Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3046) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 16 .04.2025 |
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Komisyon üyelerini, değerli milletvekillerini, değerli bürokratları ve değerli basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, bugünkü görüştüğümüz kanun teklifinin temelini Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi belirliyor. Aslında "sistem" deyip geçmemek lazım, her kurulan sistemin kalitesi oradaki yönetimin kalitesini de belirliyor. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı sisteminin yönetim kalitesine baktığınız zaman, Cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemine geçtiğimiz günden bugüne kadarki gerek ekonomik gerek sosyal gelişmişlik gerekse kamu yönetiminin çeşitli parametrelerinin grafiklerine baktığımız zaman durumun ne olduğu belli oluyor yani bu sistem Türkiye'ye uymadı ama şunu da söyleyeyim: Aslında, sistemin kendisine baktığınız zaman sistem düzgün bir sistem de biz sistemi gereği gibi uygulamıyoruz yani şu anda biz başkanlık sistemini uygulamıyoruz, farklı tür bir sistem uyguluyoruz. Mesela, bu başkanlık sisteminde benim en çok hoşuma giden kavram politika kurullarıydı; çok güzel bir sistem yani her bakanlığın üzerinde bir politika kurulu var, alanında uzman kişilerden oluşuyor, bu kurul asıl politikayı belirliyor, bakan burada aynı bir CEO gibi icracı, yukarıda bir yönetim kurulu var; güzel bir sistem. Dolayısıyla, eskiden bakandan bakana politika değişirdi en azından şimdi bir kurul var, o kurul iyi çalışacak, çok yönlü bir kurul, çok sayıda kişi var, çok sayıda uzman var ama uygulama öyle oldu mu? Uygulamalara baktığınız zaman bu politika kurulları doğru dürüst hiç bir politika geliştiremedi. Şimdi, geçen hafta yeni atamalar yapıldı, ondan önce ben Mecliste de dile getirdim bana, şimdi, vatandaşa, bürokrata veya Mecliste vekillere "Bana 3 politika kurulu başkanı say." desek kimse politika kurulu başkanının ismini bile bilmez.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayması gerekiyor mu?
SADULLAH KISACIK (Adana) - Gerekir Başkanım. Niye gerekir? Çünkü politika kurulu dediğimiz ki... Sağlık Politikası Kurulu Başkanıysa adam hastaneye gidecek, politika için sivil toplumları dinleyecek, sendikaları dinleyecek yani bu kişi asıl politika üreten kişi, bakan icracı o sisteme göre.
Peki, bu politika kurulları nasıl oluştu? "Ya, işte, seni vekil yapamadık, kongre oldu seni genel merkeze de alamadık. Ne yapalım? Sen şu politika kurulunda ol, sana bir titr verelim." Bakın, politika kurulları eksildi, yıllarca toplantı yapmadı ama geçtiğimiz hafta politika kurulları oluştu, niye oluştu geçtiğimiz hafta? Çünkü AK PARTİ kongresi bitti, genel merkeze giremeyen bazı arkadaşlar o kurullarda görev aldı. Ya, şimdi, biz politika kurullarını "Aman işte, sana şurada koltuk veremedik, burada da koltuk veremedik, hadi şurada koltuklar verelim." diye oluşturursak o politika kurulu yine çalışmaz, çalışmayacak da çünkü burada liyakat, uzmanlık, bilgi, tecrübe değil; burada biz eski arkadaşlara koltuk verelim, araya da birkaç profesör, birkaç sevilen adam serpiştirelim mantığı var. Dolayısıyla, bu politika kurullarının etkin bir şekilde çalışması şu anda bu sistemin kalitesi açısından elzemdir, onu net olarak söyleyeyim.
