Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ile 106 Milletvekilinin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3160) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .06.2025 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii, kanun teklifinde arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi kayıt dışılık var, ÖTV var, serbest bölgeler var, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun var. Değerli arkadaşlar, arkadaşlar kanunun üzerinde konuştu, ben de genel bir konuşma yapmak istiyorum. Maalesef, Türkiye'deki Türkiye'nin itibarını sağlayan birçok kurumumuz çökmüş durumda. Bunların başında da millî para geliyor, paramız geliyor, paramız âdeta pul olmuş durumda. Bir ülkenin itibarını gösteren en basitiyle iki şey var: Biri parası, biri pasaportu. Pasaportun da bir itibarı kalmamış dünyada, maalesef öğrencilerimiz, hastalarımız Avrupa'dan vize alamıyor, geldiğimiz nokta bu. Yani pasaportun da itibarı yok, paranın da itibarı yok. Sevgili Vehbi Bakırlıoğlu güzelce ifade etti Türk parasıyla ilgili düşüncelerini. Değerli arkadaşlar, 200 lira yirmi yıl önce iki haftalık alışverişken bugün bir restoranda bahşiş veremiyorsun, vale 200 TL'yi almıyor, Türk parası âdeta yerle bir olmuş.
Paranın değeri sarayın değil, pazarcının terazisiyle ölçülür. Emeklilerimiz bu ülkenin kurucularına dua edecek yaşta pazarda çürük meyve seçiyor, asgari ücretliler üç gün kala maaş yetmediği için fişleri sayıyor, emekli açlık sınırı altında yaşıyor, gençler ülkeyi terk etmek istiyor, kadınlar artık pazara çıkmaktan korkar hâle gelmiş durumda. Maalesef, Türk parasının değeri de hızla düşmeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, en büyük para 200 TL, 1 Ocak 2009'da 130 dolar alabilirken bugün sadece 5 dolar alabiliyor yani tamamen yok olmuş durumda. 200 TL'yle 2009'da 111 euro alınırken şu an 4,35 euro alınıyor yani "hokus pokus" para gitmiş durumda. Bakın, yine sevgili Vehbi Bakırlıoğlu söyledi, ben de başka birkaç örnek vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar, 200 TL ile 2009'da, 15 kilo et alınabilirken şu anda 250 gram et alınabiliyor; 41 kilo tavuk alınabilirken 1 kilo tavuk alınabiliyor; 20 adet 5 litrelik ayçiçeği yağı alınırken şu anda sadece yarısı alınabiliyor; altını hiç söylemiyorum, altın da hemen hemen altının alım gücü 200 TL 0,05 gram alabiliyor. Ya, bu tablo aslında Türk lirasının itibarını gösteren bir şey. Bir ülkede paranın değeri yoksa o ülkenin itibarı da yok, maalesef bu itibar hızla düşmeye devam ediyor.
Emeklinin durumunu görüyorsunuz, asgari ücretlinin durumunu görüyorsunuz ya da görmüyorsunuz. 14.469 lirayla geçimini sağlamaya çalışan emekli, 22 bin lirayla geçimini sağlamaya çalışan asgari ücretli, maalesef artık ülkenin geniş kesimleri yoksullaşmış. Eskiden sadece emekliler, asgari ücretliler yoksul sayılırken şimdi toplumun geniş kesimleri yoksulluk sınırında yaşıyor. Örneğin, eskiden bir doktor, "beyaz yakalı" dediğimiz mühendis üst gelir grubuyken şu anda orta gelir grubunun altına düşmüş durumda. Bir doktor bir maaşıyla bir araba alamaz, ev alamaz; bir mühendis zaten bunun yanına yaklaşamaz. Eskiden bir doktor evini, arabasını alırken itibarlı iken şu anda maalesef doktorlar yoksul durumda. Sadece doktorlar değil, eczacısı, mühendisi, öğretmeni yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Burada yapılması gereken, Türk parasının kıymetini korumak istiyorsak yapılması gereken tek şey var: Sandığı getirip milletin AK PARTİ iktidarından kurtulması; başka bir çözüm yok yani bunların hepsi geçici çözümler.
Şimdi, düzenlemede birkaç şey daha var; örneğin, kaçak döviz bürolarıyla ilgili bir düzenleme var değerli arkadaşlar. Bakın, kaçak döviz bürosu işletmenin üst cezası 250 bin TL -şu resimlere bakın- ama siz döviz bürosu açanlardan 25 milyon TL para istiyorsunuz; bunun değerlendirilmesi lazım. Döviz büroları açılırken yani lisans alacağı zaman zaten ciddi miktarda para ödüyorlar -çok ciddi miktarda- 25 milyona yakın para ödüyorlar ama çeşitli sebeplerle devretmeye çalıştıklarında tekrar para alınıyor. Teklifte gördüğümüz üzere, 26-27 milyona varan bedeller var yani döviz bürosu açarken 25 milyon TL; hastalandı, yaşlandı diyelim ki devretmek zorunda kaldı, başka yere gidecek, başka memlekete gidecek 26-27 milyon TL daha ödemek zorunda kalacak yani resmen devlet burada hava parası alıyor değerli arkadaşlar, devlet mafya gibi haraç alıyor, hava parası alıyor; bu olmaz, bunun tekrar değerlendirilmesi lazım.
