KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, bebek ölümleriyle ilgili bir Komisyondayız ama şu anda Türkiye'de milyonlar ve hatta dünya Türkiye'deki bir olayı konuşuyor, ona değinmeden geçemeyeceğim.

Özellikle AK PARTİ ve MHP'li vekillere sormak isterim yani şu anda yaşanan olaylar size bir şeyi hatırlatıyor mu diye sormak isterim. Sayın Erdoğan'ın zamanında bir şiir okuduğu için cezaevine atılmasını ve her türlü baskıya maruz kalmasını hatırlatıyor mu diye sormak isterim. Bana çok hatırlatıyor. Zamanında çünkü ben onlara da şiddetle karşı çıkmıştım, vicdanım rahat, kriteriniz; hak, adalet, vicdan olursa doğru bir yerde durursunuz. Sayın Erdoğan'a o gün yapılanlar da bir yargı kumpasıydı; işte o cezaevleri, efendim, 367 kumpasları, hepsi yargıyı araç olarak kullanan hadiselerdi. Şu anda da Sayın İmamoğlu'na yapılanın bir yargı kumpası olduğu, zorlama yargı kararları olduğu apaçık ortada. Bunu milletin vicdanı kabul etmiyor gerçekten, sanırım sizlerin vicdanı da kabul etmiyordur çünkü yaşanan hadiseler... Türkiye böyle gitmemeli. Yani halkın iradesiyle 3 kez seçilip İstanbul'un başına gelen bir Başkana bunlar yapılmamalı. Ben sadece kendi partime yönelik saldırılar ve kayyum atamalarını anmıyorum, zaten biz bunu, yıllardır bu ağır haksızlıkları yaşıyoruz ama dedik ki herkese: "Susma, sustukça sıra sana gelecek." Ve hakikaten de bunlar bugün yaşanıyor. Çok üzücü ve kabul edilemez buluyorum. Belli ki diploma, gözaltı kararından sonra tutuklama ve kayyım da gelecek gibi görünüyor. Bütün bunlar Türkiye demokrasisine kaybettirecek, başka bir şey değil diyorum.

Evet, şimdi bir Komisyon toplandı; Yenidoğan, Bebek Ölümleri Komisyonu. Burada üç ayı aşkın çalışmalar yapıyoruz ve az çok sonuna doğru geldik ama tabii ki eleştirilerimiz de var, özetlemeye çalışayım. Özellikle, biz, burada, bakın, Komisyonun adı olarak "Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" dedik fakat çocuk, engelli ve yaşlılarla ilgili pek fazla bir şey yapmadık, hatta hiç yapmadık engelliler dışında. Geçen hafta bazı bürokratlar geldi, bir sunum yaptı; bence son derece yetersiz. Ya baştan bu isim konmamalıydı ya da konulmuşsa başlığa uygun çalışmalar yapılmalıydı. Evet, Meclis çoğunluğu var ama güdük bir rapor olarak çıkacak, başlığına uygun olmayan bir rapor olarak çıkacak; bunu baştan belirtmiş olalım.

