Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 47 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .03.2025 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli bürokratlarımız, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gene bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bu geneli üzerine konuşmalar, bunun kendi içinde bir bütünlük olmadığı için, her ne kadar Hüseyin Bey tabii hepsinden de biraz bahsettiyse de doğru bir usul değil. Bunu defalarca söyledik yani bu şekildeki torba kanun sistematiği doğru bir sistematik değil, bu şekilde görüşülmez kanunlar. Kanunların bütünlüğü yok kendi içinde. "Gerekçesi" dediğimiz her maddenin kendi gerekçesi var fakat o ilgili değişen maddedeki değişikliğin esas itibarıyla o içinde bulunduğu kanunla olan uyumu, kanunun gerekçesine uygun olup olmadığı gibi hususların hiçbiri burada görüşülmüyor. Sadece bir değişiklik var, o değişiklik, işte, bilmem herhangi bir şu sayılı kanunda bir değişiklik yapıldı. Böyle bir görüşme sistematiği yok arkadaşlar.
İki, tali komisyon... Bakın, 3 tane tali komisyona gitmiş sadece bizim Plan ve Bütçe Komisyonu dışında, hiçbiri görüşmemiş. Tamam, buradaki usulde sadece bu Plan ve Bütçe Komisyonuna ilişkin değil ama şunu söylüyoruz: Tali komisyonların görüşmesi için buna bir zaman verilmesi lazım, bu Meclis sistematiğinin değişmesi lazım. Bu şekildeki görüşme doğru değil.
Esas gelmek istediğim nokta şu: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ne kadar ucube sistem olduğunu gösteren bir şey bu. Bakın, burada bir kanun teklifi var, milletvekili arkadaşlarımız veriyor kanun tekliflerini. İyi ama bayram ikramiyesinin ne kadar olacağını burada bu teklifin altında imzası olan arkadaşlarımız mı belirledi? Hayır, Cumhurbaşkanı belirledi. Eskiden olsaydı bu tasarı olarak gelecekti çünkü Bakanlar Kurulunun belirlediği bir şey olarak gelecekti, bir tasarı ve teklifin farkı vardı. Şimdi, öyle değil. Şimdi, her şeyi Cumhurbaşkanı belirliyor ama bir kısım milletvekillerine imzalatılıyor, kanun teklifi olarak geliyor. Neden? Şey tutsun diye, şekli tutturalım diye, usulü tutturalım diye. Böyle ucube bir sistem olmaz.
Bayram ikramiyesi geldi, her bayramda tekrar ne olacak, artacak mı, artmayacak mı konuşuyoruz; böyle bir şey olur mu? Bu alınır, bir sisteme oturtulur bayram ikramiyesi. Madem artık bir parçası oldu bu, bir çeşit ücret rejiminin, mali haklar rejiminin, ona göre denir ki: Enflasyon kadar artacak, asgari ücret kadar artışı olacak. Bayram ikramiyesi bu şekilde artırılır ama öyle olmuyor. Bayram ikramiyesi her seferinde geliyor buraya, Komisyona geliyor, oradan Genel Kurula, orada görüşülüyor. Yani bunu bir sisteme bağlayamaz mıyız? Enflasyon kadar artıramaz mıyız? Yeniden değerleme oranı kadar artıramaz mıyız? Asgari ücret kadar artıramaz mıyız? Her sefer neden yeniden tekrar bayram ikramiyesi Meclisin önüne gelsin ve bütün kamuoyu da bununla uğraşıyor.
Diğer taraftan, zaten bu bayram ikramiyesi şu anda 3 bin liradan 4 bin liraya gitti. Arkadaşlar, bunun hiçbir anlamı yok. Bakın, buradaki rakam çok düşük bir rakam, cüzi bir rakam? Ha, şöyle mi düşünüyorsunuz: Bayram ikramiyesi yoktu eskiden, 2018 yılında bizim iktidarımız döneminde verildi, ne olacak, vermeye de bilirdik ama veriyoruz işte, olsun, bununla ne yetişsin, yeter. Öyle bir şey yok. Bakın, Türkiye'deki işçi, memur, emekli, asgari ücretli, esnaf, çiftçi eziliyor, kan ağlıyor; Türkiye, belki de cumhuriyet tarihinin en büyük dönüşüm şokunu yaşıyor; var olan krizi bugün ekonomiye ilişkin bütün göstergelerde görüyoruz ama özellikle bölüşüme baktığımızda, gelir dağılımındaki dengesizliğin artmasına, yoksulluğun artmasına baktığımızda bunu çok daha açık ve net olarak görüyoruz. Yani burada asgari ücret hesabı yapılmış olsa -2018'de ilk çıktığından beri- 13.788 lira olması lazım, en düşük emekli aylığı üzerinden gitsek 14.469 lira olması lazım, yuvarlak olarak söylüyorum. Yani bu, anlamını yitirmiş bir şey ve biz burada bunu konuşuyoruz ve bundan önce, acaba artacak mı, artmayacak mı diye insanlar günlerdir elleri yüreklerinde bekliyorlar, ne olacak acaba, ne gelecek? İyi de ne oldu şimdi, bin lira geldi; nedir bu bin lira, neyi çözüyoruz, ne yapıyoruz burada? Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak, sonra Genel Kurulda milletvekilleri olarak ne konuşuyoruz ya, bu bin lirayı mı konuşacağız? Biz burada diyeceğiz "Yetersiz." siz de "Hayır." diyeceksiniz çünkü karar verilmiş yani biz burada usul olarak, şeklen yapıyoruz kanunu ama karar verilmiş, burada vermiyoruz bu kararı. Dediğim gibi, eski sistemde tasarı olarak gelirdi, Bakanlar Kurulunun iradesinin şekillendiği bir hukuki yapıydı bu. Bu şekilde olması yanlış.