Bir önemli şey, değerli arkadaşlar, ÖTV düzenlemesi. Bizim paramızın değeri yok, sürekli de ÖTV'yle, çeşitli vergilerle milletin alım gücü sınırlandırılıyor. ÖTV oranları yüzde 45 ile yüzde 220 arasında olmasına rağmen, matrah güncellenmesine ilişkin yetkinin sonuna gelinmesi nedeniyle yerli ve yabancı ayrımı veya yüksek ve düşük bedel ayrımı yapılmadan fiilen tüm araçlar yüzde 80, yüzde 150, yüzde 220 oranında vergilendiriliyor. Şimdi, burada şunu sormak lazım: "Yüzde 45, yüzde 60'lardaki matrahlarda zaten araç kalmadı." deniliyor; tamam, bunu anlıyoruz ama peki, vergi oranlarını yüzde 80'de sabitleyeceğinize yüzde 45'te, yüzde 60'ta geçerli matrahları yükseltemez miydiniz? Yüzde 45'te sabitleseydiniz, yüzde 80 yapana kadar. 1 Ağustos 2002'de araç silindir hacmine göre 3 farklı ÖTV oranı uygulanıyordu, 1,6'da yüzde 27; 1,6-2 yüzde 46; 2 üzeri yüzde 50'ydi. 2002 yılı küçük motorlu bir aracın vergi yükü yüzde 27, bugün teklifte aynı araçta ÖTV oranı yüzde 80 olacak; motor gücü yükseldikçe bu oran yüzde 220'ye kadar çıkacak.
Bir otomobilin piyasa fiyatı gerçek fiyatını yansıtmıyor; üretim maliyetini değil vergi yükünü yansıtıyor Değerli arkadaşlar, bakın, yine, burada bir tablo var -biraz önce, Sayın Kısacık da söyledi ama- Hyundai i20'nin vergisiz fiyatı 572 bin TL, KDV 206 bin TL, ÖTV 457 bin TL; toplam satış fiyatı 1 milyon 236 bin lira. Renault Clio 679 bin TL'lik araba, KDV 244 bin TL, ÖTV 543 bin TL; satış fiyatı 1 milyon 469 bin liraya kadar çıkabiliyor. Bütün araçlar da maalesef, aynı oranlarda artmaya devam ediyor.
Şimdi, size bir resim göstermek istiyorum değerli arkadaşlar; bakın, bu 2004 model Peugeot 206 Türkiye'de 395 bin TL, 2007 model Peugeot 207 Bulgaristan'da 74 bin TL. Bizimki üç yıl daha yaşlı, öbürü üç yıl daha genç; 2004 model bizde 359 bin TL, hemen yanı başımızdaki Bulgaristan'da 74 bin TL. Hem paramızın kıymeti yok hem de araçlar pahalı ve bu devam ediyor. Diğer araçlarda da aynı şekilde yani Avrupa'da veya Bulgaristan'da araç almak hem ikinci el araç almak hem birinci el araç almak çok daha düşük fiyata geliyor.
Burada, asgari ücretlinin ya da emeklinin araç alma şansı zaten yok. Eskiden bir hayal kurabiliyorlardı, bu uygulamalarla artık hayal bile kuramıyorlar, hayal bile kurulacak gibi bir ülkede yaşamıyoruz. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de eskiden gençlerin de bir araba hayali vardı. Hatırlarsanız, 90'lı yıllarda en büyük seçim sloganlarından biri "2 anahtar"dı ama bırakın 2 anahtarı, ev alma, araba alma ya da bir evin balkonunu alma şansı yok. Gençler umutsuz durumda, emeklilerin durumu ortada.
Bakın, birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, sizin döneminizde "ev genci" diye bir deyim literatüre girdi. Artık ev genci diye bir kitle var. 15-29 yaş arasındaki 18 milyon 83 bin gençten "ev genci" dediğimiz gençlerin sayısı 4,6 milyon, 4,6 milyon ev genci var; ev genci okula gitmiyor, işe gitmiyor, evden çıkmıyor ya tablette ya ekranda ya da cepte devam ediyor. Ne yapıyor ev gençleri? Sayenizde bir batağa saplanmış durumda, bir kısmı maalesef sanal kumara düşmüş, kimisi banka hesabını kiraya veriyor, kimisi yasa dışı bahis çetelerinin kurbanı oluyor, uyuşturucu müptelasının içine düşüyor ya da illegal işlere bulaşıyor. Maalesef Türkiye'de sokağa çıktığımız zaman en önemli sorununun bağımlılık, uyuşturucu, sanal kumar olduğunu hep beraber görüyoruz. Üflediğiniz ocak su istemiyor maşallah.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ülkenin gençlerine laf söyleme.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bastığınız yerde ot bitmiyor. "Maşallah" dediğiniz çocuk kırk gün yaşıyor.