İkincisi, biz, burada, bu meselenin anlık, münferit bir hadise olmadığını ilk günden itibaren söyledik. Yani durup dururken bir kişi ahlakı bozulmuş, bu olayı yapmış değil, sistem bozukluğu var ve sonuçta bu bir şekilde patlıyor; bunu söyledik fakat işte "münferit bir hadise" diyen arkadaşlarımız oldu, işin sonunda buraya geldiğimizde bu işlerin münferit olmayacağını tüm arkadaşlarımız sanırım görüyorlar. Evveliyatında da bir sağlık sistemi çöküşü vardı ve bazı sinyaller vermeye başlamıştı. Biz, burada, önceki haftalarda da gündeme getirmiştik 2016 Sağlık Bakanlığı soruşturması, SGK soruşturmasının sümen altı edilmesi, doğru dürüst araştırılmadan işin kapatılması 2024'te böyle bir büyük skandalın patlamasına neden oldu. O hâlde, 2016'daki olay neydi? 2016'da bazı iddialar gündeme gelmişti ve Sağlık Bakanlığı müfettişleri konuyu araştırmıştı ve ardından SGK de dosyayı kapatmıştı. Mehmet Müezzinoğlu o dönem Sağlık Bakanıydı ve Sağlık Bakanlığında bu soruşturma dosyası kapatılmıştı, SGK'ye gönderilmişti, her ne hikmetse, SGK'ye gönderildiği dönem Mehmet Müezzinoğlu bu sefer Çalışma Bakanı olmuştu. Mehmet Müezzinoğlu'nun özel hastaneleri vardı yani Sağlık Bakanlığında başlayan bir soruşturmadan sonra bir kişi bakıyorsunuz Çalışma Bakanı oluyor, Çalışma Bakanlığına gönderilen soruşturma da kapatılıyor; bu olacak bir iş değildi. O yüzden, biz, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun bu Komisyona gelmesini istedik fakat gelmedi o dönem 2016 soruşturmasındaki hem Sağlık Bakanlığı hem SGK müfettişlerinin gelmesi gerektiğini söyledik, maalesef bu konuda da bir ilerleme olmadı, yine bir eksiklik ve güdüklük oldu. Evet, SGK raporuyla ilgili bir isteğimiz olmuştu, rapor geldi ama bu 2 bakanlıktaki önemli raporu düzenleyen müfettişlerin buraya gelip bir açıklama yapması gerekiyordu; bunlar olmadı.

Yine, başka kim gelmedi? "Mert Akdeniz" isimli bir bebek babasının ismini vermiştik, söz konusu hastanelerde mağdur olduğunu ileri süren bir bebek babası, o davet edilmedi komisyona. Ayrıca, hastanelerde çalışan yöneticiler, uzman doktorlar ve hemşirelerden de en azından sembolik anlamda buraya gelip bir anlatım yapması gerekirdi ve bu da olmadı. Bu arada başka ne gördük? Bir başka kişi de gelmedi. Aslında, bana ve tüm Komisyon vekillerine mail de göndermiş. Bakın, mail elimde, çıktısını aldım. Yenidoğan bebek ölümleriyle ilgili itham edilen ve daha sonra cezaevinde intihar eden Doktor İlker Gönen'in avukatı "Ben de gelip şu Komisyonda derdimi anlatayım, meseleleri anlatayım." demiş, tüm vekil arkadaşlarımıza mail göndermiş fakat o da davet edilmedi. Biliyorum ki bu tür davaları takip eden avukatların tüm mevzuat ve olaylarla ilgili çok geniş bilgisi vardır; istifade ederdik, keşke davet edilseydi, hâlen edilebilir, bilgi alınır ve konu hakkında aydınlanmış olurduk çünkü haksızlığa uğradığını iddia ederek intihar eden bir yenidoğan uzmanı doktorun avukatı bu kişi ve şu anda da yargılanan Fırat Sarı'nın avukatı olduğunu söylüyor, mevzuatla ilgili çok önemli bilgiler vereceğini veyahut da yaşanan olaylarla ilgili, ki komisyon da zaten ne için toplanır? Bilgi edinmek için biz bu Komisyonu topladık değil mi? Yargı mevkisi değiliz, biz bilgi edinmek ve uyarmak için topluyoruz, herhangi bir yargısal karar burada almayacağız ve aydınlanmış olurduk, bu da olmadı, hâlâ olabilecekse Sayın Başkana da bunu tekrar hatırlatayım.

