Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve İstanbul Milletvekili Oğuz Üçüncü ile 69 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3077) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .05.2025 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar; öncelikle saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, burada kuvvetler ayrılığı varmış gibi anlatılmasını veya bu işlerin öyle sunulmasını esasen çok doğru görmüyoruz. Son dönemlerde yaşadığımız kanun yapma süreçleri şöyle işliyor: Ya KHK'yle getirilen düzenlemeler ki Anayasa Mahkemesi 2018'de açılan davaya karşı 2023 yılında karar verdi, 2023 yılında karar verirken de bir yıl, bir buçuk yıl gibi normal kanun görüşmelerinde, işte, dokuz ay gibi sürelerle en azından idareye yeniden kanun yapmak için bir süre vermekte. Daha öncesinde de söyledim, özellikle KHK tabii, 2018 yılında çıkarıldı. Özellikle son dönemde çıkarılan kanunlara... Biz bu Komisyonda defalarca söyledik, yine söyledik, yine söyleyeceğiz ama siz Anayasa'ya aykırı kanun yapmaktan da vazgeçmeyeceksiniz çünkü burada bizim uyarılarımıza rağmen Anayasa'ya aykırı kanunlar çıkıyor, Anayasa Mahkemesine gidiyor, oradan iptal kararı çıktı çıkıyor deyinceye kadar iki yıl, Anayasa Mahkemesi de dokuz aylık bir süre veriyor, iki buçuk ya da üç yıl gibi sürede bu kanun zaten uygulanıyor yani buradan amaçladığınız neyse, o amacınıza zaten ulaşıyorsunuz, ondan sonra da iptal edilse ne edilmese ne yani bu kanunla ilgili, Anayasa'ya aykırı kanunla ilgili amaçladığınız neyse ona ulaşmış oluyorsunuz. Bakın, şimdi, görüşülmekte olan düzenlemelerin, geçen hafta yine bu Komisyondan geçen düzenlemelerin çoğu aynı Anayasa Mahkemesi kararına bağlı; 2018 yılında açılmış davaya 2023 yılında karar verilmiş, 7 Aralık 2023'te. Şimdi, yani tam bir buçuk yıl sonra o da 4 Haziran son gün olduğu için bugün bu konuları görüşüyoruz. Peki, bu Anayasa'ya aykırıydı da niye bu zamana kadar gelmedi? İşte, anlattığım nedenlerle yani ülkeyi Anayasa'ya aykırı düzenlemelerle yöneten bir iktidar durumundasınız, bunu da bilerek ve isteyerek yaptığınızı da ben her fırsatta söylüyorum çünkü bir düzenleme bir kere bu şekilde yapılır. Devamlı da yapılıyorsa artık bunun istenerek yapılan bir şey olduğunu da söylemek durumundayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu düzenleme içerisinde Millî Saraylarla ilgili de bir madde var. Ben buradan ilgili ve yetkilisi varsa, Florya Atatürk Köşkü'nün bir tadilatı meselesi vardı. Her ne kadar Meclisin konusuydu bu restorasyon... Uzun bir süre geçti, şimdi, oraya gelirlerin aktarılmasıyla ilgili, işte elde edilecek paraların orada bir fon oluşturulmasıyla ilgili düzenleme de Millî Saraylarla ilgili... Bu yer ne oldu, şu an buranın tadilatı hangi aşamada, neden bu zamana kadar gecikti? Bunu da size sormak istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, belediyelerin kaynaklarıyla ilgili zaman zaman iktidar, işte özellikle belediyeler de Cumhuriyet Halk Partisine geçtikten sonra, her fırsatta belediye gelirlerini keser bir vaziyete geldi. İşte, bu düzenleme içerisinde de yine belediye gelirleriyle ilgili bir muafiyetten bahsedilmekte. Şimdi, her ne kadar kamu kurumu gibi değerlendirilse de Atom Enerjisi Kurumunun... Şimdi, bugün Atom Enerjisi Kurumu, yarın bir başka kurum yani kısacası her fırsatta belediyelerin gelirleri... Özellikle de maliye tarafından, SGK tarafından, önceki borçların hızlı bir şekilde kesilmesi bir tarafa, muafiyetler de bir şekilde belediye gelirlerini maalesef ki her geçen gün azaltır hâle gelmiştir.
