Komisyon Adı | : | (10/235, 837, 1601, 1602, 1800, 1801) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyon üyelerinin raporda yer verilebilecek hususlara ilişkin görüş ve önerileri hakkında görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .05.2025 |
AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Kıymetli hazırun, Başkanım; her şeyden önce, bu Komisyonun kuruluşundan bu yana ekibinizle gösterdiğiniz özen, itina için çok teşekkür ediyorum. Doğrusu çok şey öğrendik, hepimiz için çok faydalı oldu.
Şimdi, ben, tabii, meselenin her zaman olduğu gibi felsefesi kısmına birazcık daha ağırlık vererek böyle bir iki temel maddeyle geçmek istiyorum. Bir "Neden tedbirlere ihtiyacımız var?" kısmının Komisyon raporunda çok detaylı yazılması gerektiğini düşünüyorum. Burada, özellikle "transhuman" çalışan, belki felsefecilerimiz dâhil olmak üzere bir ekipten de destek alınması gerekir. Çünkü sadece pratik, yaşamsal ihtiyaçlar üzerine biz bu Komisyonu kurmuyoruz ve bu yasaları çıkarmıyoruz, insanlığın ve kendi toplumumuzun geleceği adına da çıkarıyoruz. Böyle bir önerim var. Çünkü çok az teknoloji insan haklarını ve adaleti etkileyebilecek durumda, yapay zekâ demokrasiyi de etkileyecek en önemli araç. Yani sadece bir ürün değil, bununla birlikte topyekûn bir toplumu, bir sistemi, dünyayı etkiliyor. Yani Amerika'nın dahi hazır olmadığı bir dönemde yapay zekâya Türkiye'yi hazırlamak elbette çok kolay değil ama hem hazırlamak hem de koruyucu önlemleri almak için tam zamanı olduğunu düşünüyorum.
Yapay zekânın yaşlılara, engellilere, kadınlara karşı ön yargılı olduğuna dair pek çok şeyi biz de sunumlarda dinledik. Bu nedenle, yapay zekâ üretim ekiplerinin içinde bir kadın kotası kurulmasından yanayım ya da en azından bunun desteklenmesinden yanayım çünkü hani, serbest girişimleri belki desteklemek zor olabilir. Ön yargıları, mevcut ön yargıları ve eşitsizlikleri ve şiddeti destekleyen pek çok şey uzun vadede karşımıza çıkabilir. Bu çerçevede, yapay zekâyla birlikte oluşabilecek yeni suç kategorilerinin tanımlanması gerekiyor. Aslında burada Adalet Bakanlığıyla birlikte bir çalışmaya çok ihtiyaç var. Mesela, yapay zekâ hata yaptığında... Savaş teknolojilerinde gördüğümüz, işte İsrail'de de gördük, yüz tarama hata yapıyor veya işte Hollanda, kendi bir şeyi bastırmak için kullandığı bir şeyde hata yapıyor, yanlış birilerini hedef alıyor ve yok ediyor vesaire. Bunlara yönelik, yapay zekâ hatalarına dair de insanı koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Algoritmaların performansları zamanla değişiyor, veri kalitesi de değişiyor. Kötü niyetli kişiler tarafından algoritmalarının etkilenmesi nasıl engellenebilir? Mutlaka kafa yorulmalı. Çünkü hız ve karar verme mekanizması çok sayıda insanı saniyeler içinde etkilime kapasitesine sahip. Keşke insan kibri, hırsı ve şeyi olmasa ama bu yapay zekânın kötü niyetli insanların eline geçtiğinde dünyaya vereceği zarara mutlaka engel olunmalı.
Türkiye'nin veri güvenliği konularını zaten daha önce konuşmacılarımız da söyledi. Kanunlarda değişim yapılırken mutlaka kamunun eğitiminin şart olduğunu düşünüyorum. Mesela, bazı ülkeler -bizim konuşmacılarımız söyledi, bu çok önemli bir madde gibi geliyor bana- iki senede bir stratejilerini dinamik olarak revize ediyorlar. Bu kanunlar ve yönetmelik değişikliklerini bakanlıklara bıraktığımızda hızlı yol almamız çok mümkün değil çünkü bakanlıkların, devletin kendi hantal yapısı var; işte o, onay verecek, o, onay verecek... Belki burada, yapay zekâ kanunları ve kurallarıyla ilgili bir başka denetleme veya bir başka daha dinamik bir mekanizmanın -bu, hani Cumhurbaşkanlığına bağlı mı planlanabilir, başka bir bakanlık çatısı altında mı- devrede olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o onay ve o şey mekanizmalara girdiğinde, zaten olaylar olup bittikten sonra bir süreç devreye girmiş olur. Ben, hani bu süreçte, özellikle adalet mekanizması da dâhil olmak üzere yetkin kişileri eğitmek için kaybettiğimiz her günün ciddi bir kayıp olduğunu, burada bu eğitimin de Millî Eğitim Bakanlığı tarafından değil de yine o dediğim, belki yapay zekâya dair ayrı bir birim tarafından verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bu arada kanunlar illaki gerekli ama o kanunlar böyle çok katı olmamalı ki esnek, yeni gelişmelere bir fırsat sağlamalı. Ulusal yapay zekâ etiketimizi önemsiyorum, millî kültüre dair şeylerin korunmasını önemsiyorum, bu, ulusal kimliğin önemli bir parçası çünkü yapay zekâyla üretilen bilgilerin doğrulanmasını, yayılmasını denetleyecek veya koruyacak ve en azından doğrusunu ortaya koyabilecek bir mekanizmanın, bir karşı mekanizmanın kurulmuş olması gerekir.
