KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, teşekkür ederiz.

Tabii, her zamanki gibi, yine, sayın sözcümüzün de söylediği gibi tam bir torba yasa, içinde yok yok. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü gibi her şey var. Şimdi, tabii ki aslında burada Anayasa’nın iptal etmiş olduğu maddeler görüşülüyor ama yine dertlere çözüm olmuyor. Örneğin, ben burada Enerji Bakanlığı da gündemdeyken bir şeyi söylemek istiyorum, hep gündeme getiriyoruz: İki şey var burada; bir, maalesef köyler talan ediliyor, çevre talan ediliyor. Taş ocakları o kadar yakın merkezlere açılıyor ki bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum; mezarlıkların, su kaynaklarının üzerine taş ocakları kuruluyor daha uzağa açılması gerekirken. Tabii, taşa ihtiyaç var ama çevreyi korumaya da ihtiyaç var. Burada Enerji Bakanlığının yetkilileri varken onlara da söylemek istiyorum: Çok kolay ÇED verilmemeli, su kaynaklarının, mezarlıkların, köylülerin yaşam alanlarının olduğu yerlere asla ve asla taş ocaklarının ruhsatı verilmemeli. Bir de burada bu ruhsatlar veriliyor, maden ruhsatları veriliyor. Değerli arkadaşlar, hepimizi ilgilendiren bir konu, bu maden ocakları çok ciddi para da kazanıyorlar ama ne yöreye katkıları var ne belediyelere katkıları var, çok az bir şekilde pay alabiliyorlar, yolları bozuyorlar, çevreyi bozuyorlar ama oradaki ekonomiye de hiçbir faydaları yok. Yani ne sosyal anlamda bir faydaları var ne ekonomik anlamda bir faydaları var hatta çok zararları var. Bu da çevrede o madene karşı bir antipati oluşturuyor. Madenler çıkarılmalı mı? Çıkarılmalı elbette ama hem bu madenlerden elde edilen gelirlerin bir kısmı o yöreye harcanmalı, yollarını yapmalı. Geniş tonajlı araçlarla köy yolları yapılıyor, hâlâ filtre takılmayan birçok ocak var, maden ocakları, bunlar çevreyi kirletiyor. Benim seçim bölgem Malatya'da, Hekimhan'da var bu madenlerin çevreyi kirletmesi ve yolları yok etmesi ama hiçbir yatırım yapılmıyor. Buradan da size bu maden ocaklarını şikâyet etmiş olayım Sayın Bakan Yardımcımız, bilgilerinize sunmak istiyorum. Ayrıca, mutlaka bir düzenleme yapılarak bu madenden elde edilen kârların hiç olmazsa bir kısmının yerel yönetimlere kaydırılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bir de önemli konu, en çok maddesi olan Diyanet İşleri. Tabii, Diyanet İşleri aslında bizim çok konuştuğumuz bir kurum değil, Diyanet İşleri kendini çok konuşturan bir kurum maalesef. Burada Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız var, biz burada prensip olarak bürokrat arkadaşlarımıza çok bir şey söylemiyoruz ama siyaseten muhataplarımıza söyleyeceğiz. Maalesef, devlet hakikaten sayenizde bir çiftliğe dönüşmüş durumda. Sadece Diyanet için söylemiyorum, şatafat, lüks alabildiğince yaygın durumda. Tabii, Diyanete ayrı bir başlık açmak lazım çünkü dedim ya, Diyaneti biz konuşmuyoruz, Diyanet kendini bize konuşturuyor. Bütçesi 130 milyar 119 milyon, 6 bakanlığın gerisinde. Önceki yıl bütçesi yüzde 41 oranında artırılmış. İçişleri bakanlığı 96 milyar, Ticaret Bakanlığı 56 milyar, Dışişleri Bakanlığı 39 milyar, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi 124 milyar; Diyanetin bütçesi 130 milyar. Tabii, bizde şatafat çok dedim, her anlamda. Aslında en örnek olması gereken yer neresi? Diyanet İşleri Başkanlığı. Din adamlarının vatandaşa örnek olması lazım, hem yaşantılarıyla hem davranışlarıyla örnek olması lazım. Şimdi, bir iki örnek vereceğim ben size: Yeni seçilen Papa XIV. Leo var, onun aldığı aylık 2.150 sterlin, 2.150 sterlin maaş alıyormuş. İngiltere'de ortalama aylık 2.460 sterlin, papanın maaşından daha az, üstelik onu da almayı düşünmüyormuş Papa. Papa'nın bindiği arabaya baktığımız zaman, Yaşar Bey, Papa Fiat 500'e biniyor. İnanmayacaksınız ama Fiat 500'e biniyor. Resimleri var, bakın, göstereyim size, burada. Bu Hristiyanların Papa'sının bindiği Multivan dediğimiz bir minibüs.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Multivan güzeldir, donanımlı bir araç.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama 3 tanesi bir Audi A8 etmiyor, onu söyleyeyim ben size, ona biniyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri, bakın, Vatikan en zengin ülkelerinden biri, adamların bindiği 3 arabayla bizim bir Audi'yi alamıyoruz; bunu da sizin siyaseten dikkatinize sunmak istiyoruz. Tabii, zırhlı araçlar var, Vito'lar var, Mercedes'ler var, Togg var, Togg uzun yola çıkamıyor biliyorsun Yaşar Bey, Togg'u da kötülüyor Diyanet İşleri Başkanı. Ne diyor? "Uzun yola çıkarken arıza veriyor, mecburen Mercedes'e, Audi A8'e binmek istiyorum. Bana bir Audi'yi çok gördüler." diyor.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hızlı trenle falan mı gidecek?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yok, hani Audi A8'e kim biniyor?

