KOMİSYON KONUŞMASI

ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle sunumlarınız için teşekkür ediyorum ben de.

Sivil toplumdan siyasete geçen ve Meclise gelen bir birey olarak sizlerle yolumuz kesişti bizim daha önce. Farklı projelerde paydaşlık da yaptık İstanbul çapında, özellikle dezavantajlı çocuklar ve anneleri üzerinde çalışmıştık farklı projelerde.

Şimdi, ben Sayın Başkanın kaldığı yerden devam etmek istiyorum. Gerçekten, sizlerin yapmış olduğunuz bu yıllara sâri çalışmalarda farklı bakanlıklarla paydaşlıklarınız oluyor projelerde ve yapmış olduğunuz projelerinin etki analizlerinden de yani "Keşke şu alanda şu yasal düzenleme olsaydı da şu sorun çözülseydi." diyorsunuz. İşte aslında tam yerindesiniz, aslında bizim size sormamız gereken benim temel sorum, tüm bu deneyimleriniz doğrultusunda bizlere yani yasama organına bakanlıklar düzeyinde önerileriniz, düzeltilmesi gereken noktalar, özellikle değindiğiniz önerileriniz ya da eklemeleriniz neler olabilir? Bunu belki şu an cevaplamayabilirsiniz ama bu Komisyonun kurulma amacı, gerçekten kadına yönelik şiddetle mücadele ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu araştırma komisyonu sonucunda önerisiyle ilgili düzenlemelerin Mecliste yasal mevzuatlarda, bakanlıklarda yapılmasının sağlanması. Sizden belki böyle bir rapor, öneri raporu isteyebiliriz.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bunu Komisyona sunabilirsiniz yani kısa bir süre içinde sunabilirsiniz.

ELİF ESEN (İstanbul) - Evet.

Çünkü bu soru-cevapların bir sonucunun olması gerekir. Dediğim gibi, deneyimler çok çok önemli, sizler çok farklı alanlarda dokunuyorsunuz, bireylere dokunuyorsunuz doğrudan. Biz sizden bunu bekleyelim.

Şimdi, tabii, burada bizim amacımız, Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda ayrımcılık gözetmeyen yasaların ve uygulamaların olabilmesini sağlayabilmek.

Bu sene, 6 Şubat 2025'te, tam da 2023 depreminin ardından Birleşmiş Milletler "Barış, adalet ve güçlü kurumlar" ilkesiyle bir duyuru yaptı. Bizim için bu çok kıymetli, bizim amacımız da çünkü bu, sürdürülebilir kalkınmada barışçıl ve kapsayıcı yasaların olması çok önemli ama bizi tehdit eden çok çok önemli farklı konular var. Birkaç sorum var, onlara değineceğim, ondan sonra da zaten ben de çok uzatmak taraftarı değilim.

Şimdi, sadece deprem değil, depremi konuştuk ama doğal afetler, deprem, sel gibi büyük afetler ya da savaş gibi o an toplumları vuran ve ardından da ikincil, üçüncül travmalarıyla dalgalarla vurmaya devam eden... Nitekim, 2023'ten bu yana hâlâ daha deprem bölgesinin yaraları tam olarak sarılabilmiş değil ve orada kadınlar, çocuklar, aileler çok zor zamanlar yaşıyorlar. Belki de ilan edilen aile yılında spesifik olarak o bölgede, 11 ilde sadece o insanlarla aileleri toparlamak, yaralarını sarmak bile olabilirdi amaç.

Şimdi, bu perspektifte yakın zamanda bir COP Konferansı yapıldı biliyorsunuz, bu COP29 Konferansı'nda kadın katılımı da oldukça iyiydi, iklim değişikliği ve iklim krizine yönelik... İklim değişikliğinin, iklim krizinin bu bahsettiğim çerçevede özellikle kadınları ve çocukları son derece etkileyecek boyutları olacak, kadın ve çocuk yoksulluğunu körükleyen ciddi etkileri olacak. Bu minvalde, sizin ilerleyen yıllarda bu konferanslara Türkiye'den katılımın güçlendirilmesi anlamında... Çünkü katılım ne kadar güçlü olursa farkındalık, eylem planları ve uygulanabilirlik de yüksek olur. Sizin bu anlamda Türkiye'ye bir desteğiniz olacak mı, bunu merak ediyorum.

Yine, 6 Şubat depremlerinden sonra kadın ve kız çocukları, özellikle "menstrual" dönemlerinde olanlar ya da hamilelik dönemlerinde olanlar çok zor günler yaşadılar. Hijyene, temiz suya erişimde zorlandılar ve bu zorluklar kısmen hâlâ daha devam ediyor ama bizi bir yandan da bekleyen çok ciddi, büyük bir İstanbul depremi var. Bu beklenen -inşallah olmaz, ümidim olmaması- İstanbul depremi için bu büyük bölgesel deprem sonrasında herhangi bir eylem planınız, herhangi bir hazırlığınız var mı Türkiye boyutunda?

