KOMİSYON KONUŞMASI

PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

1’inci madde, amaç ve kapsam maddesi. Maddeye baktığımız zaman, kanunun amacını ve kapsamını ifade etmekte son derece muğlaklık söz konusu olduğunu ve kavram karmaşaları olduğunu görüyoruz. Bu karmaşa ve muğlaklığa bağlı olarak asgari düzeyde iklim politikalarına dair alınacak tedbirlerin yine bu maddede olmadığını görüyoruz. Aynı şekilde, çarpık ve karbon salımlı kentleşmeye dair, kent politikalarına dair hiçbir şey bu maddede ifade edilmiyor, söylenmiyor.

Yine, endüstriyel hayvancılığın yarattığı iklimsel tahribata dair bu maddede herhangi bir kapsamın, amacın, hedefin olmadığını görüyoruz. Endüstriyel hayvancılığı özellikle vurguluyorum, özellikle ifade ediyorum çünkü endüstriyel hayvancılık, karbondan çok metan gazıyla anılan bir sektör ve metan gazı karbondan kat kat yüksek sera etkisine sahip ve bu miktarların azaltılmasıyla ilgili herhangi bir tedbir ve tasarruf yine içermiyor bu madde.

Yine, aynı şekilde, aşırı iklim olaylarına dair asgari bir tedbir politikasının olmadığını görüyoruz. Burada sadece muhalefet vekilleri değil, iktidar vekilleri de teklif taslağını sunarken gerekçe metnine dayanarak aşırı iklim olaylarına dair belli vurgularda bulundular. Buna rağmen bu tedbir politikasının kanunda, kanunun hiçbir maddesinde ve 1’inci maddesinde yer almadığını görüyoruz.

Şimdi, buna dair bir sürü örnek verebiliriz tabii ki aşırı hava olaylarına dair, özellikle son üç, dört yıldır yaşadığımız vahim tablolara dair. Ben Akdeniz orman yangınlarında açığa çıkan tabloyu hatırlatmak istiyorum, henüz hepimizin belleğinde taze. Gerçekten, ülke tarihinin en büyük doğal yaşam, habitat kaybını yaşadık ve orada bizzat yaşayarak gördük ki hazırlıksızlık can alıyor, tedbirsizlik can alıyor, müdahale edebilecek kapasitelerin olmaması yine bir sürü yıkıma sebep oluyor. Yangın söndürme helikopterlerinin, uçaklarının olmadığını, ekipmanın olmadığını, yetersiz personel olduğunu, biz bu yıkıcı sonuçların o vahim tablolarda neye, nelere tekabül ettiğini görmüş olduk ama buna dair bir sürü örnek vermemiz mümkünken, gerçekten, yasada -iklim kanunu gibi işte her gün, üç dört gündür Murat Kurum da sürekli bunun propagandasını yapıyor, “Ülke tarihinin ilk iklim kanununu yapıyoruz.” diye ama- bu amaç ve kapsam maddesinde bu yıkıcı sonuçlara dair herhangi bir tedbir ve hazırlık ne yazık ki yok .

Yine, kuraklık ve sulak alanların yok olmasına dair, türlerin yok olmasına dair benzeri vurgular ve örnekler verebiliriz. Sulu tarım ve kuraklık ciddi sulak alan kaybına gerçekten yol açıyor ama biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik herhangi bir vurgu yine bu maddede, amaç ve kapsamda yer almıyor. Birkaç veri vermek istiyorum izninizle Doğa Derneğinin açıkladığı verilerden. Doğa Derneğinin açıklamış olduğu verilere göre, son elli yılda dünya genelinde sulak alanların yüzde 35’inden fazlası yok olmuş durumda. Sadece Akdeniz'de 1970 yılından bu yana doğal sulak alanların yüzde 50’sinden fazlasının kaybedildiği verilerle ortaya konmuş.

Yine, son elli yılda omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma yüzde 83’le tatlı su türlerinde meydana gelmiş durumda. Gerçekten devasa rakamlar bunlar, devasa yok oluşlar bunlar aynı zamanda. Mesela, bir örnek, Sibirya'da üreyip Akdeniz çevresinde kışlayan ince gagalı kervan çulluğunun nesli tükenmiş durumda. Aynı şekilde, Anadolu’da sulu tarım uygulamalarının desteklenmesi nedeniyle birçok gölün kuruduğunu görüyoruz; Tuz Gölü bunlardan bir tanesi, Van Gölü bunlardan bir tanesi, Seyfe Gölü bunlardan bir tanesi. Gerçekten sulak alanlar bir bir kuruyor, kurutuluyor. Tepeli pelikanların dünya nüfusunun yüzde 9’unun kışlamış olduğu önemli bir havza Marmara Gölü, yine, aynı şekilde tamamen kurumuş durumda. Bu örnekler ve verilere birçok yenisi eklenebilir ama buralardan bile göreceğimiz üzere, çok çıplak bir şekilde, çok net bir şekilde bir yok oluş var sulak alanlarla ilgili ama buna dair hiçbir tedbir, hiçbir tasarruf içermeyen bir madde var. Dolayısıyla, daha kapsamlı, daha bütünlüklü bir kanuna, bir kanun teklifine ihtiyaç olduğu 1’inci maddedeki eksikliklerden ve boşluklardan, kavram karmaşalarından da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Biz daha kapsamlı bir yasanın yapılabilmesi için iklim kriziyle, iklim değişikliğiyle mücadeleyi içeren bir bütünlüğün içerilmesi için görüşmelerin ertelenmesini tekrardan talep ediyoruz.