| Komisyon Adı | : | (10/2262,2263,2264,2265,2266,2267) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan'ın, konaklama tesislerinin ne şekilde denetlendiği, bu denetimlere dayanak oluşturan mevzuat, ülkemizle benzerlik gösteren ülkelerdeki durum, yangın olayı sonrası Bakanlıkça gerçekleştirilen çalışmalar, olayla ilgili özel incelemeler ve öneriler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 26 .02.2025 |
SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) - Çok teşekkür ederim Başkanım.
Öncelikle, tabii, benim sorum farklıydı ama Cevahir Bey'in endişesini ben açıkçası insani olarak haklı buluyorum fakat kanun ve yönetmelikler açık olarak ortadadır. Tesisin niteliği otel olduğu için direkt "Turizm Bakanlığı suçludur." diye konuya böyle bir nokta koyup çekilmek doğru olmaz yahut Turizm Bakanlığı "Farklı konularda burada bizim salahiyetimiz yok." diye değerlendirmeler yaptığı zaman yahut "Siz bu konuda yetkilisiniz ve sorumlusunuz, suçlusunuz." demek de doğru olmaz. O zaman ağabeyim, hani "yangın", "facia" gibi kelimeler bir konunun içerisinde geçiyorsa o zaman İçişleri Bakanlığımızı da konunun içerisine dâhil etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, burada açıkça sorumluluk sırası bellidir. Yani biz aslında sonuca bir tümdengelimden geliyoruz gibi yani bir tümevarım değil de tümdengelim ilkesiyle sondan başa doğru geliyoruz. Ben, bu itibarla, ince eleyip sık dokumamız gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Bakanıma şöyle bir sorum var, dün bir evrak elime geçti: 1/6/2019 tarihinde turizm tesislerinin niteliğine dair incelemelerin içeriğinde bulunduğu bir yönetmelik var. Bu yönetmeliğe göre bir yazı yazılıyor Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Bolu Valiliğine, İl Özel İdaresine. Tam da yerine oturduğu için söylüyorum, diyor ki: "Bakanlığımızca turizm işletmesi belgesi düzenlenmesi işlemlerinde 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 3572 sayılı İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin değiştirilerek kabulüne dair kanunun hükümleri gereği belediyenizce düzenlenmiş olan iş yeri açma ve çalışma ruhsatının Bakanlığımıza ibraz edilmesi zorunlu tutulmuştur." Tabii, burası mücavir alan dışında olduğu için burada belediye aslında özel idare yerine geçiyor, doğru mu Sayın Bakanım?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Özel idare.
SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) - Burada devam ediyorum. Bir sonraki paragrafta diyor ki: "İlişikte kimliği belirtilen tesisin durumu..." Ki bu kimlik Grand Kartal Oteline yazılmış yani mevzu Grant Kartal Oteli. Kültür Bakanlığı olarak siz Bolu Valiliğine bir yazı yazıyorsunuz, diyorsunuz ki: "2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'na bağlı olarak çıkarılan Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin ilgili hükümleri uyarınca incelenmiş olup, başvuru sahibince Bakanlığımıza ibraz edilen ve il özel idarelerince düzenlenmiş olan iş yeri açma ve çalışma ruhsatı dikkate alınarak makam oluru turizm işletme belgesi düzenlenmiştir. Bu nedenle, belgelendirme aşamasında sunulan iş yeri açma ve çalışma ruhsatıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde il özel idaresince herhangi bir değişiklik yapılması veya iptal işleminin söz konusu olması hâlinde ivedi olarak Bakanlığımıza bildirilmesi gerekmektedir." Yazı tarihi 27/5/2021. Ben şunu soruyorum: 27/5/2021'den 21/5/2024'e kadar bölgede özel idareden veya valilikten bu tesise dair bir bildirim size yapılmış mıdır? Bu hususta bizi bilgilendirmenizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Evet, sağ olun, çok teşekkür ediyorum.
Buyurun Değerli Bakanım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Çok teşekkür ediyorum.
Sondan başlayalım Sayın Başkanım. Tabii, çok değerli, çok önemli hususlar burada gündeme getirildi. Bunlar çok hassas hususlar. Bunlarla ilgili çok kapsamlı cevap vermek isterim meselelerin doğru anlaşılması adına. Tabii, 2021 yılında Bolu Özel İdaresine yazdığımız yazı gibi biz belge verdiğimiz her tesisle ilgili yetkili kuruluş kimse onlara benzer yazılar yazıyoruz. İş yeri çalışma ruhsatı veya bunu tamamlayan belgelerde herhangi bir eksiklik, değişiklik veya yetersizlik olması durumunda bunun bize bildirilmesiyle ilgili her kuruma yazıyoruz. Burada da özel idareye yazmışız 2021 yılında, maalesef -maalesef demeyeyim tabii, bir husus olmadığı için, kimseyi zan altında bırakmamak adına- o belgede herhangi bir değişiklik olmadığı için onlar da bize bir bildirimde bulunmamışlar.
SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) - Bu 5 otel İl Özel İdaresi tarafından hiç incelenmemiş midir? Onu soruyorum.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Bizim bilgimiz dâhilinde Özel İdare tarafından buradaki 5 otel çeşitli zamanlarda denetim altına alınmış, İçişleri Bakanlığımızın mülkiye başmüfettişlerinin denetiminde de gördüğü gibi bu otelde de denetimler var, denetim raporları var, o husus var, onlar değerlendirilmiş ama belge iptalini gerektirecek bir husus olmadığı için bize bir bildirimde bulunmamışlar.
Şimdi, Sayın Vekilimizin söylediği gibi, 2021 yılındaki bu hususla ilgili mevzuat düzenlemelerimizle ilgili buna ilave ne tür talepleriniz olup olmadığı anlamında... Tabii, takdir edersiniz ki bu hususla ilgili öngörüleriniz, talepleriniz, anında zaten yapabilme kapasiteniz de var. Sonuçta biz Türkiye'de daha henüz 8 bin tane kayıt dışı tesis varken bunların daha üst noktadaki bir taleplerini alıp bu hususları daha ideal bir noktaya gelelim yapmazsınız, bazı şeyler kademe kademe yapılmak durumunda ki o 8 bin otelin şu anda 6.200 küsurunu kapattığımız için çok daha az kaldı, risk altında kaldığımız sayı az ama biz bunlarla ilgili olarak 7 defa valiliklere yazı yazmışız "Bak, bunlar kayıt dışı, bunları kapatın." ama maalesef, işte o süreçler... İşte bir gerçek olarak da söyleyeyim, tabii, o süreçler içerisinde 2 defa Türkiye seçim süreçleri yaşadı. Seçim süreçlerinde burada daha hızlı hareket edebilmeniz, karar alabilmeniz, uygulayabilmeniz... Ben Bakanlığımız açısından demiyorum, ilgili yerel yönetimler açısından diyorum. Şimdi, siz yerel seçimlere giriyorsunuz, belediyelere "Şunları kapat." diyorsunuz. Yani bu konjonktürü de dikkate alarak, Türkiye realitesini de dikkate alınarak söylemek istiyorum, maalesef istediğimiz hızda olmadı bu kapatmalar. Belki normal şartlarda ilk yazımızdan bir ay sonrası bu 8 bin tesisin tamamının kapatılması lazımdı normal olarak ama üç yıl geçmiş üzerinden, yangın olayına rağmen daha kapatılmayan tesisler var. Tabii, Türkiye'nin de böyle gerçekleri var ama sonuçta bizim gelecekte daha güçlü bir şekilde rekabet edebilmek, bu anlamdaki can ve mal güvenliğini minimize etmek adına turizmde elbette ilave taleplerimiz var. Şu anda da Mecliste koordinasyon içerisinde yürüttüğümüz 2 tane yasa paketimiz var. İnşallah en kısa zamanda Meclis Genel Kuruluna gelecek, orada da can ve mal güvenliği ve turizm rekabetimizde daha üst seviyeye gelmek adına çok önemli hususlar var. Bunlar da elbette ki çıkarsa bu anlamda ciddi bir aşama katedeceğiz. Ama yine Meclisimizin takdiriyle 2019 yılında kurmuş olduğumuz Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı var. Son dört yılda pandemiye rağmen, bölgemizde yaşanan savaşlara rağmen Türkiye turizmde çok ciddi mesafeler katetti. İşte, en fazla turist ağırlayan ülkede ilk 5'e yerleştik 7'den. Turizm gelirlerinde 13'üncü sıradan 6'ncı sıraya geldik ki bu sırada belki bir basamak daha ön plana çıkacağız bu yıl 2024 rakamları açıklandığında. Bunların birçoğunu gerçekleştirmede Turizm Geliştirme Ajansımızın çalışmaları, konumu çok etkili olmuştur. Biz bu çerçevede -şimdi pandemi örneğinden yola çıkarak anlatmak istiyorum- pandemi sürecinde tüm dünya kapanmışken, bırakın insanların bir ülkeden bir ülkeye tatil yapmaya gitmesini, evlerinden dahi çıkması yasakken sektörümüzle, ilgili kurumlarla yaptığımız çalışmada Turizm Geliştirme Ajansı üzerinden bir program ortaya koyalım ki turizmimizi, bu kapalı turizmimizi açalım anlayışıyla yola çıkarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın destekleriyle, Sayın Bakanımızın da öncülüğünde sektör temsilcilerinin hepsiyle de konuşarak bir sertifika programı gerçekleştirelim... Bu sertifika programı da Covid-19 sürecinde etkili olan, onu önleyici tedbirlerin tesislerimizde olduğunu gösterelim anlayışıyla Dünya Turizm ve Seyahat Konseyiyle de anlaşarak ki bunun da uluslararası geçerliliği olsun ki bir anlamı olsun... Biz, kendi kendimize Covid'e karşı her türlü tedbiri almamızın, sertifika vermemizin de bir anlamı olmayacağından yola çıkarak, tüm konaklama tesislerinde de mecburi kılarak Güvenli Turizm Sertifika Programı başlattık ama bu Covid'e karşı güvenli turizm sertifika programı. Burada açıklanır bir şey var ve biz bu programı uygulamaya koyduktan sonra Türkiye'de çalışan tüm tur operatörlerini getirdik ülkemize, bu programı nasıl uyguladığımızı, nelerin ne şekilde olduğunu... Dolayısıyla, turistin ülkesinden ülkemize gelene kadar, hava yolu şirketi dâhil, hava meydanı, oradan otele intikali, tatilini yapıp dönene kadarki tüm süreçlerde Covid'den minimum düzeyde, en az düzeyde etkileneceği tüm tedbirleri aldık. Ve burada otellerin hijyen tedbirlerinden tutun da Covid'in bulaşıcılığını önleyici her türlü tedbir vardı, birçok maddeden, 42 maddeden oluşan kriterler vardı ve her tesis bunu sağlamak zorundaydı.
