KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın milletvekillerimizi, sayın Adalet Bakanlığı heyetini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle sunumunuz için çok teşekkür ederim. Gerçekten anlattıklarınız önemli, yalnız Türkiye'de adalet sistemindeki en önemli sorun yapay zekânın kullanılıyor olması değil, kullanılmıyor olması. Yani keşke hâkimler bazı kararları alırken yapay zekâya bir sorsalar, örnek vermek isterim: Mesela "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na mukavemetten 301 genç tutuklanır mı?" diye yapay zekâya sorduğunuzda verdiği yanıtı söyleyeyim size: "Teknik olarak mümkündür ama tutuklama doğrudan bir ceza değil, koruma tedbiridir. Şu şartların aranması lazım tutuklanabilmesi için: Kaçma şüphesi veya delil karartma ihtimali, tutuklama yerine adli kontrolün yetersiz kalması." diyor. Yani yapay zekânın yanıtı: "Sırf 2911 sayılı Kanun'a aykırı eyleme katılmak tutuklamak için yeterli değildir." diyor. Yapay zekâ diyor ki: "Barışçıl gösterilere orantısız müdahale ve tutuklamalar ifade özgürlüğü ve toplantı hakkının ihlali sayılabilir." diyor. "Eğer öğrenciler barışçıl bir şekilde protesto ediyorsa ve orantısız güç kullanımı yoksa bildirim eksikliğinden dolayı tutuklama orantısız olabilir." diyor. "Özellikle genç yaştaki kişiler için tutuklama yerine adli kontrol uygulanması AİHM standartlarına daha uygun olurdu." diyor. "Eğer protestolar barışçıl ise bu tür toplu tutuklamalar hem iç hukukta hem de uluslararası hukukta eleştirilebilir." diyor. Bu konuda AİHM de ne yapar diye ona da bakıyor yapay zekâ: "Eğer gösteriler barışçıl olduysa ve yalnızca 'İzinsiz gösteriye katıldılar.' gerekçesiyle öğrenciler tutuklandıysa AİHM bu tür tutuklamaları özgürlük ihlali olarak değerlendirir." diyor. Sizler zaten bunu biliyorsunuz ama yani keşke bize anlattıklarınızı bir de dönüp Adalet Bakanlığında karar alan hâkimlere, dava açan savcılara; ya bir de bakarken -hani yani aslında yapay zekâ daha kolay getiriyor- AİHM bu konuda ne diyor diye sormak. Başka bir örnek bakın, güncel mesele olduğu için, şimdi diyoruz ya keşke yapay zekâdan faydalanılsa. Meşhur, biliyorsunuz bir bilirkişi tartışması var, en iyi siz biliyorsunuz; yapay zekâya sormuşlar "İstanbul'da 1.803 bilirkişi arasında 24 dosyanın hep aynı kişiye denk gelme olasılığı nedir?" diye yani insan eliyle verilmese bunu yapay zekâ ya da bilgisayar verse bu olasılık nedir? Yanıt vermiş: 24 dosyanın tamamının 1.800 bilirkişi arasından hep aynı kişiye denk gelme olasılığı yaklaşık olarak 7,18 çarpı 10 üzeri 79 olarak hesaplanıyor, neredeyse imkânsız denebilecek küçük bir olasılık. Bu olasılıkla ilgili evrendeki birkaç örneği de veriyor yapay zekâ "Bir insanın kuantum fiziğiyle duvarın içinden geçmesi ile 24 dosyanın aynı bilirkişiye denk gelme olasılığı aynıdır." diyor. "Evrendeki tüm atomların rastgele bir noktada toplanma olası ile 24 dosyanın aynı bilirkişiye denk gelmesinin olasılığı aynıdır." diyor yani şunu demek istiyorum; tabii ki çalışmalarınız çok kıymetli ama bu çalışmaların aynı zamanda bizlerin, insanların -ki insanların özgürlüğünden bahsediyoruz- hayatına etkisi noktasında bunu kullananların vicdan, hukuk, ahlak, adı neyse onu değerlendirmesi lazım. Yani keşke savcılar tutuklama isterken, hâkimler karar verirken bir baksalar. Sen gösteriye katıldın diye çocukları attım, dokuz gün bayramda tuttum, on iki gün, on üç gün oldu, işi var, okulu var, ailesi var, özgürlüğü... Yani o yüzden bunu hatırlatmak istedim.

Bir de bu konuda, şimdi, bahsettiğiniz, değindiğiniz hususlardan birkaç hususta da soru soracağım. "Mesele yapay zekânın kullanılması değil, kullanılmaması demiştim." az önceki eleştirimde. Yapay zekâ kullanımında... Ben hukukçu değilim ama burada kıymetli hukukçular vardır, şimdi dil çok önemli yani hatta hukuk dili o kadar şey ki ağdalı oluyor bazen, virgüller, virgüller, virgüller biliyorsunuz yani dilin karmaşık yapısı, bağlamın anlamlandırılması, mantıksal bütünlüğün sağlanması meselesi yani Türkçede o kanun şeyleri falan var ya... Şimdi, doğal olarak yapay zekâ böyle bakmıyorlar olaya yani işte şöyle, şöyle, şöyle gidiyor yani Türkçenin o yapısı ya da bizim hukuk metinlerinin yapısı, yapay zekâ sizlere örneklemler çıkarırken sıkıntılar yaratabilir mi? Yani dil kullanımının, Türkçenin kullanımı noktası bir sıkıntı yaratıyor mu?

Yine, suçlularla mücadele konusunda işte önemli olduğu düşünülen bir husus var; o da canlı yüz tanıma sistemleri meselesi. Bütün dünyada, özellikle Avrupa Birliği hukukunda da galiba -uzaktan takip edebildiğimiz kadarıyla- bu mesele yani tamam, suçlu için önemli ama bir taraftan da işin kişisel verilerin korunması, masumiyet karinesinin zedelenmesi gibi kanaatleri var. Türkiye'de kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa siz bu noktada Adalet Bakanlığı olarak yani yapay zekâ kullanılıyor mu ve bu noktada... Bu örneği verdim ben ama Türkiye'de yapay zekânın kullanıldığı, bizim Komisyonumuzda tartıştığımız, örneğin sağlık alanında, örneğin eğitim alanında yani diğer uygulama alanlarında doğabilecek etik meselelerde... Çünkü her biri insan hayatına dokunuyor bir karar verdiğinde eğer özenli verilmediyse. Sadece yapay zekâyla baktınız ve bir karar verildi, o insanın hayatını etkiliyor. O noktada etik ya da yapay zekânın hukuku konusunda bizim mevzuatımızda eksiklik var mı? Parlamentoya düşen görevler var mı? Adalet Bakanlığının... Yani sadece bize anlattığınız yargı işlemlerinde değil de yapay zekânın kullanıldığı herhangi bir hayatla ilgili bir alan ve bu da... Geçen de tartışıyorduk, işte, "Sen kanserlisin, buna şu testi yapalım, buna bu ameliyatı yapalım." Doktorun da gözünden kaçtı, yaptık: adam sakat kaldı, bu noktada sorumluluk kime düşer, neye düşer noktasında bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç var mı, yapmakta mısınız, hazırlıkları var mı?

Genel anlamda da bu kapsamlı sunumunuza hem teşekkür ederken hem de bizlere -diğer ülkelerde baktığınızda kıyaslamalı- Parlamentomuza düşen sorumluluk, özellikle yapay zekânın etiği ve hukuku anlamında var mı?

Teşekkür ederim.