Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3119) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .05.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, önümüzde bu 703'le ilgili 4'üncü torba kanun teklifi var, onun geneline ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Şimdi, birinci konu, bu Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının kaldırılıp yerine genel sekreterliğin, eski sistemin tekrar gelmesi yani 2018'e kadar Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğiydi zaten. Yetki kanununa dayanılarak bu kanun hükmünde kararnameyle İdari İşler Başkanlığına çevrildi; tabii, bir sürü kanunda değişiklik yapıldı. Ne murat ettiniz, ne karşılanmadı, ne olmadı da şimdi tekrar eski sisteme dönüyoruz? Ben doğrusunun genel sekreterlik olduğunu düşünüyorum da yani böyle bir şey aklınıza geliyor, gelişigüzel, hemen -tabii, KHK yetkisi var, iki bürokratın elinde- yaz gitsin anasını satayım, ondan sonra uğraş dur temizlemek için, sıkıntılarını gidermek için. Böyle bir şey olmaz ya, bu devleti yapboz hâline getirdiniz ya! Bu yapboz devleti değil Türkiye Cumhuriyeti devleti burası, böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bakın, ilk torbada 4 tane madde vardı, bir sürü de alt bendi vardı; şimdi de 4 tane madde yani bununla uğraşıyoruz. Orada birisinin aklına gelip zamanında yetki kanunu çerçevesinde, işte, KHK'yle bir değişiklik yapıyor, ondan sonra onun bozduğu şeyi düzeltmek için dünya kadar uğraşılıyor. Bu sadece yasal kısmı yani bunun tabii, uygulamayla ilgili de bir sürü başka sorunları var. Dolayısıyla enerjimizi böyle boşa harcıyoruz, gereksiz bir iş yükü çıkıyor. Bunun bir maliyeti var arkadaşlar, bunun bir zaman maliyeti var, bunun bir, efendim, insanın kafasını meşgul etme maliyeti var, bunun bildiğin normal kâğıdından şundan bununa kadar ayrıca mali külfeti de var. Dolayısıyla ben arkadaşlara böyle her aklına geleni geldiği gibi yapmamalarını tavsiye ediyorum.
Şimdi, ikinci husus -bu 2'nci maddede, bunların tabii maddelerde detaylarını konuşacağız ama ben genel olarak ifade etmek istiyorum- burada bizim Spor Toto Başkanlığımız var, değil mi? Spor Toto'yla ilgili de özelleştirdiğimiz kurumlar var, işte, Millî Piyango, özelleştirdik. Şimdi, burada benim anladığım kadarıyla, Spor Toto'nun yani aslında düzenleyici ve denetleyici otorite olarak çalışması gereken bir kurumun yapacağı bir kısım veya yapması gereken bir kısım işlerin özel sektöre devredilebileceğine ilişkin buradan bir yetki isteniyor. Şimdi, bu olmaz. Şimdi, bu da yeni bir usul hâline geldi. Geçenlerde de -tabii, bürokratlar hatırlayamayacaktır ama milletvekili arkadaşlar hatırlar- Diyanetle ilgili yani işte, bu meallerin incelenmesi meselesini Din İşleri Yüksek Kurulu yapması lazım fakat bunu dışarıya da incelettirebilir yani devletin asli olarak yapması gereken işleri dışarıya "outsource" etme gibi bir noktaya gidiyor. Bunlar yanlış, o zaman Spor Toto Başkanlığı niye var? Yani bu denetim işini de yapmayacaksa veya standart koyma işini yapmayacaksa o zaman niye var? Onu kaldıralım gitsin. Burada şu murat ediliyor olabilir tabii: "Demirören grubuna hazır Millî Piyango'yu verdik, bunun diğer işlerini de verelim, Demirören grubu işi iyice paketlesin, götürsün." anlamında iş bu noktaya gidebilir veya bir başka şey -şimdi bunun detaylarını da konuşacağız- zaten bunu yapmıyorlardı, bunu bir yabancı şirket yapıyordu, o yabancı şirketin yaptığı işin şu anda kılıfı mı hazırlanıyor? Bunlarla ilgili detaylara arkadaşlar hazırlasınlar, geldiğinde soracağız.
