KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de evet, Aşkın Bey'e katılıyorum. Yani yıllardır bu işi yazan birisi olarak da söylüyorum, bu vergi istisnalarını hep azaltma yönünde devletin gayreti olmuştur fakat azaltmayı da pek başaramamıştır. Dolayısıyla, vergi istisnalarının çokluğuyla övünmek bir defa doğru bir şey değil; bu, bir.

İkincisi, vergi istisnası diye bize verdiğiniz rakam, 5018 sayılı Kanun'dan kaynaklanan bir zorunluluk nedeniyle -burası çok kritik bakın- ileriye doğru verilen fakat geçmişi bilinmeyen rakamlardır arkadaşlar. Çok affedersiniz, bu rakamların tamamı üfürmedir. Şimdi, 2025'i "3 trilyon 5 milyar" diye veriyor, hadi ben soruyorum size -Maliyenin temsilcileri burada- 2023'ü ne oldu bunun? Bana 2023 rakamını verin, 2022'yi verin, 2021'i verin, 2020'yi verin.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hepsi arttı, hepsi arttı.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, hiçbiri yok, rakamı yok, hesabı yok. İleriye dönük kanuni bir zorunluluğu yerine getirmek için 3 trilyon 5 milyar... Bakın, rakamların da çoğu yuvarlaktır, mesela bir tanesi 1 trilyon lira filan, tamam mı. İleriye doğru verilmiş bir rakamdır, bir defa bunu tespit edelim; bu, önemli bir husus. Ha, bunun altında değildir, belki üstündedir ama bu rakamlar öyle "Yatırım teşviki için şu kadar verildi, bu kadar verildi..." Bakın, yüz yıllık devletin, cumhuriyetin böyle bir hesabı maalesef yok. Maliye Bakanlığının çok büyük suçu olduğu da ifade etmek lazım. Bu hesaplar tutulamıyor; farklı farklı birimlerde olmasından mı kaynaklanır, nedir, ne değildir... Şu anda biz, mevzuat olarak vergi istisna ve harcamalarını biliyoruz ama toplamını... Kimi rakamları biliyoruz tek tek bakınca çünkü yüzlerce kalem var ama toplamını -Türkiye'nin 2023 yılında kesin hesabı çıktı değil mi- "2023 yılında vergi harcamaları ne kadardır?" diye bir rakamı hiç kimse bana veremez; yok böyle bir rakam çünkü tamam mı? O yüzden bunun üzerine çok fazla gitmeye gerek yok, bu birinci husus. Dolayısıyla bu rakamlar üfürme rakamlar.

İkincisi, şimdi durup durup, bunu Genel Kurulda da tartıştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, burası önemli.

Şimdi, durup durup bize diyorlar ki: "Ya, 300..." Şimdi, muhalefet olarak "Rakam çok, burayı kısın." diyoruz, onlar da bizim karşımıza neyi getiriyor? Efendim, 810 milyar lira vergi harcama şeyi, asgari ücretin vergi dışı bırakılması nedeniyle zaten 810 milyarı asgari ücret filan...

Arkadaşlar, bakın, bir ülkede siz ücreti, maaşı neti üzerinden konuşuyorsanız, burada vergi oranının ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. Ben alacağım parayı biliyorum ya, bana 22.104 lira veriyorsun, bunun brütü ha 30 bin olmuş ha 35 bin olmuş; bu, işvereni ilgilendirir, işçiyi ilgilendirmez. Bakın, buradan şu söyleniyor: Bu çalışana verilen bir destek değil. Yanlış olduğunu filan söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ha bu "istihdama destek" denilmiş olsa, bakın -kritik- kelimeler farklı, "istihdama destek" dense anlarım çünkü istihdam çalıştırmayı... İş gücü maliyetlerinin düşürülmesi öteden beri benim de söylediğim bir şey, OECD de hep bize söyler: "İş gücü maliyetlerinizi düşürün, primleri düşürün, vergileri düşürün." filan diye. Ama bunu bize -bir dakika dur- "Çalışana destek." diye sunmayın arkadaşlar, siz de öyle sundunuz ve Cevdet Yılmaz da aynı şeyi söylüyor ya! Söyleyip, söyleyip durmayın şunu. Çalışana destek filan değil. Bu kimdedir çalışana destek? "Hiç de değil." demeyelim, brüt maaş üzerinden konuşulan bir kısım şeyler vardır, oralarda bunun dışarı alınmasıyla net maaşta bir miktar artış olmuştur ama asgari ücretli bunun içerisinde değildir. Bak, en düşük memur maaşı bile değil. Cumhurbaşkanı ne dedi? "En düşük memur maaşını, net maaşını 22 bin lira yapacağım." dedi. Vergisini konuştuk mu hiç? Konuşmadık. Dolayısıyla benim maaşım 22 bin lira olduktan sonra bunun brütü ha 30 bin olmuş, ha 35 bin olmuş; bu, benimle alakalı bir şey değil, beni çalıştıranla alakalı bir şey, devletle alakalı ve işverenle alakalı bir şey. Kimse bize asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının çalışana bir destek olduğunu söylemesin arkadaşlar. Yani her defasında bu şeyi açıklamak durumunda kalıyoruz.