Diğer taraftan, Varlık Fonuna ilişkin, Türkiye Varlık Fonunun görüşülmesine ilişkin olarak da biliyorsunuz, işte, ocak ayında görüşmemizi yaptık denetim raporları üzerinde. Orada da bir gecikmeyle oldu aynı zamanda. Tabii, birçok eleştirimiz var, sonrasında da bir ek görüş raporu yazdık, umarım diğer milletvekili arkadaşlarımız da bunu okumuşlardır, önemli bir rapordur. Türkiye'nin en önemli kurumlarından, millî gelirin üçte 1'inden fazlasına sahip olan -içindeki varlıklar açısından söylüyorum- bir kurumun nasıl yönetildiği, orada içinde var olan, sonradan kurulmuş olan alt şirketler var, alt fonlar var, onların nasıl bir performans gösterdiği, bütün bunların hepsinin ciddi olarak tartışıldığı bir ek görüş raporu yazdık ve burada konuşurken ben bizzat şunu ifade ettim "Bakın, normal şartlar altında kanunda yazılan sürelere uymuyorsunuz, ekim ayında görüşülmesi gerekirken -bu sene için söyledim- ocak ayında, bir önceki yılda şubat ayında görüştük. O zaman gelin, gerekirse bir değişiklik yapalım, buna göre eğer kanunu gelirse biz de burada gerekli desteği veririz." dedim. O değişiklik yapılmış, görüyorum. Çünkü buradaki mantık neydi? Önce bir bağımsız denetim var, bağımsız denetim raporu hazırlanıyor, sonra bağımsız denetim raporu üzerine Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen kamu denetçileri bir denetim yapıyorlar fakat o denetimin süresi çok kısa ve yetişmiyor. O yüzden, bunun süresinde her zaman bir gecikme oluyor, doğal olarak Meclise gelmesi de belli bir gecikmeyle oluyor, görüşülmesi de belli gecikmeyle. O zaman, ona göre bir tarihler belirlenebilir dedim. Burada bu değişiklik yapılmış; güzel, önemlidir bu, bu şekil şartları açısından bence eleştirimiz karşılanmış. Ama esas bizim eleştirimiz, onun dışında, özel içeriğe ilişkindi; gerekli denetimin olmaması, kamuda yapılan denetimin sadece bağımsız denetimin -ki bağımsız denetim, finansal tablolar üzerinden yapılıyor- onun uluslararası muhasebe standartlarına uygunluğu denetimiyle sınırlı olduğunu, oysa içinde, bünyesinde KİT'lerin bulunduğunu bildiğimizde -biliyorsunuz, kamu iktisadi teşebbüsleri var bunun içinde- olması gereken denetimin sadece oturup finansal tabloların denetimi değil, bütün bunların yaptığı tüm işlemlerin hukuka uygunluk, gereklilik açısından incelenmesi olduğunu söylüyoruz ama burada ciddi sıkıntılar var, bu hâlâ devam ediyor. Şimdi biraz süre uzadı ama yarın gene bu kamu denetçileri raporu gelecek önümüze işte bağımsız denetim kuruluşunun hazırladığı rapor şu şekilde, şu standartları tutturmuştur diye bir rapor gelecek. Sorun bu değil. Türkiye Varlık Fonunda her türlü denetimden ari, 30'a yakın muafiyet var; Sayıştay denetimi yok, Devlet Personel Yasası burada geçerli değil, Devlet Memurları Kanunu geçerli değil, Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanunu burada geçerli değil, Rekabet Kanunu geçerli değil, SPK ve ikincil mevzuat burada geçerli değil yani sonuçta, şeffaf olmayan, hesap vermeyen bir kurum var. Biz, esas burada onu görmek isterdik. Gelin, burada onu yapalım, Türkiye Varlık Fonunu gerçek anlamda bir denetime alalım.