Şimdi, bu askeriyeyle ilgili şeyler, çok büyük bir cüret gösterip bu kanun teklifine bunun yazılması yani askerlerin böyle hiçbir usule, esasa, incelemeye, şuna buna tabi olmadan teğmen ve albay rütbesindeki, aradaki bütün rütbelerdeki askerlerin, Silahlı Kuvvetler subaylarımızın ihraç edilmesine ilişkin maddenin buraya getirilmesi kendi başına zaten bir meseledir. Ha, şimdi, tabii, bunun buradan çıkarılacak olması, çekilecek olması sevindirici fakat bunu yapmaya kalkışmanın çok kötü bir şey olduğunu bir defa sadece bu kadarıyla ifade ediyorum. Yani böyle bir şeye ihtiyaç yok. Askerde zaten kadrosuzluk nedeniyle veya yetersizlik nedeniyle, belli suçlardan hükümlülük nedeniyle görevinden ayrılma işi var. Yani yetersizlikte de işte düşük sicil notu alması var, sıralı amirlerinin, sicil amirlerinin verdiği, yaptığı değerlendirmeler var. Fakat bunun yanında bir de Cumhurbaşkanına keyfekeder bir şekilde yani bütün hukuk kurallarını altüst edecek şekilde, Anayasa'ya aykırı bir şekilde; hukuk güvenliğine, kanunilik ilkesine yani bütün hukuki ilkelere aykırı bir şekilde böyle bir yetki verilmeye çalışılmış olmasının son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Yani bir yanlıştan inşallah dönülecek ama buna kim, niye cesaret etti; bunun da irdelenmesi gereken bir konu olduğunu söylemek istiyorum. Bu çünkü en güçlü unsurumuz olan, Türk devletin en güçlü unsuru olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaştırılmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır keyfî bir şekilde, subjektif bir şekilde bir Cumhurbaşkanına subay ihraç etme yetkisinin verilmesi. Bunu maddede belki biraz daha konuşuruz, burada bu kadarla kesmek istiyorum.
Şimdi, diğer bir mesele, bu YÖK meselesi, Yükseköğretim Kurulunun oluşumu. Değerli arkadaşlar, hep ne dedik? "1980 Anayasası, ihtilal anayasası. Bu Anayasa'nın değişmesi lazım."
Bakın, 1980 Anayasası'nın getirdiği düzenlemelerde Yükseköğretim Kurulunda 7 üyeyi Cumhurbaşkanı atıyor, 7'sini Bakanlar Kurulu atıyor, 7'sini de Üniversitelerarası Kurul atıyor. Cumhurbaşkanı tarafsız, devletin başı, siyasi iktidardan da farklılaşabilir; bir denge kontrol mekanizması var. Bakanlar Kurulunda da, bak, sadece Başbakana verilmiyor yetki, Bakanlar Kuruluna veriliyor, orada bir konsensüs aranıyor kendi içerisinde çünkü Bakanlar Kurulunda, biliyorsunuz, kararlar, bu tür kararlar oy birliğiyle alınır. Bir tek bakanın itiraz etmesi dahi karar alınamaması veya böyle bir teklifin yapılamaması anlamına gelir. Bir de Üniversitelerarası Kurul...
Şimdi getirdiğimiz... Yani buralara böyle işte "Kötü" diyeceğiz, "Antidemokratik" diyeceğiz, "İhtilal, bilmem ne düzenlemeler" diyeceğiz... Şimdi, arkadaşlar, mevcutta Cumhurbaşkanı 14'ünü atıyor yani şu andaki düzenlemede, Üniversitelerarası Kurul da 7'sini atıyor. Üniversitelerarası Kurulun atadığını da Cumhurbaşkanı beğenmezse onların yerine de yenisini atıyor. Dolayısıyla 21'ini de Cumhurbaşkanının atadığı bir noktaya geldi. İşte, AK PARTİ'nin demokrasi anlayışı bu, değerli arkadaşlar, bu kadar özet bir şey yani burada yapılması gereken şey, bu sistem değişikliğinden sonra... Bakın, şimdi, sistem değişikliğinde hep şunu söylüyorum, mekanik değişiklikler yapıldı, hiç işin özüne yönelik bir değişiklik yapılmadı. Cumhurbaşkanı vardı, Cumhurbaşkanı yetkilerini şimdiki Cumhurbaşkanı zaten kullanıyor, Hükûmetin yetkilerini de kullanıyor, tamam mı? Ama onun içerisinde bir denge kontrol vardı. Ya, Cumhurbaşkanı ile Hükûmet farklılaşabiliyor, birbirlerini kontrol ediyor, bilmem ne meselesi vardı.
