KOMİSYON KONUŞMASI

SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu görüştüğümüz teklifteki ilk 3 madde Plan ve Bütçe Komisyonunun görevi olmayan, aslen Millî Savunma Komisyonunun görevi olan 3 maddeyi görüşeceğiz. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sitesinde Millî Savunma Komisyonunun sayfasına girdiğiniz zaman şöyle bir şey yazıyor: "Millî Savunma Komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca kendisine havale edilen millî güvenlik, savunma, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevli veya emekli personeline ilişkin bu personelin beslenmesi, eğitimi, özlük hakları, harcırah düzenlemeleri ile mesleğe alınma, çıkarılma veya meslekte yükselmeleri ve benzeri konulardaki kanun tekliflerini görüşmektedir." Yani, burada net yazmış zaten bakın. Bu, Millî Savunma Komisyonunun görevi. Biz burada ne yapıyoruz? Plan ve Bütçe Komisyonunun görevinde bunlar yazmıyor ve bugün görüşeceğimiz maddeler direkt Millî Savunma Komisyonunun görevindeki maddeler, net yazıyor. Yani yanlışa bakar mısınız? Şimdi, bu 3 maddeyi burada görüşmemiz Millî Savunma Komisyonuna bir hakaret değil mi? Millî Savunma Komisyonu üyelerine bir hakaret değil mi? Kendi görev tanımlarına giren maddeleri biz bugün burada görüşüyoruz. İnanın, ben Millî Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Hulusi Akar'ın yerinde olsam istifa ederim. Ben Komisyon Başkanı olacağım, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili bir kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek yani ben Komisyon Başkanının yerinde olsam istifa ederim, bugün istifa ederim Komisyon Başkanlığından. Bakın, böyle bir şey olmaz. Biz başkalarının ihtisas komisyonundaki görev maddelerini burada konuşuyoruz. Meclis sitesindeki Millî Savunma Komisyonun görev tanımından net yazdım bunu, net çıkardım.

Yine, şimdi, bu 3 maddeye baktığımız zaman orgeneral ve oramirallerin yaş haddi 72'ye yükseliyor. Tabii, ordu bizim gerçekten göz bebeğimiz ve belki de Türk milletinin en saygı duyduğu şeylerden biri de üniformadır. Yani üniformaya, ordumuza, polisimize, askerimize gerçekten saygı büyüktür ama ordumuzun iyi yönetilmesi de gerekiyor. Şimdi, yönetim bir bilim, yöneticilik zihnen ve fiziken zinde olmayı gerektirir. Şimdi, bunun 72 yaşa çıkarılması gerçekten de... Biz genç bir nüfusa sahip milletiz, giderek yaşlanıyoruz ama şu anda çok şükür genciz. Genç, aslan gibi komutanlarımız varken hani bunları terfi ettirmeyi öncelememiz gerekirken neden mevcut yaş haddini yükseltiyoruz? Ben bunu açıkçası burada sormak istiyorum yani niye? Gençlerin terfilerini önceliklendirelim, yapıyı öyle kuralım. Gençler önünde uzun şeyler görsün yani adam -72 yaşına kadar- "Ben 72 yaşında komutan olayım." demesin "50 yaşında, 55 yaşında, 60 yaşında en geç komutan olayım." desin. Niye biz bunu daha da ötelendiriyoruz, niye ötelendiriyoruz? Gerçekten de bu önemli.

Yani şimdi kişilere özgü bu tür düzenlemeler yaparsak, biz kanun çıkartıyoruz, bu genele yansıyacak, bundan sonra genel beklentileri yükseltecek, genel yaş haddini yükseltecek. Bakın, bir kültür oluşturuyoruz burada, bir kültürü yeniden inşa ediyoruz. Ben bu açıdan bu sorularıma cevap istiyorum.

Diğer taraftan, yine bu kanun teklifinde Gençlik ve Spor Bakanlığının bazı birimlerinde mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesini içeren konular var. Şimdi, usul üzerinde yaptığım konuşmada söyledim, kanunların ruhu önemlidir, kanunların ruhu devletin işleyişini belirler. Şimdi, bizim devlet bu kanunlarla gittikçe böyle işçiden tırtıklayayım, emekliden tırtıklayayım, memurdan tırtıklayayım devletine dönüştü. Şimdi, burada turizm sektöründe çalışan işçilerimizin mesai saatleri düzenleniyor. Normalde yedi günde bir gün dinlenme hakkı olanı on güne kadar uzatma durumu var. Bakın, şimdi, ne yapacak adam? Normal o zaman mesaisini buna göre alamayacak yani sekizinci günde, dokuzuncu günde mesai alması falan gerekirken bunu alamayacak ve aynı zamanda da on gün verimli bir sistem de değil. Turizm sektörünün mesailerinin ne kadar zor olduğu şeyleri biliyorsunuz bire birde.

