KOMİSYON KONUŞMASI

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Değerli üyeler, kıymetli bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'ndaki değişikliklerle ilgili olarak görüşmelere başlamış bulunuyoruz. Bu kanun teklifi 16 Mayıs Cuma akşamı 35 madde olarak önümüze geldi ve hemen gelir gelmez görüşülmesi istendi. Bunun 6 maddesi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuyla ilgili ve maalesef, bu komisyonda, tartışılması gereken komisyonda bunu tartışma şansı bulamadık. Sabah saatlerindeki yaşanan tartışmada Meclisin bir ciddiyet içerisinde çalışması, hukukun, Anayasa’nın, Anayasa’nın gerektirdiği kuralların uygulanması yönünde konuşmalar oldu; çok katılıyorum. Mecliste yapılan tartışmaların tutanak altına alınması iyi çünkü burada söylediklerimizin Türk milleti tarafından da bilinmesinde fayda var. Bu konunun Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılmaması gerektiği, ihtisas komisyonunda tartışılması gerektiğine yönelik gerek Rahmi Başkanın gerekse diğer grup başkan vekillerinin de buradaki arkadaşlarımızın da sözcülerin de açıklamaları oldu. Bu, bizim açımızdan açık bir hak ihlalidir, yasama sürecinin de sakatlanmasıdır. Öncelikle bunu söylemek gerekir.

Türkiye'de 208 üniversite var, 190 bin akademisyen var, 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi var ve Anayasa Mahkemesi 4 Haziran 2024'te bu kararı verdi. Geride kalan bir yıl boyunca, maalesef, Meclis bunu bir uzmanlık çerçevesinde tartışamadı. İktidar, işine geldiği zaman, işine geldiği konularda, örneğin Hayvan Hakları Kanunu gibi, o süreçlerden zarar görmüş aileleri çağırmak da dâhil olmak üzere her konuyu burada gündem yapabiliyor ama milyonlarca insanın dâhil olduğu bir sistemin nasıl devam etmesi gerektiği konusunda bir yıl boyunca buraya getirmeyip bir tür kaptıkaçtı yapılıyor.

Bugün YÖK Başkanını burada göremiyorum. Bu kadar milyon öğrencinin, bu kadar yüz binlerce akademisyenin hayatını etkileyecek konular burada tartışılırken YÖK Başkanı buraya gelmiyor. Meclise sunan bakanlık olarak Millî Eğitim Bakanı; o da buraya gelmiyor. Muhtemelen belki de hülleyle rektör olmuş birisinin doğal olarak buralarda olmaması da tabii karşılanabilir.

Şimdi, bu Anayasa Mahkemesi kararı üzerinden yeniden bu komisyonda tartışılamadan gelmiş olan noktada biraz önce Sayın Milletvekili de şöyle bir şey söyledi, dedi ki: "Tabii, bunlar tartışılabilir. Rektör atamasının da yararı zararı var, seçimle gelmesinin de yararı zararı var." E, şimdi biz de onu söylüyoruz işte, tartışılması lazım. Yani bunlar komisyonlarda tartışılmayacaksa nerede tartışılacak?

Buradaki 3 maddede çok bilgi verildi. Birincisi, dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı şekliyle 21 YÖK üyesinin tamamını fiilen Cumhurbaşkanı atıyor. 7'sini kendisi atıyor, 7'sini atadığı bakanlarla beraber atıyor, 7'si kendisine gönderilen liste -ki o liste de zaten kendisinin atadığı rektörlerin çoğunlukta olduğu bir yerden geliyor- ve atamasını yapmazsa on beş gün içinde de toplanamayacaklarından onu da belirliyor. Böylesi bir hırs, böylesi bir ülkeyi yönetme anlayışı yeryüzünde başka nerede vardır bilmiyorum, Kuzey Kore'de falan olabilir belki. 21 kişinin 21'ini de birisi atayacak. Benzer bir yaklaşım Millî Eğitim Bakanında var, 85 bin proje okulundaki öğretmen ve yöneticinin tamamını kendisi atıyor; böyle devlet yönetimi anlayışı olmaz arkadaşlar. Burada uzun uzun açıklamalar yapabiliriz ama böyle devlet yönetilemez.

Bir başka şey, rektör atamaları. Rektör atamaları, 1946'dan 2016'ya kadar yetmiş yıl boyunca, iktidar partisinin devamlı eleştirdiği tek parti dönemi de dâhil olmak üzere, beş askerî darbe ya da askerî darbe girişimi olduktan sonra, o anayasalar kabul edildikten sonra, 1960, 1971, 1980, 1997, 2015, bütün bu askerî dönemlerde bile bu şekilde atanmamıştı rektörler; bu, sizin iktidarınızın başarısıdır. Bugün burada bize rektör atamalarının yapılmasının, Cumhurbaşkanı eliyle yapılmasının ne kadar önemli bir şey olduğunu anlatmak mümkün mü? Dünyanın neresinde görülmüş üniversitelerin rektörlerinin tek bir kişi tarafından atandığı?

Burada, gelen teklifte AK PARTİ milletvekilleri "Diğer yönetici kadrolarına yapılan atama usulüyle uyumlu olacak şekilde rektörün Cumhurbaşkanı tarafından atanması öngörülmektedir." yazmışlar.

Sayın arkadaşlar, değerli bürokratlar, kıymetli milletvekilleri; ya, Anayasa’nın 130'uncu maddesi var. Anayasa’nın 130'uncu maddesi "Üniversiteler, kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip devlet tarafından kanunla kurulan kurumlardır." diyor. Tapu müdürlüğü için söylemiş mi, nüfus müdürlüğü için söylemiş mi?