Ve diğer taraftan da yapısı... Biliyorsunuz, Türkiye Varlık Fonunda hangi kurumların yer alacağına karar veren kişi Cumhurbaşkanı, çalışma usullerini de Cumhurbaşkanı belirliyor ama aynı zamanda Cumhurbaşkanı Türkiye Varlık Fonu şirketinin de Yönetim Kurulu Başkanı, diğer yönetim kurulu üyelerini de kendisi atıyor. O kamu denetçileri, bağımsız denetim raporunu inceleyecek kamu denetçilerinin de kimler olacağını belirleyen gene Cumhurbaşkanı yani hem Cumhurbaşkanı şapkasıyla hem de Türkiye Varlık Fonu şirketi şapkasıyla bütün yetkileri kullanan, hepsinin bir kişide, tek adamda birleştiği bir yapı var. Bu, yanlış. Gelin, hem bu yapıyı düzeltelim hem de aynı zamanda Türkiye Varlık Fonu ve içindeki şirketleri, fonları, alt fonları, alt şirketlerin hepsini ciddi anlamda bir kamusal denetime tabi tutalım. Bunun olmasını bekliyoruz, bunun olmasını beklerdik.
Diğer taraftan, bu doğum yardımıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanına verilmiş bir kısım yetkiler var. Bakın arkadaşlar, daha önce de konuştuk, bu, Anayasa'ya aykırı. Cumhurbaşkanının böyle bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa 7'ye göre çünkü yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Burada bir yasama yetkisi kullanıyor Cumhurbaşkanı, bunu kullanamaz. Neden bu konuda hâlâ ısrar edildiğini anlayabilmiş değilim. Anayasa Mahkemesine gidiyor, bunlar dönüyor. Daha önce de bütün diğer torba kanunlarda da söyledik, hepsinde de söylüyoruz, Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok, Anayasa 104'te de yok böyle bir yetki yani hem Anayasa 7 hem de Anayasa 104'üncü maddelere aykırıdır. Birazdan Anayasa'ya aykırılık önergemizi de vereceğiz. Yani burada kapsam açısından baktığımızda, kaç çocuk için yardım verilecek, ne kadar yardım verilecek, bunların hepsini Cumhurbaşkanı belirleyecek. Böyle bir şey olur mu? Gelin, buradaki ilgili kanunda belirleyelim, koyalım. Zaten daha önce devam eden bir doğum yardımı var Aile, Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yürütülen. Orada, eğer gerçekten de teşvik edilmesi gerekiyorsa bunun demografik bir pencerenin devam etmesi açısından -bunlar tartışılıyor kamuoyunda, zaten genel gerekçede ve madde gerekçesinde de var- gelinir, burada konuşulur, ona uygun olarak bir rakam belirlenir, o rakam da belli oranlarda artırılır. Böyle yapmıyoruz, şimdi Cumhurbaşkanı ne kadar, ne yapacak, kaç çocuk için verecek, para ne kadar; hiçbir şey belli değil. Ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Cumhurbaşkanının yetkisi bu mu? Ha, onu da orada söylemek isterim: Bu sene 2025 Aile Yılı herhâlde, değil mi değerli milletvekilim? O anlamda da herhâlde geldi. Geçen sene de Emekliler Yılıydı yani eğer Emekliler Yılında emekliye reva gördüğünüz muamele bu sene de aileye reva götürülecekse vay hâlimize! Bakın, bu işlerin hepsinin belli bir ciddiyetle yapılmasına ihtiyaç var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Önümüze bir kanun teklifi geldiği zaman hepimiz bizler oturuyoruz, muhalefet milletvekilleri olarak çalışıyoruz, mutlaka iktidar grubu da öyledir. Çalışıyoruz, hem eleştirilerimizi söylüyoruz hem ne olması gerektiğini söylüyoruz. Bakın, deminden beri söylüyorum ne olması gerektiğini çünkü memleketin sorunlarının çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi görevlerini, yetkilerini korumalıdır, hatta, şöyle kıskanç bir biçimde korumalıdır çünkü ona ait olan, ona atfedilmiş olan o yetkiler Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde kalmalıdır. Bunların herhangi bir biçimde Cumhurbaşkanına, başka bir kişiye, başka bir makama verilmesi doğru değil. Ha, onun için de bazı uygulama esaslarına ilişkin yönetmelikler çıkabilir. Tabii ki çıkacak, onlar nasıl uygulanacak? Bakanlıklar çıkarır, Cumhurbaşkanlığında belirlenir doğal olarak çünkü yasalar her şeyi kapsayamaz yasaların belli bir genellik ve soyutluk ilkesi çerçevesinde hazırlandığını düşündüğümüzde ama dediğim gibi bu şekilde bir durum var.
Onun dışında da gene burada çok ciddi anlamda konuşacaklarımız var, onlara maddelere geldiğimiz zaman değineceğiz.
Yine, hava kontrolörlerinin birtakım sorunları var, daha doğrusu bu hava kontrol sisteminde seyrüsefer sistemine ilişkin birtakım sorunlar var, öyle anlaşılıyor, ona ilişkin birtakım düzenlemeler var, o düzenlemelerin de burada yapılacağını görüyoruz ama onu yaparken de yine bu konuda çalışan değişik, farklı farklı gruplar var, bunların kendi arasındaki o dengenin de korunması ihtiyacının önemli olduğunu düşünüyorum. Yani geneli üzerine ne yapayım, tek tek gidip diğer maddeleri de mi söyleyeceğiz? Yani böyle bir böyle bir görüşme usulü yok gerçekten.
Teşekkür ediyorum.