KOMİSYON KONUŞMASI

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Bakan, 10'uncu bütçeniz hayırlı olsun.

Şöyle bir ifadeniz oldu eğer ben yanlış anlamadıysam Sayın Bakan, koyunlara ve keçilere kimlik tanımlaması yapıldığını söylediniz, elektronik kimlik tanımlaması...

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Küpe...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Nereye asarsanız asın Sayın Bakan onu. Dilerim kimliksiz halklar kimliğine kavuşur, öyle söyleyeyim. Yani hiç itirazım yok keçilerin, koyunların kimliklerine ama kimliksiz halklar hâlâ var coğrafyamızda, onlar inşallah kimliklerine kavuşurlar. Bu temenniyle ben de düşüncemi ifade etmiş olayım.

Şimdi, Sayın Bakan, Bakanlığınız döneminde, istatistiklere baktık, yani şimdi, "Önceki dönemlerle kıyaslamasına girelim mi, girmeyelim mi?" diye düşündüm, aşağı yukarı, bir bakıyorsunuz, 96'dan itibaren mesela ihracat rakamları falan önümde, çok büyük bir farklılık yok. Yani dramatik bir düşüş yok, yükseliş hiç yok; bunu söyleyeyim. Rakam burada Sayın Bakanım, yani ihracat rakamları itibarıyla 96, tarımın ihracat içerisindeki payı 20,36 -96'daki rakamı ifade ediyorum- 2013'te 13,6. O zaman nüfus da bu kadar değildi, şey de bu kadar değildi, yani hiçbir şey olduğu gibi durmamış Sayın Bakanım, hiçbir şey aynı şekilde durmamış, dolayısıyla...

Sayın Bakan, belki konunun içerisinde tartışılacak, söylenecek çok şey var ama bugün mazotla ilgili değerlendirmeler, kıyaslamalar çok duyulacak. Burada aynı zamanda artık bu konuyu, tarım politikalarını, hayvancılık politikalarını anlatırken herkes bunu bir imge olarak kullanıyor, çok doğaldır da, ben de kullanıyorum. İddia ediyorum, siz Diyarbakır'da çiftçilik yapsanız, tarla sürseniz, traktörünüz var ise bir taraftan 4,25 TL'lik mazot var, öbür taraftan 2,2 ya da 2,3 TL'lik mazot var; iddia ediyorum siz de kaçak mıdır, değil midir bakmazsınız, gider ucuzunu alırsınız, vergi yükünden arındırılmış olan mazotu kullanırsınız. Siz bugün Tarım Bakanı değil de Diyarbakır'da bir çiftçi bile olsanız siz de bunu yaparsınız. O yüzden, biz daha geçen sene, önceki sene "Gelin, eğer gerçekten çiftçiye bu konuda bir katkınız olsun istiyorsanız en azından çiftçinin kullandığı mazotta bir iyileştirme yapın. Bu vergi yükünden arındıralım." dedik, teklif getirdik.

Şimdi, Sayın Bakanım, diyorsunuz ki: "Hükûmetimiz döneminde 9 milyar lira civarında tarıma destek sunuldu bu sene." Sadece çiftçinin kullandığı mazottan devletin aldığı vergi 10,5 milyar TL. Sadece mazottan aldığınız vergi üzerinden daha çiftçiye 1,5 milyar borcunuz var Sayın Bakan. Öbür tarafını hiç ifade etmiyorum, söylemiyorum, ona girmemeye çalışıyorum. Yani borcunuz var, alacaklı değilsiniz çiftçiden; onu ifade edeyim.

İkinci bir şey vardır, yani diğer konular arasında güme gitmesin, ben daha konuşmamın başında edeyim: Sayın Bakan, bölgede sizler de sık sık gittiğinizde karşınıza çıkar, özellikle toplu kullanımda yani sulama suyunda kullanılan elektrik borçlarıyla ilgili olarak sizin Bakanlığın bir yol gösterici olması gerekiyor çünkü oradaki şalter indiğinde vatandaş ürününü sulamıyor, sulayamıyor ve çok ciddi sıkıntılarla karşılaşılıyor. Bu konuda yani bir ön açıcılığın olması gerekir. Devlet bütün kamusal borçlarını tahsil etsin, vergi borçlarını, hepsini vatandaştan tahsil etsin, ona eyvallah, itirazım yok ama gerçekçi olmak durumundayız, devlet bu borcu tahsil edemeyecektir çünkü bugüne kadar sayacın dahi takılamadığı yerler var. Dolayısıyla, bu konuda sizin en azından yardımcı olmanız gerekir, ön açıcı olmanız gerekir bu konuyla ilgili olarak.

Şimdi, tarımın istihdam payı içerisindeki yeri, konumu yüzde 21,9; büyük bir rakam. Uluslararası diğer istatistiklerle kıyaslamayacağım, tabii ki onlarla kıyaslanabilecek bir durumumuz söz konusu değil ama bizim bir ayıbımız olduğunu da ifade edelim burada. Yani birçok etkeni vardır. Yani bir kere 21,9 istihdam payı varsa eğer tarımın hâlâ ülke istihdamı içerisinde bu şunu gösteriyor: Daha ilkel yöntemlerle üretim yapıyoruz. Birinci başlık olarak bunu koyarsınız. İkinci başlık olarak şunu ifade edersiniz: İşsizliğimizi burada örtmeye çalışıyoruz, burada kapatmaya çalışıyoruz. Ülkedeki genel istatistik verisini bunun içerisinde kapatmaya çalışıyoruz ki bunların büyük bir çoğunluğu mevsimlik işçidir yani dört ay, beş ay çalışıyor, TÜİK verilerinde dokuz ay diliminden sonra tekrar sigortalı gösterilmeye başlandığı için esasında yani yılın dörtte 1'i çalışıyor ama istihdam ediliyormuş gibi gösteriliyor. Bir veri gizleme durumu orada da söz konusu.