Şimdi, sen Cumhurbaşkanı yetkilerini de ona ver, 7'sini Cumhurbaşkanının eski yetkilerinden, 7'sini Bakanlar Kurulundan ver, ondan sonra 14'ünü Üniversitelerarası Kurul atasın. Ya, o zaman böyle bir şeye falan gerek yok. Niye Üniversitelerarası Kurul filan kuruyoruz? Tamamını Cumhurbaşkanının atadığı bir kurul oluşturuyorsunuz. O zaman, burada ne yapılması lazım? Yeni sistemin özüne uygun yani bu dengelemeyi, bu denetlemeyi ne yapılabilir? Mesela, Parlamentoya yetki verilebilirdi. Diyelim ki o 7'sini de Parlamento atasın. Mesela, bizim buna ilişkin önergemiz olacak. Dolayısıyla bu "sistem değişikliği" dediğimiz şeyin hepsi mekanik. Cumhurbaşkanı gördüğün yere "Cumhurbaşkanı" yaz, Başbakan gördüğün yere "Cumhurbaşkanı" yaz, Bakanlar Kurulu gördüğün yere "Cumhurbaşkanı" yaz; ya, böyle bir sistem değişikliği filan olmaz, gülünç bir şey ya, komik hâle geliyorsunuz.
Şimdi, 12'nci madde... Gençlik ve Spor Bakanlığı bir maddeyle yurt dışı teşkilatı kuruyor arkadaşlar; hiçbir sayısı, sınırı falan da yok. Yani yıllardır hariciyenin yurt dışı teşkilatı kurmasında sınır vardır; işte, en büyük teşkilat onların, Ticaret Bakanlığıdır, sınır vardır ama burada bir maddeyle Gençlik ve Spor Bakanlığı yurt dışı teşkilatı kuruyor. Buna ilişkin de şiddetli bir eleştirimiz olacak.
Ekonomik ve Sosyal Konsey... Devlet Planlama Teşkilatında da Müsteşar Yardımcısıyken benim sorumluluk alanımdaki bir işti. Şimdi, Ekonomik ve Sosyal Konsey Türkiye'de ilk kez 1995 yılında -benim yaptığım araştırmaya göre, daha doğrusu arkadaşlarımızın yaptığı araştırmaya göre- kuruluyor, Çiller döneminde bir genelgeyle kuruluyor. 2001'de bu bir kanuni altyapıya kavuşturuluyor, ondan sonra 2010'da Anayasa'ya giriyor ve bugüne kadar geliyor. 2010'da Anayasa'ya girdikten sonra, Anayasa'da "Ekonomik ve Sosyal Konsey" adı zikredildikten sonra Türkiye'de Ekonomik ve Sosyal Konsey hiç toplanmadı arkadaşlar. Ya, bu nasıl bir şey? Genelgeyle yapıldığı zaman, mesela, 1999'da Ecevit Hükûmeti 2 defa toplamış Ekonomik ve Sosyal Konseyi, Anayasa'ya sokmuşuz, meseleye önem vermişiz, Ekonomik ve Sosyal Konsey 2009'dan beri hiç toplanmamış, 2010'da da Anayasa'ya girmiş yani on beş on altı yıl geçmiş, hiç toplanmamış. 