Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3119) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 22 .05.2025 |
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyelerimiz, milletvekillerimiz, bürokratlarımız, değerli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yine, bir torba yasa görüşmesi yapıyoruz. Tabii, her komisyon toplantımızda torba yasa usul olarak eleştiriliyor, ben fazla zaman almamak için eleştirmedim, usulden de söz almadım fakat bu torba yasa gerçekten de artık Mecliste bir kültür hâline gelmeye başladı, artık bir sistem hâline gelmeye başladı. Özellikle bu... Tamam, imzalar alınmış 4 komisyondan ama 4 komisyonun muhalefet üyeleri de şikâyetlerini aynı zamanda dile de getirdiler yani "Biz niye görüşmüyoruz? Biz niye toplanmıyoruz? Biz niye bu..." Hiç toplanmayan komisyonlar var. Şimdi, toplanmayan komisyonlar varken tüm yasaların bu şekilde Plan ve Bütçeye gelmesi gerçekten de ilginç bir uygulama. Şimdi, şuraya bakın, bürokratlarımız arasında iş sağlığı güvenliğinden tutun millî savunmaya, işte, Cumhurbaşkanlığı daire başkanlarından tutun askere kadar her şey, herkes burada var. Şimdi, o zaman şöyle bir şey yapalım bence, hem iktidar da rahatlar: Bundan sonra yasalara bir torba yasa komisyonu oluşturalım. Mesela, diğer komisyonlar da gelsin aynı bürokratlarımız gibi, diğer komisyon üyeleri de gelsin torba yasa komisyonuna, en azından diğerleri de mesela, Millî Savunma Komisyonundaki üyeler de askerle ilgili bir kanun geçerken adamlar bir söz sahibi olsun, bir şey konuşsun yani. Burada bir tane asker kökenli arkadaşımız var mı bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda? Yok ama Millî Savunmanın kanununu görüşeceğiz. Var mı Başkanım?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Var, İsmail askerliğini onbaşı olarak yapmış.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ben teğmen olarak yaptım.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Güzel. Yani işte, aynen, onbaşı, çavuş kanun geçirirse savunmanın geleceği vay hâlimize! Bunu ciddi öneriyorum Başkanım, bilmiyorum düzenleme mi gerekir? Bir torba yasa komisyonu oluşturalım. Ciddi söylüyorum yani diğer nasıl bürokratlarımız böyle burada da diğer...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kısacık, değiştirdiğiniz vakit İç Tüzük'ü onu uygularız yani o takdir sizlerde.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Madem böyle bir kültür hâline gelecek, en azından sizin iktidarınız zamanında bunu yapalım.
Şimdi, bu faaliyetle asla biz kaliteli bir yasama faaliyeti gerçekleştiremeyeceğiz, kaliteli kanunlar çıkaramayacağız ve kaliteli bir yönetim oluşturmayacağız. İşte, Cumhurbaşkanlığı sisteminde görüyoruz; sürekli düzeltmeler. Hâlâ düzeltmeler devam ediyor.
Şimdi, diğer bir konu, bakın, değerli arkadaşlar, ya, Cumhurbaşkanlığına aşırı bir yetki, aşırı bir iş yükü veriyoruz. Şu kanunu çalışırken baktım, sadece şu görüştüğümüz kanunda subayların rütbe bekleme süreleri, subayların Silahlı Kuvvetlerden çıkarılması, tabii, bu jandarmanın ayrı çıkarılması, Sahil Güvenliğin ayrı çıkartılması; rektör atamaları yetkisi; Çanakkale İl Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasının bütçelerinden alınan payın yüzde 1'den yüzde 2'ye çıkarılma yetkisi; Millî Savunma Üniversitesinin rektörünün atanması, Ekonomik ve Sosyal Konsey üyelerinin belirlenmesi... Ya, bunların hepsini, biz sadece bu kanunda, sadece şu görüştüğümüz kanunda Cumhurbaşkanına bu kadar yetki, bu kadar sorumluluk veriyoruz; bir de diğer tüm sorumluluk ve kanunları düşünün. Değerli arkadaşlar, ben yönetim sistemleri uzmanıyım. Şimdi, bu kadar işle uğraşan bir Cumhurbaşkanı Türkiye meseleleriyle uğraşamaz, onu da bırakın dünya meseleleriyle hiç uğraşamaz yani dünya meselelerini şu...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Dünya meselelerinde çok başarılı.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Uğraşamaz, o başarıyı göreceğiz. Biz de isteriz Türkiye'yi yöneten Cumhurbaşkanının dünya lideri olmasını ama küçük işlerle uğraşan büyük işler başaramaz. Çanakkale Belediyesinin, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasının gelirinin yüzde 2 artırılmasının yetkisini kendine alan bir lider büyük işler başaramaz; bu, yönetim biliminin temel kuralı, yönetim biliminin temel kuralı.
