KOMİSYON KONUŞMASI

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle üç Daire Başkanımıza bu değerli sunumları ve bilgilendirmeleri için çok teşekkür ediyorum.

Aslında ülke olarak ne mantıkta olduğumuz, daire başkanlarımızın biraz önceki sunumlarının içerisinde aslında ipuçlarını verdi bize. Olay oluyor, toplumsal hassasiyet yükseliyor, toplumsal hassasiyetin yükselmesinden sonra hemen devletin kurumları harekete geçiyor ve başlıyorlar -bazı yönlerden de zarar veren uygulamalarla- birtakım iş ve işlemler yapıyorlar. İşte ne yapıyor sayın kaymakamlarımız? Hemen yazı yazıyorlar ilgili yerlere "Kamu kurum kurumlarını denetleyin..." Bir başka yetkili, bir başka talimat... Artık "Yeteneği o kadar var mıdır, yok mudur; bu alt taraftaki personel, talimat verdiği, yazı yazdığı yapılar bu işi yapabilir mi yapamaz mı ya da -bu işin, biraz evvel konuştuk, fiziki koşulları var, mevcut bina stoku var, mevcut bina stokunda ya da bazı yerlerde tarihî bina da var- burada bu önlem alınabilir mi alınamaz mı bakmadan, hemen -iki satır yazıyla- biz üzerimizden defibela edelim bu işi, ondan sonra yazı kimde kalırsa o düşünsün." mantığıyla hareket ediyoruz.

Ben aslında mesleki olarak da bu işe uzun zamandır böyle dikkatlice bakan biriyim, bu olaydan sonra çok daha dikkatli bakmaya başladım. Gördüğüm şu benim: Çok Kartalkaya var; böyle bir iki tane falan değil, çok var. Yani bugün şuradan çıkıp gidelim, Ankara'daki otelleri denetleyelim; gidelim, Antalya'daki otelleri denetleyelim; gidelim, Türkiye'de herhangi bir hastaneyi denetleyelim -hepsini yani nereye gidersek gidelim- inanın bizde belki de çok ciddi anlamda sorunlar var, ciddi anlamda problemler var. Tabii, bu bir süreç meselesi yani bugünden yarına çözülebilecek bir mesele de değil. İşin ekonomik boyutu var, işin bizim üzerimize düşen boyutu var, standartlar oluşturma boyutu var -yani var oğlu var- eğitim boyutu var, yapılar yerelde mi kalsın... Ki benim şahsi görüşüm yerelde itfaiyenin güçlendirilmesi, eksiklerinin tamamlanması, üstten tek tip bir yönetmeliğin oluşturulması -işte bahsetti daire başkanlarımız- "checklist"lerinin tek tip yapılması, 2012'de inşaat ruhsatı almadan önce itfaiyeye giden projelerin bundan sonra da tekrar itfaiyeye gidip uzmanlar tarafından en ince ayrıntısına kadar denetlenmesi. Bunların hepsinin yapılması gerekiyor. Tabii bu Komisyon bu konuda çalışacak, çok da geniş bir rapor olacak hepimizin gördüğü kadarıyla. Dediğim gibi, uzun bir süreç, önemli bir süreç ve sonunda da inşallah biz bu işleri çözmüş oluruz ama neyi ne yaparsak yapalım, neyi nereye yazarsak yazalım gözünü kâr hırsı bürümüş işletmeler, ahlaksız kamu görevlileri yan yana geldiği zaman maalesef her şeyi yapmak mümkün olabilir yani olmayan yere itfaiye raporu verilebiliyorsa bu dediğim şey geçerlidir; gözünü para hırsı bürümüş bir iş adamı ve buna göz yuman ahlaksız bir imza kullanan bürokrat. Bunu çözmemiz gerek, asıl çözülmesi gereken bu. Dünya bu işi mesela birçok yerde ani baskınlarla, habersiz baskınlarla çözmüş; bir kurum tebdilikıyafet gitmiş çözmüş. Mesela, şu da var birçok yerde, gelişmiş, bu sorunu çözmüş yerde: Vatandaş kendi otokontrolünü kendi sağlıyor. Otele gidiyor, hastaneye gidiyor ya da hizmet aldığı bir alana gidip orada gördüğü eksikliği şikâyet ediyor, ihbar ediyor. Bizde bir dönem vardı -şimdi var mı bilmiyorum, Sayın Bakanım siz daha iyi bilirsiniz- trafik müfettişleri vardı, fahri müfettişler vardı.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Var, hâlâ var.