Şimdi, diğer bir husus şu: Tedbirleri saydınız bize, alınan tedbirleri. Ya, ben burada Mehmet Şimşek'e, slaytlarla açıkladım ve Mehmet Şimşek "Katılmamakla birlikte kaliteli bir çalışma." dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Çünkü aynı çalışmayı Maliye Bakanlığı bugüne kadar yapmadı. Analitik çalışmalar yaptık burada ve onları sunduk. Bakın, alınan tedbirlerin, bir kısım tedbirler alındı... Ha bize söyleyip söyleyip "deprem" diyorsunuz, "EYT" diyorsunuz, "şöyle, böyle" filan diyorsunuz ya; arkadaşlar, bakın, zaten EYT ve depremin yarasını millet kendisi sardı. Depremin yarasını siz sarmadınız, siz depremi fırsata çevirdiniz ya, Allah aşkına ya! Deprem geçici bir harcama. (AK PARTİ milletvekillerinin laf atmaları)

Tabii ki ya!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Allah aşkına!

ERHAN USTA (Samsun) - Tabii ki maliye olarak fırsata çevirdiniz. Sonra başını sallamakla iş bitmiyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - 500 milyon lira para harcandı, hâlâ daha...

MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Şu anda kelime oyunlarıyla...

ERHAN USTA (Samsun) - O zaman söyleyeyim ben sana, evet, kelime oyunu filan değil.

MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Kelime oyunları yapıyorsunuz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, bir saniye...

ERHAN USTA (Samsun) - Kelime oyunu değil. Şimdi, bir polemik konusu buldunuz değil mi, sabahtan beri sesin çıkmıyordu, bilmediğin konulardı, şimdi bir kelimeyi, bir şeyi yakaladığını düşünüyorsun.

Bakın, arkadaş, şu, bak, tabii ki...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen nasıl...

MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Bu nasıl bir itham?

ERHAN USTA (Samsun) - Tabii ki... Bak, şimdi, şöyle...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Erhan Bey ya, Erhan Bey ama bak, böyle olmaz, aşağılıyorsunuz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, bir saniye!

MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Biraz üslup.

ERHAN USTA (Samsun) - Hiç sabah beri sesin çıkmıyordu. Allah Allah!

MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Sesimin çıkması mı gerekiyordu?

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, savunmuyordun da, kanun teklifiyle ilgili bir şey söyleyemiyordun. Şimdi bir şey...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

ERHAN USTA (Samsun) - Arkadaşlar, bir saniye.

Bak, bu, fırsata çevirmedir. Geçici bir harcama için sürekli vergi ihdas ettiniz Yaşar Bey. Geçici bir harcama...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bir saniye...

Sayın Usta, bir saniye, söz vereceğim.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye, söz ekleyeceğim.

Değerli arkadaşlar, şimdi medeniyet inşa ediyoruz değil mi? Dolayısıyla medeni bir toplantı yapıyoruz. Erhan Usta'nın dediklerine biz katılmayabiliriz, deriz ki: "Sayın Usta, biz katılmıyoruz." Siz söz alırsınız, dersiniz ki: "Öyle değil, biz bunları şöyle yaptık." Bize bir izahat yaparsınız. Böyle uğultu çıktığı zaman kimse kimseyi anlamıyor. Böyle bir bakış açısı var. Biz de şimdi, bizim buradan veya bu taraftan kim aykırı bir görüş ortaya koyacaksa der ki: "Hayır, öyle değil, böyledir." Bir şekilde izahat yapılır ama böyle uğultu hâlinde geldi mi iş, kimse kimseyi alamıyor. Dolayısıyla, Sayın Erhan Usta diyor ki: "Bu vergileri geçici değil, siz daimî koydunuz ama oradaki harcamaları bitirdiniz." Siz de dersiniz ki: "Ya, onun finansmanında borç vardı, faizi vardı, ödemesi var, 'turnover'ı var." Belki öyle bir izahat yaparsınız. Bir izah etsin, ondan sonra siz söz alın, tekrar, ona göre söz vereceğim.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Şimdi, arkadaşlar, gerçekten böyle, buna itiraz edecek bir şey yok bakın. Yani belki o kelimeyi siz yanlış anladınız. "Fırsata çevirme" derken bunu siz istismar ettiniz anlamında filan demiyorum, mali açıdan, tamam mı? Yani şimdi, geçici üç yıllık, dört yıllık bir dönem için bir harcama yükü doğdu mu? Doğdu -Allah bir daha memleketimize vermesin, bunu hepimiz söylüyoruz- ama bakın, bunun fazlasını... Ya burada, ben bunu rakamlarla koydum, aynı sunumları tekrar yapmak istemiyorum ve bunu, ben işin bizzat sorumlusuna, burada, arkasında koca Bakanlık varken söyledim; bir tane itiraz geldi mi bu rakamlara, "Senin şu rakamın yanlış." diyebilen oldu mu? Olmadı.

