KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifini veren değerli sayın milletvekili, sayın bürokratlar ve sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, geçen haftalarda görüştüğümüze benzer bir kanun teklifiyle yine karşı karşıyayız. 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan bir kısım düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle düzenleme ihtiyacı doğdu ve genel olarak bunlar önümüze getirilmiş durumda bu kanun teklifiyle. İptal gerekçeleri neydi Anayasa Mahkemesinin? Aslında, bunlar bilinemeyecek, kestirilemeyecek hususlar değildi; hep söylüyorum yani iktidar tarafı bunları önemsemiyor, "İptal edilsin. Anayasa'ya aykırı da olsa ben bu işlemi yaparım. Nasıl olsa epey bir vakit geçecek -mesela, bu işin 7'nci yılı- o vakte kadar Anayasa'ya aykırı bir şekilde düzenlemelerimizi yapmış oluruz." diyor. Anayasa Mahkemesi ne demiş? Demiş ki: "Yetki kanunu sana böyle bir yetki vermiyor kardeşim, niye böyle bir düzenleme yapıyorsun?" İptal etmiş. Anayasa Mahkemesi "Şu, şu, şu hususlar kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemez." demiş, iptal etmiş. Anayasa Mahkemesindeki hukukçular bunu biliyor da idaredeki hukukçular bilmiyor mu? Bilmemeleri mümkün değil, dediğim gibi bile bile bunlar yapılıyor; bu davranış burada hem ülkeyi bir hukuk devleti olmaktan çıkartıyor hem de gereksiz işlerle bütün bir kamu bürokrasisi ve Meclis uğraşmış oluyor.

Şimdi, tabii, bu eleştirilerimizi biz geçen sefer de yaptık, o yüzden mümkün olduğu kadar hızlı geçeceğim fakat şimdi kanun teklifini veren arkadaş sistemi yine övmeye başlayınca tabii, o zaman sisteme ilişkin -bu yeni sisteme, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin- birkaç kelime tekrar söyleme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Şimdi, 2017'de Anayasa değişikliği olmuş, 9 Temmuz 2018'de sistem yürürlüğe girmiş fakat yapılan değişiklikler yani bu "sistem değişikliği" dediğimiz şeyde aslında yapılan işler yani uyum anlamında yapılan işler sadece ibare değişikliğinden ibaret arkadaşlar; "Başbakan" gördüğümüz yere "Cumhurbaşkanı" koymuşuz, işte "Hükûmet" gördüğümüz yere "Cumhurbaşkanı" yazmışız, bilmem şunun olduğu yere bu yazılmış filan yani mekanik değişiklikler yapılmış. İşin ruhuna ilişkin değişiklik yapılmış mı? Hayır, yapılmadı yani sistem hiçbir şekilde... "Bu yeni sistem devreye girsin." filan diye bir şeyimiz yok ama hiç olmazsa bir sistem değişikliği yapıldığı iddia ediliyorsa onun icabı olan her şeyin yapılması lazımdı ki bu ülkeye faydası olsun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Yapalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Yapalım tabii, getirin de yapalım çünkü bizim getirdiğimiz hiçbir şey zaten gündeme alınmıyor, Komisyon gündemine de alınmıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, birkaç örnek de vereceğim. Şimdi, işte, şu yaşadığımız şey, kanun teklifi. Yeni sistem ne diyor? "Artık, hükûmet kanun tasarısı gönderemez, kanun teklifleri milletvekilleri tarafından verilir." deniliyor. Ya, bunu hakikaten öyle yapıyor muyuz, milletvekilleri mi hazırlıyor? Yok öyle bir şey! Yine, bakanlıklar hazırlıyor, kurumlar hazırlıyor; bakın, koordinasyon içerisinde olmak ayrı şey. Bakanlık hazırlıyor arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı buraya gönderiyor, ondan sonra kurban seçilen bir iki AK PARTİ milletvekili bunun ilk imzacısı oluyor, arkasında da bir kısmı imzalarını atıyor, buraya geliyor. Evet, dürüst olalım. Ya, bu çok aleni bir şey yani bu çok aleni bir şey. Şimdi şimdi...

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Cevabı vakti gelince söylersiniz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Milletvekiliyiz biz, kurban değiliz.

