KOMİSYON KONUŞMASI

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum Hocam, sunumunuz için.

4'üncü sayfada, OECD ülkelerinde 100 bin nüfusa düşen yenidoğan yoğun bakım yatak sayısında verdiğiniz bilgilerde, Türkiye'nin gerçekten büyük bir sıçrama yaptığı, Avrupa'daki bütün ülkelerin hemen hemen 2 katı, 3 katı yatak sayılarına sahip olduğunu gözlemliyoruz. Yani 2003 yılındaki Sağlıkta Dönüşümle birlikte, biliyorsunuz, ilk özellere ilgi "Devlet memurları özellere gidebiliyor." diye başlayıp daha sonra SSK'nin, BAĞ-KUR'un da eklemlendirildiği... Aslında, 2015'ten ziyade bu yoğun bakım yatak sayılarının ne zaman artışa geçtiğinin de ortaya çıkarılmasında fayda var. Zira, Sağlık Bakanlığıyla koordine olan özel hastanelerin, kimi zaman kadın doğum, kimi zaman göz, kimi zaman fizik tedavi -kendi branşım- kimi zaman da yoğun bakım üzerinden kendilerine bir alan açtıklarını ben de bir sağlık yöneticisi olarak o süreçte takip ettim ve bu alanın, yoğun bakım yatakları üzerinden -yenidoğanda da gözüküyor- açıldığını çok rahat yedi yılda görüyoruz. Yani düşünebiliyor musunuz, aynı nüfustaki Fransa, Almanya 100 binde 2; 2,09; 2,37'lerde geçerken... Hele 2020'den sonra zaten doğum hızında Fransa'nın altına düştük biz. Yani 2015'te yaklaşık 1 milyon 300 bin doğumumuz olurken bugün 950 bin doğumdan bahsettiğimiz hâlde, ısrarla yenidoğan yatak sayısını artırma yoluna gitmişiz. Aslında, bu noktada, Sağlık Bakanlığındaki özel hastane yapılarının, derneklerinin al takke ver külah işlemlerinin de bu yatak sayısının artışa geçtiği dönemde olduğu inancımı buradaki rakamlarla da ben teyit etmiş oldum. Zira, en yüksek İsrail gözüküyor, bize yakın, o da bizim yarımız kadar. Biz hemşireyi artırmıyoruz, doktoru artırmıyoruz ama yatak sayısını artırarak, orada olan rantın yatak sayısı üzerinden aktarılmasını sağlamışız ve yatmayacak birçok hastayı da yatak boş kalmama adına buralarda tutmuşuz kanaati oluşuyor.

Bu noktada, aynı şekilde sizin gibi ben de hem devlette hem de özelde çalışmış biri olarak... Bir özel hastane başhekimiydim, kadın doğumcuların "Yeter Hocam, artık bu çocukçulardan bizi kurtarın. Hastalarımızı devamlı yatırma peşindeler." şikâyetlerini ben de yıllarca, o dönemde 2012'ler, 2013'ler, 2014'lerde başlayan bir süreçte yaşadığımı biliyorum. Bu artışı siz neye bağlıyorsunuz? Suni bir artış mı, yoksa gerçekten ihtiyaç mıydı?

Teşekkür ediyorum.

PROF. DR. CEMİL TAŞCIOĞLU ŞEHİR HASTANESİ YENİDOĞAN YOĞUN BAKIM EĞİTİM VE İDARE SORUMLUSU DOÇ. DR. ERCAN TUTAK - Sayın Vekilim, çok güzel bir soru. Ben bütün sorulara kendim cevap vermek istemiyorum aslında, Ayhan Hocam da buna cevap verecektir ama kısaca şöyle söyleyeyim. Gittiğim denetimlerde gördüğüm tablo şu: Örneğin, bir hastanede, Nişantaşı'nda bir özel hastanede denetime gittiğimiz zaman 5 yatağı var, çok kaliteli kuvözleri var, çok kaliteli, benim ventilatörümden daha kaliteli ventilatörleri var ama bomboş. Başka bir hastaneye gittiğimizde orada da boş yatak görüyorum. Bu yatakların birçoğu atıl, kullanılmayan yataklar. Neden? Çünkü yönetmelikte, eğer doğum yapılıyorsa orada ikinci düzey bir donanım olması şart koşuluyor, bir tane dahi doğum olsa o şartların orada durmuş olması lazım. O yüzden, perinatal bölgesel organizasyon, sevklerin çok daha ilgili yerlere yapılması, hastaların toplanması... Çünkü orada o yoğun bakım yatağı var ama daha sonra bakım verecek bir ortam yok aslında ama bunları düşsek de yine de yatak sayısı oranında hiç fena değiliz.

Bir de suistimal eden bir takımın da yaptığı şey şu: Normalde bir hastanenin yoğun bakım yatak sayısı toplam yatak sayısının yüzde 15'ini geçmemeli, bizde ise bu sayının Covid döneminde yüzde 30'lara kadar çıkmasına müsaade edildi ama daha sonra da bu oran indirilmedi ve neredeyse yatak kapasitesinin yüzde 40'ını, 50'sini yoğun bakımlarının oluşturduğu, sırf yoğun bakım hizmeti veren, genel yoğun bakımda da palyatif hizmet veren hastaneler var. Bu yatak kapasitesinin artışı biraz da bundan kaynaklanıyor.