| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlıyorum.
Ben de özellikle hâlâ acıları taze ve maalesef akıbetleri konusunda net cümle kuramadığımız Ermenek'teki emekçilerimizin ailelerine sabır dileyerek başlamak istiyorum. O üzüntü veren ifadeyi kullanmak istemiyorum, dilerim akıbetleri konusunda tez zamanda bir sonuca ulaşılır ve en azından bu kanayan yara da bir şekilde durdurulmuş olur, bu kanama durdurulmuş olur. Aynı şekilde Soma'yı da tabii ki unutmak mümkün değil. Soma'daki faciada yaşamını yitiren emekçilerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine tekrar sabır diliyorum.
Sayın Bakan, bu acılardan sonra hem Soma'ya gidip maden ocağının kapısında beklemiş olmanızı hem Ermenek'e gidip maden ocağının kapısında beklemiş olmanızı insani olarak önemsiyorum. İnsani bir durumdur ve iyi de yapmışsınız, en azından orada bulunmuş olmak yapıcı, bunu önemsiyorum ben. Ancak sizin sorumluluğunuzu sadece insani vasıflarınızla ya da tutumunuzla tarif etmek ya da tanımlamak mümkün değil çünkü bu işten sorumlusunuz, sorumlu bir mevkidesiniz, sorumlu mevkide bulunuyorsunuz ve bütün bu iş facialarında, özellikle maden iş kolundaki bu iş facialarında bir şekilde sizin de kusurunuz vardır. Birey olarak bunların olmasını arzu etmezdiniz elbette ki yani hiç kimse insani olarak böyle bir şeyin olmasını arzu etmez ama siz arzu etmeme noktasında da değilsiniz, tedbir geliştirecek bir mevkidesiniz ve tedbirleri geliştiremediğiniz, geliştirtemediğiniz için siz sorumlusunuz. Bunun bir gereği olmalı. Yani kendi bürokratik mekanizmanıza hâkim olamamış iseniz, bu kadar kısa sürede bu kadar ağır sonuçları olan iş kazaları ortaya çıkmış ise sizin bunu herkesten önce sorgulamanız gerekir.
Bu kadar acıdan sonra, bu kadar acının üzerine buradan çıkıp bizlerin, ya, bir bakana istifa mekanizmasını hatırlatması kolay değil. Biz bunu söylerken rahat ifade etmiyoruz tabii ki. Yani bunu ifade ederken en azından kendimi rahat hissetmiyorum. Yani bu kadar acıdan sonra çıkıp bir bakana, ya, istifa mekanizmasını hatırlatmak doğrusu zoruma gidiyor ama siz, bizi böyle bir mecburiyetle karşı karşıya bırakıyorsunuz.
Neden biz böyle bir mecburiyetle karşı karşıya kaldık. Bu konuyla ilgili olarak bu kadar zaman geçti. Bakanlık bürokratik yapısı içerisinde hiç mi kusuru tespit edilen birisi çıkmadı? Bütün bu faciaya sebebiyet veren ya da bu öngörmezliği Bakanlık hiç mi kendisine bir şekilde fatura çıkarmıyor? Kendini hiç mi bu noktada "Bir yerde ya benim eksiğim olmuştur." demiyor? Demesi gerekiyor. Bunu da görmedik. Sizde de görmedik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında da görmedik maalesef.
Bu nedenle, eğer sizin ekibinizde kusur yoksa, sizin talimatınız altında iş yapan mekanizmada bir kusur yoksa, kusur sizdedir, o zaman siz gereğini yapacaksınız.
BAŞKAN - İlla bir günah keçisi lazım değil mi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bir günah keçisi var bu işin. Kusura bakma, yok mu bir günah keçisi bu işin?
BAŞKAN - Salı günü şimdi sen Lütfi Elvan'ı da istifaya davet edersin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Var bir günah keçisi. Yani bu işi fıtrata bağlayarak işin içinden sıyrılamayız maalesef. Kusura bakma, öyle değil. Biz bunları ifade ederken Türkiye'nin kendi zenginliklerinden yararlanmaması gibi bir şey, bir noktada değiliz. Elbette ki bu ülkenin yer altındaki kömürü de çıkarılsın, madeni de çıkarılsın, petrolü de çıkarılsın ama uygun yöntemi neyse onu yapalım, tedbiri yapalım, insanlarımızı ölüme göndermeyelim diyoruz. Tek söylediğimiz şey bu.