Ayrıca, sanırım geçen haftadan hatırlatılmış, TTB raporu gelmiş bize, odalarımıza gönderilmiş. Bu raporda, genel olarak hekimlerle ilgili cezai bir işleme yer olmadığına dair önemli kararlar var, bu da dikkat çekici. Şimdi, hekimlerin -daha 14 Martı yeni geçtik arkadaşlar- çok ağır, haksız, hukuksuz bir şekilde mahkûm edilip hastanelerde bol bol beyaz kod uygulamalarının yaşandığı bir dönemdeyiz. Medyatik ajitasyonlar, dezenformasyonlar sonucu hekim arkadaşlarımıza yönelik cinayetler, saldırılar ve hatta kendi intiharları mevzubahis olabildi. Son derece vahimdir bunlar ve o yüzden adaletten, hakkaniyetten ayrılmamak gerekiyor.

Burada başka ne gördük? Biz çalışmalarımızda SGK'nin hantal bir şekilde çalıştığını gördük, bürokratlar da bunu söylediler. Denetimin çok büyük bir eksiklik içinde olduğunu gördük, binlerce, on binlerce rapordan bir örneklem yoluyla seçim yaptıklarını, bunun son derece yetersiz olduğunu onlar da söyledi, biz de gördük, çok büyük bir denetim eksikliği var. Denetim uzmanı olmak için insanlar hevesli de değil, hatta kaçıyorlar çünkü birtakım teşvikler yok yani SGK'de bu konuda teşvik getirilmesi gerekiyor, sonuçta buralarda çok büyük eksiklikler var. Sağlık Bakanlığında hakeza böyle yani iki önemli Bakanlıkta teftiş eksikliğini görmemek mümkün değil.

Yine, yenidoğan uzmanları açısından çok önemli durumlar var, hocalarımız son derece haklı. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Antep'te hocalarımızı dinledik ve az çok tablo belirginleşti. Türkiye'de en az 700 yenidoğan uzmanı olması gerekirken 350-400 arası bir yenidoğan uzmanı olduğunu görüyoruz ve bu da büyük yetersizliklere neden oluyor. Şu anda yenidoğan uzmanlarına yapılması gereken önemli teşvikler yapılmadığı için de bu sayının artma yerine eksiye doğru gideceği apaçık ortada yani Komisyon toplanmış ama bu soruna çözüm bulamazsa bir anlamı olmayacağını gösteriyor. Yani biz yenidoğan yataklarını kamuda artıramayacaksak, biz yenidoğan uzmanlarını artıramayacaksak, biz yenidoğan asistanlarının hizmet kalitesini artıramayacaksak, biz yenidoğan tercih edecek çocuk uzmanlarını teşvik etmeyeceksek nereye varabiliriz? Bunu, bütün hocalarımızdan dinlediğimizde gördük, anladık; iktidarıyla muhalefetiyle bunu çok net bir şekilde görüyoruz.

Yine, hemşirelerin eğitimiyle ilgili önemli sorunlar daha giderilememiş, bunu da görüyoruz. Hemşirelerin baktığı yatak sayılarında önemli sıkıntılar var.

SUT fiyatlarıyla alakalı önemli, gerçek dışı bir mevzuat var. Piyasada uygulananla Bakanlığın verdiği arasında tamamen bir uçurum var ve gerçeklik dışı işler dönüyor. Ülkenin güneydoğusunda maalesef, durum çok vahim yani Türkiye'nin genelindeki neonatolog eksikliği, yatak eksikliği, kalite eksikliği noktası Urfa, Antep, Adıyaman, Diyarbakır ve diğer illerde zirveye çıkmış durumda, bunun bir an evvel giderilmesi gerekiyor çünkü bebek doğum hızının yüksek olduğu yerler ve bu yüzden de bebek ölüm hızı çok yüksek. Urfa'da yüzde 17,5 rakamlarına ulaşıyor, gerçekten vahim rakamlar bunlar.

Bir de eksikliğin giderilmesi açısından şehir hastanesi formülü de yetersiz bir formül. Biz eğer ki şehir hastaneleri açılmadan önce bu Komisyon araştırmasını yapsaydık, çok daha vahim bir kamu-özel dengesizliği görecektik. Evet, şehir hastaneleri bir miktar eksikliği kapatmış fakat bu yeterli mi arkadaşlar? Bakın, şu anda şehir hastanelerinde öğrenci yetiştiriliyor mu, tıp fakültelerinde var mı?

