KOMİSYON KONUŞMASI

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sunum için çok teşekkür ediyorum, farklı alanda aydınlanmış olduk.

Birleşmiş Milletlerin fon üzerinden ya da birçok Avrupa Birliği ülkelerinde fon üzerinden detaylı araştırmaları yapıp ya da belli pilot bölgeler seçip oralarda neler yapıldığını ve uzun süreli de bir program olarak... Ya, benim sıkıntım yok programla. Şimdi, tabii, bizim buradaki amaçla... Sizi yan kol gibi düşünebiliriz yani biz her şeyi yapmış oluruz, siz de eğitimiyle, fonuyla ya da olması gerekeni anlatarak, işte nüfusla ya da diğer aileyle, ne bileyim "kadın-erkek fırsat eşitliği" kavramlarıyla ilgili hani detay verebilirsiniz. Şimdi, ben kadın arkadaşlarıma da söylüyorum, Sayın Başkana da söylüyorum, bizim sorunumuz burada kadın cinayetleri. 2023'te -tekrar bu rakamları vereceğim- 315 cinayet, 248 şüpheli ölüm, toplam 563 ölü. 2024'te 394 cinayet, artı, 259 şüpheli ölüm, toplam 653. İkisinin arasındaki artış yüzde 16. Sadece ocak ayında da 33, artı, 25 şüpheli ölüm şeklinde. Yani bizim tabii, ağırlıklı olarak Komisyon olarak aradığımız ya da yapmak istediğimiz, bu, ne yaparsak... Tabii, bu da bir sihirli değnek değil yani ne yaparsak bu kadın cinayetleri hemen biter diye bir şey değil. Yani buna Avrupa'daki ya da dünyadaki diğer ülkeler neler yapmışlar da o ülkelerde yarı yarıya ya da hani daha aza indirgemişler? Biz neler yapabiliriz bu kadın cinayetlerinin durdurulması için? Komisyonun aradığı ya da benim aradığım hani böyle bir şey. Yoksa sizin projelerinizi hakikaten her zaman takip ediyoruz, önemsiyoruz da bu projeleri ama hani onlar -ne denir- aspirin diyelim ya da yan hap gibi bir şey yani hani takviye kuvvet... Yani şimdi, biz daha 6284'ü tam uygulayamadık, İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık, neden çıktık, tekrar girecek miyiz? Aile yılı olarak ilan edildi, onunla ilgili projeler nedir? Bakanın daha bir açıklaması olmadı, o konuyla ilgili ne zaman açıklama yapacak? Yani bizim arayışımız da bu.

Ben sadece bunu belirtmek istedim ama sunumunuz gerçekten güzeldi, emeğinize sağlık yaptığınız her şey için de...

Teşekkür ederim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Teşekkürler. Perşembe günü Çalışma Bakanımız gelecek saat 15.00'te, bazı sorularınızın yanıtını da o zaman belki daha net olarak alma imkânı olacak.

Sizlere soru değil ama katkıda bulunmak için yanıtınızı dinlemeden önce şunu söylemek isterim: Birkaç gün evvel Meclis Başkanımızla Japonya'daydık, orada Temsilciler Meclisinde incelemeler yaptık, toplantılar, görüşmeler yoğun oldu. Bizim Komisyonumuzla ilgili şunu gördük: Şimdi, genel sonuç çıkarabiliriz, Afrika'dan, Asya'dan söz ettiniz sunumunuzda, medeniyet ile kadına şiddet ve ayrımcılık arasında bir bağ yok yani "Daha az medeni olan kıtada ya da ülkelerde bu daha yüksek, medeni olan ülkelerde daha az." diye bir şey yok. Japonya en medeni ilk 5 ülke arasında yer alıyor her bakımdan ama kadına ayrımcılığın çok yüksek olduğu bir yer.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Ben de inceledim Japonya'yı, felaket.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Çok enteresan bir yer, orada da sorduk yani kadına ayrımcılık inanılmaz; Meclisteki kadın sayısı bakımından, toplumdaki kadınların toplumsal görevleri, rolleri bakımından inanılmaz; bunu da vurgulamamız gerekiyor. "Yani Afrika geri kalmış, orada şiddet yüksek, medeni sayılan ülkelerde daha az." diye bir kavram yok. Kayıtlara da geçsin diye söylüyorum bunu.