Tarım işçileri çok önemli. Ben tarım işçilerini sunumda göremedim ama biraz küçük bir gecikmeyle girdim, belki öncesinde değindiniz, tarım işçisi kadınlar ve kız çocukları bizim ülkemizin kanayan yarası ve belki de bu anlamda en adaletsiz, en yoğun adaletsizliği yaşayan kişiler. Onlara yönelik ne tür önleyici ve tedavi edici, destekleyici çalışmalarınız var?

İklim krizi gibi dijitalleşme de hayatımızı son derece etkileyecek bir alan, özellikle cinsiyetçi dijital şiddet bugün kadınları ve çocukları kıskıvrak yakalamış ve etkiliyor durumda çünkü henüz koruyucu, önleyici tedbirler ne yazık ki alınamadı. Sevindirici bir taraf, Meclisimizin bu anlamdaki farkındalığının yüksek olması, hem ihtisas komisyonu anlamında Dijital Mecralar Komisyonu var hem de araştırma komisyonu olarak var. Ben de şahsen ilgi alanlarım ve çalışma alanlarım doğrultusunda kadın, çocuk ve dijitalleşme alanlarını takip ediyorum komisyonlarda.

Yine bu dijitalleşmeyle ilgili sahada ve akademide çalışmaların ilerlemesi için güvenilir verilere ihtiyaç olduğunun sizler de farkındasınızdır, bu verileri sağlama noktasında çalışmalarınız var mıdır, planlamalarınız var mıdır; bunu merak ediyorum.

Tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Teşekkürler.

Buyurun.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU KURUMSAL ORTAKLIKLAR YÖNETİCİSİ NAZİFE ECE KARADUMAN - Sayın Vekilim, çok teşekkürler.

Yakaladınız mı bilmiyorum, biz, UNFPA olarak, şimdi, 8'inci Ülke Programı'nı oluşturuyoruz, onu anlattınız zaten, teşekkürler, çok sağ olun. Bizim de önemsediğimiz konular çünkü tam da bu söylediğiniz konular.

Ben birkaç tanesine cevap vereceğim, sonra arkadaşlarıma ileteceğim. COP29 kapsamında biz Türkiye Cumhuriyeti heyetiyle birlikte gidip orada sadece "Kadınlar ve gençler üzerinde iklim değişikliğinin etkileri ne oluyor?" konulu bir panel yaptık, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcımız da bizimle birlikteydi orada, bu seneden itibaren ve sonraki yıllarda bunu da katlandırarak ve Türk heyetini özellikle güçlendirmeye çalışarak çalışmalarımıza devam edeceğiz.

"İstanbul depremi konusunda nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?" diye sormuştunuz. Şu an için İçişleri Bakanlığıyla bir proje çalışmamız var. Özellikle 5 ilin acil ve afet eylem planlarına odaklanarak, özellikle bu tarz beklenen çok büyük çaplı afet olaylarında özel ihtiyaç sahibi gruplara daha iyi ulaşılması, onların ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması için nasıl o sistemsel güçlenmeyi yaparız diye şu an bir proje çalışması yapıyoruz, Avrupa Birliğine sunduk hatta, onu ilerletebilirsek bu sorunuza daha kapsamlı cevap verebileceğiz.

Diğer sorularınız için arkadaşlarıma bırakıyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU PROGRAM KOORDİNATÖRÜ YASEMİN AKİS KALAYLIOĞLU - Sırayla buradan devam edelim.

Dijitalleşmeyle ilgili çalışmanıza çok memnun olduk çünkü aslında Türkiye'deki ilk dijital şiddet raporunu, TBİD tarafından yapılan araştırmayı biz desteklemiştik UNFPA olarak. Orada Türkiye'ye dair ciddi verilere ulaştık, aynı zamanda global rakamları da biliyoruz. Kadınların şiddete dijital ortamlarda maruz bırakılma oranı erkeklere nazaran 27 kat daha fazla, en büyük risk altında olan gruplarsa genç grup yani genç nesil diyebiliriz. Bu anlamda, biz yakın zamanda aslında İçişleriyle beraber İngiltere'ye bir ziyaret de yaptık. Bu anlamda da çalışmalarımızı yürütürüz. Vekilim, izniniz olursa toplantı sonrasında size kartımı da vermek, bu anlamda çalışmalarımızı daha detaylı aktarmak isterim diyeyim.