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, işte, kurban ediliyorsunuz onu söylüyorum, size de acıyorum. Şimdi şimdi, biraz biraz milletvekilleri içerisinde ne olduğunu ufak ufak anlamaya başladı, birçok detayı da zaten yine bilmiyorsunuz, biliyor olsanız bu bürokratları niye getiriyorsunuz? Şimdi, birazdan göreceğiz detaylar konuşulurken, sizin şahsınızla ilgili söylemiyorum ama bugüne kadar bizim burada yaşadığımız tecrübe bu, milletvekilinin çoğu zaman haberi bile yok, şuraya geliyor savunuyor; isterse haberi olsun arkadaşlar, kendisi hazırlamamış.

Bakın, sistem ne diyor? Ya, bu sistem, yeni kurulan sistem diyor ki: "Artık, bunu Hükûmet hazırlamaz; milletvekili, Parlamento hazırlar." Yok, yapamaz da bunu çünkü Parlamentoda bununla ilgili bir altyapı da hazırlanmadı. Yani bunu milletvekilinin yapabilmesi için bir defa milletvekilinin kafasında bir politika fikrinin olması lazım. Yani bu ülkenin işte sanayisiyle ilgili, tarımıyla ilgili, ne bileyim, enerji sektörüyle ilgili kafasında bir fikir olacak; o fikri bir kanun teklifine, bir politikaya dönüştürecek, projeksiyonlarını yapacak, rakamsal altyapısını, etki analizlerini yapacak bir Meclis içerisinde bir altyapının olması lazım, kurumsal altyapının olması lazım. Başından itibaren söylüyorum yani bunu ta 2017'den itibaren söylüyorum. Ya, gelin, bakın, burada, o zaman bizim eski Devlet Planlama Teşkilatına benzer sektörler kurmamız lazım Meclisin içerisinde; burada sanayi sektörü uzmanın olması lazım yani enerjiyle ilgili bir kanun teklifi hazırlayacaksam Meclisin enerji uzmanlarıyla oturup konuşabilmem lazım. Ancak bu böyle olur ama bunların hiçbirisi yapılmadı. Ne yapıldı? İşte "Şu ibare, şu ibare olarak değiştirilmiştir."

Şimdi, mesela, bir örnek daha verelim, atamalarla ilgili. Değerli arkadaşlar, eskiden de vardı? Diyelim ki üçlü kararnameli atamalar var. İşte, bakan, başbakan, Cumhurbaşkanı veya bakanlar kurulu kararıyla atanan görevler vardı; işte, TÜİK Başkanı veya -kendim atandığım için söyleyeyim- İç Denetim Koordinasyon Kurulu üyeleri bakanlar kurulu kararıyla atanırdı, bütün bakanların imzası aranırdı, bir tane bakanın itiraz etmesi durumunda o atama yapılamazdı. Yani sistemin içerisinde, kendi içerisinde bir denge kontrol vardı.

Şimdi, burada, bunların hepsi için sadece Cumhurbaşkanına bu yetkiler verildi. Yani şimdi eskiden Cumhurbaşkanı neydi? Tarafsızdı; başbakan vardı, kendi içerisinde bir denge mekanizması kurulmuştu, dolayısıyla üçlü kararname şeyi çözüyordu. Şimdi, burada başbakan gördüğümüz, bilmem ne gördüğümüz her yeri "Cumhurbaşkanı" olarak değiştirince ne oldu? Artık, bütün atamaları Cumhurbaşkanı yapar hâle geldi. E, belki burada, sistemin ruhuna uygun şekilde daha fazla Parlamentoyu devreye sokmamız gerekirdi bazı atamalarda, değil mi? Mesela, vali, büyükelçi atamalarında. Amerika Birleşik Devletleri'nde nasıl? Büyükelçi atamalarını başkan mı yapıyor? Senatonun onayından geçmiyor mu? Şimdi, eski sistemin kendi içerisinde bir şey vardı. İşte, bakanlar, başbakan vardı ve Cumhurbaşkanı devletin başı olarak, tarafsız birisi olarak, bir siyasi parti mensubu olmayarak bunları kontrol mekanizması... Bakın, yani madem öyle bir sistem değişikliği yapıldı, bunları da yapmak lazımdı, 8'inci yılda hâlâ bunları konuşuyoruz ya!