CAVİT ARI (Antalya) - Siz neyle geliyorsunuz, trenle mi geliyorsunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz trenle mi geliyorsunuz dediği gibi? Din adamı biraz mütevazı olsun arkadaşlar.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bu şatafat niye, onu soruyor Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, Nilgün Hanım, siz iş kadınısınız, bu kadar arabanız var mı sizin? İş kadınısınız, Denizli'de saygın iş kadınlarından birisiniz. Var mı böyle araçlarınız sizin? Belki vardır yani bu kadar yoktur herhâlde ya, bu kadar da değildir.

Şimdi, arkadaşlar, dedim ya, Diyanet tartışılıyor. Bakın, ne diyor Diyanet İşleri? "Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah'tır. Fakirlik Allah'a yakın olmaktır." diyor, Nilgün Hanım. Örneğin, bir fakir "Nilgün Hanım, biraz da siz Allah'a yakın olun." dese ne diyeceksiniz? Biraz da siz Allah'a yakın olun, hep fakirler mi Allah'a yakın olacak? Biraz da AK PARTİ'liler Allah'a yakın olsun, değil mi? Şimdi, şatafat... "İsraf" "fakirlik" edebiyatı yapıyorsunuz ama arkadaşlar, yaşantınıza bakınca, yaşantıya bakınca, hakikaten imam-cemaat ilişkisi var burada. İmam-cemaat ilişkisinde sadece imam olarak kastetmiyorum, Diyanet İşleri Başkanını da kastetmiyorum, biliyorsunuz, 300-400 korumayla gezen reislerimiz var bizim yani çarşamba günleri buraya büyük koruma ordularıyla gelen reislerimiz var.

Şimdi, arkadaşlar, fitre miktarı da yayınlanmıştı geçen ramazanda. Bir kişinin günlük gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak ülkemizde fitre miktarı 2025 yılı ramazan ayında 180 TL olarak belirlenmiş, bir kişinin günlük gıda harcaması 180 TL, 4 kişinin 720 TL, aylık 21.600 TL fitre açıklanmış. Burada size söylüyorum, burada size söylüyorum değerli arkadaşlar: Bakın, bir emekli 14.469 TL'yle geçinmeye çalışıyor, bayram ikramiyeleri zam yapılarak 3 binden 4 bine çıktı. Bakın, ilk çıktığı zaman bir bayram ikramiyesi en düşük emekli maaşına eşitti, şimdi 4 bin lira en düşük emekli maaşının yüzde 26'sı seviyesinde, dörtte 1'i seviyesinde yani o günkü bin liranın değeri 250 TL'ye düşmüş durumda. Bırakın bir tane kurban almayı, bir but bile alamıyor ama bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın -Allah ondan razı olsun- çok önemli tavsiyeleri var, diyor ki: "Almış olduğu 2 kilo kurban etini kurutup toz hâline getirerek aylarca onun tozunu yemeklerine katan milyonlarca insan var, bunu görmezden gelmek bize yakışmaz." E, biraz da siz yapın bunu, biraz da siz yapın; 2 kilo et alın, toz yapın. Onu biraz da siz yapın, hep fakir fukara mı yapacak bunu? Yani sonra da o konuşmayı yaptıktan sonra da Diyanet İşleri Başkanı A8'e binip gitti; böyle bir şey.

Değerli arkadaşlar, hakikaten içler acısı bir durum var. Bakın, bir de bir şeyi söylemek istiyorum; her konuda konuşuyor bu Diyanet, her konuda fetva veriyor, şimdi birazdan örnek vereceğim. Örneğin, 29 Ekimde, 10 Kasımda bu Diyanetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü anmıyor. Niye anmıyor acaba? Niye anmıyor? Neyi rahatsız ediyor sizi? Neyi rahatsız ediyor? Her dönem gündeme geliyor; 10 Kasımda anmaz, 29 Ekimde anmaz, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın, çeşitli savaşların yıl dönümünde anmaz. Acaba Mustafa Kemal Atatürk size ne yaptı arkadaşlar? Bu ülkeyi kurtardı, tekrar ezanın bu ülkede okunmasını sağladı, Diyaneti kurdu değerli arkadaşlar, Diyaneti kurdu ama her ne hikmetse, siz Atatürk'ten uzak duruyorsunuz ama "Atatürk'e zerre muhabbet besleyen ne ölüme ne dirime gelsin." diyen Kadir Mısırlıoğlu'na hürmet etmekten, onu anmaktan, 10 Kasımda onun kabrini ziyaret etmekten geri kalmıyorsunuz. Lanet olsun böyle bir düzene! Bakın, bir tane fesliyi ziyaret ediyor, "Atatürk'le muhabbeti olan ne ölüme ne dirime gelsin." diyen fesli Kadir ziyaret ediliyor, bu ülkenin kurucusu, kurtarıcısı, bu ülkeyi emperyalizmden kurtaran, camilerimizi kurtaran, bayrağımızı kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'ü anmıyor. Mustafa Kemal Atatürk bir şey kaybediyor mu? Vallahi kaybetmiyor. O kadar uğraşlarınız sonucunda Mustafa Kemal Atatürk bir şey kaybetti mi? AK PARTİ'ye oy verenler de MHP'ye de CHP'ye de İYİ Partiye de; her siyasi partiye oy verenlerde Mustafa Kemal Atatürk sevgisi hâlâ yüzde 90'larda, onu da söylemek istiyorum.