Yine, TÜRKAK'la anlaşarak da bu biraz önce saydığımız tesisler de dâhil bu sertifika programını verecek denetim kuruluşları bu tesisleri yerinde denetleyerek, her yıl da bunları güncelleyerek bu Güvenli Turizm Sertifikasyon Programlarını verdiler ve biz buna dünyada örnek olduk. Birçok ülke bizden bunu kopyaladı. Bu sayede de biz açıkçası dünyada Covid'de turizmi en az daralan ülke olduk. Dünya yüzde 88'lerin üstünde bir daralma yaşarken biz yüzde 67 oranında bir daralma yaşadık turizmde dünyada ve pandemi bittikten sonra da turizmde en hızlı yükselen ülke olduk ki o yıl yüzde 103'lük bir büyüme sağladık. Bizden sonra Meksika ve Hırvatistan ülkeleri geliyordu. Rakip olduğumuz İspanya'lar, Fransa'lar bu programı da gerçekten büyük bir ilgiyle takip ettiler, kendileri de uygulamaya çalıştılar, onların da ötesine geçtik. Tabii, pandemi bittikten sonra biz bu zorunluluğu ortadan kaldırdık -Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı'nı- ama bu sertifika programının pazarlamada ve ülkemizin tanıtımında ne kadar önemli olduğunu gördükten sonra biz 2053 Paris İklim Şartı'nı da dikkate alarak ve tabii, dünyada gelişen bir değer olarak çevre ve iklim koşullarına uygunluğun da çok dikkatine vararak biz yine Dünya Turizm ve Seyahat Örgütüyle anlaşarak aynı programı, Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı'nı sürdürülebilir sertifika programına dönüştürdük. Biz bu programla da tesislerimizin, hatta Türkiye'nin bir bütün olarak, nihai amacımız olarak sürdürülebilirlik kriterlerinin tamamını sağlamış bir ülke olsun... Bu da tamamen çevre ve iklim koşullarıyla ilgili, can ve mal güvenliğiyle ilgili değil o bizim şeyimizde olmadığı için. Elbette bu zorunluluk değildi ama biz tüm turizm tesislerini -saydığınız rakamlar da var orada- Sürdürebilirlik Sertifika Programı almayı zorunlu kıldık. Bunun da bizim turizm pazarlama ve ülkemizin tanıtımı açısından son derece kıymetli bir durumu var ve bunu da birçok ülke bizden kopyalayarak aynı programları uygulamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla, bu Sürdürebilirlik Sertifika Programı tesisler için zorunlu ama hukuken bunlar can ve mal güvenliği ve yangınla ilgili gerekli tedbirler -ki kriterlerinde bununla ilgili bir husus da yok- anlamına gelmez. Bu firma da, bu tesis de diğer tesisler gibi bu Sürdürülebilirlik Sertifika Programı'nı ve Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı'nı almak zorunda olduğu için -biri Covid'le ilgili tedbirleri kapsıyor, diğeri çevre ve şehircilikle ilgili- bu her iki belgeye de sahip ama bu tesis belki ilaveten bizim kriterlerimizde olmayan bu hususları denetlemiş mi, o ifadeyi niye, niçin bulundurmuş bilmiyorum ama yangın ve yangın güvenliğiyle ilgili hususlar yok burada. Dolayısıyla, zaten savcılığa bu ifadeler verildikten sonra savcılık bunu adli kontrol olarak serbest bırakmış. Oysa...