Mekanik değişiklikleri bile adam gibi yapmayı başaramadınız, işte hâlâ iptaller oluyor, bile bile iptal. Arkadaşlar diyor ki: "Ya, niyet mi okudun?" Ya, niyet okuma falan değil, öngörünüz yok mu, bir hukuk nosyonunuz yok mu? İşte, geçen seferki yaptığımız "HSK üyeliğinde adalet müsteşarı yerine, işte, bir bakan yardımcısı o görevi yapar." diye burada düzenleme yapıldı ya, bunun Anayasa Mahkemesince iptal edeceğini bilmiyor muyuz şimdi biz? Şimdi, dolayısıyla arkadaşlar, bunlar, bu örnekler artırılabilir. Yani sistem falan yok, sistem çalışmıyor; bunu zaten çok net bir şekilde görüyoruz. Rakam okumayı birazcık bilen birisi varsa 2018'den sonra hiç olmazsa bir ekonomik göstergelere bakılsın, bunun nasıl bir şey olduğunu, nasıl başarısız bir sistem olduğunu ve bunun ülkeye nelere mal olduğunu net bir şekilde zaten göreceğiz. Ha, bu sistem değişiklikleriyle amaç bir tek adam rejimi yaratmaksa, bir sistemsizlik yaratmaksa o zaman onda başarılı bak, o hakkı teslim edelim, başarılı olunan şey o.

Tabii, bu böyle torba olunca bunun geneline ilişkin çok fazla söylenecek bir şey yok ama ben 3 hususta düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, bu kamu görevinden ayrılanların kendi alanıyla ilgili hususlarda çalışma yasağı. Arkadaşlar, bu madde geldiğinde detayını konuşacağız ama burada hukuki bir boşluk var anlaşılan veya idareler bunu böyle görüyor. Ben bunu daha önce Plan Bütçe Komisyonunda gündeme getirmiştir. Mesela, EPDK Kanunu'nda biliyorsunuz, kurul üyelerine ilişkin yasak orada yazılmış ama EPDK'deki mesela Tarife Dairesi Başkanı görevindeki tarifeleri bitirdi, o akşam görevinden ayrıldı, ertesi sabah bir tane dağıtım şirketinde işe başladı; kendi yaptığı tarifenin orada uygulayıcısı oldu ve çok yüksek ücretlere. Bunu rakamlarıyla açıkladım, bunu Mustafa Yılmaz buradayken, Enerji Bakanı buradayken söyledim; ağızlarını açıp şey söyleyemediler. Sadece Mustafa Yılmaz'ın söylediği şey şu: "Ya, o adamlar da ne yapacak, ekmek yemeyecek mi?" bilmem ne. Yahu, bu adam devlet memuru zaten, o tarafa ayrılıp gidiyor. "Yani çoluğuna çocuğuna ne verecek? İşte iki yıl para almayacak mı?" Bak, şu mantığa bak! Şimdi birazdan onun maddesi gelince tutanaklardan şey yapacağım. Şuna sığınıyorlar: "Kendi kanununda kurul üyeleri yazıyor ama personel yazmıyor." Şimdi kendi kanunlarında kurul üyeleri için daha detaylı bir düzenleme yapılmış, orası daha özel bir alan, kurul üyeleriyle ilgili kısım oradan alınabilir ama öbür 2531'di sanıyorum o kanun, bu kanun arkadaşlar 1981 yılında çıkmış, orada kurumlar sayılırken eski sisteme göre, 5018 öncesi sisteme göre sayılmış; işte "katma bütçeli idareler, genel bütçeli daireler, şunlar bunlar." demiş. Şimdi, 5018'le bütçe sistemlerinde değişiklik olmuş, "düzenleyici denetleyici kurumlar" diye kurumlar oluşturmuşuz. Bunların ismi orada yok diye... Evet, o yıl belki o düzenlemeler yapılsa uyum düzenleme olabilirdi ama buna sığınarak şimdi, bu şeyde hiçbir düzen falan kalmadı. Yani bugün burada çok ciddi bir şekilde özel sektöre menfaat sağlayan bir iş yapan bir kamu görevlisi, ertesi gün aynı alanda işe başlıyor bu eksiklikten dolayı. Niye? İşte EPDK orada sayılmıyor. 1981 yılında EPDK mı vardı sayılsın ama ne sayılıyor orada? Bakın, orada KİT'ler bile sayılıyor. Yani bir KİT bile, özel sektör, özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş yapan KİT'ten bile bir memur oradan oraya ayrıldığında iki yıl, üç yıl çalışma yasağı koyan bir irade, bir yasa koyucu, düzenleyici otorite doğrudan özel sektöre menfaat temin edebilecek birisine bir sınırlama koymaz mı normal şartlarda?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim efendim.

