Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .06.2025 |
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Ben zaten çok uzun konuşmayı düşünmüyorum yani daha önce Ayten Vekilim de ifade etti. Biz bu maddelerde 5'te ve 6'da teknik boyutunu bol bol konuşuyoruz, "O para buna yeter mi, şu para buna yeter mi?" Ama tekrar edeceğim: Beyaz adam paranın yenmediğini öğrenmeyecek mi? Bu mesele... Yani bir TEMA yetkilisi burada bir görsel gösterdi, yanlış hatırlamıyorsam Kanada'dandı, orada bir dekorasyon var ama gerçekten o rehabilite dedikleri şey yok, yapay çim gibi bir gerçeklik var ortada. Bu alanlar siyanürle, İliç örneğinin dışında da... Yani Kaz Dağları için doğa savunucularına "Alman ajanı" dendi ama bu, yaşamı savunması. Çünkü siyanürle altın aramasının akabinde o doğanın geri dönüşümü için ayrılan paralardan öte yıllar lazım ve üstelik de şöyle bir şey var: "Maden çalışmasa bile şu miktar ödenecek." denildiğinde o madenin belli bir süre çalışmayarak doğanın dinlenmesi imkânı elinden alınıyor. Yani doğa sürekli tüketilecek bir nesne, bir meta olarak tanımlanıp bu kanunun ruhu böyle kurulunca her şeyi böyle teknik tartışıyoruz ama doğanın bir dengesi var, bir bütünlüğü var, kendi dönüşümü var. Bu dönüşüme önce müdahale ediyoruz, sonra da bunu parayla çözeceğiz diye bakıyoruz. Ne kadar ayrılırsa ayrılsın ki Kanada örneğinde yine madenden sağlanan kârın çok daha fazlasına bunun minimum düzeyde sağlandığını anlattılar kendileri. Yani bu bağlamda da hep aynı yere takılarak işin ruhunun nasıl kapitalistçe, nasıl sermaye üzerine döndüğünü atlamış oluyoruz. Yani bu meselede doğanın kendini tamir etme hakkını tanımak zorundayız ve bu pozisyonda İliç gibi örneklerle doğanın kendini tamir edemediğini görüyoruz. Taş mı yiyecek insanlar gelecekte? Ya, geçmişte olmuş, bu ülkede halk, yoksulluktan, yokluktan taşı kaynatıp suyunu içmiş açlıktan mineral alabilmek için. Aynı geleceğe mi sürükleniyoruz? Yani seksen, doksan yıl öncesini bir gelecek olarak tasavvur ediyorsak eyvallah ama ettiğimizi sanmıyorum. E, sanmıyorsak, etmiyorsak bunu, para konuşmaktan daha ciddi bir mesele var ortada, yaşam var ve biz inatla gelişimdi, bilmem neydi, sanayileşmeye mi karşıyız, yok bilmem ne mi? Ya, yaşam yoksa sanayinin ne anlamı var, gelecek yoksa sanayi neden var, ben bunu anlamıyorum ve söylemek istediğim sadece buydu.
Teşekkür ediyorum.