Şimdi, deprem artı EYT'nin 1,5 katı kalıcı olarak, vergi olarak konuldu, hem de kime konuldu? Gariban vatandaşa, gariban derken geniş halk kitlelerine KDV, ÖTV olarak konuldu. KDV, ÖTV en haksız vergidir değil mi? Bunu hepimiz biliyoruz. Yani şurada bir su aldığımda Koç ailesi de aynı miktar vergi verir, gariban işçi de aynı miktar vergi verir; adaletsiz bir vergidir. Şimdi 1,5 katını aldı. Buradan gidecek olursak -son cümle olarak söylüyorum- şimdi, bu tedbirlerin de -birtakım tedbirler alındı- az önce siz bir kısmını saydınız, şimdi küçük küçük şeyler söylüyorsunuz da onların tekabül ettiği rakamlar o kadar küçük ki yani alınan, şu mali uyum veya mali konsolidasyon anlamında -"financial adjustment" adına ne derseniz deyin- yapılan, alınan bu tedbirlerin, bütçe açığını düşürmek için alınan tedbirlerin yüzde 85'i -bunun analizini de ben burada yaptım ne Cevdet Bey ne de Mehmet Şimşek Bey buna itiraz edemedi- yaygın olarak vatandaşa yani geniş halk kitlelerine, dar ve sabit gelirlinin üzerine yüklendi; yüzde 15'lik kısmı sadece daha kurumsal ve daha refah seviyesi yüksek kesime yüklendi; adaletsiz bir şey yapıldı burada yani bütün programın yükünü gariban çekiyor. Anlatabildim mi?

Hüseyin Bey, bunlara aslında hiç girmeyecektik, tabii, konumuz emekli ikramiyesiydi ama siz o açıklamaları yaptığınız için bunlara girme zarureti doğdu.

Önergede mi konuşalım Başkanım bayram ikramiyesine ilişkin düşüncelerimizi? Önergemiz de olacak o zaman mı konuşalım, şimdi mi konuşalım?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Şimdi konuşun önergelerde direkt oylama yaparız.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, direkt oylama olabilir.

Biz önergemizin ne olduğunu söyleyelim. Bizim önergemiz bunun bir programa bağlanması, her dönemde "Emekli ikramiyesi şu olacak, bu olacak." falan denilmesin yani devlet bir şeyi lütuf gibi vermez, devlet kurallarıyla vardır, kurala bağlayalım. Biz diyoruz ki asgari ücretin yarısı. Ya siz deyin ki: Asgari ücretin dörtte 1'i, beşte 1'i, onda 1'i, her neyse ama bir kurala bağlayalım arkadaşlar; kimi yıl arttırıyoruz, kimi yıl artırmıyoruz. Bak bu ne getiriyor? İstikrarsızlık getiriyor, bütçeye de istikrarsızlık getiriyor. Şimdi, 2018 yılında bayram ikramiyesi 1.000 lira, asgari ücretin yüzde 65'i. Bugün verdiğimiz rakam kaç? Yani 4.000 bölü 22.100 yapın yüzde 18'i. Şimdi, düşünebiliyor musunuz yüzde 65'ten yüzde 18'e; asgari ücret cinsinden ne kadar düşmüş veya kurban... Az önce söylemiştim, bakın, Diyanetin açıkladığı -başka bir vakfa, şuna falan bakmıyoruz- yurt içerisinde vekâletle kurban kesimi 2018 yılında 850 liraymış arkadaşlar ve bayram ikramiyesi 1.000 liraymış. Yani bir kurban kestirdiği gibi... Niye kurban örneği veriyorum? Çünkü bunun bir tanesini de kurban ikramiyesi olarak veriyor insanlar kurban kesebilsin diye; çıkış gerekçelerini hatırlayın, bunlar konuşuldu o zaman. Yani bir tane kurbanı rahatlıkla kesiyor, yüzde 18'i de cebine para kalıyordu. Şimdi yeni fiyat açıklamadı Diyanet İşleri Başkanlığı, geçen yıl 11.750 ama ama genel piyasadaki fiyata bakınca yaklaşık 15.700, 16.000 civarında bir şey olması bekleniyor. Diyanetin ne açıklayacağını bilmiyoruz. Şimdi, bakın, bu olması durumunda bir de bunun yüzde 18 fazlasını alın, hadi yüzde 18'den vazgeçtim ya, kurban 16.000 liraya çıkmış, biz şeyi 4.000 lirada tutuyoruz; geçmişte yüzde 100'den fazla verirken şimdi yüzde 25'ine düşürmüşüz. Şimdi 4 emekli ancak bir araya geldiğinde 1 kurban kesebilecek. Böyle bir şey olabilir mi?

