Komisyon Adı | : | (10/2262,2263,2264,2265,2266,2267) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | TÜROB, TÜROFED, TTYD ve TÜRSAB temsilcilerinin yaptıkları sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 12 .03.2025 |
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, çok kıymetli misafirlerimiz; hoş geldiniz Türkiye Büyük Millet Meclisine.
Ben sunumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten sektörün bütün duayen isimleri bir arada, bugün çok katkılı ve verimli bir toplantı oluyor bizim için. Temsil ettiğiniz her bir kuruluşa da ayrıyeten selamlarımızı iletmenizi rica ediyoruz sizden.
Bu konuda hemfikiriz, sizin de tavsiyeleriniz de var, bugüne kadar biz birçok bakanlığı ve kamu kuruluşlarını da dinledik. Ciddi bir şey boşluğu var, yani bu işi kim yapacak, kim tutacak, kim denetleyecek boşluğu var. Kimi kamu kuruluşları diyor ki "Biz sadece buranın iş güvenliğinden sorumluyuz." Kültür ve Turizm Bakanlığı diyor ki "Ben sadece standartlarından -yani misafire verdiği- yataktır, yemektir, ondan sorumluyum." vesaire vesaire. Yani bu yangın konusunda eski binaları denetleyecek veya müdahale konusunda öncelik kime ait, orada bir yetki karmaşası var, bir fluluk var. Sonuçta, her kurumun içerisinde insanlar var, her ne kadar başarıyı sahiplenmek için insanlar birbirinin omzuna basarak üste çıkmaya çalışıyorsa, başarısızlık olduğu zaman da maalesef, bir şey de o süreçte geri kaçıyorlar. Ama ben şunu size verebilirim: Buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımız, Başkanımız da dâhil olmak üzere, bu işe parti aidiyeti, iktidar, muhalefet bakış açısı olmadan, gerçekten son elli yılda dünyada yaşanmış en büyük otel yangınının, dünya tarihinde de bugüne kadar yaşanmış en büyük 6'ncı otel yangınının ucu hangi kuruma giderse gitsin ve bundan sonraki alınması gereken tedbirlerin bedeli kamuya, özel sektöre ne olursa olsun, o konuda bir yol ilerliyoruz. Ben, turizm sektörünün kırılganlığının farkındayım. Savunmacı tutumu da çok iyi anlıyorum. Çünkü biz bunu sadece bugün yaşamıyoruz. Geçmişte ülkemizde maalesef, acı olaylar yaşadığımız her anda, her yılda ilk etkilenen sektörümüz turizm sektörümüz oldu. Dolayısıyla, bu hassasiyetin farkındayız ama bizim sorumluluğumuz şu, hepimizin sorumluluğu şu: Birincisi, sorumlu kurumların tespiti ve bir daha yaşanmaması için, ülkemizin bir daha böyle kötü olaylarla anılmaması ve ailelerin ocağına ateş düşmemesi için ne yapılması gerektiği. Dediğimiz gibi, bu tedbirler, binayla alakalı, iş güvenliğiyle alakalı, yangınla alakalı tedbirler çok kıymetli ama bugün benim dikkatimi çeken iki husus var: Birincisi, bizim amaçlarımızdan bir tanesi de burada önümüzde alınacak tedbirlerle alakalı özel sektörün sırtına da nasıl daha az yük bindirerek bir çözüm sağlarız? Burada çok kıymetli TÜRSAB yöneticilerimiz şöyle bir durum söyledi: Bu daha önceden de tekrarlandı, dediler ki "Yurt dışındaki acenteler Türkiye'ye müşteri gönderecekleri zaman bu denetimleri yapıyorlar." Dört dörtlük bir denetimden geçmediği sürece müşterisini buraya göndermiyor. Dolayısıyla, müşterisine diyor ki "Güvenli seyahatin için ben orayı denetledim, baktım, yangına uygun mu, yemeği uygun mu, yatmaya uygun mu, sağlık koşullarına uygun mu?" diye gönderiyor. Bu ne demek oluyor? Bu ciddi bir yük alma aslında. Bu turizm acentesinin yaptığı ciddi bir yük alma. Bizim TÜRSAB Türkiye Seyahat Acentaları Birliği muhtemelen Kültür ve Turizm Bakanlığına daha önce bununla alakalı bir tavsiye yazısı vermiştir. Yani bizim bu standartları, yurt dışındaki acentelerin bize uyguladığı standartları bizim de uygulamamız açısından muhtemelen vermiştir diye tahmin ediyorum. Çünkü buradaki meselenin kökü aslında bu denetimi bizim iç acentelerin yapmamış olması. Hatta ve hatta Sayın Başkanım, şunu da belki sorabiliriz biz otele: Bu yanan otelde, Bolu'daki otelde, Grand Kartal Otel'deki odaları dolduran acenteler hangileridir? Çünkü tek bir maddemiz var, o da yangın alarmı olmak zorunda yönetmelikte, duman dedektörü olmak zorunda. Burada duman dedektörü bile yok.