Ya, arkadaşlar, bakın, bizim kurumlarımızı güçlendirmemiz lazım. Bırakın, bu kararları kurumlar versin, bırakın, kurumlar versin bu kararları, bakanlıklar versin, bakanlıkların içindeki komisyonlar versin. Bakın, şu Millî Savunmadan gelen, şu anda çekildi ama kanun tekliflerine bir bakın, deniliyor ki: "Cumhurbaşkanı istediğini görevden ayırır." Nasıl ayırır, bu silsile nedir, ilgili komutan mı Millî Savunma Bakanlığına verir, Millî Savunma Bakanlığı mı Cumhurbaşkanına sunar; hiçbir şey belli değil. Cumhurbaşkanı "Şu rütbedeki kişi ayrılsın." diyor; nasıl ayrılacak? Cumhurbaşkanının ayrı bir istihbaratı mı olacak içeride "Bu çalışıyor, bu çalışmıyor, bu şöyle oluyor, bu böyle olacak." diye. Nasıl olacak bu? Çok geniş bir alan, altı doldurulmamış bir alan. Yani nasıl olacak bu sistem, nasıl olacak? Anlatın. Yani şimdi, böyle yetkilerle, böyle işlerle ki yetkiden vazgeçtim, gerçekten bu kadar işlerle uğraşan bir Cumhurbaşkanı Türkiye'nin meseleleriyle, dünyanın meseleleriyle uğraşamaz ya, uğraşamaz. Bu, yönetim biliminin temel kuralı. Onun içindir ki bakın, özellikle bu bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanlar sunum yaptıkları zaman genel olarak hep şöyle cümleler kuruyor -tutanakları tek tek inceledim, tüm bakanların yaptığı konuşmaları- hep şu şekilde: İşte "Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığıyla." "Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle, Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde."
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Doğru sözler.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Ya, arkadaşlar, hadi siz yükünüzü atıyorsunuz da bu kadar Bakan da yükünü Cumhurbaşkanına atarsa adam ne yapsın ya!
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Liderimiz.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Adam ne yapsın! Dolayısıyla bakın, kurumları zayıflatıyoruz, kurumların inisiyatifini ellerinden alıyoruz, kurumların düşünme kapasitesini azaltıyoruz. Bürokraside şöyle bir şey oluştu: Nasıl olsa Külliye'de hallederiz, nasıl olsa Külliye'de olur,." Allah'tan bizim yükümüz azaldı yani eskiden milletvekiline daha fazla kişiler geliyordu, şimdi adamlar Meclise gelmeden Külliye'ye gidiyorlar, Külliye'de birini bulamazsa bize geliyorlar, diyorlar ki: "Ya, Külliye'de bir tanıdık var mı?" Nasıl olsa işler orada çözülüyor artık yani sonuç olarak egemenlik kayıtsız şartsız milletin ama işlerin çözüldüğü yer başka; dolayısıyla... Şimdi, en azından, bu yük sürdürülebilir değil, bakın, değerli arkadaşlar, böyle bir yük sürdürülebilir değil. Biz tek kişiye bu kadar yük, bu kadar yetki vermektense bunu içten söylüyorum kurumlarımızı güçlendirelim; bırakın, Çanakkale'nin meselesini o Çanakkale'nin Ticaret ve Sanayi Odası, Belediye Başkanlığı onun bütçesini ayarlasın, onu da Cumhurbaşkanlığına vermeyelim. Oradaki bir restorasyon, kazı işinin bilmem neyini Cumhurbaşkanı yapmasın, Millî Sarayların bilmem neyinin restorasyonunu Cumhurbaşkanı yapmasın, yapmasın yani, Cumhurbaşkanımızın daha önemli işleri var, zaman ayıracağı daha önemli meseleler var.