Sayın Ersever'e yanıtınız...

Buyurunuz.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - An itibarıyla kadın cinayetiyle ilgili şu anda yürüttüğümüz somut bir proje yok, önce onu söyleyeyim. Fakat Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile Bakanlığına ne önerdik? Şunu önerdik: Bir, kadın cinayetleriyle ilgili gözlemevleri. Biz, İçişleri Bakanlığıyla Almanya'ya, Adalet Bakanlığıyla da İspanya'ya bir çalışma ziyareti gerçekleştirdik, oradaki kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleriyle görüştük ve biz, Bakanlığımızdaki uzman arkadaşlarımızla ve Genel Müdürümüzle de şuna hakikaten ikna olduk: Kadın cinayetlerine odaklı, hem cinayetin, işte başından sonuna kadar sahip olduğumuz bilginin verisini kıracak yani o şiddet verisini kıracak, ayrıntılandıracak ve de tam da sizin verdiğiniz rakamları çok daha sistematik ve profesyonel izleyecek, içerisine hem kamuyu hem akademiyi hem de sivil toplumu alacak bir gözlemevi.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Benim önerdiğim konu da o.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Bir gözlemevi diyeyim, sözü size bırakayım.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU KURUMSAL ORTAKLIKLAR YÖNETİCİSİ NAZİFE ECE KARADUMAN - Biz de 2 kişi cevaplayalım.

Şöyle, şunu söyleyecektim aslında: Şimdi, biliyorsunuz, Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu devletlerinden bir tanesi. Biz de burada yerleşik Birleşmiş Milletler kuruluşları olarak, sürdürülebilir kalkınma amaçları başta olmak üzere uluslararası standartlar, bizim global teknik desteğimiz doğrultusunda ulusal önceliklerin gerçekleşmesi için destek olmakla yükümlüyüz, o doğrultuda çalışıyoruz.

Evet, Türkiye şu an üst düzey gelişmekte olan bir ülke ama kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı hiçbir ülke yok şu anda. "Kadın-erkek eşitliği" dediğimizde, maalesef, gelişmişlik seviyesi sizin de belirttiğiniz gibi tanınmıyor çünkü bu konuda bakmamız gereken çok farklı alanlar var ve bizim de biraz önce size anlattığımız projelerde gördüğümüz ve en çok faydalandığımız nokta bu meseleye geniş bir perspektiften bakmak. Yani sadece kadın cinayetleri, fiziksel şiddet ve cinsel şiddet, ölümle sonuçlanan şiddet perspektifinden değil, şiddetin bir döngü olduğunun farkına varmak, bunun psikolojik, ekonomik vesaire pek çok şiddet türüyle başladığını bilmek ve bu yüzden önleme çalışmalarına özellikle ehemmiyet göstermek çok önemli oluyor. Bir de şunun mesajını vermek: Şiddet aslında en yaygın insan hakları ihlali ve şiddet gören kadının bütün hayatı etkileniyor. Bu yüzden, aslında şiddet, bizim meselemiz olduğu kadar herkesin meselesi, özel sektörün de meselesi, KOBİ'lerin de meselesi, zaten bizim de meselemiz. Bütün partnerlerin birlikte çok taraflı koordinasyon biçiminde bunu mesele ederek çalışması gerekiyor. Mesela, bizim iş dünyası, ev içi şiddete karşı projemize on sene, on iki sene önce başladığımızda şirketler kendileriyle ilgisini, alakasını göremiyorlardı ama şu an "Bizim için en faydalı projelerden biri bu." diyor çünkü bu sayede kendi çalışanlarının şirkete bağlılıklarını artırmış oldular.