Üçüncü... Yani modernizasyonu buradan nasıl sağlayacağımıza dönük bu başlık tek başına bize bazı şeyler ifade ediyor.

Modernizasyonla ilgili konuya geçmeden önce, Sayın Bakan, tarımda çalışan, istihdam edilenlerin de yüzde 46'sı kadınlardan oluşuyor, toplam istihdam kalemi içerisinde kadınların payının ¼'ü burada. Dolayısıyla, özellikle totalde baktığımız zaman, önümüze gelen bu Hükûmet bütçesinin cinsiyet eşitlikçi bir bütçe değil. Bunun da en ağır kalemi sizin bütçeniz içerisinde maalesef gizli. Peki, istihdamda biz geçmişe dönük iyi miyiz, kötü müyüz? Şimdi, yüzde 36'dan yüzde 21,9'a düşmüş genel istatistikler itibarıyla, tamam, bir düşüş söz konusudur, ancak bu, hedeflenen midir? "Hedeflenendir." dememek lazım bu noktada. Şimdi, 2000 yılında -yanılmıyorsam, benim önümdeki rakam böyle Sayın Bakanım, doğru değilse siz düzeltirsiniz- 7,8 milyon olarak tarımsal alandaki çiftçi sayısı ifade ediliyor. Bu, 2012'de 6,1 milyon kişi; 1,5 milyon civarında düşmüş istihdam edilen. Bunun daha da düşmesi gerektiği noktasında hemfikiriz. Zaten sizin de arazilerin toplulaştırılması konusunda temel hareket noktalarınızdan bir tanesi budur. Yani "Daha az insanla daha fazla verim elde edelim." siz de diyorsunuz. Buna amenna, diyor, ifade ediyoruz. Ancak yani bu düşüşün içerisinde sizin gözden çıkardığınız üretim kalemlerini, örneğin şeker pancarının, örneğin tütünün vesaire, gözden çıkardıklarınızın da payı olduğunu bilelim.

Yani burada sağladığınız modernizasyon sonucu bir düşüşten söz edilemiyor, vazgeçtiğiniz üretim kalemleri sonucunda bir düşüşten söz ediyoruz. Bu istihdam kalemleri içerisinde tütün üreticisi yok, pancar üreticisi yok, onlar bitmiş zaten, onları otomatik olarak düştü buradan. Dolayısıyla hâlâ modern yöntemlerle tarımsal üretimden söz edebilecek bir noktada değiliz. Damla sulama sisteminden söz ettiniz, çok iyi ifade ettiniz, sizin sunumunuz içerisinde de kaç kere geçti, daha önceki sunumlarınızda da bu vardı. Ama sadece modern tekniklerle üretimi damla sulama sistemi olarak ifade etmemek lazım. Toplulaştırmayı başardınız mı, başaramadınız mı? Siz miras yoluyla arazinin bölünmesinin önüne geçme gayreti içerisindesiniz, toplulaştırmayı bu eksene dayandırarak yapıyorsunuz. Bu, size hiçbir zaman beklediğiniz sonucu vermez çünkü o bölünme sürekli devam ediyor. Bunun yerine olması gereken, üretim kalemi üzerinden toplulaştırmayı yapmanız önemlidir. Yani sizin "üretici birlikleri" dediğiniz birlikler, tek taraflı dönüşümden vazgeçip birliklerin sonuçta o işletme yapısında bir reforma giderek ilk üreticiye ürettiği kadar ya da ürettiğinin karşılığı kadar geri kâr sağlayabiliyor ise siz orada birlik sağlayabilirsiniz.

Şu andaki birlik yapımız ne? Adam gidiyor, buğdayını veriyor, buğdayının parasını alıyor. Geriye ne katkı sağlayabiliyor? Çok sıkıştığında ona kredi lütfu var, onun dışında bu birliklerin içerisinde bir şey yok. İşletme yapısında sizin kurgulamanız gereken şey, kârdan üreticinin ürettiğinin karşılığı olarak yararlandırılabilmesi önemlidir. Böyle bir sisteme geçerseniz ya da geçersek, üretici birliklerini bu arazi toplulaştırmasına da zemin hazırlayacak bir konuma taşıyabiliriz. Malatya'daki kayısı üreticisini mevcut hâliyle ancak üretim kalemi üzerinden birleştirme şansına sahip olursunuz. Manisa'daki, Yırcalı'daki zeytinliklerden söz edecektim, zaten zeytin kalmadı orada, onun için hiç gerek kalmadı ona.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Sen onu Manisalılara bırak.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Onu Manisalılara bırakacağım. Bir cümle Sayın Başkanım, bu, köye dönüşlerle ilgili olarak, gerçekten "tazminat" adı altında insanlara hakaret edildi. Yirmi yıl adam köyünü kullanmamıştır, ağacını, fidanını kullanmamıştır, yok olmuştur. Yani onlara yapılan katkılar birçok köyde, bazı yerlerde, işte dayısı olanlar biraz daha fazla alabildi ama dayısı olmayan çoğunluk yerlerde insanlar bir yılda elde edebileceği ürünün karşılığını dahi bu köye dönüşlerle ilgili olarak, zararların tazminiyle ilgili olarak elde edemediler. Bu konuyu da dikkatinize sunmuş olayım.

Teşekkür ediyorum.