Tarım işçileriyle ilgili olarak da Emine Hanım'a sözü bırakayım.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU PROGRAM MÜDÜRÜ EMİNE KUZUTÜRK SAVAŞ - Mevsimlik tarım işçileriyle de özellikle bunun yirmi yıl öncesinden itibaren ilk defa Urfa'da Harran Üniversitesiyle, ilgili bakanlıklarla çalışmalara başlayan ilk kurumlardan bir tanesi aslında UNFPA. Biz de bu çalışmada bütün kırılgan gruplara ulaşabilmek için, en dezavantajlı bölgelere ulaşabilmek için de mevsimlik tarım işçileri de hem bu ülke programında hem önümüzdeki ülke programındaki önceliklediğimiz alanlardan bir tanesi. Hem eğitimle ilgili hem gençlikle ilgili hem şiddetle ilgili hem çocuk yaşta evlilik ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili konularda özellikle bu gruba yönelik farklı faaliyetler, çalışmalar, yapılabilecek her şey için politikalar üretme, neler yapabiliriz, bunun için, mevsimlik tarım işçiliğindeki farklı tarım desenlerindeki etkilerine göre farklı yöntemler, metodolojiler neler olmalıdır hem araştırmaları üretiyoruz, hem kamuyla hem sivil toplum örgütleriyle beraber çalışıyoruz. Öncelikle pamuk ve fındık üretimiyle ilgili başlayan süreçlerde başlamışız ama sonrasında, hatta deprem sonrasında değişen tarım desenine göre de çalışmalar yapılıyor.

Uzunca yıllar, bütün öbek alanlarında, çadırlarda mevsimlik tarım işçileriyle ilgili çadır çadır dolaşıp sağlıkla ilgili ve temel ihtiyaçlarla ilgili en temel bilgileri ulaştırmak sağlık aracısı, hizmet aracısı modeliyle başlamış ama daha sonra bunun üstüne farklı yürütülecek çalışmaları ekleyerek devam ettik aslında, bir tane de rapor yayınladık, ben onu da paylaşmak isterim. Mevsimlik tarım işçilerinde farklı ne tür çalışmalar yaparsak daha etkili sonuçlar olabilir, sadece farkındalık ve eğitim çalışmaları dışında daha neler üstüne koyarsak hizmetlere erişimde, eğitim oranında, işte, fırsatlara erişim konusunda eşitliği sağlamak için başka neler sunmalıyız diye. Birçok metot ve yöntem de çıktı farklı aktivitelerde, onu da paylaşmak isteriz.

Çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler programı kapsamında da yoğun çalıştık.

Ben sözü Duygu'ya veriyorum çünkü ortak çalıştığımız alanlardan bir tanesiydi, altı senedir yoğun bir emek harcadık bu konuda.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Çok teşekkürler sorular için.

Çok da uzadı, hepimiz yorulduk.

Şimdi, geriye döndüğüm için buradaki herkesten özür diliyorum ama geriye dönmeden de edemedim çünkü gerçekten, hani slaytta çok vardı ya, "ana sebepler" diye Sayın Başkanım. Yani cinnet meselesine geri geliyorum, psikolojik etkenlere. Orada sözümüz olamamış oldu, oranın altını çizmek istiyorum. Kadına yönelik şiddet...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Yani ben sadece cinnet boyutu değil... Psikolojinin içinde cinnet bir tanesi.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Ha, anladım, çok haklısınız.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - "En çok kullanılan sebeplerden biri de bu." deniliyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Evet.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Yani öyle olsa da "Cinnet geçirdim, mazurum." diye bir şey yok, onu biz kabul etmiyoruz. Biz onu...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Orada bir tehlike var Sayın Başkan.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Tabii, o ayrı.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Çok teşekkür ederim Sayın Vekilim, tam onun altını çizecektim.