ANKARA BİLKENT ŞEHİR HASTANESİ KADIN DOĞUM HASTANESİ BAŞHEKİMİ PROF. DR. ÖZLEM MORALOĞLU TEKİN - Tabii var. Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin asistanlarını, internlerini bizatihi hep biz yetiştiriyoruz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Tamam, şehir hastanesinde yapılıyorsa o zaman ona diyeceğim yok fakat İstanbul'da oldukça vahim bir tablo görüyoruz. Mesela, Urfa'da yine çok vahim bir tablo var. İstanbul'da kamu sağlık hizmetlerinin oldukça yetersiz olduğunu ve bundan dolayı özellikle özel sektör için iyi para getiren neonatoloji bölümünün ivme kazandığını ve yatak sayısında büyük bir dengesizlik olduğunu gördük. Yüzde 65 oranında İstanbul'da özelde yatak varken Sağlık Bakanlığında yüzde 25, üniversitelerde yüzde 10 olduğunu gözlemledik. Bu da işte Urfa, Antep gibi illerde de sanırım yine olumsuz oranlarda seyrediyor.

Şimdi, şunu da söylemek lazım: Bu Komisyonla ilgili Sağlık Bakanlığı uzmanlarının yanı sıra Sağlık Bakanlarının buraya gelmesi gerekiyordu. Şu andaki Sayın Bakan Kemal Memişoğlu'nun buraya gelmesi lazımdı. Eski İstanbul İl Sağlık Müdürüydü ve sahayla ilgili çok önemli bilgiler verirdi. Belki yanlış ithamlara karşı iyi savunmalar yapardı, bizi ikna ederdi ama gelmedi. Önceki Sağlık Bakanları Sayın Mehmet Müezzinoğlu ve Sayın Fahrettin Koca buraya gelmeliydi, gelmediler, sanırım davet edilmediler. Bu keyfiyete karşıyım ben. Şimdi, bu ülkede Meclis varsa, bu Mecliste komisyonlar varsa millet adına her davet edilen gelmeli buraya. 15 Temmuz Komisyonu toplanıyor memlekette; bakıyorsunuz, Hulusi Akar, Hakan Fidan "Ben gelmem, ifade vermem." diyor. Ondan öncesinde, Susurluk Komisyonu toplanmıştı. İşte, bakıyorsunuz, birtakım askerî yetkililer, Teoman Koman, o zaman "Ben gelmem, ifade vermem." falan demişti yani böyle bir keyfîlik olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir ülkede demokrasiden, hukuktan, insan haklarından bahsedilebilir mi? Gel, gerekirse kapalı toplantı olsun, ifadeni ver, git yani kayıtlara girsin, biz bilgilenmek istiyoruz milletin vekilleri olarak. Bunu tekrar burada söylemiş olayım.

Ben burada konuşmamı sonlandırayım, ayrıntılı önerilerimizi yazılı olarak da iletiriz Sayın Başkan. Sayın Başkanın Başkanı olduğu Komisyona eleştiriler yönelttim ama kendisinin yönetiminden memnunduk genel olarak, iktidar-muhalefet ayrımı yapmadı, onu gözlemledik, her zaman hakkaniyetli olmaya çalışırım. Sayın Başkan ve ekibine yönelik önemli bir eleştiri gelmişti "Niye sadece tek parti yönetiminde?" diye fakat kendisi bu konuyu biraz tolere etti ve iktidarıyla muhalefetiyle daha ortak akılla yürüyen bir Komisyon çalışması üretti ama diğer eleştirilerimiz bakidir Sayın Başkan, onları da lütfen kaydedin. Biz yazılı olarak da Komisyon çalışmaları için bu önerilerimizi, eleştirilerimizi dile getireceğiz.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.