KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, basın mensupları ve meslek örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin değerli yöneticileri ve temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce usul konuştuk, usulü konuşuyoruz çünkü bugün görüştüğümüz görüşme sistematiğimiz, konuların ele alınması, önümüze gelen torba kanunlar, bizim mutlaka usul üzerine bir şeyler söylememizi gerekli kılıyor. Hâlbuki usul üzerine bir şeyleri... Bunu her gelen torba kanunda ya da benzeri düzenlemede söylemekten biz de memnun değiliz. Bir: Kendi içinde, bütünlüğü içinde bir kod kanun gelmiş olsa önümüze yani kanun kendi bütünlüğü içinde görüşülse o zaman son derece verimli olur. Çünkü zaman değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, yeni birtakım düzenlemeler yapmak zorunlu hâle gelmiş olabilir; bunları yapalım, itirazımız yok ama bunları bir bütünlük içinde yapalım.

İki: Bunlar hangi komisyonu ilgilendiriyorsa o komisyonda görüşülsün. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ihtisaslaşma üzerine kurulu, komisyonların görev alanları ve komisyona seçilen milletvekilleri buna göre belirleniyor; uzmanlık alanlarına, bilgi birikimlerine, eğitimlerine göre ilgili komisyona üye oluyorlar. E şimdi bu komisyonlar çalışmıyor, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışıyor, âdeta alt Meclis gibi çalışıyor. Diğer komisyonlar niye çalışmıyor? Aslında normalde, bakın, birazdan bahsedeceğim, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'yla ilgili, bunun Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesi gerekir, bizimle ilgisi yok. Hani, bırakın Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesini, tali komisyon olarak bile görüşülmüyor. Ne acelesi var? Ne acelesi var? Bu gelen 1'inci, 2'nci, 3'üncü maddenin ne acelesi olduğunu ben anlayamadım. Pazartesi günü Meclise sunuldu kanun teklifi, perşembe günü -bugün, iki gün geçti üzerinden- şimdi bunu görüşüyoruz. Daha doğru dürüst çalışacak zaman yok üzerinde. Bir taraftan da ondan sonra, işte "Parlamentonun etkinliği yok. Parlamento kaliteli ve nitelikli yasa yapamaz." diye konuşuyoruz. Öyle, yapamaz. Nasıl yapacak? Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Plan ve Bütçe Komisyonuyla ilgisi ne? Burada Komisyondan gelen arkadaşlarımız var, Komisyon üyesi arkadaşlarımız var; onlar geliyorlar, en azından -bu konuda ne oluyor, ne bitiyor- bu konuyla ilgili bilgi edinmek, fikir sahibi olmak için. Yani madde 1, 2, 3'ün ben neden bu kadar aciliyetle geldiğini anlamış değilim. Ne oldu? Yani birdenbire Türk Silahlı Kuvvetleri bir gün durdu da "Arkadaşlar, hemen acil bir değişiklik yapmamız gerekir iki günde, üç günde." deyip bunu önümüze mi getirdiler? Varsa böyle bir hazırlık, bu yapılır, sonuç itibarıyla... Hani, bazen bir kısım düzenlemeler var, KHK'lerle yapılıyor, onları Anayasa Mahkemesi iptal ediyor, bir süre oluyor, kısmen anlaşılır. Burada öyle bir şey de yok. Üst komuta kademesinin yeniden yapılandırılması, bazı muharip sınıflar vardı, tümgeneralliğe kadar çıkıyordu, onların daha yukarıya doğru, korgeneralliğe ve koramiralliğe -deniz, hava ve kara için söylediğimizde- çıkabilmesi, sürelerin, yaş hadlerinin uzatılması... Ne bunlar arkadaşlar? Biz bunu anlamadık, bu konuları maddelere gelince soracağız. Niye? Böyle bir şeye neden ihtiyaç hissediliyor? Ne oldu? Türk Silahlı Kuvvetleri sonuçta bu milletin göz bebeğidir, elbette birtakım düzenlemeler yapılması gerekiyorsa yapılır ama bunlar anlatılır, toplum bunları, kamuoyu bunu tartışır, bunların gerekli olduğu üzerine bir konsensüs oluşur. Parlamento demek müzakere demek. Biz hepimiz sonuç itibarıyla vatandaşlarımızın oylarıyla geldik ve burada onları temsil ediyoruz. O zaman, o müzakerenin olması gerekir, o görüşler konuşulacak, tartışılacak, ondan sonra bir karara varacağız burada ve iktidar partisi de muhalefetten gelen görüşlere kulak kabartacak "Evet." diyecek, "Doğru mu?" diyecek, doğru ise buna ilişkin düzenlemeleri beraber yapacağız. Ben 24'üncü Dönem milletvekiliyken yaptık bunları, Sayın Kalaycı da burada, birçok düzenleme birlikte -iktidarıyla muhalefetiyle- yapıldı ama şimdi öyle bir şey yok, apar topar önümüze getiriliyor. Buna ilişkin neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu, ben anlayabilmiş değilim. Bunları ayrıntılı olarak bilmek istiyoruz. Tek tek zaten maddelerde soracağız, uzun uzun tartışılacak ama madde 1, 2, 3, ilk üç madde, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun bu kanun teklifinde yer almasını doğru bulmuyoruz ve bu konunun ilgili komisyonda tartışılması gerektiğini ve kamuoyunda da tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.