Bakın, geçen yılı emekli yılı ilan ettiler, hakikaten emekli yılı ilan edildi, acaba zam mı yapılacak? Emeklilerin anası ağladı. Bu yıl aile yılı ilan ettiler, aile yılı, aman Allah'ım, Allah o ailelere yardım etsin.
Şimdi, bir tarafta "3 çocuk" naraları atılıyor, maalesef Türkiye'nin önümüzdeki dönem en büyük tehlikelerinden biri de nüfus hızı 1,5'e düşmüş durumda, bu büyük tehlike.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Nihayet anladınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu büyük tehlike ama çocuk yapmanın, evlenmenin de bir maliyeti var. Değerli arkadaşlar, biraz önce dedim, "maşallah" dediğiniz çocuk kırk gün yaşıyor. Bak, ailelerin durumuna bak, 1 gence evlenmek için en az 3 milyon TL para lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - 3 milyon TL para sadece evlenmek için Sayın Başkanım, evlenmek için sadece. 2 maaşı olsun yani hem kız çalışsın hem oğlan çalışsın, bununla bile bir geçim şansı yok. Bakın, 1 gram altın 4 bin liraya düşmüş durumda. Evlenme desteği veriliyor, ne kadar? 150 bin TL. Bak, bir şey söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, evlenme sayıları artmadı ama sayenizde boşanma sayısı yüzde 96 artmış durumda. 2002'de boşanmalar 95 bin iken bu yıl 187 bin kişi boşanmış. Niye? Geçimsizlikten, işsizlikten, yoksulluktan.
Türkiye'de genç işsizlik oranı resmî rakamlara göre yüzde 20'yi aşarken gerçekte yüzde 30'lara yaklaşıyor. Japonya'da bu oran yüzde 4, Almanya'da yüzde 6, İsviçre'de yüzde 2,5. Siz de diyorsunuz, Sayın Erdoğan da diyor, "Nüfus azalması beka sorunudur." diyor, doğru söylüyor ama asıl beka sorunu ne biliyor musunuz? Asıl beka sorunu memleket için sizsiniz, AK PARTİ.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, hemen bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çünkü sizin döneminizde bunlar oldu. Maalesef, insanlara "3 çocuk" diyorsun ya, nasıl bakacak bu çocuğa? Nasıl bakacak? Beze bakın, mamaya bakın geçinmesi mümkün değil. Bir asgari ücretlinin bir bebek yetiştirmesi, hadi evlendi, 1 bebek yapıp bebeğe bakması mümkün değil. Maalesef hızla yaşlanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de OECD verilerine göre 6 milyon, bazı araştırmalara göre 8 milyon çocuğumuz yoksul durumda. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre 5,4 milyon çocuğumuz sosyal yardım alıyor. Çocukların üçte 2'si makarna ve ekmek ağırlıklı besleniyor, üçte 1'i meyveye, sebzeye ulaşamıyor. TÜİK verilerine göre 15-17 yaş grubundaki iş gücüne katılım oranı son dört yılda yüzde 16'dan yüzde 24,9'a yükselmiş durumda. Almanya'da çocuk işçilik oranı yüzde 1 iken bizde maalesef yüzde 25'lere çıkmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 4 milyon 574 bin, 5 milyona yakın hane Aile Bakanlığından yardım alıyor. Her ailede 3-4 kişi olduğunu düşünürseniz 20 milyon kişi Aile Bakanlığından yardımla geçinmeye çalışıyor.
TÜİK tarafından açıklanan matematiği takla attıran hesaplara göre enflasyon nisan ayında aylık yüzde 3, yıllık bazda yüzde 37,86 oldu ama bu, maalesef emeklinin maaşını da asgari ücretlinin maaşını da etkilemiyor, ona, onun üzerine olumlu bir etkisi olmuyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, borç çok, faiz çok, her türlü... 2018'den beri tek adam sisteminin Türkiye'ye getirdiği tek şey var: Yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik var. İnşallah bununla mücadele edeceğiz ve tek çözüm var: Sandığın gelmesi, AK PARTİ'nin bu rasyonel olmayan, halkın çıkarına olmayan politikalarının yok edilmesi.
Tekrar maddeler üzerinde konuşacağız.
Teşekkür ediyorum.