Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Adıyaman Milletvekili Resul Kurt ve Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ile 50 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3186) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .07.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasadayız ama üzülerek söyleyeyim, Plan ve Bütçe Komisyonumuza gelen bir sürü torba yasadaki gibi yine halka değen hiçbir şey yok.
Bakınız, TÜRK-İŞ'in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 85 bin lira oldu, açlık sınırı ise 26 bin liraya çıktı. Asgari ücretimiz hâlâ 22 bin lira, emekli maaşı hâlâ 14.469 lira. Enflasyon mayıs ayında TÜİK'e göre yüzde 35,41; ENAG'a göre ise yüzde 71 seviyesinde, haziran ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 35,26 civarında. Yine TÜİK'e göre gıda enflasyonunda dünya ortalamasında yaklaşık yüzde 7 enflasyon var iken Türkiye'de TÜİK'e göre yüzde 37 görünüyor ve ülkemizde çalışanların yüzde 83'ü asgari ücret ya da o civarlara yakın olan gelirler elde edebiliyorlar. Yani hem çalışanlar hem emekliler aslında perişan durumda ve teklifin içinde bunu düzeltmeye dair hiçbir şey yok arkadaşlar. Şimdi, çalışanlara muhtemelen yüzde 17 zam verileceği ortada, yüzde 17 zam bugün açıklanacak iken dün yüzde 25'lik doğal gaz zammının söylenmesi ne kadar adil? Bu sizin hiç vicdanınızı sızlatmıyor mu Allah aşkına ya? Simit artık lüks bir gıda oldu, simit, simit bile. Dört kişilik bir ailenin sadece kuru ekmekle beslense -1 ekmek 12,5 lira, günde 12, ayda 360 ekmek- ekmek parası 4.500 lira tutuyor, yanında bir de bir bardak çay olduğu zaman... Hani Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi... Maaş bitti, maaş yok ortada; ev kirası, su, elektrik, yakacak vesaire, ulaşım, giyim masrafı; hiç kalmadı. E, bu, insafsızlık değil mi? Şimdi, buralara, bu yoksulluğa mahkûm etmek, bu toplum kesimini mahkûm etmek vicdansızlık değil midir Allah aşkına? Bir emekli beni Ankara'da yolda yakaladı, dedi ki: "Ya, bir şey söyle onlara." "Ne söyleyeyim?" dedim, dedi ki: "Ben onlara kör olasın demem." "Ne diyeceğiz?" dedim, "Kör olasın demem, kör olurlarsa beni görmezler, ben beni görmelerini istiyorum." dedi, çok anlamlıydı bu.
Halkın size verdiği yetkiyi bu iktidar olarak kötü kullandınız, işçiyi, köylüyü, esnafı, memuru, emekliyi görmezden geldiniz, işiniz gücünüz çok uluslu şirketlerin, maden şirketlerinin önünü açacak yasal düzenlemeler getirmek. Daha dün Meclisten İklim Kanunu geçti. Dikmen Kapısı'nda onlarca insan Türkiye'nin her bir yerinden geldiler, "Çiftçiliğimiz bitiyor, tarım bitiyor, sularımıza, ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza karışılıyor, bu düzenlemeyi geri çekin." dedi, dinlenmedi, AKP ve MHP oylarıyla yine geçti. Bu insafsızlığı Türkiye'de herkes görüyor.
Özellikle teklifin 18'inci maddesi emekli maaşlarıyla ilgili düzenleme yetkisini ne yapıyor? SGK'ye veriyor. Yani generallerin emeklilik yaşlarını yükseltme, düşürme Genelkurmay Başkanlığına bağlı değil, Cumhurbaşkanına bağlı da bu vergi oranlarını vesaireyi yani emekli maaşlarıyla ilgili düzenleme yetkisini SGK'ye vermek ne demektir? Bir bunu düşünün. Her türlü yetki Cumhurbaşkanına ama onu düzenlemeyle ilgili yetki SGK'ye. Yani Cumhurbaşkanı "Beni o işe karıştırmayın, az para verilirse siz sorumlu olun." demeye getiriyor aslında. Emekli maaşlarını düzenleme yetkisini Cumhurbaşkanı yerine SGK'ye veriyor olmanız demokratik olgunluk bakımından hakikaten de göz yaşartıcı bir durum yani İsmail Bey, onu söyleyeyim. "Acaba emeklileri mutlu edecek maaş zammı vermeyeceğiniz için mi bu yetkiyi Cumhurbaşkanına değil de SGK'ye veriyorsunuz?" diye özellikle sormak istiyorum. Biliyorsunuz ki emekli maaşlarını 17 bin lirada tutmak istiyorsunuz ama açlık sınırı 26 bin liranın üzerinde, buna söyleyecek bir cümleniz olmadığı için de bu hakkı veya bu görevi SGK'ye verdiniz. 16 milyon emeklinin 3,5-4 milyonu en düşük emekli maaşı alıyor, 10 milyondan fazlası 25 bin TL'nin altında maaş alıyor. Yıllarca çalışıp devlete hizmet etmiş olan milyonlarca insanı açlık ücreti ile ölüm ücreti arasında bıraktınız. Buna gönlünüzün nasıl razı olduğunu doğrusu kimse anlayamıyor. "Asgari ücrete ara zam yapalım." diyoruz, "Olmaz." diyorsunuz. Milyonları yoksulluğa mahkûm ettiniz, artık yeter, düşün milletin yakasından diyorum size.