2001'de kanuni çerçeve oluşturulmuştu dedik o zamanki 57'nci Hükûmet döneminde, gayet de güzel bir şey yapılmıştı. Sonra, bu, Anayasa'ya girdikten sonra bir miktar daha bunda değişiklik yapalım filan dedik, biz çalıştık ettik; en son, Bakanlar Kurulu tasarısı olarak 2014 yılında Meclise geldi, hâlâ orada bekliyor. Tafsilatlı bir çalışmaydı; eleştirilecek yanı olur, olmaz, ayrı bir şey ama şu anda getirilen şey çok komik. Mesela, arkadaşlar, diğerinde oluşumu yani kimlerden oluşacağı gibi bir öngörülebilirlik var. Öyle kimseye ulufe dağıtır gibi "Ben sana bugün lütfediyorum, bilmem ne sendikası, bak seni Ekonomik ve Sosyal Konseye çağırıyorum, yarın çağırmam. Uslu durursan çağırırım, uslu durmazsan çağırmam." filan diye bir şey yok. Orada tamamen kuralları belli, buna toplumun hangi kesimlerinin, işçi, işveren, diğer meslek örgütleri, ziraat odasıdır, TOBB'dur, mesela, sigortacılık, bankacılık, değişik alanların her birinin katılımını alacak bir kanuni düzenleme vardı; diğer taslak çalışma da buna yönelikti. Şimdi, ne yapılıyor biliyor musunuz arkadaşlar? Üç tane düzenleme var burada yapılan. Bir: Ekonomik ve Sosyal Konseyin Başkanı Cumhurbaşkanıdır; bakın, komikliğe bakın. İki: Üyelerini Cumhurbaşkanı seçer. Üç: Çalışma usul ve esaslarını Cumhurbaşkanı belirler. Kurmayın bunu ya, bunu Anayasa'dan filan da çıkarın. Zaten toplamıyorsunuz da dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ekonomik ve sosyal konsey yok arkadaşlar, hiçbir yerinde yok. Yani ne kadar gülünç hâle düştüğünüzün farkında mısınız? Bunu yapanlar kimlerse... Tekrar ediyorum: Üç tane madde var; Başkanı Cumhurbaşkanıdır -ya, ne kadar meraklıymışsınız her yere Cumhurbaşkanı yazmaya- üyelerini Cumhurbaşkanı belirler, çalışma usul ve esaslarını Cumhurbaşkanı belirler. Güya Ekonomik ve Sosyal Konsey kurmuş olduk. Hayret bir şey ya, hayret bir şey vallahi! Diyecek bir şey yok ya, diyecek bir şey yok, vallahi diyecek bir şey yok! Bunun neresini eleştirelim? Bunun neresini eleştirelim Allah aşkına ya? Vicdan sahibi olan insanlar, bir bakın ya!
Komik maddeler var, hukuk literatürüne geçecek maddeler, diğer tasarılarda da vardı, Cumhurbaşkanlığındaki arkadaşlar buna hazırlansınlar. Teknik gerekçesini biliyorum ama bu komikliği yaratan sizin uygulamalarınız. Madde 15, "'Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile' ibaresi 'Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile' şeklinde değiştirilmiştir." İkisinin arasında ne fark var? Bu komiklik dünyada tek Türkiye'de olmuş bir şeydir arkadaşlar. Madde 25, "'ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde' ibaresi 've Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde' şeklinde değiştirilmiştir." Yani ancak okurken böyle tonlamayla farklılaştırabilirsiniz ama yazarken ikisinin arasında hiçbir fark yok. Teknik gerekçesini biliyorum ama bu teknik gerekçeye niye maruz kaldığımızı size sormak istiyorum. Bunu da komik madde olarak zikretmek istedim.
