KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Çok teşekkür ediyorum sunumunuz için, alanım da olduğu için büyük bir ilgiyle dinledim sahadaki çalışmaları. Şimdi, tabii, gene ben yasal çerçeveye geri dönmek istiyorum. Bir, bu yasal çerçevede sahte eser üretmek ve işte, klasikleri yeniden üretmek ve sahte eser üretimi üzerinden bir pazar elde etmenin önüne nasıl geçebiliriz? Yani burada sahtecileri, dolandırıcıları, vesaireleri işte bir pazar, bir sanat çevresi ciddi bir pazar ve ciddi bir ekonomi üretiyor aslında. Hani bu sürecin içinde bunun sahtecilerden korunması nasıl sağlanabilir, buna ilişkin yorumunuzu merak ediyorum. "Hibrit eser" ve "makine" estetiği kavramınız çok hoş ve farklı bir bakış açısı getirdi. Burada şu ayrımı nasıl yapabiliriz: Dijitali kullanarak bir ürün ortaya koymak ile işte, kurguda dijital vesaire bir ürün ortaya koymak ile bir eserin yapay zekâ tarafından üretilmesi arasındaki farkı biz yasal zeminde tanımlamak durumundayız. Bu tanımlama nasıl yapılabilir? Bu noktada yorumunuzu merak ediyorum. Çünkü yani dijitali kullanmak farklı bir şey, yapay zekânın bir eser üretmesi başka bir şey. Mesela Banksy'i burada nereye koyuyoruz? Yani işte, milyon dolarlara eseri satılıyor, eser anında yok oluyor, dijitalde yok oluyor. Şimdi, bu bir yapay zekâ mıdır, yoksa bir sanatçının dijital üretimi midir? Bizim için bu önemli yani yasal zemini ortaya koymak için. Şeyi merak ettim ben de Beethoven'ın senfonisinin, bestesinin telifi ailesine mi, kime ödenecek devamında diye.

Teşekkür ediyorum sunumunuz için, çok keyifliydi, sağ olun.

SANATÇI ALP DOĞU ESER - Ben de teşekkür ederim.

Ya, bu klasikleri yeniden üretme aslında bir sanat eseri değil de bana daha ziyade tasarım gibi geliyor, önce onu söyleyeyim. Yani "sanat eseri" dediğimiz şey var olan kültür ezberini, tekrar aynısını yapmak ve oradan bir şey elde etmek değildir elbette. Hatta günümüzde yapay zekâ araçlarını kullanıp sanatçıların çalışmalarını "immersive show"larla gösteriyorlar. Örneğin, işte Vincent van Gogh Ankara'da CerModern'de sergilendi, Hieronymus Bosch sergisi ya da yani aklımıza gelebilecek birçok sanatçının işleri makine öğrenimiyle, bir çalışmayla bir araya getirilip "immersive" işte o mekânı kaplayan, mekânı kanvas kılan çalışmalarla önümüze konuluyor. Ben buna açıkçası istatistiksel bir şey olarak bakıp zanaat olarak bakıyorum yani yeni bir şey söylemiyor bana o. Bana bir şey etkinlik, aslında onun içinde gezme fırsatı sunuyor sadece. O yüzden bu türevlerin üretimi... Mesela yapay zekâyla ne yapıyorlar bugün? "Van Gogh gibi üret." diyorlar. "Kandinsky gibi üret, Gauguin gibi üret." Hiçbir anlamı yok benim nazarımda yani bir sanat tarihçisi olarak, var olan bir, zaten var orada yani onu gidip görebilirsen gider görürsün, göremezsen açarsın internet üzerinden belki o "web" sitelerinden onları görüntüleyebilirsin. Ama burada şuna bakmak lazım: Bu klasikleri yeniden ürettiğinde şimdi sonuçta bir Mona Lisa'yı yeniden ürettiğimiz zaman o tuval üzerine yağlı boya olmayacaktır, o yapay zekânın ürettiği bir Mona Lisa olacaktır yani teknik olarak bir fark olacaktır illaki. Yani orada yapay zekâyla...

AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Olabilir.

SANATÇI ALP DOĞU ESER - Tabii, yani oradaki teknik fark bence önemli çünkü bunu yapıyorlar bugün. Sürüyle Mona Lisa üretiliyor, sürülüyle Van Gogh üretiliyor. Zaten biliyorsunuz, o kadar çok reklamize oldu ki ayakkabılarda, çoraplarda Van Gogh görüyoruz, bardaklarda Van Gogh görüyoruz. Yani bu bir kültür adamının, bir ezberin aslında...