Teklifin ilk üç maddesinde TSK'deki eğitim ve liyakat düzenini ortadan kaldırıyorsunuz. Kurmaylık şartını kaldırıyorsunuz, gerekçe olarak da FETÖ'nün 15 Temmuzdan önce kendi mensupları dışındakilerin harp okullarına girişini engellemiş olduğunu ileri sürüyorsunuz. General rütbesinde bulunan personelin sayısında azalmanın mevcut olduğundan bahsediyorsunuz. "Son dönemde sınır ötesinde kahramanca mücadele eden mevcut generallerimizin çoğunun kurmaylık eğitimi bulunmadığından bu üstün hizmetlerine rağmen korgeneralliğe yükselememektedirler." gerekçe böyle yazıyor. Arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milletinin göz bebeğidir, tarihi milattan önceye kadar gider. Böyle köklü gelenekleri olan bir kurumumuzu uyduruk gerekçelerle dizayn etmek, siyasallaştırmak hiç doğru bir şey değildir. Orduya şu anda siyaset bulaşmış durumdadır. Yanlış yapıyorsunuz, bu teklif doğru bir teklif değildir, yanlış yapıyorsunuz. Dokuz yıl oldu, her yerde bitti ama TSK'de hiç bitmiyor, sürekli FETÖ operasyonları kapsamında "Şu kadar muvazzaf subay alındı." vesaire gibi haberler çıkıyor. Daha dün Millî Savunma Bakanının emir subayının, üstelik de çok önemli toplantılara girmek gibi görevleri olan emir subayının da FETÖ'cü olarak tutuklandığını basından duyduk, demek ki bitmiyor. Bunu besleyen, büyüten sizin iktidarınız, sizin devriniz idi. Dolayısıyla, sürekli FETÖ operasyonları kapsamında "Şu kadar muvazzaf subay alındı." şeklinde haberleri işitmemizi kullanışlı bir torba buldunuz, hoşunuza gitmeyen her şeyi o torbaya atarak... Bu FETÖ dediğiniz, sizin için "Allah'ın lütfu."ydu diye cümleler kullanılmamış mıydı zamanında? 9'uncu Cumhurbaşkanı merhum Demirel "Camiye, okula, kışlaya siyaseti karıştırmayın." diye öğütlerdi, haklıydı ama siz bunun tam tersini yaptınız, yapmaya da devam ediyorsunuz. Sizin için demokrasi bir tramvaya benzeyebilir, ilk durakta inebilirsiniz de ama Türkiye'nin 86 milyon yurttaşı için demokrasi ekmek demektir. Türkiye'yi Irak'la, Suriye'yle, Nikaragua'yla karıştırmayın. Türkiye'nin yüz iki yıllık geçmişi, yetmiş beş yıllık demokrasi deneyimi var, bu milleti istemediği bir kalıba hiç kimse sokamaz. "Demokrasiyi ortadan kaldıralım, seçimlerde rakiplerimizi kendimiz belirleyelim, göstermelik seçimlerle devam edelim." şeklinde bir düşüncenizin var olduğunu biliyoruz. Partimize yapılan siyasi operasyonlar, belediye başkanlarımıza yapılan operasyonlar bunların birer örneğidir. Halkın iradesini yargı eliyle mahkûm etmeye çalışıyorsunuz, cumhurbaşkanı adayımızı kumpaslarla, iftiralarla esir tutuyorsunuz, onlarca belediye başkanımızı FETÖ taktikleriyle zindanlarda tutmaya devam ediyorsunuz. Millet artık sizi istemiyor kardeşim, bunu anlayın, kabullenin, millete rağmen iktidarda kalmaya çalışmak beyhudedir. Halkın üzerinde vesayet kuramayacaksınız, siyasal yargı marifetiyle kurduğunuz kumpasları milletimiz görmektedir. Vatandaşlarımızın ensesinde boza pişirmenize izin vermeyeceğiz. "Yolsuzluklara, yasaklara ve yoksulluğa müdahale edeceğiz." diye iktidara gelip bunları daha da artırıp ülkemizi yoksullaştırdınız. Yağmur yağar, güneş açar, ekin büyür, hakça paylaşır ve biz yeniden toparlanırız, bunda sorun yok, yeter ki siz bu milleti daha fazla yormayın, halkın iradesini boğmayın. 26 Mart 2024'te yapılan yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi 1'inci parti olmuştur, bunun anlamı şudur: Halk artık size güvenmiyor ve istemiyor, yereldeki değişimi genele taşımak istiyor. Mart 2024'ten bu yana Hükûmet topal ördek durumundadır. Milletle inatlaşılmaz, getirin sandığı, görelim ak koyun ile kara koyunu diyerek heyetinizi saygıyla selamlıyorum.