19, 20, 23... Burada da iş bilmezlik, plansızlık, gelişigüzel iş yapmanın üç tane örneği değerli arkadaşlar. Yetki var ya arkadaşların elinde yani yetki kanunuyla bir KHK çıkarma yetkisi alındı; aldılar ellerine, kılıcı sallar gibi bir oraya salladılar, bir buraya salladılar. Biyogüvenlik Kurulu kaldırılıyor, kaldırılmış; iyi, kaldırdınız. Ne yaptınız? Ne yapacakları belli değil. Bir genelgeyle yetkileri Tarım Bakanlığına verilmiş, şimdi, yapılan, 23'üncü maddedeki düzenlemede de diyor ki: "Biyogüvenlik Kuruluna yapılan atıflar Cumhurbaşkanınca belirlenen kurul veya merciye yapılmış sayılır." Bakın daha ne olduğu belli değil ha. Ya, arkadaş, arkasından ne yapacağını bilmediğin bir işi niye yapıyorsun ya? Bu nasıl bir devlet yönetimi ya! Ya, siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Biyogüvenlik Kurulunu beğenmeyebilirsin, yanlıştır, bilmiyorum ne yaptığını -bildiklerim de var da- ama madem bunu kaldırıyorsun ne yapacağının kararını ver de kaldır ya. Kaldırıyorsun, bana madde getiriyorsun kaldırdıktan yedi yıl sonra, diyorsun ki: "Cumhurbaşkanınca belirlenen kurul veya merciye yapılmış sayılır." Hâlâ belli değil ne yapacakları. "Keşke vaktimiz olsaydı, biraz yapardık." Yedi yıl geçti, vaktiniz yok muydu ya? Ne işle uğraştınız ya? Bürokratlara da sesleniyorum: Ne işle uğraştınız arkadaş siz ya?
İkincisi: "Devlet Desteklerini İzleme ve Denetleme Kuruluna yapılan atıflar Cumhurbaşkanınca belirlenen kurul veya merciye yapılmış sayılır." Bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı bakıyor, onu da demiyor çünkü yarın değişebilir, bunun da ne olacağı belli değil. "Geniş bir yetki alalım da biz orada -nasıl olsa Cumhurbaşkanı bütün kainatta olan her şeye hükmediyor, her şeyden haberi var, her şey onun kontrol ve denetimi altında olması lazım, bak, Türkiye'de değil kainatta- onu da bir verelim eline, bir yetkisi olsun da hangisini belirlerse." Bugün keyfekeder Hazine Bakanlığı der, yarın Mehmet Şimşek'e kızar, gider Çevre Bakanlığına verir. Verir mi verir. Böyle bir şey olmaz ya. Böyle bir hukuk yapma olmaz, böyle bir kanun olmaz, böyle bir devlet yönetme olmaz.
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi... Burada da kaldırmışlar, karar verememişler, aradan yedi yıl geçmiş, diyor ki: "Buraya yapılan atıflar Cumhurbaşkanınca belirlenen kurul ve merciye yapılmış sayılır." Yani kalıcı hiçbir şeyi çözmüyorsunuz; tamamen geçiştirme, plansızlık, programsızlık, iş bilmezlik, köhnemiştik, kokuşmuşluk, çürümüşlük hepsi bugünkü yönetimde ve beraber yönettiği arkadaşlarda var.
Şimdi, diğer bir husus, son torbalarda gelen bir genelleme. Mümkün olduğu kadar genelleyerek yani maddelerin birkaçını yan yana yapmaya çalıştım, spesifik maddeleri konuşacağız. Kamu ihale mevzuatının dışına çıkma alışkanlığı... Ha, zaten şu ana kadar 220 defa falan bu kamu ihale mevzuatı değişmiş de ne geldiyse çıkarmışız, bu son torbalarda da... Daha önceleri de hatırlayın, Cumhurbaşkanlığı Millî Saraylardır, şudur budur, iki üç tanesinde hep Kamu İhale Mevzuatı'nın dışında. Sorduk burada, arkadaşlar rezil oldu. Genel Müdürü dedi ki: "Bunu gizlilikten dolayı böyle yapıyoruz." İhale Mevzuatı'na, Daire Başkanı geldi dedi ki: "Yok, gizlilikten değil hızlıktan dolayı yapıyoruz, hızlı olması lazım." Bu Cumhurbaşkanının yaptığı her iş yani ister park, bahçe işi olsun ister daha kozmik işler olsun her biri hem gizli hem hızlı. Böyle bir şey olabilir mi ya? Ya, İhale Mevzuatı'nın dışına alınabilir elbette devlette bazı işler ama bunun bir ilkesi, bir