Yine, aslında alıştığımız ama çok gündeme gelmedi; ya, biz niye hâlâ rektörleri tek imzayla Cumhurbaşkanı tarafından atıyoruz? Yani üniversitelerimizde hâlâ terör örgütlerinin bir tehdidi mi var? Hâlâ terör örgütlerinin bazı unsurları üniversitelerimizden temizlenemedi mi? Niye üniversitelerimizin öğretim üyelerinin seçtiği kişileri eskisi gibi, işte, en çok oy alan 3 kişinin ismi YÖK'e gönderilip öyle Sayın Cumhurbaşkanının tensiplerine sunulmuyor da direkt imzayla, tek imzayla dışarıdan rektör atıyoruz; niye atıyoruz hâlâ? Bu, demokrasiye uyuyor mu? Ve şunu da söyleyeyim: Yine, ilk önce, rektörler üniversitelerin içinden atanıyordu ama şimdi son atamalara bakıyorum; o üniversitede hayatı boyunca bulunmamış, o üniversitede okumamış, o üniversitede yüksek lisans yapmamış, o üniversitede doktora yapmamış, o üniversitede öğretim görevlisi olmamış, hayatında o şehre gitmemiş bir kişi YÖK tarafından üniversiteye atanıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya! O rektörün o üniversitenin dokusunu öğrenene kadar iki yıl geçer, o üniversitenin dokusunu öğrenene kadar! İş artık şuna döndü: Ya, bizim çocuğu da şuraya atayalım, bizim bu arkadaşı da şu üniversiteye gönderelim, nerede boş var oraya. Böyle bir şey olabilir mi ya! Böyle bir şey olabilir mi! İşte, bu uygulamalar sonucunda üniversitelerimizin geldiği nokta ortada. Daha bu iyi günlerimiz! Daha bu iyi günlerimiz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Adana) - Bu sistemin yetiştirdiği üniversite mezunlarımızın durumlarını, üniversite sisteminin durumlarını göreceğiz. Gelin, artık, şu üniversitelerimize bir çekidüzen verilim, rektörleri doğru dürüst atayalım, kendi içinden atayalım. Gerçekten de üniversitelerimiz de şu anda öğretim görevlilerimiz de çok sıkıntılı çünkü rektör tek imzayla atandığı için bir öğretim üyesine, bir dekana yeri geldiği zaman randevu vermiyor adam ya, umurunda değil. Niye? "Zaten beni bunlar seçmiyor ki, ben bunlara bağlı değilim ki, benim zaten selam vereceğim kişi belli, kişiler belli." diyor. Onun için, eğer bu ülkeyi seviyorsak, bu ülkenin gençliğini seviyorsak, gerçekten iyi bir gençlik yetiştirmek istiyorsak -bu sistem bu gençliği yetiştirmez- elinizi vicdanınıza koyun, üniversiteleri tekrar demokratik hâle getirelim, elinizi vicdanınıza koyun.
Diğer bir madde, burada Spor Toto Teşkilatını görüşüyoruz. Ya, ben maddeyi görünce, tekrar tekrar okudum, acaba yanlış mı var, bir şey mi var diye, açıklamasına da baktım. Ya, şimdi, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı bayilerin nerede kurulacağı, sayısı, bunların müracaatları, ruhsatların verilmesi gibi önemli yetkileri özel hukuk tüzel kişilere devrediyor. Yahu, ruhsata, kimin bayi olacağına devlet karar vermezse kim karar verecek; bu yetki devredilemez ki, bu asli bir unsur. Yani bu ülkede kimin nerede bayi açacağını, nasıl işleteceğini, bunun nasıl denetleneceğini biz özel sektöre veremeyiz ya, devletin asli görevi bu. Bu nasıl bir şey, nasıl bir akıl tutulması yani! Lütfen bunu açıklayın, böyle bir şey olamaz.
Bakın, bu kumar işi çok enteresan bir yere doğru gidiyor; şimdi farkında değiliz, işi çok kolaylaştırıyoruz. Şimdi, ben onu da araştırıyorum şu anda, her tarafta, sosyal medyada ilan var, bilmem ne nokta com, burada altılı ganyan oyna, İddaa oyna, şurada 0,50 oran, burada bilmem ne... Yasaldan bahsediyorum, yasaldan! Nereye gidiyoruz ya! Eskiden bunların ilanı, reklamı yasaktı, özendirilemezdi, şimdi Çukurambar'a gidin, en güzel yerde sanal bahis ilanı var "Altılı ganyan oyna", "İddaa oyna" vesaire oyna. Çok tehlikeli bir yere gidiyoruz değerli arkadaşlar. Tamam, eskiden bir Spor Toto şeyi vardı ama bunun bir silsilesi vardı. Ne yapardı? Kupon oynardı, gider sıra beklerdi, ilgili bayiye giderdi; bu belli bir süreçti, hani orada bir adam bakardı, bu 18 yaşından küçük mü, çocuk mu, adam mı, nedir ne değildir diye ama şimdi, herkesin telefonunda, şurada, herkesin telefonunda yani bu. Şu anda çok büyük aile faciaları var. Geçen, Adana'da bir iş yerini ziyaret ettim. Adamın 3 çalışanı sanal kumar yüzünden, İddaa yüzünden, altılı ganyan yüzünden şirketi dolandırmış, yani en son parası bitmiş, gitmiş şirketin hesabından para almış; birisi intihar etti. Biz hâlâ ama her yere reklam asıyoruz ya! Kumarın reklamı olur mu ya! Sanal bahsin reklamı olur mu! Bir de biz bunu özel sektöre devredeceğiz şimdi, Spor Toto'da devlet ondan da çekilecek. Vallahi torbacılık artar size söyleyeyim, torbacılığı artırırsınız. Zaten uyuşturucuyla baş edemiyoruz, torbacılık artar, her köşebaşında buralar artık şer yuvaları hâline gelir. Bakın, buradan tutanaklara geçsin, söylüyorum -Allah büyük, bu tutanakları bir gün koyarım- oralar şer yuvaları hâline gelir. Para kazanma amaçlı özel sektöre bunlar devredilemez.
Daha fazla zaman almayayım, diğerlerini maddelerde konuşacağım Başkanım.
Teşekkür ediyorum.