BAŞKAN FATİH DÖNMEZ - Ayağa düşmesi...

SANATÇI ALP DOĞU ESER - Tabii yani Guy Debord'un o "Gösteri Toplumu" yani her şey, sanat bile çoraba indirgenmiş durumda. İşte bunlar olduğu için bu "sahtecilik" kısmını şöyle değerlendirebiliriz, örnek veriyorum: Bir sanatçımızdan verelim, Bedri Baykam'ın üslubunun kopyalanması mesela. Bedri Baykam gibi çalışmalar yapan bir yapay zekâ. Bunu da birileri sağlamış oluyor. İşte, o sanatçının buna izni var mı, yok mu? İzni yok büyük ihtimalle yani ya da Devrim Erbil'den örnek verelim, değil mi? Devrim Erbil'in çalışmalarının artık biz her yerde görüyoruz, tanıyoruz, biliyoruz, kopyalanabilir durumda. İşte, yurt dışında bununla ilgili bu geliştirilen "Glaze" gibi "Glaze" şeklinde yazılıyor ya da "Have I been trained" "Train" edildim mi, eğitim verilerinde var mıyım?" gibi proje, programlarla bunlara bakıp bir sonuç elde edilebiliyor ve sanatçılar da buraya gidip "Ben burada var mıyım?" Bakın şunu söyleyeceğim: Sanatçılar çok tepki gösteriyor ama ben sanatçıların hiç bu konularla ilgili dertli olduğunu görmüyorum, tepkide kalıyor iş sadece. Yani mesela ülkemizde bunlar da mutlaka ki olacaktır gelecekte ama "Yapay zekâ işimizi elimizden alıyor." deniliyor. Instagram'dan göç ediliyor, "Sanatçılar Instagram'dan göç ediyor." yazıyorlar. Ben bakıyorum, benim bütün hayat çevrem sanatçı, herkes geri geliyor yani hatta daha fazla sanatçı Instagram'a giriyor. Hukukçular bakıyor, sanat tarihçileri bakıyor, sizler böyle bir Komisyon, değerli bir Komisyon meydana getiriyorsunuz ama sanatçılarınki daha ziyade bir söylem olarak kalıyor. "Benim eserim çalınıyor." Ne yapacağız o zaman? Bir şey yapmamız lazım. Çalınıyor çünkü üslubun kopyalanır hâlde, bir emeğin var, yıllarca bunu getirmişsin buraya. Eğitim almışsın, akademilere girmişsin, mezun olmuşsun, yıllarca onu biriktirmişsin, üslup kılmışsın ama bunun için pek bir şey yapıldığını görmüyorum. Dediğiniz çok güzel, hibrit ile makine hani o birleşim, insan-makine birleşimi, bunun oranı... Bir kere şunu söyleyeceğim: Sanatçılar bunu belirtiyorlar. Mesela sergiler yapılıyor bugün, diyorlar ki: "Ben şu yapay zekâ modelini kulandım." Mesela bu çok güzel bir yaklaşım. Yani bir işi sergilediği yerde, orada, o şeyde, kartta, bilgide "Midjourney kullanılarak üretilmiştir." Şimdi, bu tip yaklaşımlar da var ama dediğimiz gibi çıplak gözle bunu anlamak mümkün değil. Bunun için araştırmacıların bir önerisi var, bunun üzerinde çalışıyorlar, "açıklanabilir yapay zekâ" bu önemli bir kavram. Belki de işte bu sistemler meydana geldikçe biz günü geldiğinde bir sanat eserinin ki hangi verilerle meydana getirildiğini, hangi sanatçıların verileriyle ortaya konulduğunu görebileceğiz ve bunun dönüşü olacak. Şöyle bir dönüşü olacak: Prestij mesela. "Bu eserin oluşumunda şu, şu, şu sanatçıların eserleri gündemdedir." şeklinde belirtilebilir hâle gelecek gelecekte belki de. Bu önemli, açıklanabilir yapay zekâ, "Şu oranda insan katkısı gözlemlenmektedir." gibi. Yani belki de bununla ilgili bir oran meydana gelecek işte "Yüzde 30 katkı olduğu zaman bu kabul edilebilir bir şeydir." gibi, vesaire. Ama bunun için yani onu çıplak gözle tanımlamamız gerçekten çok mümkün görünmüyor. Yani benim geçen gün yaşadığım bir şey: "Bu yapay zekâ değil." dedim, yapay zekâ çıktı. Yani o yüzden acayip bir yere doğru... Artık gerçekle yanlış ne, sahte ne karıştırmış durumdayız yani.