Şimdi, buradaki diğer bir konu şu anda bakanlıklardaki müşavirler. Aslında bakarsanız, evet, bir bakan geliyor, tabii ki beraber çalışmak isteyeceği arkadaşları olacaktır, bu sürenin bakanın bakanlık yapma süresiyle alakalı olması da güzel. Peki, şimdi, şunu merak ediyorum: Bakan gitti, bakan gidince genelde bakan yardımcıları da gidiyor, müsteşar zaten yok, müşavirler de bakanla gitti; ya, bu devletin aklı nerede, bu bakanlığın hafızası nereye gitti şimdi? Bakanlığın hafızası nerede? Şimdi, bakan yardımcıları bildiğim kadarıyla 4 kişi falan, doğru mu? 4 kişi. Şimdi, bu hafıza bile o 4'e bölünüyor yani hafıza bile normal şartlarda 4'e bölünüyor. Onun için, bu müsteşarlık sistemi aslında gerekli bir sistemdi, kaldırılması... Bakın, müsteşar en azından devleti temsil ediyordu, devletin hafızası, devletin aklıydı ve birçok Avrupa ülkesinde aslında müsteşarlık kadrosu daimi kadrodur, o adam orada devlettir yani. Ama biz bakan yardımcılarını siyasi kadro yaptık, siyasi kadro adı üzerinde, belki iktidar değişse bakan yardımcısı dediğimiz adam bir daha bakanlığa bile giremez. Şimdi, devlet aklı nerede? Ya, biz devleti yönetirken "Aman biz üç yıl, beş yıl, on yıl, yirmi yıl yönetelim de gerisi Allah büyük." dememeliyiz, biz devlette bir sistemi kurarken "Bu sistem yüz yıl nasıl işler, iki yüz yıl nasıl işler, üç yüz yıl nasıl işler?" onu yapmalıyız ve şu anda gerçekten de devlet aklında, devletin hafızasında tüm bakanlıklarda ciddi sıkıntılar olduğunu görüyorum. Bakanlıklarımız, devletin kollarıdır, bakanlıkların toplam hafızası devletin hafızasını oluşturur ama şu anda bizim bu uyguladığımız yöntemle maalesef bakanlık hafızasının yok olduğunu, dolayısıyla devlet hafızasının büyük bir yara aldığını görüyoruz.
Şimdi, diğer taraftan, evet, bakanla beraber müşavirler geliyor ama istisnai kadroların da kullanılması maalesef devam ediyor. Bakın, on binlerce gencimiz KPSS sınavına girip, en iyi üniversitelerden mezun olup, kendini yetiştirip atama beklerken bakanlığa gelen kişilerin dışarıdan açıktan atamayla üst düzey pozisyonlara gelmesi veya yine ilgili bakanlıklarda çok değerli bürokratların yıllarca çalışıp, didinip, kariyer basamaklarını tırmanıp, bir kurumsal hafıza elde edip, üst düzey pozisyona gelmeyi beklerken bir değişiklikle dışarıdan birilerinin gelmesi gerçekten de hem kurum vicdanında hem de millet vicdanında yara açıyor. Ben şunu görüyorum: Devlet kurumlarında ciddi küsmüş bürokrat arkadaşlarımız var. Niye? Çünkü bakanlıklarda atamalar kişinin durumuna göre yapılıyor yani bakan bir geliyor, komple kadroyu değiştiriyor. Hatta geçmişte yaşadık, bir bakan değişti yani aynı iktidarda olmasına, aynı partinin bakanı olmasına rağmen il müdürlerine kadar hepsini değiştirdi, ya, sanki iktidar değişti de işte, aman, bu öbür partinin, diğer partinin bürokratıymış gibi davranıldı. Dolayısıyla bakanlıklarda, devlette şu kültürü getirmemiz lazım ve bu, iktidarın görevidir. Bakın, kültür önemlidir, bu kültürü oluşturmak da iktidarın görevidir. Ya, bürokratlar devletin bürokratıdır, bürokratın tamam, oy vereceği yer olur ama partisi olmaz, partizanlığı olmaz. Biz bürokratı değerlendirirken yaptığı işe göre, tecrübesine göre, birikimine göre, mevzuat bilgisine göre, uygulamasına göre, yaptığı yayınlara göre değerlendirmeliyiz; ya, işte "Bu, şu görüşten; bu, bu görüşten." filan dersek biz devletin yönetimini sekteye uğratırız. Onun için, devletimizin bekası açısından ben bu bürokrat yönetiminin çok önemli olduğuna inanıyorum ama özellikle son birkaç yıldır kutuplaşmanın artmasıyla birlikte gerçekten de bakanlıklarda hem partizanlık anlamında hem de liyakat anlamında çok büyük bir erozyon görüyorum ve bu, kamu vicdanını çok yaralıyor; bunu net olarak söyleyeyim. Bir an önce bu kültürü iktidarın oluşturması lazım. Zaten bu kültür geçmişte az çok vardı aslına bakarsanız da ama şimdi bayağı bir azaldığını görüyoruz. "Benim adamım olsun da bir şey bilip bilmemesi önemli değil." mantığı gidiyor, o şekilde gidiyor; bunu bu şekilde düzeltmemiz lazım.