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Var değil mi, devam ediyor. Mesela, çok önemli bir şey yani birinin hayatını tehlikeye atan trafikteki bir sürücünün ihbar edilmesi çok kıymetli, çok değerli bir şey ve bunun gereğini... Bu tarz şeylerin de ülke için aslında geniş olması gerekiyor. Mesela, kurumsal firmaların birçoğu şöyle bir şey yapıyor: Müşteri gibi kendi firmalarına, mağazalarına birilerini gönderiyor, fahri müfettişleri gönderiyor; gidiyor oradaki müdüründen personeline, vatandaşa nasıl davrandığından rafta ürünü nasıl koruduğuna, nasıl sunduğuna, temizliğine, hijyenine, bir sürü şeye böyle otokontrol sağlıyor. Yani en basiti mesela, benzin istasyonlarının tuvalet hijyeniyle ilgili girdikleri yarıştaki o ihbar mekanizmasının iyi çalışıyor olması aslında bir anda standartları yükseltti. Bu işi iyi yapan kişileri kurumsal anlamda hem güçlendirdi hem de ciddi anlamda cirolarını da yükseltti.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Reklamda onu veriyorlar, reklamda onu önceliyorlar. Dün akşam izledim daha "Buraya geldiniz, burası temiz, pırıl pırıl." bilmem ne falan diye...

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Kesinlikle.

Bizim öncelikle -dediğim gibi- eğitimlerle biraz bu işi çözmemiz lazım yani bu işi anaokulundan itibaren çocuklarımıza bir ders olarak vermemiz gerekiyor. Bunu sağladığımız zaman birçok şeyi çözmüş oluruz.

Ben burada üç dört tane soru soracağım. Bu sorular benim değil, sizi de belki kısmen ilgilendiriyor, belki ilgilendirmiyor, Kartalkaya'yı görmüş de olabilirsiniz, görmemiş de olabilirsiniz, 16 yaşında olan bir kardeşimizin soruları bunlar aslında; şu an hayatta değil, iki gün önce annesi bana yazdı. Kızımızın adı Nehir, Kartalkaya'da bu kardeşimiz maalesef hayattan koptu. Annesi bu soruları bana yolladı "Ne olursun, sorabilir misiniz?" diye. Başkanım, çağrılacak olan mağdur ailelerle bu anneyi de çağıralım. Ben bu soruları sorayım -dediğim gibi- en azından tutanaklara da geçmiş olsun. Anne "Otelde kalan insanların yoğun bulunduğu yamaç kısımlarına karadan müdahalenin mümkün olmadığını bildikleri hâlde helikopterlerle havadan kurtarma ve tahliye çalışmaları başlatılması gerekmez miydi? Havadan müdahale can kayıplarını önleyebilecekken bu müdahale yönteminin kullanılması gerekmez miydi?" diye sormuş. Bir diğer soruda "Yangının ilk anlarında içeride mahsur kalan insanlara maske, oksijen tüpü gibi temel hayatta kalma ekipmanlarının ulaştırılması gerekmez miydi? Duman zehirlenmesi riskinin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda bu önlem neden alınmadı? Yangın yerine gelen ilk müdahale ekiplerinin doğru ekipmana sahip olması gerekmez miydi?" demiş. Bir başka soru: "Eğer bölgede yeterli donanıma sahip olunmadığı fark edildiyse çevre illerden destek ekip çağrısı yapılması daha doğru olmaz mıydı? Sizce bu vakada kamuoyuna yansıyan gecikme normal kabul edilebilecek bir durum mu, yoksa profesyonel sorumluluğu aşan bir ihmal mi?" Bir başka soru: "Sizler itfaiye şefleri olarak bu yangında yaşananları izlediğinizde, itfaiyenin görev alanı bakımından baktığınızda mesleki etik açısından da iç huzurla, doğru yapılmış diyebileceğiniz tek bir şey var mıdır?" demiş. Bir başka soru daha yollamış tekrar anne bana: "'42 kilometre yol geldik.' diyorlar. Neden o kadar yol gelmek zorunda kaldın? Orada şubat tatiline özel olsa bile iki araç bulunduramaz mısınız sadece iki hafta için?" diye sormuş. Anne bunları kızımız adına sormuş ve demiş ki: "Nehir hep 16 yaşında kalacak." Allah rahmet eylesin, kardeşiyle beraber o yangında vefat etmiş. Bu annenin de Komisyonda dinlenmesini ve sormasını istediği soruları da açık ve net bir şekilde Sayın Başkanım, gelip burada sormasını istiyorum. Eğer yasama uzmanı arkadaşımız notunu alırsa annenin, ben iletişim bilgilerini de ileteyim. Dediğim gibi, yani önemli olan yangın olduktan sonra ne yapacağımız değil, bu yangınlar olmadan önce hangi önlemleri almamız gerektiğidir. Bu olaylar olacak mıdır? Olacak, dünyada da oluyor ama can kaybı olmadan, daha az mal kaybıyla bu işi nasıl atlatacağımızın aynı geminin içinde olan insanlar olarak hep beraber çaresini buluyor olmamız lazım diyorum.

Teşekkür ediyorum katkınız için.