KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Şimdi, öncelikle Sayın Bakanımızın hassasiyetini anlıyorum ve çok da güzel bir şey, yani tarihî eserlerin yaşatılmasıyla ilgili böyle bir hassasiyet varsa. Evet, biliyoruz bu çalışma 1986 yılında başladı ama illa birisi kötü yapıyorsa onu devam ettirmek gerekmiyor, zararın neresinden dönersek kârdır. Hasankeyf'in sular altında kalmaması için bugün sizin Hükûmetiniz böyle bir karar alarak tarihe belki de adınızı altın harflerle yazdırabilirsiniz. İşte böylece "Biz koruduk." diyebilirsiniz.

"Sürdürülebilir enerji" diye bir şey var biliyorsunuz. Sürdürülebilir enerji kullanılabilinir, rüzgâr ve güneş enerjisine ilaveten toprak enerjisi de dâhil edilebilir ve enerji ihtiyacı hiç de bu tür şeylerle çözülmeyebilir.

Ben, Kültür Bakanlığından çok kıymetli, sayın arkadaşımızın söylediklerini bulunduğu konum itibarıyla söylediğine inanmak istiyorum. Yoksa, oradaki bir arkadaşın bunları söylüyor olduğuna inanmak istemiyorum ama yine de söylediğine şöyle bir şey söylemek isterim: Avrupa'da bulunan British gibi, Louvre gibi önemli müzelerdeki tarihî eserlerin çoğunluğunun Anadolu ve Mezopotamya'dan çalıntı olduğu bilinmektedir.

Ilısu Barajı'na finansman desteği verecek olan Avrupa ülkeleri çalamadığı tarihî eserleri sular altında bırakmak istiyor olabilirler belki de. Bizim şöyle bir sözümüz var, sizin az önce söylediğiniz kazı çalışmalarının bilimsel olduğuyla ilgili olarak; o bilimsel yapılan bütün çalışmalar, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası ve arkeologlar, herkes Hasankeyf'te yapılan çalışmaların bir an önce durdurulması ve o kentin kendi bütününde yaşatılmasını onaylıyor. Ayrıca bu araştırmalar için uluslararası standartların öngördüğü hemen hemen hiçbir temel ihtiyaç giderilmemiştir. Profesör Doktor Uluçam'ın Hasankeyf Kazısı Başkanı olarak yaptığı açıklamalar göstermektedir ki, Bakanlığın ayırdığı bütçenin çok büyük bir bölümü bürokratik engeller nedeniyle kullanılamamış, alanın güvenliği sağlanamamış, yapılması gereken ihaleler yapılamamış, restorasyon çalışmalarında ilerleme sağlanamamıştır. Hasankeyf'in dünya mirası olması için yapılan girişimler ise uluslararası kriterlere uygunluk sağlanmasına karşın, yine aynı kriterlerin ilgili dosyanın Hükûmet tarafından UNESCO'ya sunulmasını şart koşması ve Kültür Bakanlığının da bu başvuruyu yapmayı reddetmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Ayrıca, finansmanının tamamının dış krediyle sağlanması planlandığı için, Çevre Etki Değerlendirme Raporu Dünya Bankasının şartlarını sağlamamaktadır. Burada şartların numaraları da var, isterseniz onu da verebiliriz size.

Sonuç itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerçek anlamda tarihî ve kültürel değerler üzerine kurulan bir alandadır. Onun için burası boş bir inşaat arazisi gibi düşünülmemelidir. Baraj yaparken de kentsel dönüşüm yaparken de ya da başka çalışma yaparken de atalarımızdan, cetlerimizden kalan mirasa saygı duymak ve onu torunlarımıza yaşatmak üzere aktarmak zorundayız.

Teşekkür ederim.