Şimdi, kamuya girişin Anayasa'mızın amir hükümlerine göre de özellikle liyakat temelli olması gerekirken yine şu anda vatandaşa sorsak desek ki "Kamuya alımlar şu anda liyakatle mi yapılıyor?" Ezici çoğunlukla hayır, kayırma, torpil, tanıdık, bildikle alındığını görürsünüz. Bu mülakatların kaldırılmasına söz verilmişti, maalesef şu anda hâlâ kamuya alımda mülakatlar kaldırılmamış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kısacık, buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Şimdi, kendinizi şunun yerine koymanızı istiyorum: Doğunun bir vilayetinde bir işçi çocuğu okumuş, üniversiteyi bitirmiş, zor şartlarda KPSS'ye girmiş, yüksek puan almış ama biliyor ki kendini yetiştirmesi önemli değil, mutlaka iktidardan bir tanıdık bulunması lazım, partiden bir kaynak bulması lazım, öyle işe girecek. Ya, gençler bunu görürse çalışır mı? Gençler bunu görürse kendini geliştirir mi, yetiştirir mi? "Aman ben alanımda iyi olayım da beni takdir etsinler." der mi? Bakın, biz bu sistemle gençlerin idealizmini öldürüyoruz, geleceğe bakışını öldürüyoruz. Onun için, gençler şu anda partilerin kapılarında, milletvekillerinin kapılarında "Aman beni şuraya aldır, buraya aldır." vesaireyle bakanlıkların, yetkililerin kapılarında bekliyor; gençler bu kapılarda beklememeli. Gençlere kendilerini geliştirebilecek, kendilerini yetiştirebilecek şartları sağlamalıyız. Biz şimdi söylesek, bakanlıklara baksak, "Şu anda bu istisnai kadrolardan kimler yararlanıyor?" diye. Adamın babası milletvekili, oğlu istisnai kadrodan faydalanmış; adamın eniştesi bakan, yeğeni istisnai kadrodan faydalanmış. Biz illerde görüyoruz, birçok belediye başkanıyla anlaşma yapılıyor, belediye başkanı gidiyor, özel kalemden belediyeye alıyor, özel kalemden daha sonra bir bakanlığa geçişi yapılıyor; yazık, günah!
Yine benim en çok vicdanımı kanatan şey: Müşavirler, direkt devlet memuru olan bakanlık müşavirleri şu anda bakanlıklarda yığılmış durumda, bunlar sadece bankamatikçi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SADULLAH KISACIK (Adana) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Ben birçok üst düzey yöneticiyle de konuştum, gerçekten de diyorlar ki: "Bir kadro değiştiğinde o üst düzey kadroya biz diyoruz ki 'Kardeşim, maaşını al, bakanlığa da gelme çünkü sorun çıkıyor, tartışma çıkıyor.'" Şimdi, tasarruf tedbirleri kapsamında Audiler satıldı, bazı küçük tedbirler alıyoruz, araba satmayı falan bir şey zannediyoruz da ben baktığım zaman kamuda binlerce kişiye bakanlığa gelmeden, işe gelmeden maaş veriyoruz; bundan daha büyük kara delik olamaz, buna da bir son vermeliyiz. Adam genel müdür olmuş, sonra görevden alınmış, hâlâ genel müdür maaşıyla -belli bir süre- oturduğu yerden maaş alıp hiçbir şey de yapmıyor ve idare de diyor ki: "Kardeşim, sen maaşını al, gelme." Yani bakın, bunlar hep bizim devletimizin kasasından çıkan şeyler, bunlara sistem kurmak gerekir diyorum.
Diğer konuları maddelere geçince görüşeceğiz.
Teşekkür ederim Başkanım.