Bundan sonra Sayın Cumhurbaşkanı bu detayları bilmiyor olabilir tabii devleti yönetme yükümlülüğü içerisinde. Kendisine soruluyor "4 bin lira değişecek mi talep var?" "Daha ne olacak 4 bin liraya çıkardık ya." diyor. Bunları birisinin anlatması lazım kendisine. Yani 2018'de veren de nihayetinde bu Hükûmetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım bitireceğim, konu önemli.

Enflasyonu alıyorsunuz arkadaşlar -uzatmak istemiyorum- o günden bugüne TÜFE -TÜİK'in açıkladığı rakamı söylüyorum- 8,35 katına çıkmış ilk verdiğimiz günden bugüne, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamı. Hani bunun makyajlı olduğu, baskı altında olduğu, sahte olduğu falan da... Öyle bakınca bile bunun 8.350 lira olması lazım, dolar kurudan bakınca 9.100 lira olması gerekiyor, asgari ücretten bakınca 13.800 lira, kurbandan bakınca 17.700 lira olması gerekiyor 4.000 lirada tutuyoruz arkadaşlar; yazıktır, günahtır! Bunun hakikaten bir izahı falan yok. Dolayısıyla, bunu düzeltmek gerekir; bu 4.000 lirayı gelin, bugün burada artıralım eğer biz Parlamentoysak bunu yapmamız lazım.

Bir de şuna katılmıyorum: Ya, bunun maliyeti... Mehmet Şimşek maliyetine "37 milyar lira" dedi, bugün gelen dokümanda 28 milyar lira diye geçiyor. Neyse, dosya başı, o çok önemli değil ama esas kritik şey şu değerli arkadaşlar: Bir ülkede enflasyon varsa -teknisyenler beni iyi dinlesin, onlar mutlaka ne dediğimi çok iyi anlayacaklar- ve siz bir şeyi enflasyonun altında artırıyorsanız, enflasyon kadar artıramıyorsanız reel bir yükten bahsedemezsiniz ya, yükü yok bunun! Yani siz bunu ancak enflasyon kadar -geçmiş enflasyon neydi, yüzde 39 yani en son açıklanan TÜİK enflasyonu- yüzde 39 kadar artırırsanız, 3.000 lirayı yüzde 39 artırdığınız zaman -kaça gidiyor, işte 4.500-5.000 liraya gider, neyse- ancak onun üzerinde artırdığınız zaman bir maliyetten bahsedersiniz. Enflasyonun altında kaldığı zaman, maliyeti olmadığı gibi reel olarak kazanca geçmişsiniz, kâra geçmişsiniz. Şimdi, topluma bunu 28 milyar, 38 milyar -her neyse, rakamlar uçuşuyor- maliyetmiş gibi söylüyor, "Çok bir şey verdik." Ya, Çinli Trendyol'a burada bir kalemde 46 milyar lira cebine bıraktınız ya! Bir kalemde bir yabancı firmanın cebine 46 milyarı bırakacaksın insafsızca; 15,5 milyon emekliye vereceğin 28 milyar lirayı da böyle davullarla, zurnalarla çok büyük bir iş yapmış gibi vereceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Böyle bir şey yok, böyle bir şey yok! Hiç olmazsa biraz mahcup olmak lazım, biraz mahcup şekilde hareket ederek bunu söylemek lazım. Yani çok bir şey veriyormuşuz gibi bir edayla bunun yapılması doğru değil.

Dediğim gibi, tekrar önergemizde konuşmayacağım, sadece önergemizin gerekçesini okuturuz ama bunu bir kurala bağlayalım. Gelin kurala bağlayalım, her defasında bu tartışmayı; her bayramda, her sene bu tartışmayı yaşamayalım diyorum.

Saygılar sunuyorum.