kuralı olur, bu kural da kurumsal bazda değildir. Yani MİT'in de her şeyini ihale dışına alamazsın. MİT'e normal bir demirbaş alıyorsam niye Kamu İhale Mevzuatı dışında yapayım? Ama MİT'in bilmem neyle ilgili başka bir işi vardır, o öyle olabilir. Dolayısıyla kurum bazında değil iş bazında bakılır bu tür meselelere. Ya, bu devlet yeni kurulmadı arkadaşlar, ya, biz kabile devleti falan filan değiliz yani çadırdan devlete falan geçmiyoruz ya, 2 bin yıllık bir devlet kültüründen geliyoruz. Yani bu mirasa bu kadar saygısızlık olur mu? Şimdi, burada da yine ne yapıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Tamamlıyorum Başkanım.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan Başkanlığının yaptığı işler Kamu İhale Mevzuatı dışında. Niye? Niye arkadaşlar? Çok mu acele yapılması gerekiyor? Tam tersine, düşünerek taşınarak yapılması gerekiyor, çok uzmanlık gerektiren bir iş; ona da uzmanlığı, o uzmanlığı bilen insanları seçeceksin, şartnamesini çok güzel bir şekilde hazırlayacaksın, şeffaf bir ihale yapacaksın ve bu iş tam tersine yavaş yavaş yaptırılması gereken bir iş. Yani işte TRT'de yapıldı bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapıldı. Son görüştüğümüz 3 taneyi söylüyorum. Ya, bu Kamu İhale Mevzuatı bu kadar kötü bir şeyse bunu komple kaldıralım ya, ne diye kurumlara eziyet ediyoruz? Komple kaldıralım, hiç kimse Kamu İhale Mevzuatı'na tabi olmasın, değil mi? Bakın, öfkelenerek söylediğim bu şeylere ben bir cevap istiyorum bunu hazırlayanlardan, bürokratlardan kim cevap verecekse. Olmaz böyle bir şey! Yani her şey Kamu İhale Mevzuatı... Ya, bugün Türkiye'nin çektiği sıkıntının, en büyük sıkıntının bu ülkede yolsuzluk olduğunu bilmiyor musunuz? Yolsuzluk küresel endeksi var, Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye'nin patır patır nerelere düştüğünü görmüyor musunuz? Bakın, dünyada yolsuzluğun en fazla olduğu ilk 10'dayız arkadaşlar biz, ilk 10'dayız. Bakın en son küresel endekse. "Ha, onu gavurlar yapıyor ya, onlar zaten şeyli..." Onlar iyi bir şey yaptığı zaman, bizi bir basamak bir yerde iyileştirdiği zaman Cumhurbaşkanından başlayarak herkes oraya referans veriyor. "Bak, şunu dedi, Moody's bunu dedi. Efendim, şu endeksle böyle olduk." bilmem ne. Kötü yaptığı zaman onlar gâvur oluyor, "Onlar zaten dış güç, onlar zaten bize böyle." Öyle bir şey yok arkadaşlar, öyle bir bir şey yok. Küresel Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye dünyada yolsuzluğun en fazla olduğu 10 ülkeden bir tanesi hâline gelmiştir işte bunları yaptınız için. Yani Diyaneti konuştuk, Genel Kurulda da konuşacağız ama bilmeyen arkadaşlar için söyleyeyim: Ya, kul hakkına en fazla riayet edilmesi gereken, en şeffaf olması gereken kurum -yani böyle yapa yapa zaten milleti dinden, diyanette soğuttunuz da- en büyük harcamaların olduğu Türk Diyanet Vakfını önceki yıllardaki yani önceki kanunlardaki uygulamanın aksine Sayıştay denetimi dışına alınıyor. Ya, bu, utanmadan buraya getirilebiliyor ya! Bunu insan hakikaten biraz sıkılır buralara getirirken, "Ya, hiç olmazsa Diyanette yapmayalım bunu." der. Böyle bir şey yok. Buraya çok rahat bir şekilde "Şunu Kamu İhale Mevzuatı dışına çıkaralım, Diyaneti Sayıştay denetimi dışına çıkaralım." diye getiriliyor yani hiç kimsede de bir kızarma mızarma falan görmüyorum ben.
Evet, yani dolayısıyla bu torbadan da bir hayır çıkmaz Sayın Başkan, çıkmaz ama siz çıkaracaksınız. Siz zaten hayrın peşinde olmadığınız için mesele yok.
Peki, teşekkür ediyorum.
Maddelerde görüşürüz.