Diğer taraftan, tabii, şimdi, geneli olunca o kadar farklı farklı madde var ki genelinde ne konuşacağız? Bir de biliyorsunuz, başka bir sıkıntı şu: Bir de bunları biz aşağıda, Genel Kurulda temel kanun olarak görüşüyoruz, temel kanun. Biliyorsunuz, maddeler üzerinde konuşulmuyor temel kanunda, bölümler hâlinde konuşuluyor. Orada da tümü konuşulacak, birinci bölüm, ikinci bölüm. Ne konuşulacak? Önerge vermezsek konuşamıyoruz. Yani bu şekilde bir çalışma olmaz.

Diğer taraftan, burada ilgimi çeken bir konu var. Bakın, o devamlı gündeme geliyor, döner sermaye konusu, gittikçe genişliyor bu. Önce Ticaret Bakanlığında bir döner sermaye vardı, sonra, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde gelen torba kanunda Sanayi Bakanlığında bir döner sermaye kuruldu, şimdi burada Tarım ve Orman Bakanlığında bir döner sermaye var, değişiyor, görev ve işlev açısından yapısı değişiyor, madde 5'teydi. Madde 7'de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında bir döner sermaye kuruluyor. Şimdi İklim Kanunu görüşüldü, orada döner sermaye var. Ne bu döner sermaye arkadaşlar? Bakın, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu son derece ilerici bir kanundur ve 2003 yılında çıktığı zaman onun çıkmasına, yasalaşmasına muhalefet olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler de destek olduk ve orada hatırlayın, 5018 sayılı Kanun'un geçici 11'inci maddesi çok açık ve netti; bütçe dışı fonların ve döner sermayelerin 2007 yılına kadar tasfiye edilmesi, kapatılması söz konusuydu. Sonra olmadı, 2010 yılına kadar bunun yeniden yapılandırılması gibi bir şey çıktı, ne olduğu belli değil döner sermayelerin, şimdi de -biraz önce de söylediğim gibi- yeni yeni bir sürü döner sermaye kuruluyor. Yani böyle olmaz. Eğer gerçekten döner sermaye konusu bir ihtiyaçsa bir çerçeve yasa gelsin, döner sermayelerin neler olduğu belli olsun. Her bakanlık için tek tek döner sermaye mi kuruluyor arkadaşlar? İki: Kararnameyle döner sermaye kurulması. Cumhurbaşkanı kararnameleriyle kuruluyor, ondan sonra Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Gelin, bu döner sermaye konusunu konuşalım, ne olması gerekiyor, şimdi konuşalım, bütçe zamanı konuşalım bütçede çünkü dediğim gibi, döner sermaye... Aslında hazine birliği ilkesinde döner sermaye mantığı doğru bir mantık değil ama eğer bir ihtiyaç varsa bunun ne olacağı, kapsamının ne olacağı, hangi alanlarda olacağı, görev ve yetkilerinin, elde ettikleri gelirin nasıl harcanacağı, nerelere harcanacağı belirlensin, bütün bakanlıklar için belirlensin, bir sistematik yapalım. Burada her bakanlığa geliyor, ayrı ayrı, birbiriyle ilgisi yok, bunu kabul etmiyoruz.

