KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki 2 bin yaşını doldurmuş Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milletinin ve Türk devletinin geleceğinin sigortasıdır. Onun yıpranması, zayıflaması, yeni bölgesel ve küresel tehditlere karşı adapte olamaması hem Türk milleti için hem de müttefiki olduğumuz ülkeler ve orada yaşayan halklar için varoluşsal bir tehdittir. Bu gerçek gerek iktidar gerekse muhalefet, gelmiş geçmiş tüm yönetimler tarafından her zaman bilinmiş ve Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçları da her zaman öncelik almıştır. Bugün geldiğimiz noktada yerlilik oranı yüzde 75'lerin üzerinde silah envanteriyle Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ilk 10 ordusu arasındadır ve böyle de kalmak zorundadır. Ordumuz insansız hava harekâtları gibi belli alanlarda dünyanın en iyi ordusudur, çeşitli başarıları da dünya tarafından kabul edilmiştir, terörle mücadele de bunların en önemlisidir. Böyle kalması için biz siyasetçilere düşen görev, ona aklıselimle siyasetüstü günlük politikalardan ve polemiklerden arınmış bir şekilde rasyonel politikalarıyla yaklaşmaktır. Büyük güce sahip olmak, maalesef, beraberinde çok büyük sorumluluklar da getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri hesapsız maceraların bir aparatı değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün deyimiyle onun vazifesi Türk vatanını ve Türk toplumunun şan ve şerefini iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibarettir.

Söz konusu kanun teklifiyle somut ve objektif bir kriter ihtiva etmeden Cumhurbaşkanına böyle bir yetki verilmesinin kesinlikle doğru olmadığını belirtiyoruz ve bunun negatif taraflarını da şöyle sıralamak istiyorum: Anayasa’nın 2'nci maddesiyle belirtilen hukuk güvenliği ilkesinin gereklerine uygun davranılmayacağını düşünüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri personelini emir ve komuta eden subaylarının sicil sistemiyle değerlendirilmesi belirgin, somut olaylara dayalı başarılı faaliyetleri sebebiyle ödüllendirilmesi; atış, spor, denetleme ve değerlendirme sistemi gibi performans kriterlerine göre belirlenen objektif ehliyet ve liyakate dayalı kurum kurallarıyla hareket etme referansı yerine partili Cumhurbaşkanına biat ve itaat yönünde genel eğilimi içerisine girebileceğiyle ilgili endişelerimiz var. Kanunlara, nizamlara ve amirlerine tam bir itaatle astın ve üstün hukukuna riayet, disiplin anlayışına göre liyakat ve ehliyet referansıyla görev yapması gereken Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihdam edilen subayların siyasallaşabileceği, bu durumun neticesinde disiplinin telafisi mümkün olmayacak şekilde bozulabileceği yönünde endişelerimiz var. Siyasallaşmış subayların bulunduğu birlik, karargâh ve kurumlarda görev motivasyonunun kaybolabileceğine dair endişelerimiz var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin atama, istihdam, mesleki gelişim, eğitim, kurs ve benzeri prensip ve planının bozulabileceğine dair endişelerimiz var. "Komutanlar teknik ve taktik becerisiyle karşılaştığı sorunlara akıl ve mantık süzgeciyle yaklaşır, kararlarında bilgi, içgüdü ve yaşantılarından örneklendirdiği, harmanladıklarıyla ideale yaklaşırlar." veciz sözü gereğince ikbal ve makamını kendini geliştirme, çalışkan ve sebatlı olmak, kurumun objektif kurallarının gereğini yerine getirmekten ziyade siyasi makamların referans ve iltimasında arayacak subay ile general ve amirallerin nitelik üstünlüğünün kaybolabileceği, belirli bir makamı hak ederek gelmiş olsa dahi partili Cumhurbaşkanının kullanacağı yetkiyle kısa sürede rütbe alarak yükselecek subay, general, amiral hakkında dedikoduya sebebiyet verebileceği, bu durumun da devletimizin bekasının ve milletimizin refahının teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılık yeteneklerinin azalmasına ortam sağlayabileceğiyle ilgili endişelerimiz var. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanlığı makamının negatif etkilenmesiyle ilgili de endişelerimiz var. Seçmenin iradesine uygun olarak iktidarın demokrasiyle el değiştirmesi hâlinde partili Cumhurbaşkanının iradesi ve yetkisiyle kısa sürede rütbe olarak yükselen ve belirli bir makama gelen siyasallaşmış bir TSK'nin komuta kademesinin 15 Temmuz benzeri hain darbe girişimi teşebbüslerinde bulunabilme riski de var. 926 sayılı TSK Personel Kanunu'nda ve ilgili yönetmeliklerde mevcut ayrıntılı düzenlemelerin göz ardı edilmesi suretiyle TSK'nin bağımsızlığı ile köklü kurum kurallarının telafisi mümkün olmayacak şekilde tahrip edileceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda, Birinci Balkan Savaşı'nda ordunun siyasallaşması sonucu yaşadığımız faciayı da hatırlatarak, kesinlikle çok detaylı bir şekilde hâlihazırdaki kanunda düzenlenmiş bu sistemin, Cumhurbaşkanının, özellikle partili Cumhurbaşkanının tekeline verilmesini hiç uygun görmüyoruz ve bu maddenin çekilmesini biz de talep ediyoruz. Aynı zamanda bugüne kadarki hiçbir Cumhurbaşkanının da -onlar tarafsız olmasına rağmen- böyle bir istekte bulunmadığını da bilahare belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.