Kesinlikle bireysel sebeplere girer, psikolojik rahatsızlıklar olabilir ya da tanılı da olabilir, nevrotik olabilir, patolojik olabilir; fark etmeksizin hepsi bireysel sebeplere girer ama Sayın Başkanım, kadına yönelik şiddetin temel ve ana sebeplerinden birine "psikolojik sebep" demek biraz bizi tehlikeli bir yere götürüyor çünkü o zaman...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Yani psikolojik... Cümleniz şöyle: "Bu şiddetin sebeplerinden biri 'psikolojik' demek..." dediniz yani biri bile değil mi, sıfır mı yani psikoloji?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Tetikliyor, biri tabii.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ama işte, cümleyi öyle kuracağız o zaman.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Evet, tetikliyor.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Yani 50 tane nedeni varsa yani psikolojiyi dışarıda mı tutuyorsunuz?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Bir tanesi de...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Şimdi, psikoloji her şeyin temelinde, sosyolojinin de temelinde psikoloji vardır. İki kişi bir araya geldiği zaman sosyoloji başlıyor orada, iki kişi bir araya geldiği zaman. Tek kişi olduğu zaman toplum ve sosyoloji yok orada, orada psikoloji var. Artık sosyoloji bilimi şunu kabul ediyor: Toplum hâlinde yaşamayı inceleyen bir sosyoloji bilimi sosyolojinin bireyselleştiğini savunuyor. "Bireyselleşmiş toplum" diye kitaplar var, öneririm ilgili olan herkese. Yani "Biz toplum olarak bir araya geldik, mutlaka toplu olarak karar veriyoruz." diye bir şey yok. Bilim bunu değiştirdi artık. Herkes tek tek düşünüyor, toplu olarak, grup etkisiyle aldığımız kararlar var; bunlar başka bir şey ama cinayet... Mesela, töre cinayetinde toplu bir karar olabildiğini görüyoruz, medyadan okuyoruz ama bir erkek kadına şiddet uygularken mutlaka toplumsal bir kararla yapmıyor ki bunu; bu, tartışmalı bir kavram. "Suçluyu kazıdığınız zaman altından insan çıkar." diyen Faruk Erem vardı, eski Ankara Baro Başkanı, çok önemli bir insandı. Suçluyu kazıdığınız zaman altından insan çıkar. "İnsan" dediğiniz an psikoloji ortaya çıkıyor. "İnsanlar" dediğimiz zaman sosyoloji ortaya çıkıyor yani biz kendi çalışma alanlarımıza göre mutlaka konuyu teoriye uydurmak zorunda değiliz. Böyle bir sakınca var bilimde. Düşüncemizi kanıtlayabilmek, savunabilmek ve öne çıkabilmek için mutlaka bir teoriye uydurma korkusu var. Bizim bundan sakınmamız lazım yani "Ben bunu söylüyorum, doğrudur, teoriye uyduruyoruz." Teoriye uymasa da uydurmaya çalışma tehlikesi var bilimde, buna dikkat edeceğiz yani burada hepimiz topluluk oluşturduk ama hepimizin şu anda psikolojisi birbirinden farklı.

Buyurun.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Hemen bağlayacağım sayın vekilimizin sorularına.

Sadece hani kadına yönelik şiddet alanında, tabii, meselenin bir boyutu cinayete varan fiziksel şiddet, bir boyutu ekonomik şiddet, türlerini hepimiz biliyoruz. Tahmin ediyorum, burada da defalarca duymuşsunuzdur ama sonuç olarak şunu hatırlamak lazım diye düşünüyorum: Ben de sıklıkla kendime hatırlatıyorum bu alanda çalışırken, unutabiliyoruz çünkü. Sonuç olarak, işte, şiddet bir suç ve hangi skalaya gelirse gelsin yani bu, psikolojik de olsa, ekonomik de olsa, bir suç kadın cinayetine de varsa ve nasıl ki ekonomik şiddetin ana sebeplerinden birini cinnet görmüyorsak aslında kadın cinayetlerinin de biraz politik olduğunu düşünerek, biraz bu boyuttan yine diğer şiddet türleri gibi...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ne demek yani "politik" kavramını açar mısınız yani siyasi nedenlerle nasıl?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Tabii, açarım.

Yani tercih edilen, birey tarafından sonuçları bilinerek, sonuçları tahmin edilerek yine de eylemin kendisinin tercih edilerek yapıldığı bir kavram bizim için kadın cinayeti.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Siyaset neresinde bunun? Bu dediğiniz tanımlama içinde siyaset nerede?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Yani "toplumsal" demek istedim, kusura bakmayın.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ama çok farklı. Şimdi, bakın, burada kavramlara dikkat edeceğiz.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Çok doğru, bizim öğrenecek çok şeyimiz var kavramlarla ilgili.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Evet.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADIN BİRİMİ PROGRAM YÖNETİCİSİ DUYGU ERSEÇEN - Evet, çok teşekkür ediyorum.

Buradan hemen geçiyorum sayın vekilimizin sorusuna. Tam da böyle bir yerden, bir süre istiyoruz sizden; çok kıymetli gerçekten, özellikle birtakım yasal önerilerimizi size sunmak. Şimdi de hazır kayıt alınıyorken ifade etmek istiyorum. Biz 6284 sayılı Kanun'umuzun, yürürlükte olan kanunumuzun çok daha etkili uygulanmasını tavsiye ediyoruz, etmeye devam edeceğiz ama 6284 bir tedbir kanunu olduğu için, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu'muz gibi ya da İnfaz Yasamız gibi kanunlarımıza dijital şiddet tanımının, psikolojik şiddet ve ekonomik şiddet tanım ve yaptırımlarının eklenmesi taraftarıyız. Bu husustaki görüşlerimizi bildirmekten çok memnun oluruz diyeceğim ve sanırım, uzatmamak için burada bitireceğim.