Torbayı konuşurken siz buradan dediniz ki: "Ben gidiyorum, Şırnak'taki ocağı kapattırıyorum ama sonradan gidip kaçak çalıştırılıyor." Benden de şunu teyit etmemi istediniz: "Orası izinsiz çalıştırılmamalı, değil mi?" dediniz, ben de "Evet, sonuna kadar sizi destekliyoruz, insanların can güvenliği her şeyin ötesindedir. Önce can güvenliği sonra..." Bu kadar açık desteği verdik, veriyoruz da vermeye de devam ediyoruz. Şırnak'ta da Hakkâri'de de Manisa'da da Konya'da da Zonguldak'ta da bilmem Karaman'da da hiçbir yerde can güvenliği olmaksızın bu işler yapılmamalıdır. Bunu size söylüyoruz, rahatlıkla bu konuda size destek veriyoruz ama maalesef bu konularda tedbir geliştirme mekanizmasında ipin ucunu elinizden kaçırmışsınız, esas söyleyeceğiniz budur. Yani "İpin ucunu kaçırdık, nereden yakalayacağız onun peşine düşmüşüz." Ama bunu da rahat ifade edemiyorsunuz. Nerede bu ipin ucu kaçırıldı? Siz şimdi o tablolarda vermişsiniz, mavinin kırmızıya dönme politikasında bunu kaçırmışsınız. O, kamudan özele beleş devirlerde bunu yaptınız ve özellikle taşeronlaştırmayla bunu yaptınız. Ha, şimdi toparlayalım diyorsunuz. E toparlayalım dediğimiz noktada da önümüze getirdiğiniz şeylerde tedbir yok.
Tam yüz gün boyunca tartıştık, Ya, bunların içinde tedbir yok Sayın Bakanım dedik. Kabinenin bütün bakanları o torbada burada oturdu. Başbakan hariç kabinenin bütün bakanları geldi burada oturdu, bütün bakanlarına söyledik. Ya, siz tedbir adı altında buraya bir torba getirdiniz, tedbir adına hiçbir şey yok işin içinde dedik, her bakanın yüzüne ifade ettik. Kaç defa siz oturdunuz, dinletemedik, hâlâ da dinletemiyoruz, gerçekten hâlâ da dinletemiyoruz çünkü fıtrata inandınız "Bu işin fıtratında var, tedbire gerek yok." dediniz. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir deyip...
BAŞKAN - Kimse öyle bir şey söylemedi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...bu işi bu şekilde kotarmaya çalışıyorsunuz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Söylemedi mi? Allah Allah, kayıtları da inkâr ediyorsun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi vahim bir noktaya geldik. İnsanlar "Yer altına insem ölebilirim, inmezsen açlıktan ölebilirim." noktasında. Böyle bir ikilemle yüz yüze emekçimizi karşı karşıya bıraktık. Bari getirin bundan sonra bir şey yapalım, bedelini birlikte ödeyelim, birlikte bir şey yapalım.
Bizim kusurumuz yok mu bu işin içerisinde? Bir muhalefet partisi milletvekili olarak benim hiç mi kusurum yok? Var, var, evet, kendimde de kusur buluyorum, burada daha etkin kavga etmeliydim. Demek ki o kavga yetmemiş, daha etkin kavga etmeliymişiz burada. Türkiye'de maalesef enerji politikalarının oluşturulmasında ön açıcı bir politika yok.
Şimdi, Sayın Bakanın sunumunda da geçen "etkin kullanım" kavramı. Neye göre etkin kullanım kavramını kullanıyorsunuz? Şimdi, etkin kullanım kavramını eğer verimlilik endeksi bir değerlendirmeye oturtursanız sizinle tartışacağımız şeyler var demektir. Tamam, kaynakların verimli bir şekilde kullanımını tartışalım. Ama nasıl tartışalım? Bakın, sizinle bir örnek üzerinden tartışayım: Ilısu Barajı yapıyorsunuz, defalarca ifade ettik burada. Ilısu Barajı'ndan bu ülke maksimum elli yıl yararlanır, yok ötesi.
BAŞKAN - Yapmayalım!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, elli yılda oradan elde edeceğiniz geliri de bir kenara koyun, tamam. Ilısu Barajı'nın altında kalacak tarihî havzayı turizme açsanız kullanım değeri elli yıl mı olur? Bakın, siz de ticari düşünüyorsunuz ben de ticari düşünüyorum. Oradaki elli yıllık kullanım mı...
