Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | Bayburt Milletvekili Orhan Ateş ve İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut ile 110 Milletvekilinin Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3174) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .07.2025 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bu kanun teklifinde yine çok sorunlu bir teklifle karşı karşıyayız. Şöyle ki: Bu kanun teklifiyle özel sağlık kuruluşları açısından bir lisans süreci, bir de ruhsat süreci tanımlanıyor. Lisanslar ancak açık artırmayla satılabilir bir hâle dönüştürülüyor ve lisansın alınması hâlinde bu ruhsat yerine geçmiyor. Ayrıca, bir ruhsatlandırma süreci de var.
Sayın Başkan, burada en önemli sorunlardan bir tanesi, sizin geçen hafta toplantıyı açarken söylediğiniz, sağlık alanının metalaştırılması sürecinin bir parçası olması. Sağlık eğer en temel insan hakkıysa alınıp satılabilen bir meta biçimine dönüştürülmemeli. Adalet ve Kalkınma Partisinin 2003'te açıkladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlığın ticarileştirilmesine odaklanmış bir program olduğu için bizim tarafımızdan çok eleştirilmişti. Son günlerde görüyorum ki özellikle yeni Sağlık Bakanının görev yapmasının ardından Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın iflas etmiş olduğu sanırım Bakanlık tarafından da kabul edildiği için artık "Sağlıkta Dönüşüm Programı" terminolojisinden söz edilmiyor, onun yerine başka kavramlar kullanılabiliyor. Burada, bu maddede ikinci ve üçüncü fıkranın mutlaka kanun teklifinden çıkarılması gerekir çünkü hastane ya da benzer bir sağlık kuruluşu açabilme yetkisi veren lisansların açık artırmayla satılabiliyor olması -tekrar ediyorum- sağlığı ticari bir meta biçimine dönüştüren yaklaşımdır. Biz bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Bunun yerine, eğer bir lisans ve ruhsat süreci ayrıştırılacaksa lisans verme ölçütlerinin belirlenmesinin ve ölçütlere uygunluk üzerinden bir lisans verme sürecinin tanımlanmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Ayrıca, lisans ile ruhsat arasındaki ilişki açısından da belirsizliğin giderilmesi gerekir. Türkiye'de bir kapitalist ekonomik sistem olduğu için elbette özel sağlık kuruluşlarının burada hizmet sunmasının sınırlanması düşünülemez ama Sağlık Bakanlığının özel sağlık kuruluşlarına sağlık sistemi içinde yer verirken bu ticarileşmeden kaçınacak önlemler alması gerekir ki yenidoğan çetesi olgusunda gördüğümüz gibi olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasın.
Ayrıca, bir fıkrasında da buradan elde edilen tutarların yüzde 75'inin, USHAŞ adıyla bilinen Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketine aktarılması düzenleniyor. Açıkçası bunu da doğru bulmuyoruz çünkü bu şirket, sağlığı metalaştıran ve ticari bir hizmet alanı olarak pazarlamaya çalışan bir şirket. Buna eğer şirketin amaçları içerisinde bakacak olursanız, örneğin Türkiye'yi dünyanın önde gelen katma değerli sağlık ihracatçılarından biri hâline getirmek hedefinin olduğunu görüyorsunuz. Bakın, biz uzun zamandır Türkiye'de sağlık hizmetlerine erişilebilirlik sorunları olduğundan söz ediyoruz. Hatta geçen toplantıda bunu söylediğimizde, Sayın Bakan Yardımcısı bu konuda çok önemli bir yol alındığını ve artık bir erişilebilirlik sorunu olmadığını söylemişti ama birkaç gün önce Sağlık Bakanlığının resmî Twitter adresinden erişilebilirlik sorunları olduğunun kabul edildiğini görüyoruz. Şimdi, Türkiye'de sağlık hizmetlerine erişilebilirlikle ilgili sorun varken, özellikle iller ve coğrafi bölgeler arasında ciddi sağlık eşitsizlikleri yaşanıyorken Türkiye'nin kendi yurttaşlarına erişilebilirliği sağlamak yerine sağlık ihracatçısı olma yolunda adım atması ve buradan elde edilecek tutarın önemli bir bölümünün böyle bir şirkete aktarılması kabul edilemez.
Yine, stratejik hedefler açısından bu şirkete baktığımızda, sağlık alanının pazarlama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve hedef ülkelerde hastaneler açılmasıyla ilgili hedeflerinin olduğunu görüyoruz. Açık söyleyelim, Türkiye'de benim de milletvekili olduğum Bursa gibi batıdaki iller ve Doğu ve Orta Anadolu'daki birçok ilde hâlen Sağlık Bakanlığı yatakları yetersizken, hem hasta yatağı hem de özellikle yoğun bakım yatağı bulmakla ilgili ciddi sorunlar yaşanırken Türkiye'de Sağlık Bakanlığı kendi yatırımlarını yurt dışına doğru yönlendiriyorsa burada ciddi bir sıkıntı var demektir. Yurt dışında hastaneler açma hedefine geçmeden önce -bir örnek olsun diye söylüyorum- dört yıldır açılması beklenen ve açılınca eğer diğer devlet hastaneleri kapatılmazsa Bursa'daki önemli sorunları çözmesi beklenen Bursa Ali Osman Sönmez Devlet Hastanesini açmaya, yıllar önce kapatılan Muradiye'deki devlet hastanesini açmaya kaynakların ve çabaların aktarılması gerekir.
Özet; sağlığın ticarileştirilmesine dönük bu uygulamayı kabul etmiyoruz ve bu maddenin özellikle ikinci ve üçüncü bendinin kanun teklifinden çıkartılmasını istiyoruz.