KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Evet, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Merkez Bankası Başkanı ve değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de öncelikle, hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder Bey'in ailesine, sevenlerine DEM PARTİ Grubuna taziye dileklerimi iletiyorum. Ayrıca, dün şehidimiz vardı, ona da Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.

Aynı zamanda, 3 Mayıs günü Türk dünyasının lideri Alparslan Türkeş'in mezarı başında Alparslan Türkeş'in kızına yapılan hain saldırıyı ve ekibine yapılan saldırıyı ve yine iki gün sonra da veya bir gün sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yapılan saldırıyı da aynı şekilde kınıyorum.

Şimdi, kendi değerlendirmeme geçmeden önce Sayın Başkan, sizin yaptığınız sunumla ilgili çok kısa birkaç şey söylemek istiyorum, bir kısım detayları konuşmam içerisinde vereceğim. Bir defa "Son dönem finansal gelişmeler." deyip böyle üstü kapalı bir şey kullandınız sürekli, son dönem finansal gelişmeler ve bunu da zımnen aslında hep böyle 2 Nisan sonrası işte bu ticaret adımlarına filan bağladınız. Bunu biraz daha açmanız lazım yani sanki Türkiye'de 19 Marttaki gibi bir siyasi tasfiye operasyonu olmamış gibi davrandınız. Bunun Genel Kurulda da bir kere sözünü ettiniz ama bugün Komisyonda onunla ilgili hiç söz etmediniz. Bunu ben analizleriniz açısından yani büyük bir eksiklik olarak görüyorum, bunu üstü kapalı değil, o günle ilgili yani 2 Nisandan sonra elbette bizi etkileyen birtakım şeyler oldu ama bizdeki o "son dönem finansal gelişmeler" dediğiniz, "son dönem dalgalanma" dediğiniz şey 2 Nisandan önce başladı. Bunu net bir şekilde söylemek lazımdı.

Şimdi, bir kısım göstergeleri verirken hep değişime bakıyorsunuz, hiç seviyeye baktığınız yok. Yani enflasyon 500'den 400'e inmiş olabilir, enflasyonu 100 puan düşürmüş olabilirsiniz, bu çok başarılı ama enflasyonunuz 400'dür veya CDS. Yani hep değişim üzerinden gidiyorsunuz. O zaman şöyle bir şey mi yapsaydık yani mesela, Bakan Nebati daha kötü yönetseydi veya Şahap Kavcıoğlu -sizden iki önceki Merkez Bankası Başkanı- daha kötü yönetseydi siz bugün daha başarılı olurdunuz değil mi; böyle bir analiz olmaz. Yani değişim üzerinden bakmak önemlidir elbette ama sadece değişime bakarsanız bu sizi yanıltır.

Bu rezerv meselesini de böyle üstü kapalı geçtiniz yine. Yani orada da brütteki veya netteki düşüşü de yine Bakan Nebati'nin en kötü olduğu döneme göre söylediniz ama son dönemde, işte, sizin de hesabınıza göre burada 49 milyar dolar ama yine, bu işi bilenlerin yaptığı hesaplara göre de 55 milyar dolar veya daha üzerinde bir rezerv erimesi var 19 Mart sonrasında. Zannediyorum, sizin hesabınızda bu altın fiyatlarındaki artıştan dolayı altında bir değerlenme oldu; o, bir kısım rezerv erimesini daha eksik gösteriyor, herhâlde sizin 49 milyar dolar çıkması da ondandır diye düşünüyorum. Şimdi, bu önemli tabii ama buraya biraz daha bakmak lazım, bununla ilgili sorularım olacak ama oraya geldiğimde söyleyeyim onu.

Şimdi, maliye politikasıyla ilgili hiçbir şeyden bahsetmediniz. Yani biz yıllardır bu işin içerisindeyiz, burada Merkez Bankası Başkanı... Burada olur veya dışarıda olur yani sadece burada bahsetmediğiniz gibi dışarıda da bahsetmiyorsunuz. Yalnız para politikasıyla -ki o da tartışılır ne kadar doğru olduğu veya işte, nihayetinde kalitesini ve gücünü gördük- sadece para politikasıyla enflasyon düşer mi, sadece para politikasıyla ekonomiye istikrar kazandırabilir miyiz? Kazandıramayız, bunun net bir cevabı var. E, sizin o zaman Merkez Bankası Başkanı olarak "Ey Hükûmet, bana niye maliye politikası konusunda şu şekilde yardımcı olmuyorsunuz?" diye bir soru yöneltmeniz, bununla ilgili bir değerlendirme yapmanız gerekmiyor mu? Bakın eski Merkez Bankası başkanlarına -Kavcıoğlu'nu falan demiyorum tabii, daha eskiye gidin- maliye politikasıyla ilgili bu enflasyon raporları açıklandığı zamanlarda veya farklı zamanlarda Merkez Bankası başkanının değerlendirmeleri olmuştur. Ha, bunu tabii bir siyasetçi gibi yapacak değilsiniz, usulü dairesinde yapılacak ama geçen yıl millî gelire oran olarak yüzde 4,9 bir bütçe açığı var bu ülkede ve dünya kadar vergi artırılmasına rağmen siz maliye politikasından hiç bahsetmiyorsunuz. Veya yapısal reform ajandası... Yani hiçbir yapısal reform yapılmadan bugünkü verimsizlik devam ederken, bugünkü bir anlamda soygun düzeni devam ederken, denetimsizlik devam ederken, kamu mali yönetimdeki problemler, Kamu İhale Kanunu'ndaki problemler devam ederken siz sadece şu aldığınız tedbirlerle Türkiye ekonomisine veya Türk parasına istikrar kazandırabilir misiniz veya fiyat istikrarını sağlayabilir misiniz? E, bunlardan birazcık bahsetmeniz lazım, en azından şu şu şu yönlerde bir adım atılmasının bizim para politikamıza yardımcı olacağını değerlendiriyoruz gibi. Yani bu kadar, böyle hiç kimseyi rahatsız etmeyecek, basit bir cümleyi bile kurmuyorsunuz. Bu sizin itibarınız ve kredibiliteniz açısından çok önemli. Bakın, biz Merkez Bankasının itibarına, kredibilitesine önem veriyoruz ama burada bizim verdiğimiz önem kadar sizin de önem vermeniz lazım Sayın Başkan. Burada ciddi bir eksiklik olduğundan bir defa bahsetmem lazım.

E, mesela, bugünkü sunumda istihdamdan da hiç bahsetmediniz. Atıl iş gücü oranı -TÜİK açıklıyor bunu- yüzde 28,8'e çıkmış ve ciddi bir artış trendi içerisinde yani bundan biraz bahsetmek gerekmiyor mu? Nihayetinde bütün bunları niye yapıyoruz; insanlara ekmek, aş sağlamak için yapıyoruz değil mi? Yani temeli budur bu işin; gelir sağlamak, iş sağlamak için yapıyoruz. E, bundan da bahsetmediniz. E, büyüme analizi de yapmadınız. Yani tamam, bileşenleriyle ilgili, talep şöyle falan bir şey söylediniz ama yani biraz daha Türkiye'ye yönelik bir büyüme analizi beklerdik sizden. Bunları sunumuzun eksiklikleri olarak değerlendiriyorum.

Şimdi, 43 yaşınızda Merkez Bankası Başkanı oldunuz, son dönemin en genç Merkez Bankası başkanlarından birisiniz. Türkiye'ye geldiğinizde, daha doğrusu Başkan olduğunuzda sadece altı aylık bir Türkiye tecrübeniz vardı yani iyi eğitimli olabilirsiniz, yurt dışında iyi, güzel işlerde, Amazon'da falan çalışmış olabilirsiniz ama Türkiye tecrübeniz altı aylıktı. Şimdi, bunu niye söylediğimi birazdan söyleyeceğim çünkü 19 Martta ciddi bir sınav verdiniz ve bu sınavda ne kadar başarılı oldunuz, buna bakmamız lazım. Şimdi, hepimiz biliyoruz ama yine de bilmeyen arkadaşlar için hatırlatayım: Dünyadaki Merkez Bankası başkanlarına baktım, biraz bilinen Merkez Bankası başkanlarına; şu andaki Powell 65 yaşında Başkan olmuş, şu anda 72 yaşında; önceki Yellen 69 yaşında olmuş; Bernanke 53 yaşında olmuş; Greenspan 61 yaşında olmuş, 80 yaşına kadar sürdürmüş; Lagarde 69 yaşında Avrupa Merkez Bankası Başkanı olmuş; yine Draghi 64 yaşında Başkan olmuş; Trichet 62 yaşında olmuş; Japonları zaten söylemiyorum, onlar 70'in üzerinde başkan olmuşlar. Şimdi bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Yani tabii, genç olmak kötü bir şey olduğu için falan değil, kimse öyle bir şey anlamasın ama tecrübe önemli. Şimdi, sistemin oturduğu Amerika gibi, Avrupa gibi yani iktisat teorilerinin çalıştığı ülkelerde bile tecrübeye bu kadar önem verilirken iktisat teorilerinin hiç çalışmadığı ama tecrübenin çok önemli olduğu bir ülkede tecrübeye önem verilmemesini ben bir eksiklik olarak görüyorum. Bu eleştirim size değil tabii, birisi sizi Merkez Bankası Başkanı yaparken sizin "Beni yapmayın." diyecek hâliniz yok ama bu, ülke açısından önemli.

Şimdi, ilk sınavı 19 Martta verdiniz. Ne kadar başarılı oldunuz? Geldiğimiz noktada... Tabii, Türkiye'de kriz algısı biraz nedir? İşte, dolar arttıysa kriz var, dolar artmadıysa kriz yok. Yani işte dolarda yüzde 3'lük, 4'lük bir artış oldu 19 Mart siyasi tasfiye operasyonu sonrasında ama böyle bir ortamda dolar daha fazla artmasın diye -ki dolar şu anda bütün dünyada zayıflıyor, işte euro dolar karşısında yüzde 10 değerlenmiş o günden bugüne- yaklaşık işte 55 milyar dolar rezerv yaktınız Sayın Başkan ve bunu yaparken de hiç şeffaf olmadınız. Şimdi bunu soracağız yani çünkü biz 128 milyar dolar hikâyesini biliyoruz, o zaman siz yurt dışındaydınız yani 128 milyar doları çok da konuştuk, bu ülke onun şeffaf olmamasından kaynaklanan çok ciddi bir bedel ödedi ama şimdi aynı şeyi siz de devam ettiriyorsunuz. Hangi kanaldan nasıl bu rezervler eritildi? Lütfen bunu bir soru olarak alın, buna bir cevap istiyoruz sizden. Veya bunu niye açıklamıyorsunuz? Hadi bugün burada cevap ne kadar verirsiniz bilmiyorum ama bunun daha net bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması lazımdı.

Şimdi, 55 milyar dolar rezervimiz gitti. Ne oldu? 900 baz puan faiz artışı oldu. Niye böyle diyeceksiniz? Politika faizi 42,5'tu, şu andaki politika geceliğe döndü, 49 oldu; 6,5 buradan geliyor. Bunlar olmamış olsaydı -normalde 40 bekliyorduk değil mi- şu anda politika faizi 40 olacaktı, 40 ile 49 arasında 900 baz puan bir artış var. Yani 19 Mart operasyonu ve sonrasında etkisinin son derece sınırlı olduğunu düşündüğüm ticaret savaşlarının getirdiği bu türbülanstan sonra yani Türkiye'de 900 baz puan politika faizinde artış oldu. Kredi faizlerindeki, ticari kredi faizlerindeki artış bunun çok daha üzerinde, mevduat faizleri buna yakın şekilde oldu yani böyle bir şey oldu. Dolayısıyla yani 55 milyar doları yaktık, politika faizi açısından baktığımızda 900 baz puan bir faiz artışı var, ondan sonra dolar kuru bütün dünyada zayıflıyor, bizde yüzde 4 civarında bir dolar kuru artışı var. Yani bilmiyorum, ben size soruyorum yani bu 19 Mart ve sonrasındaki bu gelişen şokun -Mehmet Şimşek türbülans olarak değerlendiriyor- bu türbülansın karşısındaki mücadelede başarılı olduğunuzu düşünüyor musunuz? Bunu soru olarak size yöneltmek istiyorum.

Şimdi, tabii, eleştiriler var size karşı; "Ya, madem bu kadar sonrasında faiz artıracaktınız, o zaman niye bu kadar rezervi yaktınız?" diye de bir eleştiri var. O eleştiriye ilişkin de ne dersiniz, onu da merak ediyorum. Şimdi, tabii, türbülans dedik, Mehmet Şimşek "türbülans" dedi ama Sayın Erdoğan ne diyor? "Bu, suni dalgalanma, geçici dalgalanma."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, daha başındayım, onu söyleyeyim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Efendim?

ERHAN USTA (Samsun) - Daha başındayım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam canım, sürenizi ben veriyorum, o süre zarfında toparlayın yani Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yoksa size üç saat versem üç saat de konuşursunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - Yok, o kadar konuşamam da ama bir yirmi, yirmi beş dakika konuşurum herhâlde.

Şimdi, suni dalgalanma mı, bir türbülans mı bu? Lütfen buna ilişkin bize bir değerlendirme yapın. Bunu bilmemiz lazım, bunu herkesin bilmesi lazım. Merkez Bankası şu anda yaşadıklarımızı geçici bir dalgalanma olarak mı görüyor yoksa Mehmet Şimşek'in deyimiyle ciddi bir türbülans, ciddi bir şok olarak mı görüyor? Bir televizyon yayınında -herhâlde sayılmış- 13 defa "türbülans" ve "şok" ifadelerini kullanmış.

Şimdi, tabii, programın hani geneline ilişkin çok şey söyleyebiliriz ama ona birazdan geleyim.

Bir şey daha söyleyeyim: Şimdi, 19 Mart siyasi tasfiye operasyonunu gördük, yaşadıklarımız ortada. Şimdi, Sayın Erdoğan diyor ki: "Turpun daha büyüğü heybede." Heybeden bir turp daha çıkarsa buna hazır mısınız, ne kadar barutunuz var? Şimdi, yani işte 16 milyar dolar civarında swap hariç net rezerviniz var; son bir ayda, bir buçuk ayda -neyse işte- 55 milyar dolar civarında yaktığınızı düşünürsek siz buna hazır mısınız veya faizi daha ne kadar artırabilirsiniz heybeden bir başka turp daha çıkarsa? Bir de "telef olma" ifadesi çıktı. Bakın, bunlar sizi çok yakından ilgilendiriyor, siyasi yorum yapmanız açısından bunları söylemiyorum, elbette onu sizden beklemiyoruz, yaparsanız ona ben de karşı çıkarım zaten ama şunu söylemeniz lazım bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bana: Ya, Türkiye'de eğer yeniden bir siyasi operasyon olursa, bir telef olma olayı olursa -tırnak içerisinde çünkü Cumhurbaşkanı bunu da dedi- benim Merkez Bankam ne kadar hazır? Bunu sanayici merak ediyor, ticaret erbabı merak ediyor, tüketici merak ediyor. Milletvekillerinin de merak ediyor olması lazım, AK PARTİ milletvekilleri merak ediyor mu bilmiyorum. Dolayısıyla buna ilişkin de böyle bir şey olursa Türkiye buna ne kadar hazır, sizden bunu bize söylemenizi bekliyoruz biz.

Tabii, bu 19 Mart operasyonu iki şeyi çok net bir şekilde gösterdi. İki yıllık emeğe rağmen... Bakın, biz buna ciddi de kredi verdik yani bütün yanlışlarına rağmen yapılan işlere kredi verdik. Geçen sefer sizin buraya geldiğinizdeki değerlendirmelerimizi hatırlayın veya kamuoyunda değişik mecralarda yaptığımız değerlendirmelerde aslında yani yapılan işlere -yanlışı var, eksiklerini söyledik- ciddi bir kredi verdik ama şimdi geldiğimiz noktada iki şeyi gösterdi 19 Mart operasyonu: Türkiye ekonomisi çok kırılganmış iki yıllık emeğe rağmen yani tabii, öncesinde o kadar kötü işler yapıldı ki oralara girmeyeceğim vakit darlığı nedeniyle; çok kırılganmış. İkincisi de 19 Mart operasyonu, AK PARTİ'nin iddia ettiği gibi bir yolsuzlukla mücadele, bir rüşvetle mücadele operasyonu değil bir siyasi tasfiye operasyonuymuş çünkü eğer kamuoyu, iç ve dış piyasalar bunu bir yolsuzlukla mücadele operasyonu olarak algılamış olsaydı bütün göstergeler bugün çok daha iyi olurdu. Niye? Bir ülkede yolsuzluk azalırsa göstergeler iyileşir. Değil mi? Yani insanlar derler ki: "Kaynaklar daha iyi kullanılacak." Bu şekilde insanlar üzerinde daha olumlu etkisi olur.

Şimdi, bu dövize müdahale meselesinde şeffaf olmadığınız eleştirisini getirdim. Bakıyoruz internet sayfanıza, ihaleyle alımlarda satışlarda 2011-2012...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, bir daha ek süre verdim.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Sağ olasın Başkanım.

Doğrudan müdahale de en son 2021'de yapılmış. Dolayısıyla bu müdahaleler nasıl yapıldı, bu rezerv erimesi nasıl oldu? Bunu bize açıklarsanız çok sevinirim.

Şimdi, programın tasarımıyla ilgili sorun olduğunu öteden beri söylüyoruz. Sadece bu 19 Marttaki olaydan veya işte son dönemde yaşadığımız dalgalanmalardan dolayı değil çünkü bu program toplumun bütününü kapsayan bir program değildi. Bu program adaleti gözetmiyordu, üretimi desteklemiyordu, yıpranmış olan kurumların itibarını yükselten bir program da değildi. Sadece yüksek faiz, düşük kur ve sıcak paraya dayalı bir programdı. Zaten mesela kimi iktisatçılar bu program "Ölü doğmuştu." dediler. Kimisi de "Ölü doğmuştu." demeyenler de şu anda "Öldü." şeklinde diyorlar. Sorum şu: Şu andaki program sizin bundan sonraki enflasyonla mücadelenizde -sizin açınızdan enflasyonla mücadele- finansal istikrar ve tabii, fiyat istikrarı, ikisi birlikte bunları sağlamaya yetecek mi? Bir yanlış kurgu olduğunu düşünüyor musunuz? Bunun başka şekilde desteklenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

Şimdi, tabii, yoksul kesimden yana Hükûmetin hiçbir politikası olmadı ama buna siz de katıldınız. Mesela siz bir mektup yazdınız "Asgari ücrete sakın ara artış yapılmasın." şeklinde falan ama tabii, talebi kısmaya çalışıyorsunuz. Şimdi, şunu da net olarak görmemiz lazım: Şimdi, bu talep nereden kaynaklanıyor? Bunun analizini yaptınız mı? Yani şu anda Türkiye'deki talep hakikaten -yüzde 60 diyeyim- o çok yoksulluk sınırının hatta açlık sınırının çok altında olan kesimden mi geliyor? İşte, ortadaki yüzde 20'den mi veya en üst yüzde 20'den mi geliyor? Şimdi, özellikle en üst yüzde 20'nin gelirleri çok arttı bu dönemde. Şimdi, yüksek faiz, bunların önemli bir kısmının varlıkları var; faizler yüksek faiz, yüzde 30-40. On yıllık kağıtlarda... Sayın Başkan, en son on yıllık kâğıtlarda hazine yüzde kaçla borçlandı? 34,6'yla mı borçlandı? On yıllık hazine kâğıdında... Yani enflasyonun düşeceğine bu ülkede kimse inanmıyor. Arkadaşlar, on yıl sonra bile o kâğıdı elinde tutan yüzde 34 faiz alacak. Ya, böyle bir şey var mı? Beş yıllıklarda yüzde 40 küsur. Yani rakamları şimdi burada birazdan söylerim. Şimdi, bu kesimin refahı acayip bir şekilde arttı. Bakıyorsunuz, ithalatta, tüketim mallarında ve lüks tüketim mallarının ithalatında ciddi bir artış var. O zaman siz geliyorsunuz, gidiyorsunuz, yoksul kesim... Ya, insanlar aç zaten yani açın üzerine daha ne kadar gidebilirsiniz veya gitmiş olsanız bile bu politikalardan ne kadar sonuç alabilirsiniz? İşte, aldığınız-alamadığınız sonuçlar da ortada.

TÜİK meselesi var yani TÜİK yeniden rakamları makyajlamaya başladı; bu çok net. Buna katılıyor musunuz? Analiz edecek kadar vaktim yok.

Şimdi, aşırı kâr eden sektörler var; bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Bütün dünya bunu konuşuyor, mesela bunun vergilenmesiyle ilgili bir şey yapılmadı. Sizin de buna ilişkin belki birkaç tane bir şeyler söylemeniz gerekirdi. Tabii, enflasyonun düşeceğine vatandaşın inanmadığı da ortada yani hane halkının yüzde kaç...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani sizin sunumunuzda da vardı şimdi rakamı tam hatırlayamadım ama yüzde 60 civarında, evet, yüzde 59 küsur hane halkı "Önümüzdeki on iki ay sonra enflasyon yüzde 60'a düşecek." diyor. Şimdi, toplumu inandıramadığınız bir programda nasıl başarılı olacaksınız? O zaman toplumu inandırmak için ne yapmanız gerekiyor? Toplumun bu programı sahiplenmesi için ne yapmanız gerekiyor? Bakın, yıllardır bu işin içerisindeyiz, şunu net bir şekilde söylüyorum: Toplumun sahiplenmediği, toplumun kabul etmediği hiçbir programın -bu siyasi program olsun, iktisadi program olsun, dezenflasyon programı olsun- başarılı olması mümkün değil yani bunu sizin görüyor olmanız lazım. Yani piyasa katılımcılarının, onlarınki tamam, finansal sektörle ilgilenenlerinki daha düşük ama mesela reel sektörünki de yüzde 40'ın üzerinde, on iki ay sonraki enflasyon. Zaten siz de muhtemelen o noktaya geldiniz çünkü yıl sonu enflasyonunu işte artırdınız, artırdınız, en son 21'den 24'e çıkardınız, şimdi hedef enflasyondan bahsetmiyorsunuz; neyden bahsediyorsunuz? Tahmin aralığının üst sınırından bahsediyorsunuz. Aslında şu anda hedef enflasyon yüzde 29 oldu yani o da tutarsa. Dolayısıyla, emin olun, kimse inanmıyor bu enflasyonun bu şekilde düşeceğine. Artık şeylere falan girmiyorum, hukukun olmadığı, adaletin olmadığı, demokrasinin olmadığı bir ülkede zaten buralarda yani sonuç almak çok fazla mümkün değil de ama rakamlara yansıyan... Sadece ekonomik boyutuyla baktığımız zaman bile, dediğim gibi, gerek devlet iç borçlanma senedine bakın gerekse piyasa katılımcıları, daha doğrusu anketlerdeki beklentilere bakın, buraların hepsine baktığımızda programda bir sahiplenme olmadığını, programın inandırıcı olmadığını görüyoruz; dolayısıyla bunun için bir şey yapmanız lazım. Yani bir şey yapmanız lazım, bunu söylemekteki kastımız o. Yani insanlar inanmıyorsa bu programa inandıracak adımları atmamız lazım, sahiplenmesine inandıracak adımları atmamız lazım.

Şimdi, zirai don olayının önümüzde riskler barındırdığını söylediniz. Mesela bir çalışma yapıldı mı, ne kadar, ne olacak? Çünkü ciddi bir şey, bütün bölgelerde hemen hemen oldu, bunun gıda fiyatları üzerinde ciddi bir artışı olacak. Tabii, bu sizin politika alanınızın dışında, buraya sizin yapacağınız bir şey yok ama bununla ilgili bir çalışmanız varsa biraz daha -hani riski artırdı değil de- net bir şekilde onları söyleyin.

Şimdi, tahvil ihalelerinin notunu gördüm. Bakın, on yılın sonrasında bile yüzde 34,6 faiz vereceğim diyor Hazine. Beş yıllıkta yüzde 39, iki yıllık hazine tahvillerinin faiz oranı yüzde 46,5. Bu yapısal reform ve maliye politikası ayağının olmadığını söyledik. Şimdi, geldik, gittik; hem Mehmet Şimşek hem de sizin aslında baktığımızda sunumunuzda da bu dünyadaki petrol fiyatlarındaki düşüşe bel bağlanmış görünüyor enflasyonla mücadele açısından. Hemen bir de şu soruyu soracağım, bu sizin işinizi de zorlaştırdı. 84 dolar civarındaydı orta vadeli programda 2025 yılı ortalama ham petrol fiyatı, bu baz alınarak bütün makro ve mikro göstergeler oluşturuldu, şu anda 65 dolar civarında brent petrol. Hani şeyin yaklaşık 20 dolar altında şu anda bir gerçekleşme varken yüzde 25 elektrik zammı yapıldı değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, lütfen toparlayın, yirmi dakikaya geldik, 30 kişi sırada bekliyor.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Salonda 30 kişi var mı ya?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bana yazdırıyorlar onlar, bende liste var.

ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, işte buna ilişkin de sizin bir şey söylemeniz lazım. Bu, sizin işinizi de zorlaştıran bir şey. İşte sanayide yüzde 10 veya 15 yapıldı, konutta yüzde 25 yapıldı. Ya, bu ihtiyaç niye oldu? Ham petrol fiyatı düşüyor, doları tutmak için 50-60 milyar dolar harcıyorsunuz, bütün program onun üzerine zaten, işte yüzde 49 politika faizi var, doları da tutuyoruz iyi kötü ama bu elektrik zammı niye?

Refah düzeyi yüksek kesimin tükettiğini söyledik, bunu söylemekteki kastım şu: O zaman politika setinizi biraz o kesimi talebini kısmaya yönelik olarak yapmanız lazım, sizde bunu göremiyoruz. Siz "Aman, asgari ücret hedef enflasyona göre verilsin..." Şimdi, değerli arkadaşlar, insanların da memurun da işçinin de emeklinin de maaş ve ücretleri yüzde 21 enflasyon olacak diye verildi. Şu anda sizin söylediğiniz, zımnen söylediğiniz, Mehmet Şimşek'in zımnen söylediği yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 29; ne olacak bu yüzde 21'e göre verdiğimiz insanlar? Şunu söylemeyin sakın bana: "Efendim, biz bunu enflasyon farkı olarak altı aylık dönemlerde sonra veriyoruz." Asgari ücrette altı ay bile değil on iki ay sonra. O aradaki dönemdeki refah kaybı ne olacak? Orada bir üçgen oluşuyor her defasında, o refah kaybı insanlara negatif olarak yazıyor. Bunlar için o zaman bu kesimin... Şunu söylemeye çalışıyorum yani ücreti baskılayarak bir rekabet gücü yaratmaya çalışırsanız bu ülkede bununla başarılı olma imkânınızın olacağını hiçbir şekilde düşünmüyorum.

Şimdi, bu yüksek faize ekonomi dayanır mı, ne kadar daha dayanabiliriz? Faiz kötü bir şey, yüksek faiz çok kötü bir şey. Tabii, ben niye yükselttiniz de demiyorum. Bakın, şartlar onu gerektirdi, tamam filan ama şunu görmemiz lazım: Yani eğer bir şey yapılmazsa, bu program desteklenmezse, bu program güçlendirilmezse bu yüksek faiz devam edecek demektir. Buna ekonomi ne kadar dayanır, sanayi ne kadar dayanır? Yani şimdi, bakın, yandaş olmayan sanayici...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, çok meseleler var, kesmek istemiyorum sözünüzü ama arkadaşlar var, bekliyorlar.

ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum Başkanım müsamahanıza.

Hemen bir iki konu kaldı, sizi çok ilgilenen ticaret savaşları konusu da var, onunla ilgili de hemen birkaç soru soracağım. Dolayısıyla bu şeyi...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Eski Ticaret Bakanı olarak...

ERHAN USTA (Samsun) - Eski Ticaret Bakanı olarak tabii. Burada bunu söylemezsem bir eksiklik olarak görürsünüz.

Sanayicinin feryadını görmek lazım. Bakın, yani buralarda zaten patlama başladı, hakikaten çok daha kötü durumda oluruz, çok sıkı bir şekilde bir şey yapılması lazım. Hadi, bizim yanımızda söylemeseniz bile daha kapalı ortamlarda Sayın Cumhurbaşkanını -çünkü tek seçici o, tek adam rejimi, bu rejim o- ikna edecek başka şeyleri ortaya koymanız lazım.

Bu ticaret savaşları meselesinde bir kafa karışıklığı var. İşte, Sayın Şimşek ilk açıklamalarında "Bu bizim lehimize olur." dedi. Siz de biraz aslında onu söylediniz, ben öyle anladım çünkü rakiplerinize daha fazla konuldu. Yani "Bizim bir elimizi kırdılar, onların iki elini kırdılar, biz iyi durumdayız." filan mı, böyle mi olur? Amerika'da rekabet gücü kazanmış olabiliriz ama Çin, Amerika'ya satamadığı malları Türkiye'ye satmaya çalışırsa bizim sanayicimiz, bizim üretimimiz, bizim büyümemiz ne olur, bunların analizi yapıldı mı? Bunların analizinin sektör olarak yapılması lazım. Sektörel konuda Türkiye'de en iyi analizleri yapan kurum sizin kurumunuz, bunu biliyoruz yani bunun yapılması ve bunun kamuoyuyla paylaşılması lazım ve belki de buna ilişkin de tedbir alınması lazım çünkü bizim Çin'le ticaretimiz, biliyorsunuz, 1'e 10, 1 satıyorsak 10 alıyoruz. Ya, o 20 olabilir yarın bir gün çünkü Çin saldıracak yani Çin bir miktar büyümesini aşağı çekebilir ama Çin bütün dünyaya saldıracak. Dolayısıyla bunun bizim büyümemiz ve dünyada artan fiyatlar nedeniyle enflasyonun üzerindeki etkisinin ne olacağı konusunun çok daha iyi çalışılıp bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesinin ben doğru olacağını düşünüyorum.

Son konu olarak da Sayın Başkanım, hemen müsaadenizle, artık zarar meselesine filan girmeyeceğim yani bu zarar tabii... Ha, Merkez Bankasının kâr etmesi gerekir mi? Etmesi gerekmez. Zarar edebilir mi? Edebilir. Merkez bankaları aslında ne zaman kâr eder? Normal şartlarda ülkede kriz olduğu zaman dolarınız artar -güçlü bir rezerviniz varsa- rezerv değerlendirmesinden dolayı merkez bankaları kâr eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Kâr ettiği zaman da böyle kâr etmiş olsaydı sizi böyle eleştirebilirdik, o ayrı bir şey ama bu zarar niye edildi, ona da bakmak lazım. Ya, özellikle burada kur korumalı mevduat meselesi önemli bir meseledir, buna ilişkin sizden -zamanım olmadığı için detayına girmeyeceğim- biraz daha detaylı bir analiz bekliyoruz; bunu da soru olarak lütfen kabul edin.

Son konu olarak da bu banknot meselesi... En büyük banknotumuz hâlâ 200 lira yani artık söylemeye gerek yok, ilk çıktığında 131 dolara denk geliyor, şimdi 5,2 dolara denk geliyor yani bunu niye yapmıyorsunuz ben anlamıyorum. Şu iddia edilebilir: "Ya, kayıt dışılıkla mücadele açısından insanlar böyle tonlarca TL'yi götüremeyeceği için bankadan transfer yapıyor, kayıt dışılıkla mücadelede bize yardımcı oluyor." diyebilirsiniz. Ben bunu da biraz düşündüm, acaba bundan mı yapıyorlar filan dedim fakat piyasaya sordum, piyasa şunu söylüyor: "Hayır, artık 'transaction' olarak TL kullanılmıyor, herkes dolar..." Yani dövize talebi artırıyor aslında sizin bu tutumunuz yani bu banknotların büyütülmemesi çünkü insanlar şöyle bir valizle gitmek yerine işte, eline 2 tane deste alarak gidip ödemesini yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani dolayısıyla banknot meselesi önemli, kâğıt maliyetleri açısından da önemli. Mesela, bununla ilgili lütfen bizimle bir analizinizi paylaşın. Ya, bunun bir nedeninin olmuş olması lazım yani bu kadar yüksek enflasyondan sonra, alım gücünün bu kadar düşmesinden sonra, 200 liranın artık bahşiş olarak bile kabul edilmediği bir ortamda hâlâ niye Merkez Bankası bırakın yani 500'lüğü, 1.000'liği falan değil, bence 5.000'liği çıkarması lazım. Bunlar niye çıkarılmıyor, buradaki sizin bakış açınız nedir? Siyasi bir müdahale mi var yoksa Merkez Bankasının teknik bir argümanı mıdır? Bu konuda da bize bilgi verirseniz sevinirim.

Çok teşekkür ediyorum ben. Hayırlı olmasını diliyorum. Umarım iyi günlerde tekrar sizlerle karşılaşırız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.