Şimdi, benim merak ettiğim şu: Hadisişerifte ne belirtiyor Sevgili Peygamberimiz? "İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz." Ya, biz böyle bir dine mensubuz. Ne hâle geldik de "Aman, işçinin işte mesai saatlerini biraz daha düzenleyelim de oradan bir şeyler tırtıklayalım." Ne aşamaya geldik? Ne aşamaya geldik ki "Yahu, şu doğal gaz zammını 1 Temmuzda açıklayıp yüzde 25 yapalım da emekliye, memura vereceğimiz zamdan tırtıklayalım." Bize yakışmıyor ya, bakın, bu bize yakışmıyor. Böyle bir anlayış bize yakışmıyor. Ya, Türk devleti büyük düşünmeli kardeşim, devlet büyük düşünmeli. Devlet gidip de vatandaşının, işçisinin, emeklisinin, turizmde çalışan, Gençlik Sporda çalışan işçisinin mesaisinden, oradan tırtıkla, buradan tırtıklaya dönmemeli ya! Ya, biz, bu ülkede refahı artırmak için çalışıyoruz. Biz, işçimizin, emeklimizin, memurumuzun, çiftçimizin hakkını, refahını artırmak için çalışıyoruz ya. Ama biz bir avuç çetenin önünü açan bir devlet, bir yasama faaliyeti hâline geldik ya! Biz her yasama faaliyetinde diyoruz ki "Ya, burada devletin ne faydası var? Bu yasamadaki maddelerin milletimize, işçimize, emeklimize ne faydası var?" diye konuşuyoruz, hiç cevap alamıyoruz.

İşte, İklim Kanunu'nu geçirdik dün. Sizin de mail kutularınız dolmuştur. Her kesimden diyor ki: "Ya, bu İklim Kanunu nedir"

Şimdi, bugün zeytinlikleri sermayenin emrine açmak için kanunun mücadelesini vereceksiniz aşağıda. Yani rica ediyorum, her kanunda, şu kanunların ruhu üzerinde, ya, bu kanunun devletimize, milletimize, işçimize ne faydası var, onlara bakalım.

Diğer bir şey, şimdi burada en düşük emekli maaşının muhtemelen işte belli bir oranda yükseltilmesi için düzenleme yapılacak. Şimdi, bu ülkede bir asgari ücret var. Bu asgari ücretin belirlenmesinde de zaten komisyonlar, işte işçi tarafı, işveren tarafı oturuyorlar, bir hanede geçim standardının sağlanmasıyla ilgili her yıl çalışmalar yapıyor. Şimdi, gelin, şu her sene bu en düşük emekli aylığını böyle tartışmaktan, umuda bağlamaktan, bu yaşlı emeklilerimizin gözünün televizyonda, gazetede olup "Ya, acaba bizim maaş ne kadar artacak?" falan demekten kurtaralım. Yani bu işin standardı en düşük emekli aylığının en azından asgari ücrete bir... Asgari ücret, adı üzerinde yani biz bir adama emekli maaşı vereceksek, atamıza, dedemize, bu millete yıllarca hizmet etmiş bir büyüğümüze bir emekli maaşı vereceksek, bir maaş verecekse bu devlet, bu, asgari ücretin altı olmamalı. Ya, biz bunları sağlamalıyız ama biz her sene... Zaten şu anda asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş durumda. Bakın, ne kadar acı, açlık sınırının altına düşmüş durumda. Şimdi, bizim en düşük emekli maaşımız zaten asgari ücretin de altı. Yani bu maaşların bir anlamı, bir değeri olmalı.

İstatistiklere yine baktığınız zaman Türkiye'de çalışma yaşı zorunlu olarak artıyor. Sağlığı, fiziksel ve ruhsal durumu yeterli olmamasına rağmen şu anda binlerce emeklimiz tekrar çalışmak zorunda kalıyor ve yine baktığınız zaman da şu anda iş başında vefat eden emeklilerimizin sayısı artıyor. Yani adamın artık sağlığı bile kaldırmıyor ama mecburen hanesine ekmek götürmek zorunda, aş götürmek zorunda çünkü aldığı maaş açlık sınırının neredeyse yarısı, açlık sınırının yarısı. Bu adam zorla nefes alıyor, sağlığı yetersiz ama çalışıyor. Lütfen, istatistikleri açın sorun, deyin ki: "Kaç emeklimiz çalışma hâlindeyken vefat etmiş?" Bakın, yani insanlarımızın son yaşında bir rahat, huzur yüzü görmesi gerekirken şu anda insanlarımız işinin başında vefat ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Yani lütfen bu gözle, bir vicdan gözüyle bakalım. Vatandaşımızı nasıl vergiye bağlarız, nasıl onun maaşından çalarız, nasıl ona enflasyonda işte birtakım oyunlarla daha az maaş vermek yerine, ya, devletimiz büyüktür, vatandaşına bakar, işçisine, çiftçisine, memuruna, emeklisine bakar... Şu 5'li çeteye, çetelere verdiğimiz hakların yarısını alsak bu işçimiz, memurumuz, en düşük emekli maaşı alan emeklimiz ihya olur. Onun için bakış açımızı değiştirelim, biraz daha büyük düşünelim. Milletimiz, emeklimiz, çiftçimiz, memurumuz için düşünelim diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.