BAŞKAN - Siz ticari düşünüyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ha, özür dilerim, siz güvenlik çerçevesinde düşünüyorsunuz.
BAŞKAN - Yok, hayır. Biz vatandaşın refahı seviyesinde düşünüyor arkadaşlar.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O zaman şey var, amacınız başka, yok, yok, siz güvenlik çerçevesinde... Siz Gabar ile Cudi'yi birbirinden ayırmanın bir hevesi için... Özür dilerim, düzeltiyorum, Gabar ile Cudi'yi birbirinden ayırmanın hevesiyle orada, o projede ısrar ediyordunuz, ben orayı kaçırdım. Kusura bakmayın, sizin dediğinize dönüyorum, tamam.
Şimdi, iki projeyi eğer ticari eksenli düşünürseniz, ya, ilkokul öğrencisine dahi sorsanız oranın turizme açılması barajdan daha fazla bu ülkeye ekonomik değer kazandırır, herkes bunu bilir ama işte siz kaynakların verimli kullanımını burada devreye sokamıyorsunuz. Devreye soksanız bu tablo içinde siz daha etkin bir politika geliştirme imkânı bulursunuz.
O nedenle, bizim şu ana kadar, kendi kaynaklarımızdan ülke yararına verimli bir şekilde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...yararlandığımızı kimse iddia etmesin, siz iddia edemezsiniz. Hasip Bey bir önceki oturumda ifade etti, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde.
Eğer mikrofonu açarsanız Sayın Başkanım.
BAŞKAN - İkinci ilave sürenizi vereyim, buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, daha yeni başladık.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Daha yeni başladı ya.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Daha yeni başladı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, Hasip Bey ifade etti orada. Ben iddia ediyorum, bakın iddia ediyorum.
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Zozani kendini savunabilir, size ne oluyor Sayın Çetin, Sayın Keskin?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ortaklığınız bozulmasın diye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şırnak bölgesinde inşa edilen barajların tamamı bütün kullanım süreleri boyunca -yani elli yıllık kullanımdan söz ediyorum- kendilerine sarf edilen masrafı çıkaramayacaklar yani kendilerini amorti edemeyeceklerdir. İddia ediyorum, Şırnak bölgesinde, özellikle suyun olmadığı vadiye yapılan, yağmur suyuyla doldurulması düşünülen barajlarda -ki 5 tanedir- elli yıl boyunca siz su biriktirseniz, elektriğe dönüştürseniz oranın maliyetini çıkaramaz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Suları değerlendirmek istiyoruz, yağmur suları boşa gitmesin istiyoruz Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, bu konunun böyle espriyle geçiştirilecek tarafı yok Uğur Bey.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Espri değil zaten ya, onun için yapılıyor orada.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Hayır yani biz "Baraj yapmayalım"a geldik de sonunda.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yani, suyun olmadığı yere hiç olmazsa yapmayın ya.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Suyun olmadığı yere baraj yapıyorsun orası faydalansın diye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Haydi suyun olduğu, bir derenin aktığı yere 1 tane baraj yaptınız, derenin olmadığı yere 5 tane baraj yapmanın bir anlamı yok, onu söylüyorum.
İkinci önemli husus, Sayın Bakanım, Hakkâri konusunda her geldiğinizde sizinle burada kavga ediyoruz. Geçen sene de burada tartıştık, yedi saat boyunca ben burada fotoğrafı önümde bulundurdum. Bu defa getirmedim, gerek duymadım ama bu seneki durum geçen seneden 10 kat daha kötü. Siz bürokratınıza talimat verdiniz, dediniz ki: "Oraya yapacağınız yatırımlarla ilgili olarak götürün bilgi verin." Sağ olsun, getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bende de bilgiler var.
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır efendim, lütfen, toparlayacağım biraz sonra.
BAŞKAN - Efendim?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Biraz sonra toparlayacağım.
BAŞKAN - Biraz sonra toparlamak değil, ben son cümlenizi istiyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Soru kısmında sormayacağım, hepsini burada bitireceğim.