Bu arada, özellikle genetik gelişme ile yapay zekâ gelişmesi arasındaki ilişki... İşte, Ray Kurzweil filan gibi birtakım -bilim kurgu, bilim kurgu demeyelim aslında- "scientific" dediğimiz, gelecek bilimcilerin -çok vahim, vahim demeyelim ama- başka bir dünya, insan ve makine, yapay zekâ ile hibrit birleşimin olduğu bir dünya tasavvurları var. Ray Kurzweil "2.0" gibi kitapları çok iyi. Böyle bir dünya nasıl olabilir? Mesela o diyor ki: "Parasına göre ve mesela 1.000 dolar değerinde bir bilgisayar insan beyninden bin kat daha güçlü olabilecek yani bilgisayarların gücü parasına göre değişecek. 2050 yılında tek bir bilgisayarın işlem gücü bütün insanların beyinlerinin toplam gücüne eşit olacak." Şimdi, bu tabii ne kadar gerçek olur, olmaz ama buna doğru dünyanın -işte, gördük kuantum bilgisayarlarında- gittiğini düşünüyoruz. Belki burada insanı koruyacak, insanın aslında beynindekini koruyacak bir şeylere, bir altlık çalışılabilir. Hani, nasıl bir şey, bu da tam kestirmesi zor.
Genetikte iki şey var: Bir, DNA yazılım, genetik bilim yazılımı, buna aslında "ıslak imza" diyorlar, bir de "software" sanal bilgisayar yazılımı, bildiğimiz yazılım. Bu ikisi arasındaki şey yeni bir insan ortaya koyacak. Bu ikisinin birleşmesiyle insan vücudunda veya insan beyninde ortaya çıkarılabilecek değişiklikler için bir etik komisyon kurulmasını öneriyorum, bir bilimsel etik komisyon; bu komisyonun Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak yapılandırılmasını da doğru buluyorum. Çünkü özellikle 2020'de Nobel Kimya ödülünü aldı 2 kadın kimyager biliyorsunuz ve onların bu ödüllerinin ardından artık tasarım bebekler bilim kurgunun konusu değil. Hani, bu çerçevede, makineye can verme veya bir canlıdan makine üretme gibi bütün bunlara ve genetikle birlikte olan şeylere bir bilimsel etik -kamu etiğini kastetmiyorum- komisyonunun mutlaka kurulması... Bu söylediğimiz tarihler de 2030'lar falan yani, on yıl sonralar vesaire, çok daha geç değil, belki beş yıl sonralar ki kuantum bilgisayarında, hocaları anlattı, bütün bu gelişmeler beş yıl sonraya doğru odaklanmış durumda.
Hiroşima ve Nagazaki, tabii, bir bilimsel buluşun insanları nasıl küle çevirdiğinin kötü bir örneği. Bu çerçevede, özellikle yapay zekâyla birlikte "bazı ölümcül olmayan silahlar" diye bir kavram kullanıyor Batı. Bu ölümcül olmayan silahlar bir teknoloji olarak, çeşitli dalgalar vesaire vasıtasıyla insan beynini etkileme, yönlendirme gibi şeyler. Bence buna dair de bir çalışmanın yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu ölümcül olmayan silahlar bugün Avrupa'da ve birçok yerde bazı eylemlerin durdurulmasında vesairede de kullanılıyor ve aslında bu bildiğimiz ateşli silahların dışında bir şey. Bu ikisi çerçevesinde insanı korumak, insanın özelliklerinin kötü amaçlı kişiler tarafından bozulmasına izin vermeyecek bir yaklaşımın bir anlam bütünlüğü içinde bu hazırlanacak yasada illaki olması gerekir. Bunlar artık çünkü olmayacak şeyler değil; zaten olan, yapılmış, icat edilmiş şeyler.
Geri kalan kısmını zaten birçok konuşmacımız söyledi. Yapay zekâ destekli hizmetlerin düzenlenmesi, şirketlerimizin güçlendirilmesi... Burada yeni bir sermaye sistemini konuşuyoruz finans sermayesi dışında, buna "bulut sermayesi" diyorlar özellikle bu yapay zekâyla birlikte yani ekonominin de burada çalışması gereken bir alan var. Finans kapitalizminden sonra bu bulut sermayelerin, kapitalizmin özellikle çalışanı, üreteni, hepsini etkileyen bir tarafı var. Bunlar üzerine bir çalışma yapılması gerekir.
Ben yazılı olarak da madde madde ileteceğim.
Teşekkür ediyorum.