| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .01.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler ve bürokrat arkadaşlarım; şimdi bu maddeyle alakalı olarak kısa bir değerlendirme yapacağım ve bir sorum olacak. Şunu ifade edeyim ki: Şimdi bu yasa özellikle çocuğu olan anne ve babaya çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar çalışma süresinin yarısı kadar çalışabileceği yönünde bir düzenleme öngörmektedir. Şimdi, yasadaki bu tanım uygulamada aslında doğrudan kadını ve kadının çalışma koşullarını hedeflemekte. Çocuklara bakma ve onların eğitimiyle ilgilenme görevi biraz daha toplumsal cinsiyet rolleri gereği kadına atfediliyor. Yani, çocuğun bakımıyla ilgili babaya düşebilecek sanki hiçbir rol yokmuş gibi bir kodlama var. Zaten genel bu yapının daha fazla teşvik edilmesi, ileri götürülmesi hedefleniyor. Bu nedenle, uygulamanın doğumdan sonraki beş, altı yıl boyunca kadına kısmi süreli çalışma önerdiği anlaşılmaktadır ki kısmi süreli çalışmanın yerleşik hâle getirilmesi maalesef biraz da daha uzun vadede güvencesiz çalışma sonucunu da açığa çıkarabilmektedir. Kadınların çocuk bakım görevi baba dâhil hiç kimseye devredilemez gibi görülüyor. Yani, şu düzenlemenin ruhunda biraz onu görebilmekteyiz. Kadınların çocuk bakım görevi baba dâhil hiç kimseye devredilemez gibi kodlanıyor.
Ücret karşılığı çalışma seçeneği ise tali ve asıl iş olan çocuk bakım görevi aksatılmaksızın sunulmaktadır. Şimdi, burada aslında zaten belli bir doğum oranına ve sayısına sahip olan kadınların durumunu iyileştirmekten ziyade, çalışan kadın dâhil olmak üzere doğum oranlarının artırılması teşvik edilmektedir. Yani, bu düzenleme biraz bunu teşvik etmekte, buna hizmet etmektedir. Ya değilse zaten doğum oranı yüksek olan, çalışan kadınların koşullarını düzenleme işin sadece bir tarafı olarak kalmakta. Ama, çalışan olsa da olmasa da doğumların kadın tarafından teşvik edilmesi bir noktaya kadar anlaşılabilir. Ama, bu yasayla zaten doğumun kadına biyolojik olarak yüklediği bir yükün dışında doğum sonrasında da çocuğun bakımı ısrarla kadınla eşitlenmekte, ona sabitlenmektedir. Örneğin, bir hususa dikkat çekeyim: Bakın, Sayın Bakanım, 150 kadın çalışanın olduğu işletmelerde kreş açma zorunluluğu var. Bakın, 150 personelin olduğu yerlerde söylemiyorum ben, 150 kadın. Ama, bu zaten çocuğun bakımı, onun okul öncesi eğitim kurumuna götürülüp getirilmesi bile kadına yüklenmekte, sanki baba bu işi yapamazmış gibi, babanın çalıştığı bir yere götürülüp getirilemezmiş gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Peki, neden kadın-erkek ayırdı olmaksızın 150 çalışanın hatta 100 çalışanın olduğu iş yerlerine, işletmelere kreş açma zorunluluğu getirilmiyor. Örneğin, bir baba da pekâlâ 3 yaşındaki çocuğunu kreşe götürebilir, kendi iş yerindeki açılmış olan bir kreşe götürüp getirebilir. Ya, bu toplumsal cinsiyet rollerinin hep bir eril zihniyetle tanımlanması sonucunu doğuruyor.
Sayın Genel Müdür Yardımcısı Şinasi Bey özellikle öğretmenlere dair bir hususa dikkat çekti. Şimdi, öğretmenlerin zaten hani yarım gün çalıştığı söyleniyor, aslında böyle bir şey yok. Bakın, ben yirmi iki yıl millî eğitimde ve akademide, üniversitelerde eğitimcilik yapmış biri olarak, bir öğretmen eşi olarak söylüyorum. Mesaileri dokuzda başlamıyor, mesaileri yedide başlıyor; eşim altıda uyanıp gidiyor, yedide derse başlıyor ve on ikiye kadar kesintisiz, ara vermeksizin çalışıyor. Bunların maaş karşılığı zorunlu ders saati zaten tanımlanmıştır, bunun üzerine ek derse girebileceği maksimum süre tanımlanmıştır. Bu aslında bilimsel olarak, pedagojik olarak dünyada çalışma koşulları açısından öğretmenlerin mesleklerini başarılı bir şekilde icra etmeleri için yapılmış bir bilimsel çalışmanın sonucu olarak ortaya konuyor. İsteseniz de bir öğretmen haftada kırk saat derse girerse zaten öğretmenliğinden maalesef biz verim alamayız. Bir de tümüyle aktif olan bir görevdir öğretmenlik, özellikle de ilköğretimde. Nedir öğretmenlik? Tümüyle öğretmenin aktif olduğu, konuştuğu, aktivite içerisinde olduğu bir görevdir. Şüphesiz bütün meslek mensuplarımız ve kamu çalışanlarımızın yaptığı işler değerlidir ama öğretmenlerin vicdanıyla hareket etmesi durumunda çok çok aynı sürede yorulduğu, çaba, efor sarf ettiği bir realiteyle karşı karşıyayız ki şu veri de önümüzde durmaktadır: 34 OECD ülkesi içerisinde en uzun çalışma süresine sahip olan ülkeyiz biz. Bakın, 34 OECD ülkesi içerisinde en uzun çalışma süresine sahip bir ülkeyiz.
Bir soru olarak özellikle yöneltmek istiyorum: Şimdi kısmi zamanlı çalışma ile yapılacak düzenlemede çalıştığı sürenin primini işveren ödeyecek. Peki, çalışmadığı sürenin primi nereden karşılanacak? İşsizlik Fonu'ndan. Burada değerli arkadaşların, herkesin kendine göre bu alanla ilgili, bu konuyla ilgili bir müktesebatı vardır. İşsizlik Fonu'nun oluşturulma felsefesi bu mudur? Bakın, mücbir hâllerde işsiz kalınan kişilere bir yardım sağlamak için oluşturulmuş bir fondur ve hepimizden de bunun için haklı olarak kesilmektedir. Ya değilse kısmi zamanlı bir düzenlemeye gidilirse çalışılmadığı sürelerde işverenden bu yükü alıp İşsizlik Fonu'ndan karşılanmasının yasal dayanağı nedir yani bu düzenleme dışında soruyorum. İşsizlik Fonu'nun oluşturulma, kuruluş felsefesinde bu gibi işlerde kullanma var mıdır diye sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.