BAŞKAN - Vermem söz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakanım, bana gelen bilgilerde, eğer bu sene, bütün yıl boyunca, geçen seneden farklı olarak 1 metre yol alınmışsa ben bir şey demeyeceğim. Geçen sene durum neyse aynı şekilde bırakılmış. Bir kar yağdı koca yıl elektriksiz kaldı, bir hafta boyunca. Şimdi, bunu kayıp kaçağa getirdiniz, bağladınız. Soru önergesiyle de size sorduk, dedik ki: "Siz tahsil edemiyorsunuz, doğru. Getirin, bu şirketlere -Aydın Bey'in ifade ettiği şirket de dâhil olmak üzere- devrettiğiniz koşullarda belediyelere devredin, belediye o tahsilatı yapsın. Suyun tahsilatını nasıl yapıyorsa elektriğin de tahsilatını yapsın." Bunu önerdik size. Belediyeler de biz buna hazırız diyor. Ama bir şartla, dedik ki "O şirketlere hangi koşullarda verdiyseniz belediyelere de o koşullarda verin."
BAŞKAN - Son kırk beş saniye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu koşullarda vermiyorsanız o zaman hem üretsin hem tüketime sunsun belediyeler, yerel yönetimler. Bakın, bir çözüm öneriyoruz size; hem üretsin hem tüketsin, sizin de yakanıza kimse yapışmasın. Gitsin, belediye başkanının yakasına yapışsın "Benim elektriğim niye yok?" desin. Bak, sizi kurtarıyoruz, ne rahat. Bunu söylediğimiz zaman da "Vay efendim, siz elektrikten, madenden devlet payını istiyorsunuz." E doğrudur, isteyecek o il. Batman'da petrol üretiliyorsa Batman halkı öncelikle bir yararlanmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son iki dakika Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Yok, yok artık, yeter. Kalanını soru-cevapta sorun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Toparlıyorum sadece.
BAŞKAN - Bir cümle.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Malatya'daki vatandaş kayısı üretiminden nasıl kendi kentinde yararlanıyor ise, Batman'daki vatandaş da petrol üretiminden yararlansın.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Nasıl olacak o?
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen devreye girmeyin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Pay verilecek, öyle olacak. Bursa nasıl hurmadan yararlanıyorsa, şeftaliden yararlanıyorsa Batman da petrolden yararlanacak, Urfa da elektrik üretiminden yararlanacak, Elâzığ da elektrik üretiminden yararlanacak. Yani, bu sorunun cevabı çok açık ve net. Yok, oradan enerjiyi al... Bakın koca Keban Barajı, kaç yıldır Elâzığ'da su tutuyoruz, elektrik üretimi var. Elâzığ'a katkısı 60 işçi. 60 işçi ötesinde orada insan çalışamıyor, onların da Elazığlı olup olmadığını da bilmiyorum.
BAŞKAN - Mikro milliyetçilik yapıyorsunuz, yapmayın bunu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama orada sadece 60 kişilik bir istihdam var, onun dışında bir şey yok, gerçeği öyle Başkan.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bu dedikleriniz hiçbir mantığa uymuyor, öyle bir şey olabilir mi?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Olur mu Sayın Denizli? Aynen öyle.
BAŞKAN - Sayın Zozani, biraz dinlen istersen sonra ben sana söz vereyim.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - O zaman verdiği vergiden başka illere katkı koymayın, bütün tamamını bana verin; İstanbul, Kocaeli...
BAŞKAN - Arkadaşlar, tartışmayın.
Sayın Zozani, teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - "Devlet payı" diye bir şey var burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zozani, teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Siz süre bitmeden niye kapattınız ki?
BAŞKAN - Ya, yirmi dakika süre, insafınız kurusun artık yani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Verdiğiniz süre...
BAŞKAN - Hayır, yapmayın Sayın Zozani, lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, şimdi üç dakika tartışmayla geçecek.
BAŞKAN - Bir "Hayırlı olsun." deyin bütçeye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Otuz saniyemi tamamlayayım.
BAŞKAN - "Hayırlı olsun." deyin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Demem için aç mikrofonu yani.
BAŞKAN - Açtım, "Hayırlı olsun." de.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Açmadan nasıl diyeceğim? Hayırlı olsun diyeceğim elbette ki.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Dedi, dedi.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, biz bunları söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz.
Evet, oradaki madenden de oradaki petrolden de oradaki elektrik üretiminden de nerede üretiliyorsa; Zonguldaklı kömürden, Manisalı kömürden, Şırnaklı da kömürden yararlansın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun.