KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, hayvancılıkla ilgili politikamıza bir bütün olarak bakmak lazım. Her Bakan değişikliğinde politika değişti. Politika değişiklikten sonra 2010 yılından itibaren de denildi ki: "Et ithal edeceğiz, hayvan ithal edeceğiz ama üç yılda bitecek." Bir türlü o üç yıllar gelmedi, 10 milyon hayvan ithalatı bugüne kadar gerçekleşti ve 11 milyar dolar yurt dışına paramız gitti. Bu yıl içinde son yapılanları da veri olarak paylaşayım, belki arkadaşlarımın bir kısmının bilgisinde değildir. Üç ayda 545 milyon dolarlık canlı hayvan ithal edildi, 345.240 adet sığır ithalatına karşılık 531 milyon 432 bin 82 dolar da yurt dışına paramız gitti. Peki, bu Et ve Süt Kurumunun getirdiği hayvanların -benim çıkardığım fiyata göre düzeltebilirseniz- 195 liradan Türkiye'ye maliyeti var. Ortalama dananın şu anda Et ve Süt Kurumunun olduğu yerlerde 439 lira 56 kuruştan kesimi gerçekleşiyor. Bu arada önemli ölçüde bir fiyat aralığı var. Et ve Süt Kurumunun asli görevi piyasayı dengelemek. Burada dengelemiyor, kâr ediyor çünkü baktığınız zaman... Sabah erken saatlerde -ben beş buçuk altıda gittim- vatandaşın kuyruğa girdiği Et ve Süt Kurumunun satış noktaları var. Şimdi, bakıyorum Kurum diyor ki: "2023 yılında 550 milyon lira kâr ettik, 2024 yılında 11 milyar lira kâr gerçekleşti." Şimdi, kamu niye kâr eder? Başa baş noktasında olur, vatandaşa Et ve Süt Kurumu gibi bir kuruluş daha uygun fiyatla et tüketimini sağlar, bununla ilgili çalışma alanı da ona göre toplumun geneline fayda sağlayacak bir işleyişte olur.

Bakın, diyorsunuz ki: "Süt tozu üretiyoruz." Peki, süt tozunu niye biz ithal ediyoruz? İlk üç ayda 419 ton karşılığında 1 milyon 94 bin lira da ithal süt tozuna vermişiz. Yani Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda ithalatçı bir anlayışla birilerinin vurgun vurduğu gerçeği var. Çünkü soruyoruz: Bu ithalatı Et ve Süt Kurumundan önce kim yapıyor? "Ticari sır." Ya, öküzün ticari sırrı mı olur? Kim getiriyorsa söyleyin. Yok, "Ticari sır." Çünkü burada dövizden ve altından daha da büyük bir para var. O parayla birilerinin bayağı büyük bir vurgun vurduğu gerçek.

Şimdi, Et ve Süt Kurumu yurt dışından hayvan ithal etmeye başladı, ithalatçı bir yapıya dönüştü. Türkiye'yi dengelemekten çok yurt dışından hayvan getiriyorsunuz. Son üç yılın ortalamasına baktığımızda da son dönemlerde artış bayağı yüksek ve ithalat artmış bulunuyor. Peki, bu yurt dışından kim topluyor bu hayvanları? Kaç liradan topluyor? Mesela, bir duyum var, diyorlar ki: "53 liradan toplanıyor, 193 liradan Et ve Süt Kurumuna geliyor. Brezilya'dan, Uruguay'dan hayvan alınıyor." O hayvanları kimden topluyor? Et ve Süt Kurumu yalnızca ithalat yapıyor da toplama alanlarında kimlerden alınıyor? Kim bu adamlar? Hangi ülkenin, hangi çiftçinin, hangi besicinin, hangi firmanın, hangi şirketin adamları topluyor da Et ve Süt Kurumuna veriyor? Sonra bu hayvanlar orada ne kadar kontrol ediliyor? Bu ülkeye gelen etlerde bakteri çıktı, biz bunu basın toplantısında açıkladık, bu yalanlandı. Sonradan bir baktık doğru olduğu ocak ayında ilan edildi ve bizim söylediğimizin gerçek olduğu, o ağustos ayında ithal edilen etin ertesi yılın ocak ayında sağlığa zararlı olduğu için toplatılma kararı açıklandı. Biz bunu da yaşadık ve basın toplantısında da gösterdim eti yani etin ne olduğunu. Sonra löp et diye niye sordum? Onu da söyleyeyim: Karkas etin hemen menşesini saptıyorsunuz, löp etin ne olduğu da belli değil "Ne yediğimizi ne içtiğimizi de bilmiyoruz." diye anlatılıyor, ondan söylüyorum. En az üç ayda veterinerlerden aldığım bilgiye göre bu etin menşesi belli olmuyor, üç ayda zaten vatandaş yiyip, tüketiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada önemli bir tehlike daha var. Bu büyük ülkeler tarımda bizim gibi ülkeleri biraz sömürge ülke gibi görüyor, onun için de genel politikalarını bizim gibi ülkeler üzerine kurguluyorlar. Çiftçilikteki üretim ürünleriyle ilgili bu değerlendirmeyi farklı biçimde yaparız ama hayvancılıkta şu anda hücresel kökenli et üretimi 2030 yılında toplam et üretiminin yüzde 10 olacağını Birleşmiş Milletlerin verilerine dayanarak bir önceki Bakan yazılı soruma yanıt da verdi. Yapay etle ilgili Türkiye'de de çalışma olduğu söyleniyor. Ya, şimdi, Türkiye'de yapay ete ihtiyaç duyulmayacak kadar arazimiz, alanımız var. Bu iklim değişikliği bahane edilerek şimdi bir de hayvancılıkta -zaten ticariydi- sömürge amaçlı ticarileştirme yöntemi geliştiriliyor. Bu konuda -sizin de burada sunumunuzda var- "Dünya genelinde hayvansal üretimde bir azalma yaşanacağı tahmin ediliyor." ifadesinin buna dayandığını düşünüyorum. Türkiye'nin bu konuda hassas olması lazım. Bize bu aklı verenler kendi hayvanını azaltmıyor yani Amerika Birleşik Devletleri üretimini kısmıyor ya da işte Paris İklim Anlaşması'ndan çekiliyor ya da farklı ülkelere "Ben vereyim, siz üretmeyin." diyor, Türkiye yapay et olayında araştırma boyutlarına eriyor. Bunun gibi konularda hassasiyet gösterilmesinin ülkenin faydasına olduğunu düşünüyorum.

Burada Sayın Genel Müdürün bir güzel analizi var, kutlarım sizi. "Bu yeterli düzeyde etki analizi yapılmadan özelleştirme kapsamına alınan Et ve Balık Kurumunun 35 kombinasının 19'u satılmış ve 8'i başka kurumlara devredilmiştir." ifadesini kullandığınız cümle Türkiye'de tarımla ilgili tüm kamu kuruluşların benzer biçimde tasfiyesini sağlayan anlayıştır. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde de acımasız uygulanmıştır.

DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) - Bir dakika, bir dakika; 1992 yılında kombinalar özelleştirildi, yapmayın, kayıtlara bakın.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bir şey anlatıyorum, bakın ben yirmi iki yılınızı anlatıyorum, yirmi iki yılda acımasız yaptınız siz. Onlar gene ayıp olur diye ufak ufak yapıp geldiler, siz kestiniz, attınız.

DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) - Siz bu işleri iyi bilirsiniz, 1992 yılında...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Şimdi, onu da ben bir anlatayım.

Ben bu Komisyondayken gördüm ki Et ve Balık Kurumunun böyle en verimli, en güzel arazileri o dönemde tasfiye edildi, birilerine gitti. Şimdi, "Modern teknolojiye uygun diye yapılan." diyor, Et ve Süt Kurumun 10 et kombinası kalmış. Bakın, 1992'de özelleştirmeye alındığında 35, şimdi 10 tane. Türkiye'nin o günden bu yana et ihtiyacından etle ilgili üretime kadar geneline baktığımız zaman olayın ne kadar vahim bir boyuta evrildiği görülür. En azından yanlıştan dönülüp Et ve Süt Kurumunun yeniden varlığı önemli ama doğru yönetilirse önemli. Oradan kimlerin fayda sağlayacağı... Eğer, işçi, çiftçi, esnaf, emekli gidip de Et ve Süt Kurumu sayesinde et yiyebiliyorsa, et alabiliyorsa o zaman bu Kurumun işlevi doğru yerine gelmiş olacak ama birileri oradan büyük rant elde edip, adını da iş yapıyormuş gibi gösteriyorsa o zaman amacına uygun hizmet edilmemiş olacak.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Şimdi, bunun yanında birkaç şey daha söyleyeyim.

Başkanım, konuşacağımız cümleye girince "Toparlayın." deyince hangi birini toparlayayım derken cümle gitti.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Ama yani süremiz belli.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yani genel ölçeğinde baktığım zaman şunu söyleyeyim: Birincisi, kamucu anlayış; ikincisi, kooperatifleşme; üçüncüsü, dünyayla rekabet edebilecek üretim şartlarında katma değerli ürün üretecek boyutta süreci doğru yönetme ve bir yerde boşanan akılları doldurma. Diyorsunuz ki: "11 bin kişiye hayvan verildi." Acaba bunlardan kaç tanesi şu işi şu an sürdürüyor? Kaçı bakım yapabiliyor? O rakamı da verirseniz. Çünkü alıyor hayvanı, bir süre sonra bakamıyor, satıyor. Senin amacın ne? Bu işin sürdürülebilirliği. Orada da sürdürülebilirlik kalmıyor çünkü hayvanı satmış oluyor.

Yine, Konya'daydım, 400 tane süt ineği olan besicimiz 100 tane bırakmış. Niğde'ye gittim, 1.030 tane süt keçisi varmış, 1.000'ini satmış 30'u kalmış. "Niye 30 bıraktın?" dedim, "Ya, torunlar memlekete büyükşehirlerden gelsinler de hayvan sevgisi nedeniyle bize arada görsünler diye bıraktım." diyor. Nedeni şu: 11 lira 73 kuruş alım fiyatı belirlemiş Ulusal Süt Konseyi sanayicinin talebi doğrultusunda, 8 lira ile 15 lira aralığında 1'iyle 10 hayvanı olanlar hâlâ çiğ sütü satamıyor. Onun nedeni, 1 ile 10 hayvan varsa bunu tanka koyup koruyabilme şansı yok, aracıya veriyor. Aracı da alırken bu fiyatlardan düşük aldığı için küçük aile tipi işletmeler ortadan kalkıyor.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Gürer, toparlayalım lütfen.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Küçük aile tipi işletmelerinin dünya üzerinde ortadan kalktığı ülkelerde ne et sorunu biter ne su sorunu biter, politikayı doğru oluşturamazsak Türkiye'nin gelecekte et ve süt konusundaki sorunları derinleşecek.