Diğer taraftan, bu bürokrasideki yeniden yapılanma, bu "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen ucube sisteme geçildikten sonraki yeniden yapılanma burada yine önümüze bir sürü sorun çıkarıyor. Var olan birtakım kurumlar kapatılıyor, yeni bir kurum kuruluyor, görev ve yetkileri bir kuruma aktarılıyor ama onun sonucunda bir sürü sorun çıkıyor ortaya ve tek tek bunlar hemen hemen bütün torba kanunlarda önümüze geliyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu kapatılmış, işlevleri Gençlik ve Spor Bakanlığına aktarılmış, şimdi çalışma saati, süre belirlemeyle ilgili Bakanlığa yetkiler veriliyor. Kredi ve Yurtlar Kurumunu neden kapattık? Kredi ve Yurtlar Kurumu gerekli bir kurum, cumhuriyetin kurduğu bir kurum, önemli bir kurum; kapatıyorsunuz, ondan sonra sorun çıkıyor. Madde 8'de, 9'da vardı bu.

Madde 11'de yine, genel bütçeli kuruluşların görevlerinin kendisinin bağlı ve ilişkili kuruluşları tarafından yapılması. Bu da doğru değil, Anayasa'ya aykırılık var burada.

Yine madde 22, bakanlık ayrılmış birbirinden, ondan sonra birçok sorun çıkıyor, yeniden onların düzenlemesi yapılıyor.

Yani buradaki hikâye şu, biz her zaman şunu söylüyoruz: Bu sistem Türkiye'nin kamu bürokratik sistemini, kamu yönetim sistemini tahrip etmiştir. Yeni kurulan bu yapıyla -ki çoğu yasayla değil Cumhurbaşkanı kararnameleriyle belirlenmiştir- görevleri arasında baktığımız zaman aynı görevlerin farklı farklı kurumlara verildiğini görüyoruz. O kurum kapatılıyor, görevin, işlevin nereye aktarıldığı belli değil, işler ortada kalıyor. Bakanlıklar var, bir de bir taraftan Cumhurbaşkanlığında paralel bir yapı, devlet yapısı kurulmuş, politika kurulları var, ne yaptığı belli değil, ofisler var, ofis vardı, şimdi birleştirildi, başkanlıklar var. Yani bu yapı doğru bir yapı değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu yapı, tek adam yönetimine göre belirlenmiş bir yapıdır. Türkiye'nin ihtiyacı ortak akıldır, Türkiye'nin ihtiyacı parlamenter sistemdir. Güçlendirilmiş ki güçlendirilmişten kastımız, bütçe sürecinden kanun yapma sürecine kadar muhalefetin daha çok söz sahibi olduğu bir parlamenter sistemdir. Bugünkü sistem doğru değil. Kanunların yerine Cumhurbaşkanı kararnameleriyle yapılan düzenlemeler doğru değil, birçoğu yanlış ve Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal ediliyor, ondan sonra önümüze geliyor ama o arada yapılıyor işlemler. Ha, bu ne olmuş, zarar vermiş mi, bunun oluşmasından sonuç itibarıyla mağduriyet duyan birtakım gruplar var mı, onlar hiç kimsenin umurunda değil. Böyle olmaz.

Diğer taraftan, en düşük emekli aylığı konusu. Arkadaşlar, her ocak ve her temmuzda görüşüyoruz bunu yani buraya bir kanun maddesi geliyor. Ya, gelin, bunu bir sisteme bağlayalım, bunun bir kriteri olsun. Bizim önerimiz çok açık ve net, en düşük emekli maaşı net asgari ücrete eşitlensin ya da ne yapılacaksa ona göre konuşulsun, kök aylıklar artırılsın. Bu şekildeki bir sistematik doğru bir şey değil. Şimdi, bakıyoruz, ne olacak? Şimdi göreceğiz, bugün, sanıyorum görüşmeler içinde, muhtemelen burada ya da aşağıda Genel Kurulda mı olacak, bilemiyorum. En düşük emekli maaşı 14.469'du, göreceğiz, enflasyon oranları açıklandı, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri için yüzde 16,67; memurlar için de yüzde 15,57, 15,6 oldu, ona göre mi artacak, bunu göreceğiz ama her zaman söylediğimiz şu: Bu ülkede yıllarca çalışan, prim ödeyen insanlar bugün insan gibi yaşama olanağından yoksun, böyle olmaz. Yıllarca çalışan insanların artık hayatta, sonraki döneminde daha rahat bir biçimde bir yaşam sürebilecekken hepsinin ciddi geçim sıkıntıları çekmelerini hepimiz aslında bir baktığımız zaman son derece sıkıntılı buluyoruz, içimizi acıtıyor, yüreğimizi acıtıyor. Aylık bağlama oranlarını artıralım, güncelleme katsayıları yeniden artsın, bu refah payı işini getirelim. Büyüme varsa ekonomide o büyüme ücretlere yansısın. Arkadaşlar, verimlilik ve ücret arasındaki ilişkidir zaten bu. İktisadın içinde eğer bir verimlilik artışı, büyüme varsa ekonomide -büyüme demek mal ve hizmet üretiminin artması demek fiziki anlamda- bunu yansıtacaksınız. Sonuçta, o millî gelirin üretilmesi için, o büyümenin sağlanması için çalışan insanlar var, emek var, üretim faktörleri var, onlar bundan pay almak zorunda. Adaletli bir sistemi ancak bu şekilde kurabiliriz ama yok.