Yine, bu fetva meselesine gelince... Arkadaşlar, her konuda fetva veriyoruz da örneğin, bu gündüz kuşağı programlarına niye fetva vermiyorsunuz ya? İnsan Allah'tan korkar ya! Ya, ne ahlak var ne ar var, hiçbir şey yok. Ya, insan duyuyor, biz bunu mu izliyoruz diyoruz ya, şaka mı diyoruz? Diyor ki: Kaynana damadıyla evleniyor, hamile kalıyor. Başka bir şey söyleyeyim: Bir kadının 3 çocuğu var, DNA testi yaptırıyor, 3 çocuğu da farklı adamdan çıkıyor, kadın ne yapıyor biliyor musunuz? "Yaşasın, kocamdan değil." diyor. Ya, böyle bir düzen olur mu? Böyle bir düzen olur mu Allah aşkına ya! Lafa geldiği zaman muhafazakârsınız; ya, böyle bir şey olur mu? Daha neler neler var. Hele bir de şimdi yeni hocalar çıkmış arkadaşlar, Youtube'dan izliyoruz. Diyor ki: "Cennette 70 bin odalı köşkün olacak, her odada da 70 bin çadır olacak, her çadırda bir huri olacak, gücün de hiç bitmeyecek." Allah Allah...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, bitti, bir dakika uzatıyorum, buyurun lütfen.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, bak, biraz önce İsmail Bey ne kadar toleranslı davrandı Sayın Usta'ya.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözcülere davranıyoruz efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Cennette şarap akan ırmaklar, 150 katlı yat, her katta 150 bin huri sizi karşılayacak.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Komisyonun ahlakını bozmayın ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Allah aşkına, bunun bir cezası yok mu ya? Hani, bir öğrenci bir "tweet" attı diye Cumhurbaşkanına hakaretten cezaevine atıyorsunuz ya, bunu da dine hakaretten niye atmıyoruz cezaevine, niye soruşturma açılmıyor bu hocalara ya? "Kadın dayak yiyorsa şükretsin." diyor; yani sapık mıdır nedir, "Babanın kızına şehvet duyması haram değildir." diyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Suç duyurusunda bulunun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - "İmam Şafii edebinden dört yıl annesinin karnında beklemiş." diyor; yine bunda bir zarar yok.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Komisyonun ahlakını bozuyorsunuz ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Arkadaşlar, ne ahlakını bozacağım, bunu ben mi söylüyorum? Memleketin ahlakını siz bozuyorsunuz, memleketin ahlakını siz bozuyorsunuz ya! Ya, öyle ilginç şeyler var ki...

CAVİT ARI (Antalya) - Yarattığınız ülke böyle, bir de dalga geçiyorsunuz ya! Yarattığınız ülke böyle.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Tövbe estağfurullah!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Değerli arkadaşlar, insan utanıyor ya, insan utanıyor.

Bakın, şimdi ne yapılıyor? Bir yetki getiriliyor, işte Diyanet İşlerine Kur'an-ı Kerim meali hakkında sadece erişim engelini değil içeriğinin çıkarılmasında yargıya başvurma yetkisi veriliyor. Ya, bunu yapın da eğer yanlış bir şey varsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, bir cümleyle bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bir cümleyle bitiriyorum Başkanım, bir cümleyle bitiriyorum.

Bunu yapıyorsunuz da kerameti kendinden menkul hocaların her gün yenisini yaptıkları paylaşımları da kaldırın arkadaşlar. Ya, böyle hocalık olur mu? Hakikaten, bu, dine de zarar veriyor, ahlaka da zarar veriyor. Biraz önce Sayın Usta söyledi; bu insanlar milleti dinden uzaklaştırıyor. Böyle bir şey olur mu ya! Diyanet İşleri ne yapıyor? Fakirle fukarayla uğraşıyor -işte, efendime söyleyeyim- bazen faizle ilgili eğer şeyse onunla ilgili fetva veriyor; e, bununla ilgili fetva verin, bu ahlaksızlıklarla ilgili fetva verin, bu hoca diye piyasada gezen ahlaksızlarla ilgili fetva verin.

Teşekkür ederim.