Ben buradan biraz girmek istedim.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Zaten bizim istediğimiz buradan bir politika çıkması.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU PROGRAM KOORDİNATÖRÜ YASEMİN AKİS KALAYLIOĞLU - Ben bu soruyu çok önemsiyorum, bu sorunuz çok önemli bizim için. Şimdi, Birleşmiş Milletler, tabii ki buradaki bütün ajanslar Türkiye devletinin davetiyle burada ve tabii ki bizim ilk önceliğimiz, devletin bize gösterdiği, kamunun bize gösterdiği ihtiyaç alanlarının ortak belirlenmesi ve o alanlar üzerinden ortak bir çalışma geliştirilmesi. Dolayısıyla hiçbir ülke için bir sihirli değnek yok, hepimizin de bildiği gibi. Biz ne yapıyoruz? Kamudan başlayarak öncelikle ihtiyaç duyulan ülkedeki alanlar, belirlenen ve ihtiyaç duyulan ve bize nakledilen alanlar üzerinde ortak hangi çalışmaları yürütebileceğimizi konuşuyoruz. Yani biz kafamıza göre gelip "Bu programı uygulayalım." ya da "Avrupa'da şu program var, Orta Doğu'da bu program var, o zaman bu da buraya çok güzel uyar." diyemeyiz. Tamamen biz bakanlıklarımızın bize gösterdiği yol ve ihtiyaçlar çerçevesinde, ihtiyaç analizleri yapıldıktan sonra... "Veri, veri" diyoruz başladığımızdan beri, veriler çok önemli çünkü veriler sayesinde biz eksiklerimizi görüyoruz ve o eksikleri tamamlamak üzere programları geliştiriyoruz.

Mesela, bir örnek istediniz, bence bunlar çok kıymetli, kadına yönelik şiddetle mücadelede mesela MARAC modeline İçişleri odaklanıyor, çok daha uzun bir süre odaklandı. MARAC modeli de bizim İngiltere'den Birleşmiş Milletler ajansları sayesinde gördüğümüz, saha araştırmasını yaptığımız, İngiltere'de hani gidip sahada ziyaret ettiğimiz ve "Beraber burada nasıl uygulayabiliriz?" dediğimiz bir model oldu, üzerine beraber düşündüğümüz bir model oldu. Keza, tüm Birleşmiş Milletler ajanslarımız, kardeş örgütlerimiz de aynı şekilde, "Ne iyi model var, bize uyar mı, uymaz mı?" hep bu minvalde yürütüyoruz. Şimdi, sunumumda sizlerle de paylaştım, mesela İçişleriyle çalışırken... İçişlerinin zaten muazzam bir eğitim akademisi var kendi içinde, hem Polis Akademisi var hem Jandarma, Sahil Güvenlik var hem de kendi içlerinde bir on-line eğitim akademileri var. Burada kritik olan şu: Biz mesela diyoruz ki böyle bir eğitiminiz zaten var, "Ama şu tarafı yok." diyorlar. "O tarafı yok." olunca biz de yani aslında bütün Birleşmiş Milletler olarak da UNFPA olarak da kendi özelimizde söyleyebileceğim şey şu: Biz sistem güçlendirmesi yapıyoruz. UNFPA'in Türkiye'de esasen yapmak istediği şey, bize gösterilen, yönlendirilen sistemi güçlendirme konusunda nasıl destek sunabileceğimizin, faaliyetlerin bir bütünü gibi düşünebilirsiniz; "Biz kendi kafamıza özgü bir şey yapalım, buraya uygulayalım." değil. Biz burada mevcut sistemde, kadına şiddetle mücadelede, kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelede sistem güçlendirmesi yapıyoruz. Bunun için uluslararası standartlardan bahsediyoruz, diğer ülkelerdeki güzel örnekleri buraya taşıyoruz, uluslararası standartları söylüyoruz, hatırlatıyoruz ve nasıl bunu beraber geliştirebiliriz diye masanın üstüne koyuyoruz.

Başarı oranlarımıza gelince, bence bu da kritik bir soru. Biz, mesela İçişleriyle yaptığımız eğitimlerde, onlara sonra takip anketleri uyguluyoruz hem eğitim bittikten sonra hem üç ay sonra hem de altı ay sonra. Burada gördüğümüz üzere, özellikle kollukta, mesela, bizim verdiğimiz eğitimlerin başarı oranı yüzde 90'ın üzerinde çıkıyor. Mülki idare amirlerine yönelik yaptığımız eğitimlerde yine yüzde 85'in üzerinde başarı oranı dönüşü aldık. Özel sektör bizim için çok kritik; bahsettiğimiz bu BADV şirketleriyle yaptığımız projelerde, tam oran veremeyeceğim ama pandemi döneminde yaptığımız bir tane araştırma vardı, bizim eğitimlerimizi alan şirketler ile almayan şirketlerin karşılaştırması vardı. Burada yine bizim eğitimlerimizi alan kadınların özellikle pandemi döneminde kendilerinin şiddetle karşılaşma durumlarında çok daha fazla güven altında hissettiklerini, bunun şirketlere olan bağlılıklarını arttırdığını, şirkette olan ömürlerini uzattıklarına dair veriler bize sundular. Dolayısıyla yani "başarı oranı" dediğinizde bence en büyük çıktılar bunlar, takiplerimiz, bizim izleme değerlendirmelerimiz ve rakamların çok etkili olduğunu görüyoruz. Ama sizin sorduğunuz soru sadece bize değil, aslında hani hep bizim başlarken bütün arkadaşlarımın da belirttiği bir şey var, çok taraflı ve çok sektörlü müdahale. "Müdahale" diyeceğim affınıza sığınarak, yanıt gibi de düşünebilirsiniz, destek gibi de düşünebilirsiniz. Ama bunun çok taraflı ve çok sektörlü olması gerekiyor, bir tarafın sadece sihirli değneğiyle olması mümkün değil; kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum, tüm halk birleşerek, bilinçlenerek bunu topyekûn çözmemiz gerekiyor. Ve en baştan beri söylenildiği gibi, son sözüm de şu: Sadece Türkiye'yi yakan bir mesele değil bu, bütün dünyayı yakan bir mesele. Biz diyoruz ki mesela, bu indekslere baktığımızda, toplumsal cinsiyet indekslerine, aradaki farkın kapatılması için yüz otuz yıldan fazla süre gerekiyor. Yani yüz otuz yıldan fazla süre gerekirken bizim bunu kalkıp tabii ki bir senede, üç senede, beş senede projelerle kapatmamız mümkün değil. Ama bu ne demek? Mesela, bu toplumsal cinsiyet sıralamasında -en iyi ülkelerden- İskandinav ülkeleri biliyorsunuz başı çeker. İsveç'e gidip soruyorsunuz, onlara sorduğunuzda size ne diyorlar? "Siz bizi iyi görüyorsunuz ama bizim daha geride olduğumuz çok yer var." diyorlar. Bunu neden diyorlar? Çünkü işte bu yakalanması kolay bir çıta değil, bu çıtayı hepimiz ulaşmaya çalışıyoruz. Ülkeler kendilerinin hâlâ bu konuda yapması gereken çok fazla şeyin olduğunu söylüyor. Dolayısıyla emeğimiz daha yeni başlıyor diyebiliriz.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU PROGRAM MÜDÜRÜ EMİNE KUZUTÜRK SAVAŞ - Aslında, sistem güçlenmesiyle ilgili bütün bu çok sektörlü ve bütün kamu kurumları, ilgili tüm paydaşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu artıracak, teknik destek verecek çalışmalar, en önemli amaç şeylerden, çalışmalardan bir tanesi. Ama burada, projede sunumlar arasındaki önemli bir şey de sosyal norm değişimi. Biz burada ailelerin, erkeklerin, babaların, kadınların, çocukların, kız çocuklarının, oğlan çocuklarının; hem onların güçlenmesine destek olmak hem toplumda buna yönelik olumlu yaklaşımı, sosyal norm dönüşümünü, davranış değişikliğini sağlamak hem de konuya erkeklerin, oğlan çocuklarının katılımını sağlamak için uğraşıyoruz. Örneğin, sağlık aracısı modelimizde, gerçekten, daha önce bu konuları deneyimlemiş kadınlar kapı kapı gidip eğitimler sonrasında ailelere çocuk yaşta evliliklerin sağlık sonuçlarını anlatınca, kurumlar ile aileler arasında hizmet köprü gördüğünde, bunun toplum, mahalle, işte sokaktaki kısmı da tamamlanmış oluyor. O yüzden buna bu şekilde bakabilmek gerekiyor ama hepsinin de birbiriyle konuşması gerekiyor, bütün sistemlerin konuşması gerekiyor, iş birliği ve koordinasyonun artması gerekiyor ve en sonunda da ne yaparsak yapalım, toplum temelli çalışmalar yapmamız gerekiyor. Zaten yürütülen bütün eylem çalışmaları, ulusal stratejiler de bize bunu gösteriyor. O yüzden de en son beş senedir, sadece 4 ilde, 4 bin hanede 23 bin kişiye ulaştığımızda, ben birebir her yere, her aileye ulaşmanın çok önemli olduğunu gördüm.

Bu çalışmanın da etkisi sahada olduğumuz için oldukça yüksek oluyor.

Teşekkür ederiz.