Koyar tabii ki, koymuş da zaten çünkü şu anda düzenleyici denetleyici otoritelerin yaptığı işi eskiden Bakanlıklar yapıyordu arkadaşlar. Yani şimdi EPDK'nin yaptığı iş, eskiden Enerji Bakanlığı bünyesinde yapılıyordu ve 2531 sayılı Kanun'la bu kısıtlama onlara vardı. Şimdi EPDK kuruldu, EPDK'nin ismi de buradaki kapsamda geçmiyor, "O zaman biz böyle bir şey yaparız." böyle bir mantık olamaz! Şimdi, bu hukuksuzluğun, yolsuzluğun bir kapısı burada aralanmış oldu.

Dolayısıyla, bunu şunun için anlatıyorum: Hazır yeri gelmişken burada, eğer bu ülkeyi biraz seviyorsa AK PARTİ Grubu için söylüyorum ve MHP Grubu için, bu ülke için birazcık sevdaları varsa gelin, burada bu düzenlemeyi yapalım önümüze gelmişken, 2531'deki bu düzenlemeyi, bu eksikliği giderelim arkadaşlar. Birinci husus bu.

İkinci husus: Şimdi, burada tabii, gerekçeyi yazan kamu bürokratları biraz siyaset yapmışlar bu BTK ve Kamu İhale Kurumunda. İlk usulde konuştuğum şeyi de destekleyecek mahiyette hususlar var burada. Değerli arkadaşlar, şimdi, 4'üncü maddede Kamu İhale Kurumu kurul üyelerine siyaset yasağıyla ilgili bir husus var. Bu, ilk kez getiriliyormuş gibi bir defa gerekçede yazılmış, bu çirkin bir şey. Ya, 703 kaldırılmadan önceki kanunda zaten var olan bir şey bu. Sanki "Bu ilk kez getiriliyor." filan deyip böyle bir meşruiyet kazandırıyor şey, çirkin. Aynısını 12'nci maddede de yapıyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Aynısı?

ERHAN USTA (Samsun) - Aynısı, aynısı getiriliyor. Şimdi, aynısı getirilse daha ne? Yani bu hüküm var. Şimdi, orada 2 tane şeyde değişiklik yapılıyor: 1) 703'ten önce Kanun -hem BTK için söylüyorum bunu hem de Kamu İhale Kurumu için söylüyorum- kurul üyelerinin vasıflarını saymış "Şöyle şöyle olacak, şu işleri yapacak, bilmem ne yapacak." filan şeklinde. Tamam mı, ondan sonra devam eden şeyde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayabilir miyiz.

ERHAN USTA (Samsun) - Bunları maddelerde filan, her birini ayrı ayrı konuşmayacağız, işte bunu bir toplu olarak konuşmak gerekiyor, o yüzden konuşuyoruz. 4 ile 12'yi birlikte konuştuğum için genelde konuşuyorum. Şimdi, yani...

Başkanım, birer birer dakika vererek vallahi ne insicam bırakıyorsunuz ne bir şey bırakıyorsunuz.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Erhan Başkanım, maddelerde konuşursunuz, yani bir usulümüz var.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani hem maddede hem önergede hakkımızı ayrı ayrı kullanalım; öyle bir şey yapmıyoruz, bunu siz biliyorsunuz.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Burada bir uygulamamız var, diğerlerine de aynen devam ettik.