Asgari ücret... Bakın, bu kadar yüksek enflasyonun, bu kadar ciddi bölüşüm krizinin olduğu, asgari ücretin bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının dahi altında olduğu bir yerde temmuz ayında asgari ücret artışı olmak zorunda, hatta bu dönemlerde üç ayda bir artırılmalı. Ekonomi güzel gider, ona göre şartlar değişir, o zaman tekrar konuşulur ama var olan sorunları görmediğimizde ya da "Bütçe imkânları yetersiz, ne yapalım, bu kadar verebiliyoruz." demek yetmez, o bütçe imkânlarını yaratacaksınız. Ortada ciddi bir vergi reformu -geçen hafta konuştuk- yok, getirin bir vergi reformu. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak bir sistemi hep beraber getirelim, vergi istisna ve muafiyetlerini daraltalım, gelir vergisi dilimlerini yeniden düzenleyelim. Bu konunun büyük bir akıbeti var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Türeli, lütfen tamamlayalım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım, birkaç husus kaldı.

Bir taraftan "tasarruf" diyorsunuz, tasarruf diye bir şey yok ortada. Hani vardı tasarruf ve verimlilik paketi, zaten verimlilik kısmı yok, tasarruf kısmı da yok, müthiş israf içinde devam eden bir yapı var. Şimdi, bu şekilde bir yapı olmaz. Bakın, asgari ücret dünyanın her yerinde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi'nde, Avrupa Sosyal Şartı'nda, ILO standartlarının tanımlanmasında, hepsinde çalışanın ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmesi olarak tanımlanıyor. Bizdeki ise Asgari Ücret Tespit Komisyonu sadece bir kişiyi, ailesi olmadan tek kişiyi belirliyor ve asgari ihtiyaçlar olarak belirliyor. Yani bir laf var Türkçede "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar." böyle olmaz. Bu kadar büyük adaletsizliğin olduğu, belki de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra cumhuriyet tarihinin en büyük bölüşüm şoklarından birini yaşadığımız bir pozisyonda, ortada baktığımız zaman bir savaş yok, o zaman bunun şartları düzeltilmeli, bunun yapılması gerekiyor. Burada baktığımız zaman tabii göreceğiz bunun ne olduğunu.

Tekrar söylüyoruz: Genel anlamda Türkiye'de ücretler seviyesinin yukarıya doğru çıkarılması gerekiyor. Tek tek böyle maddeler... O kurumda birileri var, işte onların ücretlerinin belirlenmesi hiç kimseyi tatmin etmiyor, hatta böyle bir şey yaptığımız zaman o kurum içinde de ciddi bir kısım sıkıntılar ortaya çıkıyor. Bazı gruplar geliyorlar, işte örneğin "Aynı bakanlıkta çalışıyoruz, aynı işi yapıyoruz ama onlar şu kadar maaş alıyor, biz şu kadar maaş alıyoruz." diye -bu taşeron işinde de var, diğer işlerde de- ciddi itirazlar geliyor buna ilişkin olarak. Bunu düzenleyelim, emeklilere ilişkin buradaki düzenlemeyi birlikte yapalım, dediğim gibi zaten ilgili maddeyi burada görüşürken en düşük emekli maaşının net asgari ücret seviyesine çıkarılmasıyla ilgili önergemizi de vereceğiz.

Evet, birbirinden farklı bir sürü madde var, bir madde yelpazesi var, maddelere geldiği zaman da hem bir bilgi almak istiyoruz ayrıntılı biçimde hem de o konuda görüşlerimizi belirteceğiz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.