Şimdi, bu kanun teklifi içerisinde Diyanetle ilgili önemli düzenlemeler var. Ben buradan tekrar söylüyorum, benden önceki konuşmacılar da söyledi: Diyanet İşleri Başkanını biz... Şunu söyleyeyim: Ben yedi yıldır bu Komisyondayım, yedi yıldır burada -çok şükür- göremedik. Mecliste yedi yıldır milletvekiliyim. Herhangi bir konuda Mecliste bir görüşme olduğunda Diyanet İşleri Başkanı yok. Soruyorum size: Dokunulmaz birisi mi? Diyanet İşleri Başkanını Sayın Komisyon Başkanı buraya getiremiyor. Kimse kusura bakmasın. Bu Komisyonda geçen hafta TRT Genel Müdürü vardı, kendisini ilgilendiren Anayasa Mahkemesi değişiklikleriyle ilgili düzenleme vardı ve geldi. Doğrudur söyledikleri, yanlıştır; bu, başka bir şey ama bu salona yani Meclise Diyanet İşleri Başkanı bugüne kadar gelmedi, getiremediler. Açık söylüyorum, getiremediniz. Herhâlde hepinizin üstünde birisi, öyle görüyorum, bu Meclisin de üstünde birisi olarak görüyorum. O yüzden de buraya zahmet edip gelmiyor.
Diğer, buradaki düzenlemelerle ilgili eleştirdiğimiz konular da var tabii ki. Özellikle -Diyanetin- burada getirmeye çalışılan maddeler arasında eleştirdiğimiz konular da var, onlara ayrıca maddeleri geldiğinde de yine değineceğiz ama bu aşamada şunu söyleyeyim: Bakın, sanatçımız, bütün ülkede sevilen Volkan Konak vefat etti ve bu vefatı üzerine Çatalca Müftüsü -yani burada söylemek istemiyorum ama- "Sahnede gebermiş." diyerek bir paylaşım yaptı. Sayın Başkana, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısına soruyorum: Bu Ahmet Mehmetalioğlu hakkında açılan soruşturma ne oldu yani uyutulmaya mı bırakıldı, bir sonuç var mı, yok mu? Bu kadar geçen süre içerisinde bir pişmanlığı dahi hissedilmeyen, "Din, devlet, diyanet ve kutsallarımıza düşman herkese vermiş olduğum rahatsızlıktan dolayı Rabb'ime şükrediyorum." diyerek ayrıca bir meydan okuyan bu kişiyle ilgili siz ne yaptınız? Bunu da size soruyorum. Bir Diyanetin görevi, daha doğrusu bir din adamının görevi insanları sevgiye, barışa, birliğe, bütünlüğe davet etmek olmalı. Hatta benzeri bir paylaşım yapan, benzeri düşüncede olan birisi varsa ona o yaptığının yanlış olduğunu söylemesi onun asli görevi. Tabii, bu sadece bu şahıs için geçerli değil, daha öncesinde de burada zaman zaman paylaştık. Son dönemlerde din adamlarının siyasetin içerisine çok yoğun şekilde girdiği, bazı işte gerek Diyanette idareci olarak gerekse müezzin olarak, imam olarak çalışan birçok kişinin seçim dönemlerinde camilerden hutbeler yöntemiyle siyasete müdahale ettiği ve bu nedenle de camide orada bulunan şahıslarla arasında tartışmaların dahi çıktığını okuyoruz, görüyoruz, biliyoruz. Bu yaptığınız uygulamanın insanları dinden soğuttuğunu siz kendiniz de gayet iyi bir şekilde farkındasınız diye düşünüyorum.
Evet, gerçekten Diyanet son dönemlerde hem siyasetin içerisinde hem de artık idarenin genel anlamda içerisinde yer almış bir kurum hâline dönüştü. Yani devleti yöneten bir kurum hâline dönüştü, bu da laiklik sistemiyle başlı başına çelişen bir anlayışa girdiğini ifade etmek istiyorum. Burada, örneğin yurt dışında tanınan bazı ayrıcalıklar -işte madde geldiğinde de yine görüşeceğiz- sanki Diyaneti bakanlıklarla eş değer, hani "Bakanlıklara tanınmış, Diyanete de tanınsın." gibi ayrı bir bakanlık havasında olan kurum niteliğinde görüldüğünü anlıyoruz.
Kısacası, değerli arkadaşlar, biz ülkede cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Diyanete hep birlikte sahip çıkmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya) - Ancak Diyanet bugün siyasete dâhil olan...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı...
CAVİT ARI (Antalya) - ...siyasete alet olan ve siyasete şekil vermeye çalışan bir kurum niteliğine dönüşmüştür.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı...
CAVİT ARI (Antalya) - Bu da Diyanetin kuruluş amacına aykırıdır.
Teşekkür ederim.