ERHAN USTA (Samsun) - Uygulamamız var da işte, tamam.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Yine maddelerde konuşursunuz, biz onu diyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Erhan Bey'in bir ayrıcalığı olsun.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, ayrıcalık istediğimizden değil, düzgün bir iş yapalım diye uğraşıyoruz ya, düzgün bir iş yapalım diye gırtlağımızı patlatıyoruz, netice alacak mıyız? Almayacağız ama şurada vicdan sahibi bir bürokrat belki "Ya, hakikaten bu adam doğru söyledi ya, şu işi yarın yaparken şunu dikkate alalım." der diye, belki bir faydamız olur diye uğraşıyoruz ya, yoksa sizin vicdanınızın karardığını ben biliyorum arkadaşlar. Yani şimdi ben burada ne dersem diyeyim değişmeyecek çünkü sizin iradeniz yok ya, yok arkadaş!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yapma ya!

ERHAN USTA (Samsun) - Nilgün Hanım, yok ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sabrımızı niye zorluyorsun böyle ya, ayıp ediyorsunuz ama ya!

ERHAN USTA (Samsun) - Sabır ne ya!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sabır bu işte ya!

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Erhan Bey, teşekkür ediyorum.

Maddelerde konuşursunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Biz sana daha çok konuşasın diye...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bakın, biz, cidden sizin görüşlerinize saygı duyuyoruz, gerçekten istifade de ediyoruz ve onu söylüyoruz. Ama "irade yok" demeyin ya!

ERHAN USTA (Samsun) - İradenizin olmadığı malum da hadi onu söylemedim varsayın.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, öyle değil.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Geri alamıyor şimdi de, geri bile alamıyorsun yani!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bizim irademiz var ki burada yani biz görüşlerimizi ifade ediyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - TRT'ye falan girmeyeceğim.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Erhan Bey, lütfen, selamlamanızı yapın.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, o zaman bütün maddelerde şeyimizi... Bakın, aslında sınır filan yok burada; bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda hele hele şimdi grup sözcüsü olarak konuşurken böyle "sınır mınır" filan demeyin. Yani ne olacak şimdi, ben bunu on dakikaya nasıl sığdırayım yani sığdırma imkânımız yok zaten. Şimdi, o zaman şunu yapacağız: Her maddede hem önergesinde hem maddesinde ayrı ayrı konuşacağız, bu daha fazla bir iş yükü getirecek. Şimdi, toplu olarak bazı şeyleri, 4 ile 12'yi başka maddede ben nasıl konuşayım? Ama aynı şey yapıldığı için 4 ile 12'yi birlikte, genelinde konuşuyorum veya TRT'nin maddelerinde.

Neyse, özetle arkadaşlar, yapmaya çalıştığımız şey şu: Yani hakikaten bu ülkenin faydasına bir şeyler yapacaksak... Ha şu anda biz söyledik diye burada hemen bu değişikliğin yapılmasını beklemiyoruz ama bu yetkili kurullarıyla, karar vericileriyle falan konuşulsun. AK PARTİ Grubundan da istirhamımız arkadaşlar, bunlara biraz eğer kanaat getirdiyseniz "Ya, bu arkadaş doğru söylüyor -benim için değil, herhangi birisi için- bunu bir yerlere götürmek lazım." deyin. Yani bu şekilde, bu şekilde bu sorunları çözeriz, başka türlü hakikaten bu sorunları çözemeyiz, uğraşır uğraşır dururuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, TRT konusuna hiç giremedim ama sadece şu kadarını söyleyeyim: Yani TRT'nin artık hiçbir şekilde tarafsızlığı falan kalmamıştır. Maddelere gelince artık orada anlatacağım. TRT şu kararı vermek durumundadır: Yani deve mi olmak istiyor, kuş mu olmak istiyor? Şimdi, devekuşu; yerine göre kamulaştırmadan yararlanacak, bedelsiz arsa tahsisi alacak ama öbür tarafta gidecek, efendim "Ben şirket kuracağım veya özel sektör kuruluşlarıyla rekabet edeceğim." gibi bir mantık içerisinde. Bu kararı TRT vermek durumunda; bu karar verilmemiş, bu kafa karışıklığı var. Tabii, bu bilerek yapılmıştır, o ayrı bir husus ama bunların hepsinin maddesi geldiğinde konuşacağız.

Teşekkür ediyorum.