Dolayısıyla, "Hangi acente bunları denetlemiştir ve bu oteli doldurmuştur?" diye ona bakmamız lazım. Yani odaları kimin sattığını...
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yani bu da şey, değil mi? Oraya, otele de yine bir acente vasıtasıyla gidilmiş. Yani gidip de "Ben geldim." falan değil.
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Ama hayır efendim, münferit de vardır.
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Münferit de vardır mutlaka, olabilir yani.
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Şöyle Başkanım: Turizmciler daha iyi bilirler ama benim bildiğim kadarıyla otellerdeki kapı müşterisi sayısının oranıyla acente oranı arasında bir fark var.
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Tesisine göre değişir o.
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Yüzde 80 seyahat acentesi olur.
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Tesisine göre değişir.
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Tesise göre, iç ve dışa göre değişir, evet.
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Çok özür diliyorum Cem Bey, ben de anlama adına sana katkı sunacağım.
Yani mesela, oturduğum yerden şu anda herhangi bir oteli telefonla arayıp Nevşehir'den "Ben üç gün kalacağım." falan deyip de rezervasyon yapabiliyor muyum?
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Tabii.
TÜRKİYE OTELCİLER BİRLİĞİ BAŞKANI AYŞE MÜBERRA ERESİN - Sayın Başkanım, bir yanlış algıyı düzeltmek istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Buyurun.
TÜRKİYE OTELCİLER BİRLİĞİ BAŞKANI AYŞE MÜBERRA ERESİN - Şimdi, biz bu "Yabancı acenteler gelip denetliyor." dedik ama şundan bahsediyoruz: Büyük montanlı iş yapanlar yani gelecek size, bütün bir yaz boyunca odalarınızın yüzde 70'ini alacak, yüzde 40'ını alacak. Bu acenteler gelip sizin otelinizi denetleme hakkına sahip ve gelip denetliyorlar ama senede beş yüz geceleme, bin geceleme yapacak, ne o acente size birisini gönderiyor ne de denetliyor. Dolayısıyla, Türkiye'de edindiğiniz belgeleri sizden istiyor; siz Türk belgelerinizi veriyorsunuz o daha küçük iş yaptığınız acentelere. Ama yılda yüzde 80 odanızı aynı şahsa veriyorsanız o zaman onun zaten bir hakkı var, o kendisi geliyor, denetliyor, biz onlara para vesaire ödemiyoruz. "Orada bir yanlışlık var." dedim, düzeltelim. Dolayısıyla, bütün sanki çalıştığımız, iş yaptığımız ortaklarımız gelip her gün bir oteli denetliyor gibi anlaşılmasın lütfen.
Bir de onların yaptıkları işler STK'ler tarafından değil, altını çiziyorum, yüksek montanlı iş yapıyorsa bire bir otel ile şirket arasındaki ticari bir ilişki olarak kalıyor bütün sözleşmelerde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Teşekkür ediyorum.
Cem Bey, devam edin lütfen.
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum.
Yani neticede şu: Şimdi, burada aslında bu denetimi yapmak demek bu acenteler açısından, kendi kârından feragat etmek demek. Dolayısıyla, yurt dışındaki acenteler bu denetimleri yaparken kendi kârlarından feragat ediyorlar ama bizim Türkiye'deki özellikle pazar lideri acentelerimiz demek ki kârından çok feragat etmek istemiyor ki TÜRSAB'ın bu uyguladığı tavsiyelere uymuyorlar veya bununla alakalı, bütün turizmle alakalı yurt dışından olan gelişmeleri örnek alırken bununla alakalı örnek alamama durumu var, dolayısıyla bu konu bizim incelememiz gereken bir konu Sayın Başkanım çünkü bu, kamunun hem sırtındaki yükü azaltacak bir durum hem de diğer taraflarda, Avrupa'daki acentelere, turizm bölgeleri için özellikle yapılan bir şey var, onunla alakalı bakmamız gereken bir durum. Dediğim gibi, bu kaynak ayrımıyla alakalı... Bir de tavsiye ettiniz mi bunu Kültür ve Turizm Bakanlığına? O konuyla alakalı sizden bir cevaplamanızı isteyeceğim.
Çok teşekkür ederim.