memuru 50 bin lira alıyorsa işi bıraktığı gün 30 bin lira alıyor; bir cezaevi müdürü 80 bin lira alıyorsa emekli olduğu zaman 40 bin lira alıyor. Emekli memurlar 65 yaşına kadar çalışmak zorunda. Keyiflerinden değil ha, keyiflerinden değil; çocuğunu geçinmek zorunda, çocuğunu okula götürmek zorunda, çocuğunu dershaneye vermek zorunda. Dolayısıyla, benim çağrım şu, son olarak çağrım şu: Biz burada elimizden geleni yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Vallahi, bunlar, bu karşıdakiler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye değerli arkadaşlar...

Sayın Ağbaba, bir su için, nefesiniz kesildi.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne yapayım, nefesim kesilmesin mi? Ben emekliler için konuşuyorum, emekçiler için konuşuyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sizin zamanınızda öğretmenler limon satıyordu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bizim zamanımız ne zamandı? Bizim zaman ne zamandı, hele söyle bakayım.

"Sizin zamanınız" dediğin MHP'nin zamanı, Mustafa Kalaycı'ya söyle, İsmail Faruk Aksu'ya söyle -size sataşıyor- onlara söyle. 1999'da iktidarlardı onlar, bize niye söylüyorsun?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sizin zamanınızda SSK batmıştı.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne? Allah var! Var ya, eskiden var ya, eskiden Kadıköy'den Beşiktaş'a kayıkla geçiyorduk; sayenizde oldu, sayenizde oldu! Eskiden İstanbul'da yangınları tulumbayla söndürüyorduk! Buzdolabını siz icat ettiniz, elektriği siz getirdiniz, traktörü siz getirdiniz arkadaşlar! Ya, hâlâ "Sizin zamanınızda ne vardı?" diyor! Ya, aradan yirmi beş yıl geçmiş. Bak, ben bizim zamanımızı anlatayım mı? Atatürk 1923 ile 1938 arası iktidardı, İnönü 1945 ile 1923 arası yirmi iki yıl...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - 1950'ye kadar siz vardınız.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ya, İkinci Dünya Savaşı yok mu?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya, 1950'ye kadar siz vardınız.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, ben size anlatayım.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Erdal İnönü?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Anlatmayalım, anlatmayalım Sayın Ağbaba, çıkamayız, bir başlarsak işin içinden çıkamayız. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, petrol krizi, Arap-İsrail savaşları var. Bitmez ya, vallahi bitmez.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Laf atıyorlar, ne yapayım ben, konuşmayayım mı?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya, şöyle: Zaten biliyorsunuz, bol bol süre verdim, yetmedi, bir daha verdim, konu hassas diye verdim yoksa...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, bir saniye...

Ya, şimdi, sizin yaptıklarınıza girersek var ya, yandık yani çıkamayız daha. 1950'ye kadar elli dakikada gelemeyiz yani.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Demirel sonrası var, Erdal İnönü var.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, o Cumhuriyet Dönemi'ni hatırlayın, neler yapılmış, bir düşünün; yokluktan çıkılmış, okuma yazma oranı yüzde 4. Bakın, arkadaşlar, eli iş tutan mühendis yok, hastalık almış başını gidiyor, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşı'nda nüfusun üçte 1'i ölmüş, her 3 kişiden 1'i ya hastalıktan ölmüş ya savaşta ölmüş. Böyle bir şeyde yaratılan topluma hâlen okuyorsunuz. Yirmi beş yıl önemli bir süre, onu söylemeye çalışıyorum; yirmi beş yıl önemli bir süre. Bakın, yirmi beş yılda hâlâ eskiyi suçluyorsunuz ya. Arkadaşlar, yirmi beş yıl insan ömründe belki az olabilir ama devletlerin ömründe yirmi beş yıl her ülke için önemli bir süre. Sen yirmi beş yılın sonunda emekliyi bu duruma düşürmüşsün, hâlâ bizi suçluyorsun. Yirmi beş yılın sonunda bu emekli ceket alamıyor ceket, ayakkabı alamıyor! Çözüm ne biliyor musun?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kırmızı kart mı çözüm?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Çözüm; har vurup harman savurmayacaksın, kur korumalı mevduata para vermeyeceksin, yandaşların vergisini affetmeyeceksin, bu adamlara vereceksin.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, birbirimize karşılıklı laf atmayalım.

Sayın Ağbaba, orada bir dil sürçmesi var sanırım. Yirmi beş yıl insan ömründe önemli bir süre ancak devlet ömründe çok kısa bir süre.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kısa bir süre, öyle dedim.